Forum Anasayfası Forum Anasayfası > Genel Konular > Bebeğim & Çocuğum Hakkında
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar RSS - Bebek ve Cocuk Haberleri
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Kapalı KonuBebek ve Cocuk Haberleri

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz Sayfa  123 13>
Yazar
Mesaj
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
Beyza Açılır Kutu Gör
Moderatör
Moderatör


Kayıt Tarihi: 27 Ara 2007
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 8752
Mesajın Direkt Linki Konu: Bebek ve Cocuk Haberleri
    Gönderim Zamanı: 02 Mar 2011 Saat 15:10
Bebekler ve cocuklarla ilgili bütün haberleri buradan yayinlayabilirsiniz...
Şeker küpü olarak doğdum,sonra neşe küpü,bir zaman sonra zeka küpü,derken sinir küpü şimdilerde sabır küpü gibiyim. Sonumdan endişeliyim...
Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 6954
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 02 Mar 2011 Saat 15:11
SmileEline saglık




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
Beyza Açılır Kutu Gör
Moderatör
Moderatör


Kayıt Tarihi: 27 Ara 2007
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 8752
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 02 Mar 2011 Saat 15:16
Ufak bir hatirlatma yapayim, yazilari kopyalarken iceriginde reklam olmamasina dikkat edelim arkadaslar.iyi paylasimlar..
Şeker küpü olarak doğdum,sonra neşe küpü,bir zaman sonra zeka küpü,derken sinir küpü şimdilerde sabır küpü gibiyim. Sonumdan endişeliyim...
Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 6954
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 03 Mar 2011 Saat 09:18
Çünkü su besinleri ve oksijeni organlara taşmak, vücut ısısını dengelemek, metabolizmayı düzenlemek, vücuttaki toksik maddelerin atılmasını sağlamak ve enfeksiyonlarla savaşmak gibi birçok önemli görev üstleniyor.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Özgeneci Öngün, yeterli su tüketiminin çocuklarda yetişkinlere nazaran daha büyük bir önem taşıdığına dikkat çekerek, “Su çocukların sağlıklı gelişimleri için ihtiyaç duydukları protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral gibi yaşamsal önem taşıyan temel besin öğeleri arasında yer alıyor. Bu nedenle çocuklarda minimum sıvı tüketimi erişkinlerin 2 katı olmalı” uyarısında bulunuyor.

İLK 6 AY SU İÇİRMEYİN!

Dr. Öngün, bebeğe ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesi gerektiğini belirterek, “Bu süreçte suyu ne kadar kaynatırsanız kaynatın, içinde bulunan mikroplar bebeğe kolaylıkla geçebiliyor.

İlk 6 ay bebeğin vücut dirence düşük olduğu için enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riski daha kolay oluyor. Bu yüzden su tüketimine katı gıdalara geçiş yapıldığında başlamalısınız" diyor.

SUSUZLUK BEBEĞİ HUZURSUZ VE BİTKİN YAPIYOR

Yetersiz su alımı çocuklarda ishal ve enfeksiyon hastalıkları gibi ciddi sonuçlar ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Üstelik vücut ağırlığının yüzde 5’i kadar su kaybı çocuklarda herhangi bir belirti de vermiyor.

Vücut ağırlığının yüzde 10’u kadar su kaybı durumunda ise; huzursuzluk, dudak ve gözlerde kuruluk gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Vücuttaki su kaybı yüzde 15’e ulaştığında halsizlik, baş dönmesi, bulantı, kusma ve gözyaşı azalması şeklinde belirtiler görülüyor.

ZİHİNSEL PERFORMANSI DÜŞÜRÜYOR

Dr. Öngün, yetersiz su tüketiminin sadece fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel performansı da düşürdüğü ve konsantrasyon bozukluğuna yol açtığı uyarısında bulunarak, “Yetersiz su tüketen çocukların konsantrasyonları düşüyor ve öğrenme yetenekleri azalıyor. Bunun sonucunda da okul çağında ise derslerinde başarılı olamıyor” diyor.

NE ZAMAN SU VERİLMELİ?

Arzu Özgeneci Öngün bebeğiniz 6-12 aylıkken, katı gıdalara başlandıktan sonra, her 3 saatte bir yemekten sonra su vermeniz gerekiyor.

