Yazar |
Konu Arama Konu Seçenekleri
|
yasemin
Kıdemli Moderatör
Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
|
Gönderim Zamanı: 07 May 2011 Saat 00:54 |
Çocuklarda fazla uyku boy uzatıyor
ABD'de yapılan bir araştırmayla, bebeklik döneminde alınan uzun
uykuların boy uzaması üzerinde doğrudan etkili olduğu belirlendi.
Annelerin “Uyusun da büyüsün ninni”
söyleminde gerçek payı olduğu bilimsel araştırmayla kanıtlandı. Amerika
Birleşik Devletleri’nin Georgia Eyaleti’ndeki Emory Üniversitesi’nde
yapılan araştırmaya göre gün içinde, normalin üzerindeki her uyku, boy
uzama potansiyelini yüzde 43 oranında artırıyor.
“Sleep” adlı Uyku Sağlığı Dergisi’nde yayınlanan araştırmada, daha
fazla uyumak isteyen bebeklerin bu isteklerinin boy uzamasının bir
işareti olduğu belirtildi. Araştırma sonunda uzamanın bu uyku
seanslarını takip eden 48 saat içinde gerçekleştiği saptandı. Uzmanlar,
uyumak isteyen çocuğun engellenmemesi gerektiğini söylüyor.
|
|
|
yasemin
Kıdemli Moderatör
Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
|
Gönderim Zamanı: 20 May 2011 Saat 09:11 |
Çocuğa sütü nasıl sevdiririz?..
Süt, başta çocuklar olmak üzere, 7'den 70'e herkesin vücudu için
gerekli olan bütün besinleri dengeli olarak içinde bulunduran tek
besin...
Büyüme ve gelişmenin temel yapı
taşlarını içeren süt, vücutta kalp, sinir ve kas hücreleri gibi hayati
fonksiyonların devamlılığı için çok önemlidir.
Sütün yararları saymakla bitmiyor ancak artık süt pek rağbet edilen
içecekler arasında yer almıyor. Çocukluklar arasında “Ben bebek miyim
süt içeyim” inanışına ek olarak, aileler de “ Çocuğum artık büyüdü,
elimde bir bardak sütle peşinde koşturacak değilim” diyerek çocukların
büyüme gelişme dönemlerinde bu eşsiz besin kaynağından faydalanması
gerekliliğini göz ardı ediyor. Dyt. Yeşim Çelik, “21 Mayıs Dünya Süt Günü” öncesinde sütün beslenmemizdeki önemi hakkında bilgi verdi.
KALSİYUM DEPOSU
Yaşamın
her döneminde tüketilmesi gereken süt ve süt ürünleri, özellikle büyüme
ve gelişme dönemlerinde, gebelik ve emzirme sürecinde daha fazla önem
kazanmaktadır. Süt ve süt ürünleri bu dönemlerde en fazla ihtiyaç
duyulan mineral olan kalsiyumun en iyi kaynağı olarak gösterilmektedir.
YOĞURT KANSERİ ÖNLÜYOR
Kalsiyum çocukların
kemik ve diş oluşumlarının tamamlanmasında, ileriki yaşlarda kemik
yoğunluğunun azalmasını önlemede, gebe ve emziklilikte artan ihtiyaca
bağlı depolardaki azalmayı önlemede yardımcıdır. Ayrıca bir süt ürünü
olan yoğurdun sağlığı geliştirici etkisi artık herkesin bildiği bir
gerçektir. Yoğurtta bulunan bakterilerin kanser, enfeksiyonlar,
gastrointestinal hastalıklar ve astım gibi hastalıkları önleyici
etkileri bilinmektedir. Bunun yanında yoğurdun içerdiği probiotik ve
prebiotik maddelerin; kabızlık, ishal, kalp hastalıkları, şeker, kemik
erimesi ve kalın bağırsak kanseri gibi çeşitli rahatsızlıklara iyi
geldiği, bağışıklık sistemini güçlendirdiği özellikle immunoglobulin
A’dan zengin olduğu, B grubu vitaminler ve folik asit sentezinde yer
aldığı, laktozun sindirimini kolaylaştırdığı ve ishali önleyici
etkisinin bulunduğu da bilinmektedir.
Normal yetişkinlerde ihtiyaç 2 porsiyon süt veya yoğurt ile
karşılanabilmekte ancak ihtiyaçların arttığı gebelik, emziklilik ve
büyüme, gelişme dönemlerinde bu ihtiyaç 3-4 porsiyona çıkmaktadır.
