Forum Anasayfası Forum Anasayfası > Genel Konular > Bebeğim & Çocuğum Hakkında
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar RSS - Bebek ve Cocuk Haberleri
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Kapalı KonuBebek ve Cocuk Haberleri

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz Sayfa  <1 56789 13>
Yazar
Mesaj
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 6954
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 04 Nis 2011 Saat 08:22

Yeni hormonlara vücudun maruz kaldığını, gebelikte salgılanan hormonların vücut dinamiğinde birtakım değişiklikler yapabileceğini belirten Görkemli, hastanın psikolojisi de bu duruma uygunsa ortaya birtakım unsurların çıkabileceğini dile getirdi.

Bu sürecin hastada birtakım yiyecek ve içeceklere karşı daha istekli ve arzulu olmasına neden olduğuna dikkat çeken Görkemli, "Özellikle aş erdiği dönemde kolayca elde edebileceği veya erişebileceği gıdalar dışındakilere biraz daha aşırı hassasiyeti olabiliyor. Bu durum genelde hastanın psikolojisine, kültürüne, eğitim ve sosyal durumuna göre çok değişkenlik gösterebilir. Çok rahat bulunabilecek ile daha zor bulunabilecek gıdalara kadar giden geniş yelpazede bu ihtiyacı olabiliyor" dedi.

-İHTİYACI GİDERİLMEYEN KADIN HUZURSUZ OLUYOR-
Mümkünse gebe kadına yardımcı olunması ve ihtiyacının giderilmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Görkemli, şunları kaydetti: "Aksi takdirde bu durum bir sonraki süreçte daha derin bir psikolojik boyuta indirgeyebilir, bir takım bulgular ortaya çıkarabilir. Belki bulanma ve vücutta değişik cilt reaksiyonları gibi... Kadın bir takım sosyal ve psikolojik tavırlar sergileyebilir. Bu durumun altta yatan net bir bilgi yok, hastanın statüsüne göre çok değişkenlik gösterebilir. Hasta o anda bir koku ya da tadın ihtiyacına karşı arzu duyuyor, ona karşı istekte bulunabiliyor. Kadının ihtiyacı giderildiğinde olay çok çabuk çözülüyor. İsteği karşılanmazsa, bazı kadınlar unutabiliyor. Değişik boyuta indirgeyebiliyor, farklı bir gıdayla o duyguyu bastırılabiliyor." 

Ancak bazı hastalarda bu durumun inat boyutuna gelebildiğini, kadının aş erdiği gıdanın dışında yiyeceği hiçbir şeyden zevk almayacağını veya o gıdayı almadığında çocuğunda eksiklikler olabileceğini, gelişimini tamamlayamayacağını düşündüğü için psikolojisini olumsuz etkilendiğini ifade eden Görkemli, hastanın psikolojisinin düzenlenmesi veya kendi kafasında oluşturduğu imajın düzeltilmesi açısından aş erilen gıdanın verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Hollanda halk sağlığı araştırmacıları tarafından hamilelikte B12 vitamini alımının bebeğe etkisini ortaya koymak üzere yapılan ve sonuçları “Early Human Development” dergisinde yayınlanan araştırma, 4 binden fazla hamile kadın üzerinde gerçekleştirildi. Uzmanlar, düşük oranda B12 vitamini alan kadınların bebeklerinin daha hırçın olduklarını ve daha çok ağladıklarını kaydetti.

Araştırmaya göre, hamilelik döneminde yeterli düzeyde B12 vitamini alımının, bebeklerin beyin ve sinir sistemi gelişimi ile kan dolaşımında kritik bir öneme sahip olduğu ifade edildi. Uzmanlar, hamile kadınlara hamileliğin başlangıcından itibaren B12 vitamini açısından zengin tavuk eti ve yumurta tüketmelerini öneriyor.

Bilim adamları, B12 vitamininin özellikle sinir sistemi fonksiyonları için gerekli olduğunu, eksikliğinde ise zihinsel ve sinirsel fonksiyonlar bozulabileceğini, kulak çınlaması ve hissizlik gibi belirtiler görüleceğini kaydetti. Tavuk eti ve yumurtanın, en zengin B12 kaynaklarından biri olduğu belirtildi.

 
alıntı




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 6954
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 04 Nis 2011 Saat 08:24
  Göbek Temizliği:
Bebeğinizin göbeği yaklaşık 10 gün sonra düşer. Bu sürede her gün bebeğinizin göbeğini temizlemelisiniz. Göbeğin mikrop kapmaması için göbek çevresini temiz bir pamuk veya gazlı bez yardımıyla %70’lik alkol ile dikkatli bir şekilde temizlemelisiniz. Göbek bağı düştükten sonra biraz kanaması normaldir. Eğer akıntı geliyorsa ya da şişerse doktora gitmelisiniz. Göbek düştükten sonra da temizliğe dikkat etmelisiniz.



 Anne sütü bebeklerin gelişebilmeleri için gerekli tüm besinleri içerir, bulaşıcı hastalıklara karşı ona bağışıklık kazandırır. Emzirme, aynı zamanda, anne ile çocuk arasında, çocuğun ruhsal açıdan gelişmesini etkileyen yakın bir ilişkinin doğmasına yardımcı olur.
Emzirme zamanlarını, kendiniz için en uygun ve dinlendirici olan saatlere göre programlayın. Bebeği emzirirken size en rahat gelen duruşu benimseyin. Bebeği emzirmeye başlamadan önce ellerinizi sıcak suyla yıkayın. Göğüs uçlarınızı temizleyin.
Bebeğe önce bir memenizi verin ve 10 dakika emzirin, sonra diğerini vererek 10 dakika daha emzirin. Bir sonraki emzirmeyi, bebeğin en son emdiği göğüsten başlatın. Bebeğiniz, süt gereksinmesinin önemli bir bölümünü emzirmenin ilk birkaç dakikasında alacaktır. Fakat, sütün devamlı oluşabilmesi için bebeğin her iki göğüsle de emzirilmesi şarttır. Meme verilirken göğsünüzün bebeğin nefes almasını engellememesine dikkat edin.