Çocuğunuz 1-5 yaş arasında ise her 2-3 saatte bir yemek sonlarında 100 ml su vermeyi ihmal etmeyin. Yemekten önce verilen su karnın şişmesine ve yetersiz beslenmeye neden oluyor. Dolayısıyla çocuğunuza suyu yemek sonrasında vermenizde fayda var. Ancak eğer çoğunuz aşırı kilolu ise tok tutsun diye yemek öncesinde de su verebilirsiniz.

Alıntı changeTarget(document.getElementById("news_content"))




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 6954
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 04 Mar 2011 Saat 11:30

Diyetisyen Elif Yıldırım KARACANOĞLU

Tebrikler! Artık bebeğinizin ve sizin beslenmeniz için çok daha özen göstermeniz gereken bir döneme giriyorsunuz. Bebeğinizin doğum ağırlığı, sizin dokuz ay boyunca alacağınız kiloya bağlıdır. Sınırlandırılan ağırlık kazanımı düşük doğum ağırlıklı bebek doğurmaya neden olacaktır.

Gebelik Öncesi Ağırlığınız;

Normal ise; 12,5- 17,5 kg,
Zayıf iseniz; 14- 20 kg
Şişman iseniz; 7,5- 12,5 kg arası 
İkiz bekliyorsanız; 17,5- 22,5 kg ağırlık kazanımı önerilir.
Her kadının yapısı farklı olduğu için, hedef bir ağırlık değil, belirli aralıklar önerilir.
 
Örneğin kısa boylu bir kadın için önerilen ağırlık, alt sınırlara yakın olmasıdır. 18 yaşa kadar olan gebelerin, henüz büyüme gelişme döneminde oldukları için ağırlık kazanımı için önerilen aralığın en üst düzeyi sağlanmalıdır. 

Yapılan çalışmalar eğer anne zayıfsa ağırlık kazanımının 2. ve 3. trimesterda haftada 500 gramın altına düşmemesi gerektiğini gösterir. Buna karşın eğer hafif kilolu bir anne adayıysanız (Beden kitle indeksi 26?nın üzerinde ise) haftalık 300 gr ağırlık kazanımı yeterlidir.
 
Ağırlık kazanımı: Yavaş ve sürekli? 
Kazanılan total ağırlık kadar, hızı da çok önemlidir. İlk 3 ay; sadece 1-2 kg alımı normaldir. Daha sonra; haftada 0.5 kg olarak beklenmedir.
 
Hızlı kilo alıyorsanız;

* Tam yağlı süt ve  süt ürünü yerine; yarım yağlı
* Kızartma yerine; fırınlama, ızgara gibi yöntemler tercih edin.
* Şekerleme, pasta, kek, tatlılar gibi besin öğeleri tüketmeyin.
* Hareketinizi artırın.
* Kabızlık çekiyorsanız bu da kilo alımını hızlandırabilir. Daha fazla posalı beslenmeye çalışmak bu sorunu aşmanızı sağlayabilir.
* Bol su içmeye çalışın.
 

Kişisel farklılıklar da ağırlık kazanımına etki etmektedir, o nedenle gebeliğin ilk aylarında görülen iştahsızlık, bulantı, kusma, aşırı uyku hali besin alımını güçleştirir. Gebeliği izleyen ilk 3- 4 aylık dönemde bu yakınmaların azalması ile annede ağırlık kazanımı 20. haftada 3,5 kg, gebeliğin sonuna kadar da haftada 300- 500 gr?lık artışlarla toplam 10-12 kg ağırlık artışına ulaşır. Bunun sonucunda da 3-3,3 kg ağırlığında bir bebek dünyaya gelebilir.

Gebelik süresince alınan aşırı kilolar doğum sorunlarına öncelikle sezeryan, postmatürasyon (doğum tarihinin gecikmesi), fetusta mekonyum aspirasyonu, gestasyonel diyabet gebelik şekeri) gibi anne ve bebek için riskli durumlara yol açabilir. Ayrıca anne adaylarının gebelik süresince yetersiz kilo almaları, düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma riskini artırırken, annede bazı sorunların ortaya çıkmasına da yol açabilir.
 
Siz ve bebeğiniz için sağlıklı beslenme;

Gebelikte, çoğu besin öğesinin gereksinimi artmaktadır. Gebelikte beslenmenin temel amacı;
• Annenin sağlığını korumak,
• Bebeğin normal büyüme ve gelişmesini sağlamak

Gebelikte, enerji, protein, karbonhidrat vitamin ve mineral gereksinmesi artar. İkiz veya daha fazla bebeğiniz için bile beslenirken kalori  ihtiyacı ikiye katlanmaz. Gerçekte sadece + 300 kalori ilave yeterlidir. Bu da
* Kahvaltıda 1 kupa kaymaksız süt + 2 meyve + 30 gr kahvaltılık tahıl veya
* Kabuğuyla pişmiş bir patates + 1,5 kupa brokoli + 30 gr az yağlı peynir veya
* İki dilim tam tahıllı ekmek + 60 gr tavuk eti + domates ve yeşillikler ile sağlanabilir.