BESİN GRUPLARI
İçerik Süt ve ürünleri Protein, kalsiyum, fosfor, B2 B12, kalsiyum, a vitamini Et, yumurta, kurubaklagil Protein, demir, çinko, magnezyum, fosfor, B6, B12, B1 ve Avit Sebze ve meyveler Folik asit, beta karoten, E vit, Cvit, B2 vitamini, kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum, posa ve çeşitli antioksidantlar Ekmek ve tahıllar B12 dışındaki Vitaminleri, özellikle B1 Vit.
'ONA SÜTÜ SEVDİRİN'
Uz. Dr. Gökhan Mamur, çocuklara sütü sevdirmenin yolları hakkında önerilerde bulundu.
1.Hamileyken süt için: Çocuğunuzun tat duyusu ilk aşamada sizin
karnınızdayken gelişmeye başlar. Siz hamileyken yediğiniz yemeklerin
tadı amniyotik sıvınıza geçer. Çocuğunuz doğup büyüdükçe bu vereceğiniz
gıdalar süt de dahil olmak üzere bu şekilde ona hiç de yabancı
gelmeyecektir.
2.Yaşamın altıncı ayından itibaren süt verebilirsiniz: Yıllardır
çocuk hekimleri olarak “ilk bir yıl inek sütü vermeyin” diyoruz ancak
artık biliyoruz ki ek gıdalara altıncı aydan sonra geçildiğinde dengeli
beslenme ile inek sütü de verilebilir. Bu şekilde çocuğunuz erkenden
sütün tadına alışacaktır. Ancak günlük süt ürün miktarının 500 ml. ‘yi
geçmemesi demir eksikliği ve kansızlık riski için önemlidir.
3.Kendiniz süt için ve ona örnek olun: Çocuklar sözlerle değil
çevresinde gördüğü hareketlerle öğrenir. Onlar sizleri birer idol gibi
görür ve sizin yaptıklarınız “asla yanlış olamaz” onlar için. Bu nedenle
çocuğunuzun yanında sütü bardağınıza doldurun ve kana kana için.
4.Kardeşler arası yarış iyi bir yöntemdir: Kardeşi veya akranları
arasında süt içme yarışı yapabilirsiniz. Bilirsiniz aralarında rekabet
olunca hemen hemen her şey yaptırabilirsiniz.
5.Pipet içimi kolaylaştırır: Çocuklar pipete bayılırlar. Yalnızca
süt içerken kullanabileceği renkli, şekilli pipetler kullanmasına izin
verin.
6.Renkli ve eğlenceli bardaklar her zaman işe yarar: Eğlenceli bardak
kullanmak da pipet gibi çocukların süt içmesine yardımcı olacaktır.
Hatta bırakın “özel süt bardağını” alışverişe gittiğinizde o seçsin.
7.Süt takvimi yapın: Süt hergün içilmelidir. Çocuğunuz süt içtikten
hemen sonra da en çok sevdiği çıkartmayı (sticker) belirlediğiniz “özel
süt içme takvimine” kendisi yapıştırırsa bu durumdan daha çok keyif
alacaktır.
8.Meyveli süt besleyicidir: Bazı çocuklar ne yaparsanız yapın sütün
tadına pek alışamazlar. Bu tür durumlar için çocuğunuzun en sevdiği
meyveyi püre haline getirip süt ile karıştırabilirsiniz.
9.Dondurmalı ile sütün muhteşem birleşimi: Dondurma da harika bir
kalsiyum kaynağıdır, neticede sütten yapılmaktadır. Bir bardak sütün
içine bir top dondurma harika bir çözüm olabilir. Unutmayın, dondurmalı
karışımı çocuğunuz mutlaka görsün, hatta bırakın kendi içeceğini kendisi
hazırlasın.
10.Kakaolu süt: Son çare olsa da kakaolu süt de geçerlidir.
Çocuğunuzun hiç süt içmemesindense kakaolu süt tercih etmesi de daha
iyidir.
|
|
|
yasemin
Kıdemli Moderatör
Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
|
Gönderim Zamanı: 21 May 2011 Saat 01:24 |
İştahsız çocuklara yemek yedirmenin püf noktaları
Eğer çocuğunuz iştahsızsa, her öğün ne yapacağınızı, ne
yedireceğinizi şaşırırsınız. Birçok anne ve baba da aynı durumdan
şikayetçi.
