Forum Anasayfası Forum Anasayfası > Genel Konular > Bebeğim & Çocuğum Hakkında
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar RSS - Bebek ve Cocuk Haberleri
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Kapalı KonuBebek ve Cocuk Haberleri

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz Sayfa  <1 910111213>
Yazar
Mesaj
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
kübRAbia Açılır Kutu Gör
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 13 Kas 2011
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 918
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 12 Oca 2012 Saat 01:52
benim kuzum rabiam o yüzden bu kadar zeki demekki,tam 2buçuk yıl geceli gündüzlü emdi,benide çoook yordu sabahlara kadar ama olsun ikimizde tadını çıkardık,doya doya emdi doya doya emzirdim sıra küçük kuzumda o da tam gaz ablasının izinde ilerliyor,şanslı annelerdenim sanırım,
Yukarı Dön
yasemin Açılır Kutu Gör
Kıdemli Moderatör
Kıdemli Moderatör


Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 15 Oca 2012 Saat 15:27

Çocuklarda alerji tehlikesi!..

Alerji Uzmanı Prof. Dr. Yonca Nuhoğlu, genelde annenin, çocuğun duymama konusunda gösterdiği belirtileri görmezden geldiğini ...

Alerji Uzmanı Prof. Dr. Yonca Nuhoğlu, genelde annenin, çocuğun duymama konusunda gösterdiği belirtileri görmezden geldiğini, çocuğun bilerek yaptığını düşündüğünü bu yüzden de önemsemediğini belirterek, duyma kaybının erken dönemde fark edilerek tedavi edilmesinde annenin sorumluluğunun büyük olduğunun altını çizdi.

Alerji Uzmanı Prof. Dr. Yonca Nuhoğlu, çocuklarda orta kulağın ince bir kanal ile burun boşluğuna bağlandığını, gün içinde defalarca yutkunularak bu kanaldan orta kulağa hava girişi sağlandığını ve kulak boşluğunda sıvı birikmediği için seslerin rahatlıkla iletildiğini belirtti. Nuhoğlu, orta kulağa hava girişini sağlayan bu kanal tıkandığında, orta kulakta sıvı birikmeye başladığını, kulak boşluğunun hava yerine sıvı ile dolmasıyla seslerin iletilmesi engelleyerek duyma kaybının başladığını söyledi.

Nuhoğlu, çocuklarda duyma kaybına neden olan en önemli etkenlerin başında alerjik nezle ve alerjiye bağlı burun tıkanıklığı geldiğini belirterek, "Alerjik nezlenin belirtisi burun tıkanıklığı, burnu tıkanan çocuk ağızdan nefes alması sonucu sık sık soğuk algınlığına yakalanır. Alerjiye bağlı tekrarlayan enfeksiyonlar bir süre sonra geniz etinde büyüme ile sonuçlanır ve burun tıkanıklığı daha da belirgin hale gelir. Aileler, burnu tıkalı olan çocuklarını, geceleri sebepsiz yere terlemelerinden, ağzı açık, horlayarak ve gece huzursuz uyumalarından anlayabilir. Geniz eti büyüdüğünde kulak ağrısı ve ateşle seyreden kulak iltihapları sıklaşmaya başlar, zaman zaman tıkanır ve ileri durumlarda duyma kaybı yaşanır" dedi.

Prof. Dr. Yonca Nuhoğlu, alerjik maddeye karşı alınacak önlemlerle burun tıkanıklığının hafiflediğini, tedavi süresince geniz etinin küçülmesinin mümkün olduğunu söyledi. Genel anestezi altında yapılması gereken bir operasyonun alerji tedavisi ile önlenebildiğini sözlerine ekleyen Nuhoğlu, alerjinin kökten tedavisinin dilaltı damla aşı tedavisi ile mümkün olduğunun altını çizdi.



 
Çocuklarda alerji tehlikesi!..

Yukarı Dön
yasemin Açılır Kutu Gör
Kıdemli Moderatör
Kıdemli Moderatör


Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 21 Oca 2012 Saat 13:22
Çocuklarınıza nasıl sebze- meyve yedirirsiniz?

Çocukların çoğu sebze ve meyve yemekten hoşlanmazlar. Bu nedenle yemek saatinde sebze yedirme savaşları yaşanır. Peki bunun kolay bir yolu var desek ne dersiniz?..

Çocuklarınıza daha fazla sebze yedirme işini savaşa dönüştürmemenizi ve masada tehditkar bir ortam oluşturmamanızı söyleyen beslenme uzmanları, çocuklarınızın sebzeyi sevmeleri ve daha fazla sebze yemeleri için sebzelerin sunmanın şaşırtıcı yollarını sizlere açıklıyor.