Gebelikte de sağlıklı beslenmenin temel ilkeleri geçerlidir. Her gün 5 temel besin grubunu tüketmeye çalışmalı, dengeli ve yeterli beslenmeye çalışılmalıdır.
 
Besin Grupları;

Süt ve ürünleri (süt, yoğurt, peynir)
Et ve ürünleri, yumurta, kuru baklagiller
Taze sebze ve meyveler
Ekmek ve diğer tahıllar
Yağlar (zeytinyağı ve ayçiçeği yağı, yağlı tohumlar; fındık, ceviz, badem gibi)
Gebelik süresince bunlara dikkat!...
•                     Alkol tüketmemeye özen gösterin.
•                     Tatlandırıcı içeren ürünleri tüketmeyin.
•                     Çiğ et, balık tüketmeyin.
•                     Salata, sebze ve meyvelerin iyi yıkanmış olmasına dikkat edin. Temizliğinden emin olmak  için yeşillikleri sirkeli suda bekletebilirsiniz.
•                     Konserve besinler tercih etmeyin.
•                     Taze sıkılmış meyve suları ve taze pişmiş sebze yemeye dikkat edin. Beklemiş, bayatlamış ürünler yemeyin.
•                     Haftada 1 kez kuru baklagiller, 2 kez balık, 3 kez kırmızı et 1 kez de hindi ve tavuk tüketerek, beslenmenizde protein dengesi kurun. 

Alıntı

Düzenleyen peperutka - 04 Mar 2011 Saat 11:31




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 6954
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 04 Mar 2011 Saat 11:32

Yirmi birinci yüzyılda kuantum çağının bir yüzyıl ötesinde hâlâ bebeği ağlatmalı mı, ağlatmamalı mı konularını tartışıyoruz. Adına kontrollü ağlatma deyin, yumuşak geçiş deyin, her ne isim verirseniz verin son yüzyılın araştırmalarını yakından takip eden bir psikolog olarak size şunu söylemek istiyorum:

İç sesiniz, hormonlarınız, bas bas “Bebeğinin yanına git, sana ihtiyacı var!” diyorsa, o an ne yapıyorsanız yapın; bırakın, ve dosdoğru bebeğinizin yanına gidin. Ona bakın. Onu hissedin. Ve bilin ki bebeğinizin kendi kendini sakinleştirecek kadar gelişmiş bir sinir sistemi yok. Korteks iki yaşından itibaren devreye giriyor. Limbik yani duygusal beyin sakinleşmeyi sadece ve sadece bir ebeveyn yardımıyla öğreniyor (Lerner, C. et al. [2000] Learning & Growing Together: Understanding Your Child’s Development. washington D.C.: ZERO TO THREE Press).

Bazen düşünüyorum. Kuantum fizikle enerjiyi keşfettik, beynin içini tarayacak en modern araçlara sahibiz, bir sürü araştırma sonuçları elimizde, ancak psikoloji psikiatri hatta tıp hâlâ eski bilgilerle yoluna devam ediyor.

Ama bir anne ve bir psikolog olarak ben ebeveynlik işini ciddiye alıyorum. Eğer bebeğinin gece uyumasıyla ilgili sorunu olan bir anne gelirse bana, ona eşini, işini, ailenin diğer fertlerini, yeterince destek alıp almadığını, bebeğinin ağlamaları ile içinde oluşan duyguları soruyorum.

Bebek büyütmek kolay iş değil; hele ilk bir yıl. Her bebek kendi ailesi içinde bir bütün, kimileri gece sık uyanır, kimileri uzun uyur. Önemli olan “Her ihtiyacında bebeğimin yanında mıyım?” sorusunun cevabına bakmak. Dr. Aletha Solter (Bilinçli Bebek kitabının yazarı) diyor ki “Her bebeğe dört ebeveyn lazım.” Yani tek başına bir bebeğin tüm ihtiyaçlarını karşılayamazsınız. Mutlaka iyi bir destek sisteminizin olması gerekiyor. Bebeğinizi ister kendi odanızda yanınızda uyutun, ister karyolası sizin odanızda olsun ya da kendi odasında kendi yatağında uyusun, önemli olan her ağladığında yanına gidip onu sakinleştiren bir ebeveynin olması.