Emzirdiğiniz memeyi alttan destekleyerek biraz yukarı kaldırın. Bebeğiniz her ağladığında memeye tutuyorsanız ve kilo alımı normal ise yeterince besleniyor demektir. Bebeğiniz ne zaman acıkırsa o zaman emmek isteyecektir. Bunu da size ağlayarak belli edecektir. Zaten bir süre sonra ağlama şekillerinden bebeğinizin ne istediğini anlar duruma geleceksiniz. Günde 8 kez beslemek en normaldir. Bebekler genellikle mideleri boş olarak 5 saatten fazla uyuyamazlar. Anne sütü ile beslenen bebekler, anne sütü daha çabuk sindirildiği için mama ile beslenen bebeklere göre daha çabuk acıkırlar. Her emzirmeden sonra ve gerekiyorsa emzirme sırasında bebeğinizin gaz çıkarmasını sağlayın. Bunun en kolay yolu,bebeğinizin midesi omzunuza değecek biçimde yatırmak ve hafifçe sırtına vurmaktır.

Bebeğiniz gaz çıkarırken, emdiği sütün birazını da kusabileceğinden omzunuza ufak bir havlu veya temiz bir bez parçası koymayı unutmayın. Bebeğinizi emzirdikten sonra meme uçlarınızı sıcak su ile silin. Sabun kullanmaktan kaçının. Meme uçlarının temiz havada tamamen kurumasını bekleyin. Sızabilecek sütü emmesi için sütyeninizin içine temiz bir tampon veya bez parçası koyun. Emzirmeye başladığınız ilk günlerde göğüs uçlarınız biraz acırsa hafif bir krem veya losyonla yumuşak bir biçimde ovun.
Emzirme anne ile bebek arasında yakın, sevgi dolu bir ilişki kurulmasına yardım eder. Anne duygusal olarak tatmin olur. Doğumdan sonraki yakın temas anne-bebek arasındaki ilişkinin gelişmesine yardım eder. Bebekler doğumdan hemen sonra annenin yanında kalırlarsa ve emzirilirlerse daha az ağlarlar. Emziren anneler bebeklerine daha şefkatli davranırlar. Uykusuz kalmaktan vb. daha az yakınırlar. Bazı çalışmalarda anne sütü ile beslenmenin bebeğin zeka gelişimine, entelektüel yapısına olumlu etki yaptığı bildirilmektedir. Yaşamın ilk haftalarında anne sütü ile beslenen düşük doğum tartılı bebekler yapay beslenen çocuklara göre ileri yaşlarda zeka testlerinde daha başarılı olurlar.


•    Uyku:


Yeni doğan bebek ihtiyacı olduğu kadar uyur. Yalnız uyku saatleri size uygun olmayabilir. Uyku düzeni oluşana dek sizi biraz üzecek, biraz da uykusuz bırakacak. Bu dönemde ona karşı anlayışlı olmanız gerekir. Gündüz çok güzel uyuyup tam sizin uyumak istediğiniz zamanda kalkıp oyun oynamak isteyebilir. Uyku düzeninin oluşması zaman alacaktır.
Bebeğinizin rahat rahat uyuması için odasına ve yatağına özen göstermeniz gerekir. Temizliğine, rahatlığına ve ışık düzenine dikkat etmelisiniz. En az iki yaşına gelene dek yastıkta uyutmamanız tavsiye edilmektedir. Yatış konumu olarak hafif eğimli sırtüstü pozisyonu tercih etmeli ayrıca bebeğin durumu sık sık kontrol edilmelidir. Beslendikten sonra hemen yatırılmamalıdır. Odada toz tutucu eşyalar bulunmamalıdır. Bebeği aşırı sarmalamayın. Odasını ılık tutun, 20-22 derece en iyisidir.

•    Banyo:

Bebeğinizin en önemli ihtiyaçlarından biri de banyodur. Hele de sevgi dolu sohbetlerle ve oyunlarla süslenmiş banyoları bebekler çok sever. Gerçi alışana kadar biraz zorluk çekersiniz ama daha sonra bu işten çok keyif alırsınız. Bebeğiniz büyüdükçe yıkanma ve temizlenme gereksinimi artacak, biraz daha pasaklı olacaktır. Yemekleri kendi yemeye başladığında saçlarına sürecek, altını temizlerken rahat durmayarak üstüne başına sürdürecek, kısacası temizlenmeye daha çok ihtiyaç duyacaktır. Bebeğinize küçük yaşlardan başlayarak banyoyu sevdirmeli, temiz olmaya teşvik etmelisiniz.

Bebeğinizi yıkarken kullanmanız gerekenler neler?

Banyo küveti, göz yakmayan şampuan, bebek sabunu, temiz bir havlu, pamuklu çubuk, nemlendirici doğal sünger gibi şeyler.
o    Bebeğiniz 6 aylık olana dek göz, kulak ve yüz için kaynatılıp ılıtılmış su kullanın. Kaynatma bakterileri öldürür.
o    Bebeğinizin burnunu ya da kulaklarını temizlerken temiz bir pamuk kullanın, kulak pamuğu kullanmayın ve yalnızca görebildiğiniz yerleri temizleyin.
o    Bebeğinizi hiçbir zaman banyoda yalnız bırakmayın.
o    Bebeğiniz oturur durumda olsa bile sırtından tutarak destekleyin.
o    Su sıcaklığını dirseğinizle kontrol edin.


•    Altının Değiştirilmesi:

Bebekler ilk haftalarda altlarını daha sık ıslatırlar. Bunun sebebi idrar torbalarının küçük oluşudur. Bebeğinizi altı ıslak ya da pis halde bekletmemelisiniz. Bebeğin bezindeki dışkının rengi beslenme düzenine göre ya da yaşına göre değişiklik gösterebilir. Yeşilimsi, siyah, yapışkan olan ilk iki ya da üç gün olan dışkı mekonyum adı verilen doğumdan önce bağırsaklarda bulunan dışkıdır. Yeşilimsi, kahverengi ya da açık yeşil renkli topaklar içeren yarı sıvı dışkı geçiş kakasıdır. Bebeğin sindirim sisteminin beslenmeye uyum göstermeye başladığını belirtir. Sarı renkli, hardalsı, içinde süt kesikleri olan dışkı anne sütü ile beslenen bebeklerde görülür. Açık kahverengi, kokulu ve katı olan dışkı ise mamayla beslenen bebeklerde görülür.