Çocukları mutfağa alıştırın: Pişireceğiniz sebzeleri almak için çocuklarınızı pazara, manava ya da markete götürün. Eve geldikten sonra da sebzeleri beraber yıkayın, soyun ve doğrayın. Nasıl pişirileceğini ve sebzeleri nasıl lezzetlendirileceğini onlara anlatın. Sebzeleri koklamalarına ve onlara dokunmalarına izin verin. Bu şekilde çocuğunuz kendi hazırladığı sebzeleri yemek isteyecektir.

Sebzeleri sevdiği yiyeceklerle birlikte sunun: Çocuğunuz sade fast food tarzı yiyecek seviyorsa, buna bir çeşit sebze eklemeyi deneyebilirsiniz. Örneğin bazı çocuklar karışık pizzalardan hoşlanmaz, bazıları ise yeni şeyler denemeyi severler. Kendinize özel günler oluşturun ve o gecelerde bir kase sebze hazırlayın. Ailece bu sebzeleri çatal, bıçak kullanmadan elinizle yiyin. Çocuklarınız hem eğlenecek, hem de yeni tatlar deneyecektir.

Sebzeleri komik hale getirin: Küçük çocuklarınız için sebzeleri keserek yüzler yapabilirsiniz. Brokoliyi ağaç ya da karnı baharı da beyin olarak sunabilirsiniz. Böylece sebzeleri daha az korkutucu hale getirirsiniz. Sebzeleri minik boyutlu olarak sunarsanız çocuklarınızın hoşuna gidecektir.

Bildiği yiyeceklerin yanında yeni sebzeyi de sunun: Sevdiği yiyeceklerin yanında bir tabağı da bilmediği ya da sevmediği yemeklerle doldurun. Tek seferde bir tane sebze ekleyin. Çocuğunuzu yeni gıdaları denemesi konusunda cesaretlendirin.

Denemekten vazgeçmeyin: Çocuğunuz yemesi için brokoli ya da ıspanağı denediniz, ancak henüz yemediyse vazgeçmeyin. Çocukların tat alma duyusu büyüdükçe değişiyor. Yeni bir sebzeyi daha önce düzinelerce kez deneyip beğenmeyen çocuklar bir gün aniden o sebzeyi sevebilir.

Sebzeleri abur cubura dönüştürün: Yer elmasını, havuçları püre yapın, bunları sade yoğurtla ve az miktarda portakal suyuyla karıştırın ve dondurma gibi dondurun. Ya da avokadoyla yoğurdu karıştırın, muz ve çilek ilave ettikten sonra püre haline getirin.

Arkadaş baskısının avantajından yararlanın: Çocuğunuzun yemek ayrımı yapmayan bir arkadaşı var mı? Eğer varsa onu evinize davet edin ve sebze yemeği ikram edin. Arkadaş baskısı işe yarayabilir ve sizin çocuğunuz da yeni yiyecekleri denemeye başlayabilir.

Sebzeleri kavurun: Bazen çocuklar sebzeleri tatları çok sert ya da lapa olduğu için sevmeyebiliyor. Sebzelere lezzet katmak için onları kavurmayı deneyin. Kavurmak patates kızartmasında olduğu gibi sebzelerin içini yumuşatır ve dışının çıtır çıtır olmasını sağlar. Ayrıca sebzelerin doğal tatlılığı ortaya çıkar.

Her yerde sebze: Çocuğunuz acıktığında sebzeler onun ulaşabileceği yerde olursa öncelikle onları yiyecektir. Havuç, brokoli veya yer elmasını doğrayın. Siz akşam yemeğini hazırlarken atıştırmalık bir şeyler istediklerinde kestiğiniz sebzeleri verin.

Kendiniz örnek olun: Önce kendiniz sebze yemelisiniz, böylece çocuklarınız da sizi izleyecek, örnek alıp onlar da yemeye başlayacaktır. Siz sebze sevmiyorsanız, bu durumda babaanne, anneanne gibi aile büyükleri çocukları sebze yemeye yönlendirebilir. Çünkü çocuklar anne ve babalarından çok diğer insanları dinlerler. 