Psikiyatrist ve yazar Dr. Daniel J. Siegel diyor ki: “Bebekle ebeveyn arasında devamlılık göstermeyen ilişki beyinde malformasyona, hafıza, duygu, ilişki ile ilgili sorunlara ve ciddi davranış bozukluklarına neden olur.”

Siegel ve bağlanma konusunda çalışan birçok bilim insanının ortak noktası, ebeveyn bebek arasındaki devamlılık arz eden ilginin bir iletişim şekli olduğu. Kısaca; bebek, ağlamaları ile ebeveyne ihtiyacı ile ilgili sinyal veriyor. Ebeveyn her seferinde bu ihtiyacı duyuyor ve altını değiştirerek, karnını doyurarak ya da sadece kucağına alıp sakinleştirerek bu ihtiyaca cevap veriyor. Bu dönemde “burası güvenilir bir dünya ve ben seviliyorum” düşünce modellerinin ilk temel taşları atılıyor.

Buraya kadar olan bu söylemleri gelin bir de, gece ve uyku olarak değerlendirelim.

Devamlılık arz eden ilgi ne demek?

Bebeğim gündüz her sinyal verdiğinde yanına gidip o ihtiyacı karşılayacağım ve gece olunca diyeceğim ki: “Kusura bakma ufaklık artık benim uyku saatim, burası senin odan ve burada uyuyacaksın, hadi bana güle güle.” Ve henüz kendini sakinleştirme kapasitesi olmayan bebeğim bunu anlayacak ve kendi kendini sakinleştirecek.

Gece tek başına ağlamaya bırakılan bebeğin tek öğrendiği şu: “Demek ki ağladığımda ebeveynim bazen geliyor (gündüz), bazen gelmiyor (gece). Ben anlamıyorum ne zaman gelip ne zaman gelmeyeceğini. Önceden kestiremiyorum.” Tahmin edersiniz ki bu da sağlıklı bir bağlanma için gereken devamlılık ilişkisini sekteye uğratıyor.

Geçenlerde bir danışan bebeğiyle kontrollü ağlama denediğini ve bir haftadan fazla bir süre olmasına rağmen hiçbir şey olmadığını buna da artık kalbinin dayanmadığını söyledi. Ben de ona, demek ki ne kadar harika bir annesin ki, bebeğin hâlâ sinyalini duyacağına güveniyor ve ağlamaya devam ediyor dedim.

Doğa her şeyi belli bir düzende yaratmış, aslında biz müdahale etmeyip sadece o dönemin gerekliliklerini yerine getirsek hiçbir sorun kalmayacak. Bebek sinyal vermeye, biz o sinyali anlamaya devam ettikçe, bebek daha iyi sinyal vermeyi, güvenmeyi ve biz de onu daha iyi duymayı öğreneceğiz. Kucak döneminde kucağa almaktan, yürümeye başladığına keşfetmesine izin vermekten korkmayacağız.

Neden çaresizce gece uyuması için farklı yöntem arayışı içinde olduğunuzu anlıyorum. Hele bir de çalışan anne iseniz. Ya da benim gibi ilk yıllar gece ağlamaları, içinizde anlam veremediğiniz öfke patlamaları yarattıysa. Ben size işin bilimsel açıklamasını yaptım, geriye gece boyu ebeveynlik yapıp uykusuzluktan bayılmamak için nasıl bir destek sistemi kurarım sorusunun cevabını bulmak kalıyor. Bunu da size bırakıyorum.

Not: Amerikan Pediatri Akademisi ve Unicef; ebeveyn ile bebeğin aynı odada beraber uyumalarını özellikle ilk altı ay ve (ihtiyaca göre) sonrasında bebeğin fiziksel ve duygusal gelişimi açısından önemli olduğunu söyleyerek destekliyor. Beraber uyumanın sağlıklı bağlanma ve emzirme açısından önemini vurguluyor.

Alıntı

Düzenleyen peperutka - 04 Mar 2011 Saat 11:33




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 6954
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 04 Mar 2011 Saat 11:34

Sağlıklı dişleri olan çocuklar açıkçası daha sağlıklı  konuşur, kelimeleri daha kolay öğrenir, çocuklar daha kolay gıda tüketirler, çiğnemeleri dğru ve düzgün olur, özgüven ile gülümserler.