Peki bu konuda çocuğunuzun iştahını açmak, daha çok yemesini sağlamak için ne yapmalısınız?
İşte iştahsız çocukların yemek seçeneklerini artırmanın yolları:
1. Akşam yemeğini erken saatte yedirin: Birçok çocuk öğleden sonra,
okuldan eve geldiğnde, yaklaşık saat 3 gibi acıkır. Bu zaman dilimi
çocuklarınız için en iyi yemek saati olabilir, daha sonra da akşam hafif
bir atıştırmalık yedirebilirsiniz. Eğer çocuğunuz okulda öğle yemeğinde
çok fazla yemediyse bu doğrudur. Ancak öğle yemeğinde karnını
doyurduysa okuldan gelince bir şey yedirmeyin. Akşam yemeğinde daha
fazla acıkmasını bekleyin.
2. Yarım yarım yedirin: Çocuğunuza biraz yediğiniz yemekten ve biraz
da sevdiği yemekten parça parça yedirin. Örneğin, tavuk seviyorsa biraz
tavuk, biraz da sebze yemeği sunun. Sebze yemeğini bitirirse tavuğunu da
yiyebileceğini söyleyin.
3. Daha küçük porsiyonlar şeklinde yemeğini sunun: Genellikle
tabaklarımıza ihtiyacımızdan fazla alırız. Fakat, iştahsız çocuklar için
bu durum daha tehditkardır. İştahı olmayan çocuklarınıza daha küçük
tabaklarda daha küçük porsiyonlar şeklinde yemeklerini verin. Böylece
yemek yedirirken savaşı sona erdirirsiniz.
4. İlk kez yediği yemeklerde sabırlı olun: Bazen çocuklar kendilerine
sunulan yemezi sevmezler veya yeni bir yemeği denemekten çekinirler.
Eğer çocuğunuza yeni bir yemek veriyorsanız, yemekten bir iki parça
verin. Ancak bir sonraki seferde daha fazla yemesi gerektiğini belirtin.
5. Bir kez yemek yerine başka şeyler yemm izin verin: Haftada bir kez
yemek yerine bir tost, sandviç ya da bir kase mısır gevreği yemesine
izin verin. Bunun hangi öğünde ve hangi gün olacağını kendisi
belirlesin.
6. Oyun ile yemek yedirin: Birçok çocuk oyunları sever. Bu nedenle
akşam yemeğinde çocuğunuzla yaşına uygun olarak oyun oynamayı deneyin.
|
|
|
yasemin
Kıdemli Moderatör
Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
|
Gönderim Zamanı: 17 Haz 2011 Saat 10:40 |
Çocuğunuza güneş kremi sürmeyin!
Kimyasal bazlı güneş kremlerin özellikle çocuklar üzerinde
kullanılmasının doğru olmadığını belirten uzmanlar, güneş kremlerindeki
toksik maddedin cilde zarar verdiğini söyledi.
Güneşin neden olduğu ölümcül cilt
kanseri türleri bulunduğunu, cildin yaşlanmasının en büyük nedenin güneş
ışınları olduğunu kaydeden uzmanlar, “Güneş
kremleri ikiye ayrılıyor. Kimyasal ve fiziksel koruma sağlayanlar.
Markası ne olursa olsun, ne kadar para vermiş olursanız olun, piyasada
satılan herhangi bir güneş kremini aldıysanız, o krem muhtemelen
kimyasal koruma sağlayan bir kremdir.
Kimyasal koruma sağlayan kremler, son
derece kompleks kimyasallar içeriyor ve deri bu kimyasalları emiyor.
Emilen kimyasallar, güneşe karşı bir kalkan oluşturuyor. Ama aynı
zamanda da vücudunuza girmiş oluyor. Üstelik bu kimyasallar güneş
ışığına maruz kalınca, kendi içinde de değişime uğruyor. Fiziksel koruma
sağlayan güneş koruyucular ise, piyasada mineralli diye satılıyor. Bu
koruyucuları deri emmiyor. Cildinizin üzerinde, örtü gibi bembeyaz bir
tabaka oluşturuyorlar. Bu tabaka, güneş ışınlarını bir ayna gibi geri
yansıtıyor. Yani aslında bir tişört giymeden çok bir farkı yok. Güneş
koruyucuların içindeki kimyasallar, ostrojen hormonu gibi etki
edebildiklerine dair, güçlü kanıtlar bulunuyor. Bu, şu anlama geliyor.