Yukarı Dön
yasemin Açılır Kutu Gör
Kıdemli Moderatör
Kıdemli Moderatör


Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 12 Şub 2012 Saat 00:45

Rota virüs ishallerinin en çok kış aylarında görülmekte beraber yılın her döneminde de olabileceğini ifade eden Dr. Recep Bozkurt, bu vakanın normal ishallere kıyasla her ortamda, her koşulda ve her yaşam tarzında görülebilen bir hastalık olduğunu ve bu nedenle rota virüsün demokratik virüs olarak tanımlanabileceğini kaydetti. Hastalık belirtilerinin kusma, ateş, ishal ve beslenme bozuklukları olduğunu belirten Bozkurt, "Rota virüs bulaşıcı olmakla beraber ağız yoluyla bulaşır. Küçük çocuklarda daha ağır seyreden bir hastalıktır. Ancak hastanın direncine bağlı olarak da hastalığın seyri değişebilir. Hastalık tedavi edilmezse su kaybından dolayı ölümlerle sonuçlanabilir. Tedavinin başlıca amacı sıvı kaybını önlemek ve kaybedilen sıvıyı yeniden çocuğa kazandırmaktır. Bu süreçte anne sütü alan çocuğun buna devam etmesi, ek gıda alan çocuğun ise gıda takviyesine devam etmesi önerilir. Ayrıca; çocuğa meyve suları özellikle de şeftali suyu içirilip; yoğurt ve bu dönemde bol potasyum kaybı olacağı için muz, patates gibi postasyum içeren gıdaların yedirilmesi gerekir" diye konuştu.

Rota virüs enfeksiyonunun özel bir tedavisi bulunmadığını da belirten Dr. Recep Bozkurt, antibiyotiklerin, ishal kesici ilaçların, rota virüs tedavisinde etkisinin olmadığını söyledi. Tedavinin esasının, kusma ve ishal yoluyla kaybedilen sıvı ve tuzların, ağız yoluyla hastaya verilmesi olduğunu belirten Bozkurt, ağız yoluyla gerektiği kadar sıvı verilemiyorsa, o zaman damar yoluyla aynı tedavinin uygulanması, bunun da çocuklarda hastaneye yatması anlamına geldiğini kaydetti.

"EN ETKİLİ YÖNTEM AŞIDIR"

Rota virüs tedavisi için en etkili yöntemin aşı olduğunu belirten Dr. Recep Bozkurt, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Rota virüs aşısı ağızdan verilen bir aşıdır ve henüz ulusal aşı programına alınmış değil. Bu aşı oldukça maliyetli bir aşı olup sadece özel firmalar tarafından üretilmektedir. Rota virüs aşısı ulusal aşı programına alındığı takdirde, hastalığın tedavisi için ciddi bir adım atılmış olacaktır."




 Virüs ishaline dikkat!..

Yukarı Dön
yasemin Açılır Kutu Gör
Kıdemli Moderatör
Kıdemli Moderatör


Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 17 Şub 2012 Saat 11:05

Öğrenmede dişlerin önemi

Ordu Sağlık Müdürlüğü Ağız ve Diş Sağlığı Şube Müdürü Diş Tabibi Aytaç Demir, sağlıklı ağız ve dişlere sahip bir çocuğun yiyecekleri daha kolay çiğnediğini, buna bağlı olarak yediği besinlerden daha fazla yarar elde ettiği gibi konuşmayı da daha çabuk ...Ordu Çocuk Yuvasında kalan çocuklara ’Çocuklarda Koruyucu Diş Hekimliğinin Önemi’ konulu bir eğitim semineri düzelendi. Ordu Valisi Orhan Düzgün’ün eşi Psikolog Gül Düzgün’ün himayesinde düzenlenen eğitim seminerinde Ordu Çocuk Yuvasındaki çocuklar, diş sağlığı konusunda bilgilendirildi. Aynı zamanda Ordu Vali Yardımcısı Abdullah Demir’in eşi olan İl Sağlık Müdürlüğü Ağız ve Diş Sağlığı Şube Müdürü Diş Tabibi Aytaç Demir, Ordu Çocuk Yuvasındaki çocuklara koruyucu diş hekimliğinin önemi, koruyucu diş hekimliği uygulamaları, koruyucu diş hekimliği ne zaman başlaması gerektiği, koruma programında ebeveynlere düşen görevler, diş hekiminin dental problemlerin önlenmesine yardımcı olması konularında açıklamalarda bulundu.