Bebeğinizin dişlerini fırçalama alışkanlığını günlük küvet rutini içinde bir alışkanlık haline getirmesini sağlayın. Diş etlerini ve dişlerinidoğru fırça kullanarak temizlik yaptırtın.  Yumuşak bir bebek diş fırçası ve su ile bebeğinizin diş etlerini temizliğini alışkanlık haline getirtin. Her beslendikten sonra kendiniz dişlerini temizlemesi gerektiğini öğretin. Diş macunu tadını sevdikleri için yemek isterler bu sebeple doğru diş macunu çok önemlidir.

İlk diş (yaklaşık 6 ila 12 ayda) belirdikten sonra bir çocuk diş hekimine bebeğinizin ilk ziyaret planlayın.

Florür diş geliştirmek ve çürümeye karşı yardımcı olan bir mineraldir. Birçok yerde, flor doğal olarak çeşitli düzeylerde yerel su kaynakları mevcuttur. Eğer florür düşük bir bölgede yaşıyorsanız o durumda flouridated su tüketemez. Bebeğinizin ya da çocuğunuzun flor takviyesi gerekebilir. Bunu bebeğinizin doktoruna mutlaka danışın. Çocuk diş hekiminiz aksi tavsiyede bulunmadığı sürece,  iki veya üç yıl florürlü diş macununa başlamak için acele etmeyn.

Diş çürüğü önlemek için, meyve suyu, formülü veya bir şişe süt ile yatağına girmesine izin vermeyin. Biberon ile uyuyan bebeklerin  emme dişlerinde ve diş etlerinde bu içtiği sıvının kalıntıları kalır ve çürüklerine neden olabilir. Bir bebeğin dişleri henüz tamamlanmamış bile olsa çıkmayan dişlerde bile sorun olabilir. Çocuğunuzun uykuya biberonsuz dalamıyorsa bu sıvıların yerine normal su ile doldurun.

alıntı




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
yasemin Açılır Kutu Gör
Kıdemli Moderatör
Kıdemli Moderatör


Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 05 Mar 2011 Saat 11:16

Bebeğinize bunları yapmayın

Onlar için herşeyin en iyisini ister; en temiz en sağlıklı, en kaliteli şeyleri almaya ve yapmaya çalışırız ama...



Ancak bazen bilmediğimizden, bazense 'Aman! bir kereden bir şey olmaz'cılığımızdan yaptığımız yanlışlar bebeklerimizi ciddi risklere sokabilir. Çocuk sağlığı ve hastalıkları Uzmanı Dr.Ceyda Ekiz, bebeklere yapılması gerekenleri açıklıyor.

Bebeğinizin Emziğini Ağzınıza Sokmayın

Bazı anneler yer düşen veya giysilerin tüyleri üztüne yapışmış emzikleri temizlemek amaıyla ağızlarına sokup vermektedirler. Oysa bebeğin flora denilen ağız içi bakteri içeriği yaşla birlikte olgunlaşır.Annede varlığı olası diş çürüğü ağız içi enfeksiyon veya solunum yolu enfeksiyoları kolaylıkla bebeğe geçebilir. Yere düşen emziği yalamak yerine kaynamış su veya içme suyu ile durulamak gerekir. Aynı şekilde bebeğinizin yemek yediği kaşığıda ağzınıza sokmayınız.

Sivilceleri Sıkmayınız

Yeni doğan bebeklerde doğumda  veya ilk bir kaç ay içinde 'infantik akne 'denilen yeni doğan sivilceleri görülebilir. Bu sivilcelerin sıkılması doğru değildir. Yeterince olgunlaşmayan veya kolay tıkanan yağ bezelerinin, anneden geçen hamilelik hormonları nedeniyle akneye neden olduğu görülmektedir. Travmatik temaslar, hatta sert battaniyeler bile hassaslaşmış bebek cildi için önerilemez. Bebeğin normal cilt temizliği ve banyosu yaptırılarak sivilcelerin kendiliğinden beklenilmeli eğer geçmezse doktora gösterilmelidir.