Alt değiştirme konusunda bilinmesi gereken başka bir konuda pişiklerdir. Her bebekte oluşabilir. Kızarıklıklar uzun sürebilir. Pişiği engellemek için bebeğinizin altını sık sık değiştirmeniz gerekir, ıslak bırakmamalı, koruyucu krem kullanmalı, sıkça altını havalandırmalısınız.

B vitamini en önemli vitaminlerden biridir. Pek çok alt vitamin grubu vardır ve bu nedenle “B kompleks” olarak bahsedilir.

Bir kadın hamile kalmaya başladığı günden itibaren B vitamini takviyesi almaya başlamalıdır. Çünkü embriyonun sağlıklı gelişimi ve büyümesi için B vitamini çok büyük önem arz ediyor. Ancak bu gruptan B2 vitamini yada riboflavin emzirme döneminde bebekler için önerilmiyor.

B vitamini bebeğin bağışıklık sistemini geliştiriyor ve metabolizmasını düzenliyor. Sinir sisteminin düzgün çalışabilmesi için de B1, B6 ve B12 vitaminleri öneriliyor.

Çocukların gelişiminde bu kadar büyük bir öneme sahip B vitamini et ve süt ürünlerinde de bol miktarda bulunuyor. Protein kaynağı olan bu besinler çocukların sağlıklı gelişmesine ve ileride karşılaşabileceği hastalıklara karşı bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı oluyor.

Özellikle B12 vitamini açısından çok zengin olan et, yeterli ölçülerde tüketilmelidir. Diğer her besin maddesinde olduğu gibi etin fazlası da çocuğunuzun özellikle sindirim sistemini olumsuz yönde etkilemektedir.

Günde 60-70 gram olmak üzere haftada en fazla 3 kez et tüketmek yeterli protein alımının karşılanmasını sağlayacaktır.
Anne sütü yeni doğandan itibaren bebekleriniz için en faydalı gıda. Uzmanlar anne sütünün hastalıklara karşı koruyucu, metabolizmayı hızlandırıcı etkisi üzerinde hemfikirler.

Ancak anne sütünün yetmediği ya da bebeğinizin gelişimine tam olarak cevap veremediği durumlarda ek besinlerin kullanılması şart.

Genelde 3 aydan sonra bebeklerde anne sütünün doyurucu  olmamasından dolayı ek besinler verilirken bazı bebeklerde anne sütünün tamamen kesilmesi durumu ortaya çıkmakta.

Dengeli beslenmenin çok önemli olduğu ilk aylarda, bebeğinizin vücudu için gerekli olan bütün vitamin, mineral ve proteinlerin hazırlayacağınız bu ek besinler yardımıyla sağlanması gerekmektedir. Ve bu durumda da damak gelişimi için gıdanın, bebeğinizin yutabileceği ve yiyebileceği boyutlarda olması çok önemlidir.

 
Alıntı
 
 

 


Düzenleyen peperutka - 04 Nis 2011 Saat 08:25




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 6954
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 05 Nis 2011 Saat 11:12
Çocuk gelişimi konusunda uzmanların ortak yargısı, dengeli beslenmedir. Bu zincir içinde de enerji verici temel basamak karbonhidrattan oluşur.

Nişastadan elde edebiliceğiniz birçok gıda takviyesiyle, bebeğiniz için ve gelişme çağındaki çocuklarınız için ek besin oluşturmanız mümkün. Çünkü rafine edilmemeiş karbonhidratlar, gereksiz yağlanmaya sebep olmuyor ve büyümeye yardımcı oluyor.

Anne sütünden ayrılan ya da yetmediği için ek besinlere başvurulan durumlarda, nişastalı muhallebiyle başlanılan karbonhidratlar, daha sonra bebeğinizin damak gelişimi ve diş çıkarmasıyla doğru oranltılı olarak pirinç lapası, buğday çorbası, kuskus ya da humusla kendini yeniler.

Enerji veren besinler grubundan olan karbonhidrat sınıfı besinler, uzun süre çocuğunuzu tok tutmakla birlikte, sağlıklı bir şekilde kilo almasına yardımcı olur.

Karbonhidratlar birinci dereceden enerji verici olarak kullanılırlar. Karbonhidratlar en çok ekmek, makarna, fasulye, patates, kepek, pirinç, tahıl ve hububat içinde bulunurlar. Karbonhidratlar vucütta en çok bulunan üçüncü besin maddesidir. Nişasta da karbonhidratların bitkilerde depo edilmiş halidir.

Karbonhidratlar da en az yağlar kadar dikkat edilmesi gereken maddelerdendir. Sağlıklı karbonhidratlar çocuğumuzun gelişimine olumlu katkıda bulunmaktadır. Sağlıksız karbonhidratlar abur cubur yiyeceklerde bulunmaktadır. Çocuklar tarafından daha çok sevilen ve tercih edilen bu abur cubur yiyecekler içinde reçel, çikolata, şekerler sayılabilir.

Bir çocuğun günlük beslenme tarzının yaklaşık %60'ı sağlıklı karbonhidratlar­dan oluşmalıdır. Bu yüzden çocuğumuzun yemek münüsünü hazırlarken rafine olmamış karbonhidratların tüketilmesine dikkat edilmesi gerekir.

Sağlıklı karbonhidratlar grubuna meyve ve sebzeler,rafine olmayan kepek unu, kepekli makarna, esmer pirinç, kepekli ekmek, hububat içeren gıda maddeleri, yulaf ezmesi, arpa sayılabilir.

Alıntı




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 6954
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 15 Nis 2011 Saat 10:56

Bağırmak, incitmek, kandırmak, tehdit etmek yanlış...