"SAĞLIKLI DİŞE SAHİP OLAN ÇOCUK DAHA NET KONUŞUR"

Koruyucu diş hekimliğinin, çocukların sağlıklı gülümsemesi demek olduğunu söyleyen Demir, "Sağlıklı ağız ve dişlere sahip bir çocuk sağlıksız olan çocuğa göre daha kolay çiğner, buna bağlı olarak da yediği besinlerden daha fazla yarar elde eder. Konuşmayı daha çabuk öğrenir ve daha net konuşur. Genel sağlık durumu çok daha iyidir. Diğer taraftan ağız içindeki herhangi bir hastalık vücudun diğer bölümlerini olumsuz etkileyeceği için ağız diş problemi bulunan çocukların sağlıkları tehlike altındadır. Sağlıklı ağız daha çok ilgi çeker. Böylelikle çocuğun görünüşü bakımından daha özgüvenli olmasına yardımcı olur. Ayrıca koruyucu diş hekimliği uygulamaları tedavi edici diş hekimliği uygulamaları ile karşılaştırılırsa daha az kapsamlı, daha maliyeti düşük ve daha kısa uygulamalardır"dedi.

Çocuklara tatbik edilen koruyucu diş hekimliği uygulamalarına da değinen Demir, "Çocuklarda koruyucu diş hekimliği uygulamaları şöyle özetleyebiliriz. Diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması, diş ipi kullanma alışkanlığının kazandırılması, diş sürmesinin takip edilmesi, fluorid uygulamaları, ağız alışkanlıklarının (parmak veya emzik emme, tırnak yeme vb. alışkanlıklar) tespiti ve engellenmesi, koruyucu ve durdurucu ortodontik tedaviler, dengeli ve çürük yapıcı olmayan beslenme alışkanlığının kazandırılması, spor yaralanmalarından korunmak için ağız koruyucu uygulamalarıdır" diye konuştu.

Ordu Çocuk Yuvasında düzenlenen etkinlikle ilgili bilgi veren Psikolog Gül Düzgün, çocuk yuvasında ve yetiştirme yurtlarında kalan çocuk ve gençlerin sağlıklı ve başarılı birer birey olarak topluma kazandırılması için bu tür etkinlik ve aktiviteleri sürdüreceklerini söyledi.Yapılan sunumun ardından yuva çocuklarına diş macunu ve fırça dağıtıldı.



 Öğrenmede dişlerin önemi

Yukarı Dön
yasemin Açılır Kutu Gör
Kıdemli Moderatör
Kıdemli Moderatör


Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 17 Şub 2012 Saat 13:03
Çocuk Depresyonuna Dikkat!Çocuklarda depresyonun uzun vadede arkadaşlık kurma ve mevcut arkadaşlığı korumayı olumsuz etkilediği bildirildi.

Psikoloji dergisi Child Development’de sonuçları yayımlanan bir araştırmaya göre, depresyona, sosyal iletişimdeki problemler neden olmuyor, aksine depresyon nedeniyle insanların sosyal iletişimi zayıflıyor.

Amerikalı bilim adamlarının 4. sınıf öğrencileri arasında yaptığı ve üç yıl süren araştırmada, depresyon belirtileri gösteren çocuklarla çevresindekilerin daha fazla alay ettiği, bir süre sonra da o çocuğun giderek daha az sevildiği ortaya çıktı.

Depresif çocukların bu yaklaşım nedeniyle ya kendisini tamamen geri çekerek temastan kaçındığını ya da alaya alındığı ortamda kalmaya çalıştığını belirten uzmanlar, her iki durumun da çocuğun uzun vadede yaşıtlarıyla sağlıklı bir ilişki kurmasını engellediğini kaydetti.

Uzmanlar, özellikle, yaşıtlarıyla ilişkilere çok önem veren ön ergenlik çağındaki çocukların gelişimi açısından bu durumun tehlike oluşturabileceğini ifade etti.


Yukarı Dön
yasemin Açılır Kutu Gör
Kıdemli Moderatör
Kıdemli Moderatör


Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 17 Nis 2012 Saat 15:24

Anne sütünde bile zehir var!

Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Biyolojik Mücadele Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof.Dr. İsmail Karaca, zararlı böceklerle mücadele için kullanılan tarımsal ilaçların insan sağlığını olumsuz etkilediğine dikkat çekti.SDÜ Biyolojik Mücadele Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. İsmail Karaca, "Yapılan çalışmaları göz önüne aldığımızda tarımsal savaş ilaçlarıyla bulaşık ürünleri yiyen kişilerin bünyesine de geçiyor. Yapılan bazı çalışmalarda, yeni bebeğe sahip annelerin sütünde de zehire rastlanmış. Anne bebeğini emziriyorum diye, istemeden zehir vermiş oluyor. Bu da önemli faktörlerden bir tanesi" dedi.