Kalın Giydirerek Soğuk Algınlığı Riskini Artırmayın


Toplumumuzdaki genel eğilim özellikle de anneanne ve babaanne alışkanlıkları malesef bebekleri oldukça kalın veya kat kat giydirmekten yana.. Sebebi ise, bebeklerin bizlerden daha fazla üşüyeceği düşüncesi. Bebeklerin yağ dokusunun erişkinden az olduğu ve ısı farklarına karşı daha duyarlı olduğu doğrudur. Ama günümüzde ilk günlerden itibaren bebeğin belli ölçülerdeki sıcaklıklara karşı kendni savunabileceği görüşü ağırlık kazanmıştır. Aksine kalın giydirip terlemesi bebek için soğuk algınlığı riskini artırır. Bebekler için pamuklu rahat giysiler tercih edilmelidir.

Kundaklamayın

Kundak, bebeklerin bacaklarının düzgün olması için ve bebeği daha sıcak tuttuğuna inanıldığı için kullanılmış geleneksel yöntemdir. Ancak modern tıp bebek bebek hareketlerini kısıtlayan ve kalça gelişimini olumsuz etkileyecek kalça çıkığı riskini artıran bu yöntemi onayalamıyor. Bebekler rahat ettirebilecekleri bollukta mümkün olduğunca hafif giysiler giydirmeliyiz.

Havaya Atarak Oynamayın

Küçük bebekleri oynamak ve sevmek amacıyla havaya atmanın ve sarsmanın aşırısı doğru değildir. Çünkü bebeklerin boyun ve omurgayı destekleyen kasları yeterince gelişmemeiştir.

Uyuturken Aşırı Sallamayın

Aşırı sallamanın bebeklerde 'bebek sallama sendromu' beyin zar veya damarlarında yırtılmaya, kanama şeklinde tarif edilen tabloya yol açabildiği saptanmıştır. Yine de sallanmaya ihtiyaç duyan bebeklerin küçük titreşim veya salınım yapan beşiklerle ya da bacakta ılımlı, hafif şekilde sallanma yoluyla rahatlatılabilceği düşünülmektedir.

Geceleri Aydınlık Odada Uyutmayın

Karanlıkta melatonin hormonu daha fazla salgılandığı ve hormon hipofiz bezinden büyüme hormonu salgısı uyardığı için bebeklerin karanlık ve sessiz ortamlarda uyutulmaları önerilmektedir. Ancak gece ve gündüz farkındalığı yaratmak için gün içi uykularda fazla sessiz loş ortam yaratılması önerilmez. Gündüz uykularında siz günlük aktivitelerinize normal olarak devam etmelisiniz.Ancak gece uykusu için karanlık ve loş ayrıca da sessiz ortamlar sağlayınız.

6 Aydan Önce Ek Besin Vermeyiniz

Bebekler için en doğal ve iyi besin olan anne sütünün ilk 6 ay bebeğin besin gereksiniminin tümünü karşıladığını artık herkes biliyor. Ancak yine de toplumumuzda bebekleri erken ek besinlerle tanıştırmak konusunda bir eğilim olduğu da bir gerçek... Oysa erken ek besin; alerji, kabızlık, kusma, ishal gibi sindirim sistemi problemlerini de beraberinde getirebilir. İlerleyen aylarda bebek ek besinleri sindirmek için gerekli enzimleri daha yeterli üretebilir ve olası reaksiyonlar daha az görülür. Anne sütü yeterli bebeklerde ek besine mümkün olduğunca 6 aydan sonra geçilmelidir.

Bebeğinizi Öpmeyin Öptürmeyin

Bebeklerin öpülmesi bağışıklık sisteminin yeterince gelişmemeiş olması nedeniyle her türlü enfeksiyona açık olan bebeklerde hastalık riskini artırır. Yakın aile fertleri de olsa ikinci kişilerin bebekleri öpmesini ve ellemesini önermiyoruz.

Mamasını Bulamaç Gibi Vermeyin


Tüm ek besinleri bulmaç gibi alan bebek tat duygusunu ve çiğneme alışkanlığını geliştirmekte zorlanır. Başlangıçta annelere kolay ve cazip gelen bulmaç yöntemi 1 yaşa yaklaşan çocuklarda kabusa dönüşebiliyor. Hep aynı tadı alan çocuk bu tattan bıkıyor ama tekli tatlarla da yabancılık çekiyor ve çiğneyemiyor. Tüm bunlar besini reddetmesine ve istah problemlerine yol açıyor. Bunu önlemek için ek besine geçilen ilk aylardan itibaren besinler mümkün oldukça az çiftli ve tekli tatlar halinde verilmelidir.



Düzenleyen yasemin - 05 Mar 2011 Saat 11:16

Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz Sayfa  123 13>
  Konu Paylaş   

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

  | İletişim | Reklam | Gizlilik İlkeleri Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.