Kimyasallar, deri tarafından emilerek çocuğun sistemine giriyor ve sanki
östrojen hormonuymuş gibi vücudunu etkilemeye başlıyor. Hormonal
dengeyi bozuyor. Bu nedenle hamileler, emziren kadınlar ve çocuklar
kimyasal güneş koruyucu kullanmaktan kaçınmalı” diye konuştu.
Nanoteknolojinin en yaygın kullanıldığı alanlardan birinin güneş
koruyucuları olduğunu kaydeden uzmanlar, “Güneş koruyucuların ham
maddeleri, cildin öyle kolay kolay emebileceği cinsten değil. Güneş
koruyucunuz cildiniz tarafından kolayca emiliyor ve beyaz bir tabaka,
ağır bir his bırakmıyorsa, bilin ki üretilirken nanoteknolojinin bütün
nimetlerinden faydalanılmıştır. Tüm transparan, kolay emilen
kozmetikler, nanoteknoloji harikası.
Nanoteknoloji bu maddeleri sadece transparan yapmıyor. Moleküler
büyüklükleri değişime uğruyor, vücutta birçok farklı noktaya nüfuz eder
hale geliyorlar. Aldığınız herhangi bir kozmetiğin arkasını çevirip
bakın, en az bir tane paraben ile biten tuhaf kelime görebiirsiniz. Raf
ömrünü uzatan ve Paraben adı verilen kimyasallar, Parabenler her yerde
var. Dolayısıyla güneş koruyucuların içinde de bolca bulunuyor.
Parabenlerin uzun süreli etkileri ise bilinmiyor” diye konuştu.
Zararlı etkilerinden korumak için çocukların 12.00 – 17.00 saatleri
arasında güneşe çıkarılmaması gerektiğini ifade eden uzmanlar, “Çıkmak
zorunda kalırsanız gölgede tutmaya çalışın. Güneşe çıkarken, ensesini
kapatacak, suratını tamamen gölgeleyecek bir şapka takın. Kısa şort
yerine, mümkün olduğu durumlarda, ince, uzun, açık renk bir pantolonu ya
da uzun kollu ince bir tişörtü tercih edin. Güneş koruyucunun
kaçınılmaz olduğu durumlarda, mineralli koruyucular kullanın. Çocuklar
için üretilen UV filtreli mayolardan faydalanmayı deneyin. Parabenden
uzak durmak için ekolojik / organik sertifikalı ürünler tercih edin.
Kimyasal koruyucu kullanmak zorunda
kaldığınız durumlarda çocuğunuzun vücudunun mümkün olduğu kadar küçük
bir kısmına sürün. Mesela iyi bir şapka takıyorsa, suratına sürmeyin.
Kumda oynarken kısa kollu tişört giydirin, sadece kollarına sürün.
Kimyasal koruyucu kullanmak zorunda kalırsanız, düşük faktörlü kullanın.
20 faktörle 50 faktör arasında sadece yüzde 3'lük bir koruma farkı var.
Ama 50 faktör kullandığınızda, çok daha fazla kimyasala maruz
kalıyorsunuz” diye konuştu.
Düzenleyen yasemin - 17 Haz 2011 Saat 10:41
|
|
|
yasemin
Kıdemli Moderatör
Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
|
Gönderim Zamanı: 21 Haz 2011 Saat 20:27 |
Demir eksikliğine dikkat!..
Uzmanlar sağlıklı bebekler için demirin önemini vurguluyor...
Yapılan araştırmalara göre,
Türkiye’de 5 yaş altı her 2 çocuktan birinde demir eksikliği
görülmektedir. Genel tabloya bakıldığında en sık görülen yaş grubu 6 ile
36 ay arası çocuklardır. Demir eksikliği süt çocuğunda mental ve motor
gelişimi yavaşlatarak çocukların entellektüel gelişiminin bozulmasına
neden olmaktadır. Demir, sinir sistemi gelişmesinde önemlidir. Demir
eksikliği olan çocuklarda beyin gelişiminin olumsuz etkilendiği
görülmekte ve tedavi için hızlı büyüme dönemi eğer kaçırılırsa tedavi
edildiklerinde kaybın geri dönüşü olamamaktadır.