Çocuk eğitimi konusunda ABD ve Japonya'da çalışmalar yürüten Yasemin Yusufoff, "pozitif disiplin" yöntemiyle çocuklarda sağlıklı gelişim sağlanabileceğini bildirdi.

Çocuğa sabırlı, destekleyici ve pozitif bir şekilde yaklaşmanın ise gelişimini ve ilerideki başarısını pozitif şekilde etkilediğini bildiren Yusufoff, bunun için ABD'de ''Pozitif Disiplin'' adı verilen ebeveynlere yönelik bir eğitim modeli  uygulandığını belirtti.

Çocuklara yalan söylemek, korkutmak, bağırmak, kötü davranmak, dövmek, duygularını incitmek, kandırmak, cezalandırmak, zorla yemek yedirmek ya da uyutmak, uzun süre susmalarını istemek, onları terk etmek ya da evden atmakla tehdit etmenin çocukların eğitiminde başvurulan büyük yanlışlar olduğuna işaret eden Yusufoff, şu uyarıları dile getirdi.

''Bir çok anne-baba çocuklarını yetiştirmek için kendi çocukluk deneyimlerini kullanır. Anne-babalarında, çevresindeki ailelerle arkadaşlarında gördükleri modelleri uygularlar. Çocuğun davranışlarının yönetimi, iş ve sorumlulukların çocuklara yüklenme şekilleri aileden aileye farklılık gösterir. Çocuklar nasıl davranacaklarını kendilerine bakan yetişkinleri izleyerek, dinleyerek ve onlarla konuşarak öğrenir. Davranışlarında yetişkinlerin sırf kendilerine yönelik davranışlarını değil, başkalarına karşı davranışlarını da temel alırlar.''

Çocukların değerlerini söylenenlerden daha çok uygulamalardaki gözlemlerine göre oluşturduklarını ifade eden Yusufoff, bu nedenle ebeveynlik eğitiminin çok önemli olduğunu söyledi.

Bütün çocukların güvenli, oturmuş, sevgi dolu ortamlara ihtiyaç duyduklarını anlatan Yusufoff, şöyle devam etti:

''Çocuğa ne kadar çok değerli bir insan muamelesi yapılırsa o kadar değerli bir kişi gibi davranır. Ama bu demek değildir ki çocuğun her istediği yapılmalıdır. İşin ilginç tarafı, aile yönetimini ele geçirmiş çocuklar da çok problemli olur. Anne-babaların çocukla güçlü bir bağının olması çok önemlidir. Anne ve babasını seven çocuk, onları mutlu etmek ister. Ebeveynleri ile kötü ilişkisi olan bir çocuk, onların isteklerini önemsemez, davranışlarını düzeltmez.''

Yusufoff, kızgınlık ya da kırgınlık gibi negatif duygular yaşayan çocukların sakinleştirilmesi için şu yöntemlere başvurulmasını önerdi:

''-Çocuğunuzla yumuşak ve nazik bir ses tonuyla konuşun.
-Çocuğunuza bir stres topu ya da çekiştirebileceği bir oyuncak verin.
-Çocuğunuza sakız verin. Sakız çiğnemenin sakinleştirici bir etkisi vardır.
-Çocuğunuza emebileceği bir şeker ya da lolipop verin. Emmek de sakinleştirir.
-Yavaş ve derin soluk alıp vermesini söyleyin.
-Çocuğunuza sakinleşme tekniğini öğretin. Öfkelenince 1-2 saniye dursun, güzel şeyler düşünsün ve 3'e kadar saysın. Sakinleşip soruna çözüm bulunca tekrar iletişime geçsin.''

Çocuk yaramazlık yaptığında sinirlenen düzgün düşünemeyen ebeveynlerin doğru kararlar veremediğini, bunun da çocuğun davranışını daha kötü etkilediğini belirterek, böyle bir durumda öfke nöbeti yaşayan ebeveynlere de şu önerilerde bulundu:

''-Bir bardak su için. Beyindeki kortizol seviyelerini düşürmüş olursunuz. Bu sakinleşmenizin en hızlı yoludur.
-Yabancı dilde 10'a kadar sayın ya da en sevdiğiniz yemekleri düşünün. Kuzenlerinizin isimlerini ya da gitmek istediğiniz yerleri sayın. O anda sizi ne rahatsız ediyorsa, ona odaklanmamak için beyninizi farklı bir amaçla çalıştıracak bir şeyler düşünün.
-Sakin bir odaya gidin, biraz sakinleşmek için orada kalın. Çocuğunuz küçük ise ilk önce emniyetli bir yere yerleştirin. Daha büyük çocuğunuz yanınıza gelmek istiyorsa biraz sakinleşmek için zamana ihtiyacınız olduğunu söyleyin.
-Sizi sakinleştirecek bir şeyler yapın. Çay için, müzik açın, kitap okuyun, arkadaşınızı ya da eşinizi arayın.
-En sevdiğiniz yeri hayal edin.
-Çocuğunuzun en iyi taraflarını hatırlayın.
-Dışarı çıkıp biraz hava alın.
-Bağırmak istiyorsanız, başka odaya gidip bağırın. Duvarlara bağırmak çocuklarınıza bağırmaktan iyidir. Ayrıca düşünün, sizi bu kadar sinirlendiren gerçekten çocuğunuz mu yoksa başka bir şey mi?''

''ACI VERMEDEN YANLIŞINI SÖYLEYİN''

Çocuklara kötü davranmanın çocuklardaki fiziksel, psikolojik ve davranışsal zararları hakkında çok sayıda araştırma yapıldığına işaret eden Yusufoff, Amerikan Padiatri Birliği'nin, ''çocuğa fiziksel ya da duygusal acı verecek her türlü cezalandırma şeklinden uzak durmayı'' önerdiğini söyledi.

Yusufoff, ''Çocuğunuz yanlış bir şey yaptığında bunu ona bildirmeniz gerekir ama bu acı vermek yoluyla yapılmamalıdır. Çocuk kaç yaşında olursa olsun, her türlü fiziksel cezalandırma ya da bağırmaktan kaçınılmalıdır, çünkü bunlar fayda yerine zarar verir'' dedi.

