Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

ANNEYİ DEPRESYONA SOKMAYIN!


Doğum yapan kadınların yüzde 80’ini loğusalık döneminde loğusalık hüznü yaşıyor ve bu çok normal. Bu sıkıntılar genellikle, annenin bebeğe ve bebekli yaşama alışması ile ilgili… Normal olmayan şu ki; bu kadar hassas bir dönemde, bizlerin anneye her şey çok sıradanmış gibi davranmamız… Bunu da nereden çıkarıyorsun, diye sorabilirsiniz… Hemen cevap vereyim: Annelik hikayesini dinlediğim onlarca anneden ve de kendi deneyimimden elbet…

En son mesela, ünlü bir şarkıcımız doğum yaptı, “İlk gün hastaneye ziyaretime gelmeyin” diye rica etmiş… Aaaa, hiç olur mu, bütün ünlü arkadaşları doğumdan hemen sonra kendisini ziyaretçi akınına uğrattılar. Hayır, anlaşılır gibi değil!

HORMON DEĞİŞİMİNE DİKKAT!
Anne, bir travma yaşıyor doğumla birlikte, hormonlar zaten tavan yapmış durumda, bir de hastanede yeni anne ve babanın birinci dereceden yakını değilseniz, üstelik anne ilk gün ziyaretime gelme diye duyurmuşsa, hastaneye koşmanın anlamı ne?!

Ünsüz yeni annelerin durumu da hiç farklı değil elbet, hatta daha korkunç! Ünlü kapris yapınca, doğal karşılanıyor çünkü…  Ama ünsüz anne öyle mi; hem yeni doğan bebeğine hemen alışacak hem de kapris yapmayacak, hormon değişimlerinden falan da hiç etkilenmeyecek!..

Valla, ne yalan söyleyeyim, hastane odasında bebeğin başına çöreklenenlere gıcık oluyorum… İnsan zarifçe şöyle bir bakar… Ellemeler, okşamalar, hatta yeni doğan bebeği öpmek, kucaklamak istemeler falan… Hiç hoş değil!.. Annenin koruma içgüdüsü had safhadayken ve bebeğin bağışıklık sistemi gelişmemişken, anne ve bebek yeni bir yaşama uyum sağlamaya çalışırken, anne ve bebekten rol kapmaya çalışmak hiç hoş değil. İyi niyetlisiniz, yarım etmek istiyorsunuz; fakat malum, doz çok önemli! Uygun dozda verilmeyen ilaç bile zehir etkisi gösterir, oradan pay biçin…

ANNEYE BAKIN, BEBEĞE DEĞİL!
Sonra, anneye şöyle emzir böyle emzir demeler, şöyle tutma bebeği böyle tut, ay sen beceremezsin şimdi ben yapayım, demeler…  Bitmedi; bebeğin bakımını ilk günden üstlenmeler…

Yahu, anneye ve bebeğe bir yardım ve destek vermek istiyorsanız, moral-motivasyon verin, sesiz ve zarif olun… Bebeğin bakımını annenin yapmasına, bebeğine alışmasına izin verin. Siz bebeğe değil, anneye bakın, besleyin ve destekleyin…

Aksi taktirde, doğumdan sonra ilk 6-8 hafta kadar yaşanan ve normal kabul edilen loğusalık hüzünleri, annenin bu “desteklerle” stresinin artması nedeniyle loğusalık depresyonuna dönüşüveriyor… Ki, maalesef ülkemizde loğusalık depresyonu, yani bebek sonrası depresyon yaşayan annelerin sayısı hiç e azımsanacak gibi değil! Yazıktır!..

ANNELİK SEVİNCİNE GÖLGE DÜŞMESİN!
PEKİ, AMA NASIL?
Annelik, kadınların hayatlarında yaşayabilecekleri en özel duygu olarak dikkat çekiyor. Ancak hamilelikte yoğun yaşanan ve kontrol etmekte zorlanılan stres, annelik heyecanına gölge düşürebiliyor. Özellikle kronikleşen stres, annenin kaygılarıyla birleşerek, bir kaosa dönüşebiliyor. Psikiyatri Uzmanı Dr. Orhan Karaca, konuyla ilgili anne adaylarını bilgilendirerek, önerilerde bulundu.