Amerikan Pediatri Akademi Komitesi, yenidoğanların 9-12. ayda,
prematürelerin 6. ayda demir eksikliği açısından taranmasını
önermektedir. Süt çocuğunun demir ihtiyacı, uygun beslenme ile
sağlanamazsa, hızla “Demir Eksikliği Anemisi” gelişir.
Bebeklerin 6. aydan daha uzun süre “tek başına” anne sütü ile
beslenmesi, sadece inek sütü veya pirinç unu maması alması gibi yanlış
beslenme alışkanlıkları demir eksikliğini kolaylaştıran en önemli
faktörlerdir. Demir eksikliğinin gelişmesinde, inek sütünün demir
içeriğinin düşük olmasının yanında, inek sütünden demir emiliminin düşük
olması ve inek sütünün sıklıkla intestinal kan kaybına sebep olması
önemli nedenlerdir.
Prof. Dr. Hilal Mocan, özellikle büyümenin çok hızlı olduğu 0-3 yaş
bebeklik ve çocukluk döneminde bebek beslenmesinin çocuğun fiziksel ve
zihinsel gelişimi açısından hayati öneme sahip olduğuna dikkat çekiyor.
İNEK SÜTÜ DEMİR YÖNÜNDEN ZAYIF
Beyin gelişimi dolayısıyla bilişsel gelişimin beslenme ile çok
yakından ilgili olduğunu, beynin de demir eksikliğine karşı son derece
hassas bir bölge olduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Mocan; “İlk 6 ay bebeğe
verilebilecek en değerli besinin sadece anne sütü olduğunu, anneden
depolanan demirin bebeğe 6 ay yeterli geleceğini, 6. aydan itibaren
bebeklere anne sütü yetersizse formül mama verilmesini bunun yanı sıra
demirden zengin ek besinlere geçilmesi gerektiğini söylüyor. Pirinç unu
gibi inek sütü ile hazırlanan ya da kilo alımı dışında bebeğe faydası
olmayan besinlerden kaçınılmasını gerektiğini, bir yaşından önce inek
sütünü de bebeğe zararlı ve demir yönünden zayıf olduğu için önermiyor.”
Bir yaşından önce inek sütü, demir eksikliğine neden olmaktadır. İnek
sütü demir açısından fakirdir, bebeğin demir ihtiyacını karşılayamaz. Yapılan
araştırmalar göstermektedir ki, inek sütü ile beslenen bebeklerde
günlük ihtiyacı olan önemli mineraller (demir, iyot, çinko gibi) eksik
kalıyor ve büyüme ve gelişme geriliğine sebep oluyor.
Zihinsel ve fiziksel gelişim geriliği ile kansızlık gibi pek
çok sağlık sorununa yol açan demir eksikliğinin önüne geçmek için, doğru
besinlerle demir ihtiyacını karşılamak gerektiğine dikkat çeken Prof.
Dr. Hilal Mocan; “Bebek 6. aydan sonra hiçbir şekilde yeterli anne sütü
alamıyorsa, litresinde 6-12 mg demir içeren formül maması tercih edilmelidir.
Ayrıca demirden zengin beslenme sağlanmalıdır ( Et, yumurta,
baklagiller gibi ). Ülkemizde inek sütü kolaylığı açısından hem sıvı
olarak hem de ek besinlerle karıştırılarak sık tercih edilen bir gıda
olmuştur. Oysa ilk 1 yıl inek sütü bebeğin demir ihtiyacını kesinlikle
karşılamaz.
DEMİR EKSİKLİĞİ ZEKA GERİLİĞİNE YOL AÇABİLİR
Süt çocuklarında en önemli demir eksikliği nedenleri, takip edilmeyen
erken doğumlar, inek sütü verilmesi, daha sonra da ek gıdaların
hazırlanmasında demirden zengin gıdalar yerine pirinç unu, bisküvi,
ekmek kullanılmasıdır. Demir, uygun olmayan gıdalarla verilirse onların
içindeki demiri bağlar ve işe yaramaz hale getirir. Erken inek sütü
alımı, içerisinde yeterli demir olmayışından dolayı demir eksikliğine
yol açar. Demir eksikliği de zekâ geriliğine de davetiye çıkarabilir. ”
diyor.