Çocuğa fiziksel ceza uygulandığında etkisinin hemen görülmesi ve problemin hallolmuş gibi gözükmesine rağmen, bunun tam tersi sonuçlar doğurduğunu ifade eden Yusufoff, ''Oysa çok büyük bir ihtimalle problem tekrarlanacak, bu sefer aynı dozda fiziksel ceza işe yaramayacağı için şiddet artırılmak zorunda kalınacaktır. Sonunda 'anne bana şununla vur' diye size terlik getirecek, fiziksel suiistimal boyutuna getirdiğiniz bir ilişki oluşacaktır'' şeklinde konuştu.

Aileleri tarafından kötü davranılan çocukların sosyalleşme yetenekleri, duygu ve dürtü yönetimleri ve en önemlisi öz benlik tanımlarının bozulduğunu vurgulayan Yusufoff, zaman içinde bu çocukların ciddi uyum ve öğrenim sorunları yaşamaya başladıklarını, ayrıca bu çocuklarda akranlarıyla problemler, akademik başarısızlık, ağır depresyon, madde bağımlılığı ve suça yatkınlık da görüldüğünü söyledi.

Ebeveynlerin çocuklarıyla alay etmeleri, küçük düşürme, korkutma ve tersleme gibi alçaltıcı türden mesajlar vermelerinin kendine güven eksikliğine, yüksek endişe düzeyine ve hatta intihara bile varan ''aşırı psikolojik acı''dan kaçma girişimlerine sebep olabileceğini kaydeden Yusufoff, şu uyarılarda bulundu:

''Kötü muameleye maruz kalmış çocuklar, okulda ciddi disiplin problemleri ile karşı karşıya kalırlar. Uyumsuzlukları, isteksizlikleri, ve bilişsel yetersizlikleri akademik başarılarını etkiler ve daha sonraları hayatta başarılı olmalarını zora sokar. Aynı zamanda, bulundukları ortamdaki sosyal işaretleri yanlış değerlendirirler ve istedikleri olmayınca düşünmeden ani ve olgunlaşmamış tepkiler gösterirler. Bu tür davranışlar diğer çocukların onlardan uzak durmasına sebep olur. Bu da doğal olarak negatif bir kısır döngü oluşturarak sosyalleşmelerini daha da yavaşlatır. Zamanla dışlanan çocuk, hissettiği acıyı kendisine doğru çevirir. Bu da onu üzgün ya da kendinden nefret eder bir hale dönüştürür ya da acıyı dışa doğru yönlendirir. Bu durumda agresif ve hatta suça yatkın davranışlar sergiler. Eğer müdahale edilmezse, bu tür çocuklar genellikle marjinal çocuklarla arkadaşlık eder.''

Yusufoff, çocuklara yönelik olumsuz davranışların yol açtığı sorunlara ilişkin yapılan araştırmalarla ilgili de şu bilgileri verdi:

''-Fiziksel cezalandırma (dayak, darbe gibi) ne kadar fazlaysa çocukta görünen psikiyatrik bulguların seviyesi o kadar fazladır ve yetişkin olarak genel durumları o kadar kötüdür.
-Fiziksel istismara uğramış çocuklar, okulda ağır ve yaygın akademik ve sosyo-duygusal sorunlar yaşar. Sağlıklı olanlara göre, başarmak istedikleri meslekler için daha az çaba gösterirler ve başarma hevesleri daha azdır. Akranlarıyla iletişimde bulunmak için daha az pozitif adım atar ve daha fazla negatif davranışta bulunur. Öğretmenler genellikle istismara uğramış çocuklarda davranış bozukluğu gözlemler.

-Küçük yaşta suiistimal, mahrumiyet, ihmal, fakirlik ve travma gibi sıkıntılar yaşayan çocuklarda, ileri yaşlarda davranışsal, duygusal ve sosyal problemler yaşama riski artar.''

Çocuklara fiziksel ceza vermenin, ''Daha büyük biri, daha küçük birine güç ile istediğini yaptırabilir, kızgın ya da öfkeli olmak güç kullanmayı haklı kılar'' şeklinde yanlış izlenimler doğurduğunu anlatan Yusufoff, ''Böyle bir çocuğun kafasında sevgi ile şiddet arasında bir ilişki kurulur. Çocuklar ne kadar fiziksel şiddete uğrarsa, yetişkin olunca o kadar sinirli olurlar, kendi çocuklarına şiddet uygularlar, evliliklerinde problem olduğunda eşlerine karşı şiddet kullanmaktan kaçınmazlar ve şiddet kullanımını onaylarlar'' diye konuştu.


Alıntı




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 6954
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 15 Nis 2011 Saat 11:36
Boşanma ve sonrasında yaşananlar çocuğun gelişimini etkileyecek bir sürecin başlamasına da neden olur. Ebeveynlerin bu sürece nasıl hazırlandıkları ve boşanma sonrasındaki durumları çocukların gelişimlerini olumlu ya da olumsuz etkiler. Sorumluluk sahibi yetişkinler olarak boşanma sürecinde çocuklarımızın ihtiyaçlarına, aramızdaki güven bağının korunmasına özen göstermek gerekir. Amerikan Hastanesi’nden Pedagog Güzide Soyak uzamış veya ayrılık kararı almakta zorlanılmış süreçlerin çocukları olumsuz etkilediğini söylüyor ve boşanma kararını çocuklara anlatırken nelere dikkat etmemiz gerektiğini anlatıyor.

Boşanma kararını açıklarken ebeveynler birlikte hareket etmelidirler. Sakin ve kontrollü davranılmalı. İçinde bulunulan durum ve bundan sonraki yaşam şekli açıklayıcı cümlelerle anlatılmalıdır. Çocukların konuşma sırasındaki soruları ya da itirazları bu süreçle ilgili bilgileri ve hissettikleri konusunda bilgi verecektir.

