Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:

YENİ ÇAĞIN ANNE BABASI OLMAK! AMA NASIL?

ÇOCUKLARIMIZ DOĞUŞTAN YENİ BİLİNCE UYUMLULAR!

ÇOCUKLARIMIZ DOĞUŞTAN YENİ BİLİNCE UYUMLULAR!

“Zaman zaman sizi de çocuklarımızın olaylara yaklaşım tarzları, verdikleri saf ama konuya nokta atışı yapan, yaşlarından umulmadık bilgelikteki yanıtları şaşırtıyordur. Onlar zeki ve çabuk öğrenen, sorgulayan ve kaptığı her bilgiyi hemen hayata katmaya can attığı için kabına sığmayan, ‘yaramaz’, ya da ‘haşarı’, ‘harika’, ‘zamane’ çocukları mı, yoksa ‘doğuştan yüksek bilince uyarlı’, donanımlı minik yaşam bilgeleri mi gerçekten?”


Gamze Özşahin (Aydınlanma Çağı Astroloğu):
“ÇOCUKLARIMIZ YENİ BİLİNCE UYUMLU VE HAZIR”
“Bizler yetişirken, büyüklere fazla soru sorulması ya da lafa karışılması veya  kendi düşünce ve duygularımızı, ‘sorulmadıkça’ ortaya koymamız hoş karşılanmazdı. Süreç içinde giderek bu durum yumuşamaya başladı. Şu anda kendimizi tanımamıza yardımcı olacak en açık uyarımları bile alır olduk çocuklarımızdan! Gerçekten de çocuklarımız farkındalıkları, farklı algılayış şekilleri ile yeni’ye uyarlı varlıklar ve onlarla ilişkilerimizde bize ayna tutuyor, düşündürüyor, güldürüyor, kimi zamansa yüksek enerjileriyle zorlayabiliyorlar. Ancak öyle görünüyor ki yeni’ye adapte olabilmek onlarla birlikte ve enerjilerimizi sevgiyle birleştirdiğimizde kolay…

ASTROLOJİ VE YENİ BİLİNÇ
Astrolojik olarak baktığımızda, özellikle 2005’ten bu yana kişisel, toplumsal ve kültürel açıdan bilincimizin kapılarını genişleten, farkındalığımızı yükselten önemli değişimlerden geçiyor, ‘yeni’leniyoruz. Yeni düzene teslim olmakta zorlananlar, korku ile eskiye sıkı sıkı sarılanlar, kendi bildiklerinde direnenler ise zamanın gerisine düşüyor; uyumlu ve tatminkar ilişkiler içerisinde olamıyor, hatta ruhsal veya fiziksel anlamda hastalanabiliyorlar.

Yeni’ye ayak uydurmak ise, ancak uygun titreşim düzeyine çıkmamız, anlayışımızı yükseltmemizle mümkün. Bunun için akıl, ruh ve beden bütünlüğünü sağlayacak sistemlerin içinde olmamız gerekiyor. Biz kendimizde değişimi gerçekleştirdikçe, yayacağımız olumlu dalgalar başta ailemiz olmak üzere tüm çevremizi etkileyecektir. Zira hepimiz tek tek ama bir bütünün parçalarını oluşturacak şekilde birbirimize adeta görünmez tellerle bağlıyız. O nedenle birimizin uyanışı ve gelişimi, bütünün uyanışına kucak açacaktır.

ENERJİMİZİ NASIL YÜKSELTEBİLİRİZ?
Bunun için ruhsal, fiziksel ve zihinsel anlamda hepimizin hayatlarında bir arınma, adeta detokslanma yaşaması gerekiyor. Beslenme şeklimizden, çevre şartlarına, kimlerle görüştüğümüzden iletişim ve ilişki kurma tarzımıza, dinlediğimiz müzikten, izlediğimiz televizyon programına kadar aklımıza gelebilecek her konuda bilinçli ve anlayışımızı yükseltecek seçimler yapmak durumundayız.