İki yaşına kadar demir eksikliği görülen çocukların zihinsel ve motor
gelişimleri düşük seviyelerde gerçekleştiğini ve sonrasında demir
takviyesi yapılsa bile bunun telafisi mümkün olmadığını sözlerine
ekleyen Prof. Dr. Hilal Mocan; erken çocukluk döneminde yaşanan demir
eksikliği anemisinin 11-14 yaşlarındaki okul performansında anlamlı
derecede azalmasıyla ilişkili olacağını söylüyor.
Düzenleyen yasemin - 21 Haz 2011 Saat 20:28
|
|
|
yasemin
Kıdemli Moderatör
Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
|
Gönderim Zamanı: 28 Haz 2011 Saat 10:53 |
Çocukları yaz hastalıklarından koruyun
Uzman Dr. Gökçe Günbey Eleman, bebeklerde yaz aylarında artış
gösteren pişik ve ishal gibi hastalıklarla ilgili ailelere önemli
uyarılarda bulundu.
Memorial Ataşehir Hastanesi Çocuk
Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Uzman Doktoru Gökçe Günbey Eleman, pişik
ve ishal gibi hastalıklara karşı bebeklerin yaz aylarında temiz bir
havlu ile nazikçe kurulanıp, bebeğin altının havalandırılması
gerektiğini belirterek, "Böylece cildin
kuruması daha çabuk olacaktır. Bezi çok fazla sıkmayın ve cildinin hava
aldığından emin olun. Her bez değişimi sonrası çinko oksit içeren pişik
koruyucu kremleri kullanmanız pişiklerin önlenmesinde faydalı olacaktır" dedi.
"Yazın ishale yol açan nedenlerin
başında enfeksiyonlar gelmektedir" diyen Eleman, "Yazın ishal yapan
mikroplar; virüsler, bakteriler ve parazitlerdir. Bu mikropların bir
kısmı yaz-kış ishal yapabilmekte iken bir kısmı kış aylarını, bir kısmı
ise yaz aylarını tercih etmektedirler. İshaller en sık 0-5 yaş grubunda
görülmekte olup, gelişmekte olan ülkelerde ilk 2 yaştaki ölüm
nedenlerinin başında gelmektedir" ifadelerini kullandı.
Hafif ishal vakalarında tedavinin evde yapılabileceğini belirten Uz. Dr. Gökçe Günbey Eleman, "Anne
sütü alan bebeklerde emzirmeye devam edilir. Anne sütü almayan 6
aylıktan büyük bebek ve çocuklara alışık oldukları sıvı gıdaların yanı
sıra pirinç lapası, muz, elma püresi, yoğurt, ayran gibi gıdalar
verilir. İshal geçene kadar lifli ve yağlı gıdalardan uzak durulur. Ağır
ishal vakalarında ise hastaya hastaneye yatırılarak damar yolu ile sıvı
tedavisi uygulanır. Dışkıda kan ve iltihap hücreleri varlığında veya
ishalin 7 günde düzelmemesi durumunda dışkı kültürü alınmalı ve
gerekiyorsa antibiyotik tedavisi başlanmalıdır. Ayrıca ishaller en sık
0-5 yaş grubunda görülmekte olup, gelişmekte olan ülkelerde ilk 2
yaştaki ölüm nedenlerinin başında gelmektedir" dedi.
Güneş yanıklarına da değinen Eleman, "Uzun
süre güneşe maruz kalındığında ciltte önce kızarıklık oluşur. Daha uzun
süreli hasarlarda cilt üzerinde su dolu kabarcıklar izlenir. Çocuğunuz
açık tenli, sarışın veya kızıl saçlı, renkli gözlü, çilli ise güneş
yanıklarına karşı daha hassastır. Çocukları güneş ışınlarının en yoğun
geldiği saatler olan 11.00-16.00 arasında güneşe çıkartmayın. Ayrıca
çocuğunuza açık renk, pamuklu kumaştan bol giysiler giydirin ve başına
geniş siperlikli şapka takın" diye konuştu.
Böcek, arı ve sineklerin ısırmasının çocukların sağlığını bozabileceğini ifade eden Eleman,
"Isırılan bölgeye soğuk kompres ve buz uygulayın, iğne varsa cımbızla
çekerek değil bıçak sırtı ile sıyırarak uzaklaştırmaya çalışın.
Kaşıntıyı azaltmak için steroidli ve antihistaminikli pomatlar sürmenin
yanı sıra ağızdan şurup verilebilir. Arı sokmasında ise ağrı varsa ağrı
kesici şurupta alınabilir" açıklamasında bulundu.