Sürecin uyumlu atlatılmasında yapılabilecek ilk adımlar:
  • Ayrılık kararınızı çocukların yaş dönemlerine uygun cümlelerle açıklamak.
  • Anne ve baba olarak sorumluluklarınızın değişmediğini her zaman onu seveceğinizi hissettirmek.
  • Görüşme düzeninizin nasıl olacağına hep birlikte karar vermek. Çocukların bu süreçteki taleplerini hassasiyetle karşılamak.
  • Çocuklar bazen evden ayrılan ebeveyn için kaygı duyuyorlar. Nerede yaşadığı, ne hissettiği ile ilgili soruları olabilir. Bunları dikkatle dinleyip tatmin edici cevaplar vermeye çalışmak.
  • Anne ve babaların kendi aralarındakisorunları çocukların önünde konuşmamalarına özen göstermeleri gerekir.
  • Okul, sağlık sorunları gibi konularda her iki ebeveyninde işbirliği yapmaları çok önemlidir.
  • Çocuklar boşanma sırasında terk eden veya ihmal eden ebeveynide özlerler. Mutsuzluk, içe kapanma, red etme yoğun yaşanan duygulardır. Çocukların ebeveynleriyle ilişkilerini kesmek önerilmez. Anne ve babalar birbirlerinin yerini tutamaz.
  • Babası tarafından ihmal edilen bir erkek çocuk kendisini şekillendirmeye yardımcı olacak modelinide kaybetmiş olur. Bir erkek veya gelecekte baba olmak ile ilgili bilgisi yeterince beslenemeyecek olabilir. Davranışlarını kontrol etmek, sorumluluklarını yerine getirmek konusunda isteksiz davranabilir. Karşı cinsle ilişki kurmak, sürdürmek ve sorunları çözmekte zorlanabilir. Zorlandıkları durumlarda mücadele etmekten kaçabilirler. Rolmodel olabilecek yakın aile bireyleri ile ilişkisini güçlendirmek olumlu etkileyebilir.
  • Kız çocuklar için ise diğer cinsiyetle ilişkisi oluşturmakta güçlükler yaşadıkları gözlemlenir. Annelerin stresle baş edebilme becerileri boşanma sonrasında yaşanacak güçlüklerin çocuklara yansımasında azaltacaktır.

    Boşanma sürecinde dikkat edilmesi gereken noktalar
    Boşanma ve sonrasında yaşananlar, çocuğun gelişimini etkileyecek bir sürecin başlamasına neden oluyor. Ebeveynlerin bu sürece nasıl hazırlandıkları ve boşanma sonrasındaki durumları, çocukların gelişimini olumsuz etkileyebilir. Ebeveynlerin boşanma sürecine nasıl hazırlandıkları ve boşanma sonrası durumları, çocukların gelişimlerini etkiliyor. Sorumluluk sahibi yetişkinler olarak, boşanma sürecinde çocuklarımızın ihtiyaçlarına, aramızdaki güven bağının korunmasına özen göstermemiz gerekiyor.

    Çocuğa bu konu nasıl ve hangi dille anlatılmalı?
    Uzamış ayrılık süreçlerinin çocukları etkilediği kesin. Boşanma kararını açıklarken ebeveynlerin birlikte hareket etmeleri gerekiyor. Bulunulan durum ve bundan sonraki yaşam şekli açıklayıcı cümlelerle anlatılmalı. Ayrıca, çocukların konuşma sırasındaki soruları ya da itirazları, bu süreçle ilgili bilgileri ve hissettikleri konusunda bilgi veriyor.

    Anne-baba söyleyeceklerini önceden aralarında anlaşmaları, daha sonra izleyecekleri yolda doğru bir adım atmış olurlar mı?
    Anne ve babanın ortak dil ve tutum içerisinde olması çocuğun onlara duyduğu güvenin devamına yardımcı olacaktır. Boşanma ile birlikte anne ve baba olma görevlerinin değişmediği, bu kararın verilmesinin onlarla ilgisi olmadığı açıklanmalıdır.

    Çocuğa boşanma süreci her ayrıntısıyla anlatılmalı mı, yoksa sadece bilmesi gerekenler mi anlatılmalı?
    Ayrılık kararını, çocuğun yaş durumuna en uygun cümlelerle açıklamak, anne ve baba olarak sorumluluklarınızın değişmediğini, her zaman onu seveceğinizi hissettirmek, görüşme düzeninizin nasıl olacağına hep birlikte karar vermek, çocukların bu süreçteki taleplerini hassas karşılamak gerekir.

    Çocuklar bazen evden ayrılan ebeveyn için kaygı duyar. Nerede yaşadığı, ne hissettiği ile ilgili soruları dikkatle dinleyip, tatmin edici cevaplar vermeye çalışmak gerekir. Ayrıca anne ve babaların kendi aralarındaki sorunları çocuklarının önünde konuşmamaya özen göstermeleri gerekir.

    Okul, sağlık sorunları gibi konularda her iki ebeveynin de işbirliği yapması gerekir. Çocuklar boşanma sırasında terk eden veya ihmal eden ebeveyni de özlüyor. Böyle bir durumda mutsuzluk, içe kapanma, reddetme yoğun yaşanan duygular oluyor. Çocukların ebeveynleriyle ilişkilerini kesmek önerilmez ve babalar birbirlerinin yerini tutamaz. Babası tarafından ihmal edilen bir erkek çocuk, kendisini şekillendirmeye yardımcı olacak modelini de kaybediyor. Bir erkek veya gelecekte baba olmak ile ilgili bilgileri yeterince edinemiyor. Sonucunda da davranışlarını kontrol etmek, sorumluluklarını yerine getirmek konusunda isteksiz davranabiliyor. Karşı cinsle ilişki kurmak, sürdürmek ve sorunları çözmekte zorlanabiliyor. Zorlandıkları durumlarda mücadele etmekten kaçınabiliyor. Kız çocuklarının ise diğer cinsle ilişki kurmakta zorluk yaşadıkları gözlemleniyor.