SEVGİ RUHUMUZUN DETOKSUDUR
Öncelikle yetişkinler olarak bizler hayatımızda düşük frekans yaratabilecek korku, nefret, endişe, kıskançlık, karamsarlık gibi olumsuz duygulardan özgürleşmeyi becerebilmeliyiz. Sevgi evrendeki en güçlü enerji, ruhumuzun detoksudur. İçimizi iyi duygularla ve koşulsuz sevginin kabulleniciliğiyle besledikçe yaşam enerjimiz ve frekansımız yükselip yayılır ve kapsar. Değişim ve yeni bilinçle ilgili en önemli geçiş noktası olan 21.12.2012’nin astrolojik haritasında vurgulu olan gezegenin, sevginin, barışın, değer duygusunun temsilcisi Venüs olması bu bağlamda çok dikkat çekici. Biz mutluluk ve doyumumuzu sabote eden, sevgi alışverişlerini şarta bağlayan yaklaşımlardan uzak kaldıkça çocuklarımız da rol modeli olarak almayacaklar, olumsuz etkilenmeyeceklerdir. 

Yeni bilinç birbirimize ön yargısız yaklaşmayı, dinlemeyi ve ‘gerçek anlamda’ duyabilmeyi, kısacası etkin ve doğrudan iletişimi gereksiniyor. Bu anlamda çocuklarımızla kuracağımız iletişimin içten ve sahici, dürüst ve sıcak olmasını istiyorsak yargılayıcılıktan uzak olmamız şart. Sevgiyle, anlayışla ve hoş görüyle  onlarla yakın bir diyalog içerisinde olabilmemiz için, öncelikle kendimizle olan ilişkimizin ve iletişimimizin de aynı kalitede olmasını sağlamamız  gerekli.

2012’de gerçekleşen hemen hemen bütün Güneş ve Ay Tutulmaları’nın İkizler -Yay aksında, tam  yeni’ye geçiş, bilinçte sıçrama döneminde ve yukarıda sözünü ettiğimiz temaları harekete geçirecek nitelikte olması da ayrıca çok anlamlı. Gereksiz bilgi alışverişleri (dedikodu), başkalarını merak, kendi prensiplerimizi dayatma, hoşgörüsüzlük ve önyargılar gibi iletişim kirlililiğine neden olacak eğilimlerden uzaklaşmamız yönünde bizi motive edecek enerjiler harekete geçmiş durumda.

ENERJİMİZİ OLUMSUZ ETKİLEYECEK FAKTÖRLER
Bunların başında ‘manyetik kirlilik’ geliyor. Çünkü  hepsinin içerisinde en korkuncu ve sinsisi. Üstelik bizzat biz yaratıyoruz. Televizyon, bilgisayar, cep telefonları, mikro dalga fırınlar veya yüksek gerilim hatları geçen bölgelerde oturmak hepimizi olumsuz etkiliyor. Daha sinirli, tepkisel ve tahammülsüzüz. Çevreye bir bakın; kanser vakaları artmış durumda. Kimimizde ise unutkanlıklar had safhada. Bunda ozon tabakasında giderek büyüyen kara deliğin yaydığı radyasyon, kutupların kayması, Güneş’deki patlama ve fırtınaların payı büyük. O nedenle çocuklarımızın en azından içinde bulundukları ortamları elektromanyetik kirlilikten arındırmaya çalışmalı, onları daha kolay odaklanır, daha sakin ve bedenlerini sağlıklı ve randımanlı çalışır hale getirmeye çalışmalıyız.

Bir diğer kirlilik ise ‘çevre şartları’ndan kaynaklanıyor. Doğayı koruma ve çevre kirliliği ile mücadele son dönemlerde etkin olmakla birlikte, yine de hala sokaklara veya denize çöpünü dökmekte sakınca görmeyenler var malesef. Çocuklarımızda çevre bilinci çok daha gelişmiş durumda. Onlara bu anlamda da örnek olmamız, özenli davranmamız şart. Biz doğayı ne kadar korur, gözetirsek, o da o kadar bize hizmet eder. Doğanın doğasında ektiğini biçme var çünkü.