-Doğum sonrası psikozu ile lohusa sendromu arasındaki farklılıklar nelerdir?
Halk arasında annelik hüznü olarak da bilinen lohusa sendromu, doğumun hemen ardından birkaç gün içerisinde başlayarak, yaklaşık bir hafta veya on gün içerisinde düzelmeye başlar. Çabuk sinirlenme, yoğun endişe, unutkanlık, dikkat dağınıklığı, motivasyon eksikliği ve mutsuzluk gibi duygu durumlarıyla öne çıkan bu sendromda, genelde ek bir tedavi uygulamasına ihtiyaç duyulmaz.

Kadınlarda görülen bir diğer psikolojik sorun olarak doğum sonrası psikozu ise, doğum sonrası depresyon denilen tablonun daha ağır bir versiyonu olarak karşımıza çıkar. Başlıca belirtileri; düşünce bozuklukları, halüsinasyonlar, ağır depresif mizaç ve bebeğe zarar verme düşünceleridir. Lohusa sendromu ve doğum sonrası psikozu arasındaki en önemli fark, doğum sonrası psikozunda annenin tıbbi yardım ve tedaviye ihtiyaç duymasıdır. Loğusa sendromu kendiliğinden düzelirken, doğum sonrası psikozu ise böyle bir potansiyele sahip değildir.

-Anne rolüne alışmaya çalışmak psikolojiyi nasıl etkiliyor?
Doğumdan hemen sonraki süreçte, bebek ile anne arasında çok güçlü bir bağ oluşmayabilir. O bağ, emzirme ve bebekle zaman geçirmeyle gelişmeye başlar ve annenin içgüdüsel kaynaklı duyguları bu süreci kolaylaştırır. Farklı duygu durumlarının anneyi strese yönlendirmesi, bu dönemde normal karşılanır.

Heyecan ve mutlulukla beklenen doğum gününün ardından, bebekle ilgili endişelerin baskın çıkması doğaldır ve geçicidir. Bu anlamda, anne rolüne alışmada adaptasyon sorunları olabilir. Ancak psikoloji biraz zorlansa da, bu aşılamayacak bir süreç değildir.

-Annedeki stres bebeği nasıl etkiler?
Annenin stresi kontrol etmekte zorlanması ve bu sürecin zamana yayılması, stresin kronik hale gelmesiyle sonuçlanabilir. Kronik stres, anneyi olduğu kadar bebeğin sağlığını da doğrudan etkiler.

Yoğun stres altındayken salgılanan adrenalin, bebeğin kan akımında olumsuz değişiklikleri beraberinde getirir. Böylece zaman içinde, bebeğin gelişiminde aksaklıklar öne çıkar. Bağışıklık sistemini de zayıflatan bu durum, hem anne hem de bebeği hastalıklar karşı savunmasız bir durumda bırakır. Bebeğin annedeki stres nedeniyle yalnızca fiziksel sağlığı değil, psikolojisi de yakından etkilenir. Çünkü bebekler mutsuzluğu ve gerginliği hisseder.

-Annede stres yalnızca ilk doğumda mı görülür, yoksa ikinci çocukta daha mı çok rastlanır?
İlk doğum, kadının ilk annelik deneyimi olacağından, endişeler ve şaşkınlık daha yoğun yaşanır. Aynı heyecan azalarak ikinci doğuma da yansıyabilir, anne kendisinin ve bebeğinin sağlığından endişe duyabilir, onu en iyi nasıl yetiştireceği üzerine endişelenebilir. Ancak bu düşüncelerin ve stresin derecesi, ilki kadar şiddetli olmayacaktır. Bu noktada anneye önceki doğum deneyimi yardımcı olacaktır. Annelik içgüdüsel pek çok duyguya yer veren bir olgudur.

Anne, ilk doğumda sorunlar yaşasa dahi bu güzel duyguyu yeniden yaşamak için yeniden heyecan duyabilir. Ancak zor doğum, bebek kaybı gibi nedenler söz konusuysa annenin travmadan uzaklaşmak için uzman desteği alması gerekebilir. Dolayısıyla bu süreci atlatmadan anneliği yeniden düşünmesi zor olabilir.