    Boşanma kararını açıklarken çocuğun yaşı önem taşıyor mu?
    Okul öncesi dönemlerde yaşanan boşanmalarda çocuklar evden giden ebeveynin onu terk ettiğini ve bu durumun sorumlusunun kendisi olduğunu düşünüyor. Düzenli görüşmeler yapılması ve çocuğun evden giden ebeveynle duygusal duyumunun olması bu sürecin olumsuz etkilerini azaltıyor. Açıklama yapılacak çocuğun yaşı ne kadar küçükse o kadar somut bilgiye ihtiyaı oluyor. Bir ergen için hayat ile ilgili ciddi değişiklik yaşıyor olması fikrini daha küçük yaşlardaki çocuk terk edilmek olarak algılayabiliyor.
  • Alıntı




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
yasemin Açılır Kutu Gör
Kıdemli Moderatör
Kıdemli Moderatör


Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 15 Nis 2011 Saat 20:15

Bebeklerde Kabızlık Hakkında Merak Ettikleriniz

Bebeğiniz daha çok ufakken kabızlık sorununu önlemenin en etkili yollarından bir tanesi de bebeğinize erik suyu vermektir.

 



Erik suyunu normal su ile karıştırarak günde iki defa bebeğinize vermeniz bebeğinizde kabızlık probleminin ortaya çıkmamasına yardımcı olacaktır. Erik doğal bir laksatifdir ve bebeğinizin sindirim sistemine yardımcı olacaktır.

Bebeğiniz biraz büyüyüp normal gıdalar yemeye başladığında bu sindirim sistemleri için biraz fazla gelebilir. Bu dönemde bebeğinizin beslenmesine erik, şeftali, kayısı gibi gıdaları eklemeyi unutmayın. Bebeğinize verdiğiniz muz, elma, havuç gibi sorunlar kabızlığı daha da kötüleştirebilir. Bu nedenle bebeğinizin beslenmesini dengelediğinizden emin olun.

Eğer bebeğiniz dışkı atımında güçlük yaşıyorsa uygulanabilecek yöntemlerden bir tanesi de sıcak banyodur. Bebeğinizi sıcak su dolu bir küvetin içerisine yatırın ve karnına hafifçe baskı uygulayarak masaj yapın. Eğer bebeğiniz uzun süredir kabızlık sorunu yaşıyorsa ve dışkısında kan varsa mutlaka bir uzmana danışmayı ihmal etmeyin.




haticeak


Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 6954
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 21 Nis 2011 Saat 18:24
Her öğrencinin kolaylıkla öğrenebildiği bir yol mutlaka vardır ve yine her öğrencinin yetenekli olduğu bir beceri alanı vardır. Önemli olan eğitimcilerin ve ailelerin çocuklarının ilgi ve yetenek alanlarını dikkatle gözlemleyerek, onları kendilerini güçlü hissettikleri alanlara yönlendirmeleri ve bu şekilde öğrenme süreçlerine yardımcı olabilmeleridir.”

1980’li yıllara kadar zeka, IQ adı altında dilsel ve matematiksel beceriler olarak tanımlanmış ve ölçülmüştür. Bu tanıma göre zekâ tek parçalı, tek unsurludur. Bu temel varsayımın yanı sıra insanların sabit bir zekâ ile doğduğu ve zekânın yaşam boyu çok az değişim geçirdiği inancı geçerli olmuştur. Ancak son on yıldır şiddetli eleştirilere hedef olan bu görüşler köklü bir değişim geçirmiştir.

Harward Üniversitesi profesörlerinden Nöro-psikolog Howard Gardner beynin fizyolojik yapısı ile ilgili yaptığı çalışmalar sonucunda 1983’te yazdığı “ Aklın Çerçeveleri” adlı kitabında bugüne kadar kültürümüzün zekâyı çok kısıtlı tanımladığı; oysa insanların birden fazla zeka türüne sahipolduğu görüşünü ortaya atmıştır.

H. Gardner’a göre; her insanda farklı zeka türlerinin tümü vardır ve bazıları diğerlerinden biraz daha gelişmiştir. Kuramcının varlığına dikkat çektiği bu zeka türlerine, başka araştırmacılar yenilerini de eklemektedir.

Çoklu Zeka Kuramının İlkeleri

İnsanlar farklı zekâ türlerine sahiptirler.

--Her insanın kendine özgü bir zekâ profili vardır.

--Bütün zekâlar dinamiktir.

--İnsandaki zekâlar tanımlanabilir ve geliştirilebilir.

--Her insanın kendi zekâ türlerini tanıyabilme ve geliştirebilme olanağı vardır.

--Her bir zekâ; bellek, dikkat, algı ve sorun çözme açısından farklıdır.

--Bir zekânın kullanımı sırasında, diğer zekâlardan da yararlanılabilir.

--Kişisel altyapı, kültür, kalıtım, inanç zekâların gelişiminde etkilidir.

--Bütün zekâlar, insanın kendisini gerçekleştirmesi yolunda farklı ve özel kaynaklardır.

--Şu anda bilinen zekâ türlerinden daha farklı zekâlar da olabilir.

Çoklu Zeka Kuramına Göre Farklı Zeka Türleri

1- Dilsel - Sözel Zeka: Sözcüklerle düşünme ve ifade etme, dildeki anlamları değerlendirme, sözcüklerdeki anlamları kavrayabilme, şiir okuma, mizah, hikaye anlatma, dilbilgisi, mecazi anlatım, soyut ve simgesel düşünme, kavram oluşturma ve yazma gibi karmaşık olayları içeren dili üretme ve etkili kullanma becerisidir.

Dilsel-Sözel zekası güçlü olan bireylerin özellikleri: Sözcük hazineleri çok geniştir. Masal, hikaye ya da fıkra anlatmaktan zevk alırlar. Okumayı, sözcük oyunlarını ve bulmaca çözmeyi çok severler. Kafiyeli sözcükleri bulup kullanmaktan ve tekerlemeleri hızla söylemekten hoşlanırlar. Adlar, yerler, günler v.b. şeyler konusunda hafızaları iyidir. Başkaları ile yüksek düzeyde sözel ilişki kurarlar. Küçük çocuklar kendilerine kitap okunmasından ya da hikaye anlatılmasından hoşlanırlar. Yaşından beklenenden daha iyi yazarlar.