Beslenme şeklimizi de gözden geçirip radikal kararlar almak gerekiyor. Katkı maddeli gıdalardan uzak durmak, taze ve mevsiminde yetişmiş organik meyve sebzelerle beslenmek, defalarca ısıtılmış, beklemiş yiyeceklerden uzak durmak dikkat etmemiz gereken konular.

İLİŞKİLERDEKİ KİRLİLİK BİZİ BİTİRİYOR!
‘İlişkilerdeki kirlilik’ frekansımızı düşüren önemli diğer etken. Sürekli şikayet eden, yargılayan, eleştiren, güvenimizi kötüye kullanan, verdiği sözleri tutmayan, ayakları yere sağlam basmayan, sürekli vaat edip yapmayan, kıskanç, sahiplenici, kurban gözükmeye eğilimli, kibirli, aç gözlü, dedikoducu, sürekli borç yapan, para veya maddi/manevi anlamda  bir şeyler talep eden (elbise, çanta, vakit, ilgi vb.), aşırılıkları olan, güvensiz, mutsuz ve enerjimizi kurutan kişilerle bir arada olmaktan sakınalım. Kendi yaşam dramalarımıza da yapışıp kalmayalım; aşalım, geride bırakalım, ne olursa olsun ilerlemeye bakalım. Bu tarz ilişkiler zaten bu geçiş döneminde bir şekilde bozulup yok olmaya mahkumlar.


KİMLERLE BİRLİKTE OLMALIYIZ?

Öncelikle kendi hayatımıza sevgi ve uyumu yerleştirmemiz, iç barışımızı sağlamamız önemli. Böylece enerji düzeyimiz kendiliğinden yükselecek ve birlikte olduğumuz kişileri de yükselterek daha kaliteli ve doyumlu ilişkiler içinde olmamızı sağlayacaktır.

Herkesin eşit ve özel, değerli ve kendine özgü olduğunu hatırlayalım. Hayatın her yönünü ve döngülerini, evrendeki taşları, kayaları, hayvanları, insanları her varlığı onurlandırıp şükredelim. Korkuya, karanlığa ve toplumsal histerilere kapılmaktan geri duralım. Tersine iyi, geliştiren, güzel ve yararlı olana yönelim. İyiye inanalım, olumluyu çağıralım ve yansıtalım.

ENERJİMİZİ YÜKSELTECEK ‘EVET’ LİSTEMİZ:
- Hareketli olmak, düzenli egzersiz yapmak
- Derin nefes almak
- Kristallerle güçlendirilmiş saf su içmek
- Taze, organik gıdalarla beslenmek
- Az ve sık yemek
- Meyveleri öğün olarak ayrıca yemek
- Arada mideyi dinlendirmek
- Bağırsakları boşaltmak
- Sarımsak ve balı soframızdan eksik etmemek
- Her gün dua etmek
- Renkli giyinmek
- An’da olmak
- Yarı değerli gerçek taşlar kullanmak
- Himalaya tuzu kullanmak
- Tuz lambaları ve enerjimizi yükseltecek nesne ve semboller (kristaller ve resimler gibi) kullanmak.

DENGEDE BİR YAŞAM İÇİN BUNLARA ‘HAYIR’ DİYELİM:
- Rafine şeker ve tuz
- Nikotin
- Alkol kullanımı
- Mikro dalgada ısıtılmış yiyecekler
- İşlem görmüş yiyecekler
- Geç yatmak
- Geç ve tıka basa yemek yemek
- Paraben içeren kozmetikler kullanmak
- Civa ve flor
- Dağınık, karışık çekmeceler
- Başucumuzda cep telefonu, odamızda televizyon bulundurmak
- Saatlerce televizyon seyretmek
- Gürültülü ve uyumsuz müzikler dinlemek
- Havasız ortamlarda bulunmak
- Kötü sular içmek.”

BU YAZI DİZİSİNİN DİĞER BAŞLIKLARI İÇİN TIKLAYINIZ

DİZİ & ARAŞTIRMA BÖLÜMÜNÜN DİĞER KONULARI

Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.