Düzenleyen yasemin - 28 Haz 2011 Saat 10:53
|
|
|
yasemin
Kıdemli Moderatör
Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
|
Gönderim Zamanı: 14 Eyl 2011 Saat 21:04 |
Bu tarz çizgi filmlere dikkat!
Uzmanlar anne-babaları uyardı. Hızlı tempolu çizgi film izleyen çocukta epilepsi riski var
Hızlı
tempolu çizgi filmlerin çocuklarda konsantrasyon bozukluğuna neden
olması konusun-da uzmanlar anne-babaları uyardı: “Bol ışıklı çizgi
filmleri izleyen çocuklar sara nöbetleri geçirebilir.”
ABD’deki Virginia Üniversitesi’nin ‘Sünger Bob’ gibi hızlı
tempolu çizgi filmlerin çocukların, konsantrasyonlarını bozduğu,
problem çözme yeteneklerine zarar verdiğini tespit etti. Uzmanlar bu tip
çizgi filmlerin çocuklara yaşattığı bir başka tehlikeye de dikkat çekiyor: Tempolu, aksiyonlu, bol ışıklı çizgi filmlerin, bilgisayar oyunları ve reklamların çocuklarda halk arasında sara olarak bilinen “ışığa duyarlı (fotosensitif) epilepsi”ye yol açabilir.
‘Nöbetleri tetikliyor’
Türkiye Çocuk Nörolojisi Derneği Yönetim
Kurulu Üyesi Prof. Dr. Meral Özmen, bu tip çizgi filmlerin ışığa duyarlı
epilepsi nöbetlerini başlatan en önemli etkenlerden biri olduğunu
söylüyor: “Işığa duyarlı epilepsi tüm epilepsilerinin yüzde 5’ini oluşturur. 5 ile 15 yaşları arasında görülür. Hızlı tempolu, çok
ışıklı çizgi filmler ve devamlı değişen reklamlar hızlı patern
değişikliği nedeniyle refleks epilepsi dediğimiz ışığa karşı duyarlı
olan hastalarda nöbetleri tetikleyebilir. Genelde çocuk büyüdükçe
düzelebilir ama ilaç tedavisinin gerektiren durumlar da olur.
Çocuklara az ve 3 metre uzaktan televizyon izletmek gerekir. Nöbet
tehlikesi yaşayan çocuklara televizyon tek gözle yani bir gözlerini
kapatarak izletilmeli. Bu şekilde çocuğun beynine giden uyarı azaldığı için nöbet de engellenebilir. Bu hastalıkta yaşanan nöbetlerin yüzde 25’inin nedeni doğrudan bu tip tetiklemelerdir.”
‘Dikkati dağıtıyor’
Çocuk nörolojisi uzmanı Dr. Sinan Çomu ise, “Işık kırpışmaları bazı
epilepsi türlerinde nöbetlerin ortaya çıkmasına yol açıyor. Genelde
genetik yatkınlığın olduğu çocuklarda görülür. Televizyonu uzaktan
izlemek, tüplü ekran yerine düz ekran tv kullanmak tetiklemeyi azaltır.
Işıklı, hızlı tempolu çizgi filmlerin tam ispatlanmış olmasa da
hiperaktiviteye eğilimi, dikkatlerinin azalması, öğrenme yetilerinin
törpülenmesi gibi hafızaya yönelik etkilerine de dikkat edilmesi önemli”
diyor.
‘Evde sorun yaşıyoruz’
Çizgi Film Yapımcıları Derneği Başkanı Metin Kızmaz ise, “İlkokula giden
ve çok hareketli, aksiyon dolu çizgi filmleri seyreden oğlum dikkatini
toplamakta zorlanıyor. Değişken şeyler istiyor ve uzun süre bir işe
konsantre olamıyor. Anne-babalar uyarıları dikkate almalı” dedi.
İlker AKGÜNGÖR / VATAN HABER MERKEZİ
|
|
|
yasemin
Kıdemli Moderatör
Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
|
Gönderim Zamanı: 27 Eyl 2011 Saat 11:46 |
Ebeveynler meyve ve sebzeyi özendirmeli!..Şişmanlık, başta yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kan yağı yükseklikleri, adet düzensizlikleri, kısırlık ve eklem ağrıları gibi birçok klinik rahatsızlığa direkt yol açıyor.