STRESİ KONTROL ALTINA ALMAK İSTEYEN ANNE ADAYLARINA ÖNERİLER:
-Anne adayı, kendine zaman ayırmaya özen göstermelidir. Kitap okumak, açık havada yürüyüşler yapmak, uzanarak dinlenmek ve duş almak bu anlamda yardımcı olacak önerilerdir.
-Doğumla ilgili endişeler, mutlaka doktor ve eş ile paylaşılmalı, çözüm geliştirmeye odaklanılmalıdır.
-Çeşitli yöntemlerle kaygı azaltılıp motivasyon arttırılabilir, böylece vücudun rahatlayarak stresten uzaklaşması sağlanabilir.
-Doğum ve çocuk bakımı konusunda bilgi sahibi olmak, bu konuda belgesel seyrederek kitap okumak, annenin doğum sonrası endişelerini kontrol etmesine destek olur.
-Annelik deneyimine sahip aile büyükleri veya arkadaşlara danışmak, stresin azalmasını sağlar, korkuların kontrol edilmesine yardımcı olur.
-Doğru beslenmek ve spor yapmak, serotonin hormonunun daha düzenli salgılanmasını sağlayarak, anneyi daha mutlu biri yapar.


YENİ ANNEDE GÖRÜLEBİLECEK BELİRTİLER:
• Sık sık (belirgin bir sebep olmadığı halde) ağlamak.
• Bebek uykuya dalsa bile uyumakta zorlanmak.
• Huzursuzluk, çabuk sinirlenme.
• Konsantrasyon güçlüğü.
• Baş ağrısı.
• Hastalanmak konusunda yoğun kaygı duymak.
• “Bebeğe kötü bir şey olacak” kaygısı yaşamak.

ANNEYİ KAYIRAN KÖŞE
ANNE İYİ HİSSEDERSE, BEBEK DE İYİ HİSSEDER
Birçok yeni anne loğusalık günlerinde kendilerini “ben gibi değil”, “bir başkası gibi” şeklinde algılamaktadır. Eski hayatları tamamen ellerinden gitmiş gibidir. Etraftakilerin bebek bakımı konusunda anneye yardım etmesi, anneye kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için de zaman yaratacaktır. Böylece anne, bebeği ile ilgilenirken kendini ihmal etmemiş olur. Sağlıklı bir anne-bebek ilişkisi için, annenin kendi ihtiyaçlarını mümkün olduğunca karşılayabilmesi gerekir. Toplumda inanılan ve uygulananın aksine “önce bebek” değil “önce anne” gelmelidir. Anne iyi olmaz, iyi hissetmezse bebeğin iyi olması zaten mümkün değildir.

YENİ ANNEYE DESTEK OLUN!
Loğusalık döneminin zor geçirilmesinin bir diğer nedeni sosyal desteğin azlığıdır. Bebek bakımı konusunda anneye yardım edebilecek kişilerin yokluğu, anneyi iyice kaygılı, güçsüz ve çaresiz hissettirebilir. Birilerinin (anne, abla, kayınvalide ya da eş) anneye yardımcı olması sayesinde, anne kendine zaman ayırma ve böylece kendine de bakabilme fırsatını yakalar. Bu sayede hayatının aniden ve dramatik bir şekilde değiştiği hissini daha az yaşar.


YENİ ANNEYE EŞ DESTEĞİ ŞART!..
Burada eşe de çok önemli bir rol düşer. Böyle bir durumda yeni bebek sahibi olmuş annenin en çok ihtiyaç duyduğu şey eşinin desteğidir. Eşin, mümkün olduğunca bebek bakımında anneye yardımcı olması anneyi hem psikolojik hem de fiziksel açıdan rahatlatır. Anne, bebek bakımında yalnız olmadığını ve tüm sorumluluğun sadece kendi omuzları üzerinde olmadığını görür. Aynı zamanda kendisi annelik rolünü gerçekleştirirken, eşinin de babalık rolünü yaptığını görmek kadın ve erkeğin ilişkisine yeni bir boyut katar. Sadece eş değil aynı zamanda anne baba da olmuşlardır. Bu deneyimi ortak şekilde paylaşırlarsa, keyfine de ortak şekilde varabilirler. Böylece evlilik kararının getirdiği ortaklık bebek sahibi olmakla daha da perçinlenir.

DOĞUM SONRASI KONTROLÜ İHMAL ETMEYİN!
Her annenin doğum yaptıktan sonra kendi sağlığı açısından kontrol edilmesi gerekir. En az bebek kadar onu dünyaya getiren annenin sağlığı da önemlidir. İlk iki ay (60 gün) içinde lohusanın doğum sonu kontrolü yapılmalıdır. Muayene yapılarak annenin sorularının cevaplanacağı bu doktor kontrolü ihmal edilmemeli, olabildiği kadar erken zamanda yapılmalıdır.


DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.