Tarımsal savaş ilaçlarının içinde bulunan bazı maddelerin özellikle ağır metallerin kanserojen maddeler olduğuna dikkat çeken Prof.Dr.Karaca, şöyle konuştu: "Bunları bünyemize alarak kansere kendimizi açmış oluyoruz. Son zamanlarda duyduğumuz kanser vakalarındaki artışın önemli faktörlerden birisinin tarımsal savaş ilaçları olduğuna inanıyorum"

İLAÇ YERİNE BİYOLOJİK MÜCADELE

Biyolojik mücadelenin tarımda zararlılara karşı canlı organizmalarla savaşımı olarak tanımlandığına dikkat çeken Prof.Dr. Karaca, şunları söyledi: "Bu savaşımda her türlü organizmalar zararlı olabilir. Bunların başında böcekler geliyor. Bölümümüzde değişik yaralı böcekleri üretiyoruz. Zararlılar zarar vermeye başladığında bu böcekleri salıyoruz. Oraya değişik biçimlerde salımlar yapılıyor tabi. Örneğin gelin böcekleri ya da uğur böcekleri dediğimiz böcekleri yüzerli gruplar halinde, bir de yaralı arıcılar, onları daha fazla sayılarda toplayıp zararlının bulunduğu bahçeye götürüp bahçeye dağılmasını sağlıyoruz. Bu şekilde saldığımız yaralı böcekler Zararlı böcekleri tüketerek biyolojik mücadele yapılmış oluyor"

DOĞANIN DENGESİNİ BOZMUYOR

Biyolojik savaşımın en büyük avantajının doğanın dengesini bozmaması olduğunu ileten Prof.Dr. Karaca, sözlerini şöyle sürdürdü: "Savaşımın yarattığı doğal dengenin bozulmasına neden olmaması, ya da savaşımda gördüğümüz kalıntı gibi olayların olmaması. En önemlisi zararlılar zamanla kimyasal savaşa karşı dayanıklılık kazanıyor. Ama bir doğal düşmana, gelin böceğine karşı dayanıklılık kazanamıyor. Gelin böceği bulduğu yerde yiyor onu. Bizim bölümümüzde biyolojik mücadele araştırma ve uygulama eğitim merkezi yer alıyor. Türkiye'de tek örneği olan bir merkez. Bizim üniversitemizin dışında böyle bir merkez yok. Merkezimizde 20 civarında yararlı mekanizma üretiliyor. Gerçekten de dünya genelinde baktığımızda önemli bir potansiyele sahip. Üreticilerin ve tüketicilerin biyolojik mücadeleye bakış açısını değiştirmek için eğitim çalışmaları ve yaralı organizmaların üretiminde AR-GE çalışmalarında öncülük etmek lazım. Üreticileri bu konuda bilinçlendirebilirsek bu mücadelenin yayılacağına inanıyorum."



 Anne sütünde bile zehir var!

Yukarı Dön
yasemin Açılır Kutu Gör
Kıdemli Moderatör
Kıdemli Moderatör


Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 21 Nis 2012 Saat 10:18

Anne sütünü artırıcı çay üretildi

Kanser başta olmak üzere birçok hastalık için bitkisel kür hazırlayarak çok sayıda hastanın iyileşmesine katkı sağlayan Herbalist Şevki Güngör, anne sütünü artırıcı çay üretti.Ege Lokmanı olarak tanınan Herbalist Şevki Güngör, emziren anneler için süt artırıcı özelliği olan bitkisel çay ürettiğini açıkladı. Çayla ilgili bilgi veren Güngör, şöyle konuştu: "Emzirme döneminin daha ikinci aylarında sütlerinin azaldığından yakınan annelerin sayısı ne yazık ki giderek artmaktadır.


Bebeklerini emziren annelerden sık sık aldığım soruların başında 'bebeğimi daha uzun emzirmek istiyorum, fakat sütüm azalmaya başladı, ne önerirsiniz?' sorusu geliyordu. Bizde süt artırıcı özelliği olan bitkileri birleştirdik ve bu çayı ürettik. Bu çayı içen anne, sütüm bitecek endişesi taşımayacak. Bu çay süt artırıcı özelliğin yanında mide ve bağırsak gazlarını giderdiği için anne ve bebeği kesinlikle gaz sancısı çekmeyecek."






 Anne sütünü artırıcı çay üretildi

Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz Sayfa  <1 910111213>
  Konu Paylaş   

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

  | İletişim | Reklam | Gizlilik İlkeleri Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.