Obeziteyle mücadele küçük yaşta başlar ŞİŞMANLIK, başta yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kan yağı yükseklikleri, adet düzensizlikleri, kısırlık ve eklem ağrıları gibi birçok klinik rahatsızlığa direkt yol açıyor. Çağımızın hastalığı olan şişmanlıktan çocukları korumak için de annelere çok önemli görevler düşüyor. Çünkü şişman çocuk maalesef sağlıklı çocuk değil. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, okul öncesi dönemde yemek konusunda anne ve çocuk arasında anlaşmazlıkların olabileceğini söyleyerek, ’Çocuğa istemediği yiyeceği zorla yedirmemek gerekir. İstediği yiyeceği seçmekte bir nebze özgürlük tanımakta çocuğa daha sağlıklı alışkanlıklar kazandırabilir. Büyümesi normal olan çocukta yedikleri yeterli geliyordur demektir’ dedi. KAHVALTI ŞART
Büyüme ve gelişme çağında ise özellikle kızlar, fiziksel görüntülerine çok önem verdikleri için bilinçsizce az ve dengesiz beslenme görülebiliyor. Kaya, ’Kahvaltılarını yapmadan okula gitmeler, açlık duygularını beslenme ve kalori değeri düşük yiyecek ve içeceklerle geçiştirmeler olabilir. Bunun sonucunda da büyüme gerilikleri, boy kısalıkları, kansızlık gibi birçok sorun ortaya çıkabilir’ uyarısında bulundu: Ara ve ana öğünlerde dengeli besin seçimi, şeker ve yağ içeriği yüksek yiyeceklerin azaltılması, taze sebze ve meyve yemenin özendirilmesi gerekir. Çay, kola yerine süt veya ayran tercih edilmeli. Ayrıca çocukları fizik egzersize teşvik ederek hareket etmeleri sağlanmalıdır. OKUL ÖNCESİ ÖRNEK MÖNÜLER
- Sabah: 1 küçük bardak normal yağlı süt, 1 yumurta, 1 dilim ekmek, 1 elma - Ara: Meyve - Öğle: Mercimek çorbası, 1 tane etli biber dolma, 1 bardak ayran - Ara: 1 portakal, 1 dilim börek - Akşam: 1 kepçe mercimek çorbası, zeytinyağlı sebze yemeği, salata, küçük kase yoğurt - Ara: 1 küçük bardak süt - Sabah: 1 bardak süt, 1 dilim peynir, 1 yemek kaşığı pekmez, 1 dilim ekmek - Ara: Meyve - Öğle: Yumurtalı-peynirli makarna, salata, yoğurt - Ara: Meyve - Akşam: 2-3 tane orta büyüklükte balık, salata, 1 dilim ekmek - Ara: 1 bardak süt - Sabah: 1 bardak süt, 1 tatlı kaşığı kaymak ve bal, 1 dilim peynir, 1 dilim ekmek - Ara: Meyve - Öğle: 5-6 çorba kaşığı etli nohut, salata, yoğurt - Ara: 1 meyve, 1 dilim kek - Akşam: Yumurtalı ıspanak, yayla çorbası, patates püresi - Ara: 1 bardak süt BÜYÜME ÇAĞI ÖRNEK MÖNÜLER
- Sabah: 4 kaşık meyveli müsli, 1 bardak süt - Ara: 1 tane meyve - Öğle: Pilav, kıymalı sebze yemeği, ayran - Ara: Yarım simit, 1 dilim peynir, 1 tane meyve - Akşam: Etli kuru fasulye, salata, yoğurt - Ara: Meyve - Sabah: 1 dilim ekmek, 1 yumurta, 1 bardak taze meyve suyu, 1 kaşık pekmez - Ara: 1 meyve - Öğle: Kıymalı sebzeli makarna, salata, 1bardak ayran - Ara: 1 tane yağsız tost, 1 meyve - Akşam: Yayla çorbası, zeytinyağlı barbunya, cacık - Ara: 1 meyve. - Sabah: 1 dilim peynir, 5 tane zeytin, domates, 1 bardak süt - Ara: 1 meyve - Öğle: Mercimek çorbası, 2 tane etli biber dolma, salata, yoğurt - Ara: 1 kase sütlaç - Akşam: 1 dilim ekmek, patatesli köfte, cacık - Ara: Meyve.
Düzenleyen yasemin - 27 Eyl 2011 Saat 11:46
|
|
|