2- Mantıksal - Matematiksel Zeka:  Sayılarla düşünme, hesaplama, mantıksal ilişkiler kurma, sonuç çıkartma, hipotez üretme, problem çözme, eleştirel düşünme, geometrik şekiller gibi soyut sembollerle çalışma, bilginin parçaları arasında ilişki kurma becerisidir.

Mantıksal - Matematiksel zekası güçlü olan bireylerin özellikleri: Her şeyin nasıl çalıştığını merak eder ve sorular sorarlar. Matematik en sevdikleri derstir. Matematiksel oyunlar onlara çok zevkli gelir. Dama, satranç gibi düşündüren oyunları oynamaktan zevk alırlar. Mantığa dayalı yapboz ya da matematiksel yetenek soruları çözmek çok hoşlarına gider. Olayların oluşumu ve işleyişi hakkında çok soru sorarlar. Soyut ve kavramsal düşünebilirler. Sebep-sonuç ilişkisi kurarlar. Bilgiler arasında bağlantılar kurarlar. Güçlü bir muhakemeleri vardır. Hesaplama ve sayma, sınıflandırma ve kategorize etme, bilmeceler/bulmacalar, strateji oluşturma ve oyunlar, karşılaştırma yapma gibi çalışmalar bu zeka türünü destekleyen çalışmalardandır.

3- Görsel - Uzaysal Zeka: Resimler, imgeler, şekiller ve çizgilerle düşünme, üçboyutlu nesneleri algılama ve muhakeme etme becerisidir.

Görsel-Uzaysal zekası güçlü olan bireylerin özellikleri: Yap – boz, labirent gibi görsel faaliyetlerden hoşlanırlar. Çizimleri ve resimleri çok başarılıdır. Film, slayt gibi görsel gösterileri çok severler. Haritaları, çizelgeleri ve diyagramları, yazılı metinden daha kolay okurlar. Lego binaları gibi ilginç üç boyutlu yapılar inşa ederler. Kitaplardaki resimler, yazılanlardan daha öğretici bulunur. Yön duygusu gelişmiştir. Çocuklar yaşıtlarından daha çok hayal kurarlar. Zihinde görselleştirme, renk dalgaları kullanma, grafikleştirme, semboller, satranç, fotoğrafçılık, el sanatları, koleksiyonlar, legolar, bloklar, haritalar, renkli kalemler, tasarım ve coğrafya dergileri bu zeka türünü destekleyen çalışmalardandır.

4- Bedensel - Kinestetik Zeka: Hareket, jest ve mimiklerle kendini ifade etme, beyin ve vücut koordinasyonunu etkili bir biçimde kullanma becerisidir.

Bedensel-Kinestetik zekası güçlü olan bireylerin özellikleri: Eşyaları ya da benzer şeyleri parçalara ayırarak tekrar birleştirmeyi severler. Tahta oyma, dikiş dikme, örgü örme, maket yapma gibi el becerileri isteyen işlerde yeteneklidirler. Bir veya birden çok sporla uğraşırlar. Koşmayı, zıplamayı, güreşmeyi çok severler. Uzun süre hareketsiz oturamazlar. Bir şeyi parçadan bütüne doğru öğrenirler. Söylenenden daha çok yapılanı hatırlarlar. Yaparak, yaşayarak, dokunarak ve hareket ederek en iyi şekilde öğrenirler. Başkalarının jestlerini ve yüz ifadelerini kolaylıkla taklit ederler. Spor etkinlikleri, tiyatro, el sanatları, kil çalışmaları, drama bu zeka türünü destekleyen çalışmalardandır.

5- Müziksel - Ritmik Zeka: Sesler, notalar, ritimlerle düşünme, farklı sesleri tanıma, çevreden gelen seslere, müzik aletlerine karşı duyarlılık ve yeni sesler ve ritimler üretme becerisidir.

Müziksel-Ritmik zekası güçlü olan bireylerin özellikleri: Pek çoğunun güzel sesi vardır ya da güzel şarkı söylerler. Müzik aleti çalmaya heveslidirler ya da çalıyorlardır. Müzik dinlemeyi sever, öğrendikleri şarkıları söylemekten çok hoşlanırlar. Koro ya da benzer faaliyetlere katılmaktan zevk alırlar. Şarkı melodilerini hatırlarlar. Ritmik bir konuşma ve/veya hareket şekline sahiptirler. Çevresel seslere karşı çok duyarlıdırlar.(örn:çatıdaki yağmur sesi) Çalışırken masaya ya da sıraya ritmik olarak vurdukları gözlemlenir. Müzik çalan bir ortamda daha verimli çalışırlar. Ritim, şarkı, dans, müzik kavramlarını öğretme, koro bu zeka türünü destekleyen çalışmalardandır.

6- Sosyal - Kişilerarası Zeka: Grup içinde çalışma, sözel ve sözsüz iletişim kurma, insanların duygu, düşünce ve davranışlarını anlama, yorumlama ve insanları ikna edebilme becerisidir.

Sosyal - Kişilerarası zekası güçlü olan bireylerin özellikleri: Liderlik özelliklerine sahiptirler, arkadaşları arasında popülerdirler Doğal lider olarak görülürler. Sosyal faaliyetlere katılmaktan zevk alırlar. Kulüplerde, organizasyonlarda, komitelerde yer almayı severler. Birden fazla yakın arkadaşları vardır. Başkalarına önem verir ve onlar için endişelenirler. Sorunları olan arkadaşlarına önerilerde bulunurlar. Beraber olduğu insanları, arkadaşlarını gözetirler. Diğer insanlara bir şeyler anlatmaktan hoşlanırlar. Takım oyunları, tartışma grupları, sosyal etkinlikler, kulüp, dernek ve vakıflar bu zeka türünü destekleyen çalışmalardandır

7- Kişisel - İçsel Zeka: İnsanın kendi duygularını, duygusal tepki derecesini, düşünme sürecini tanıma, kendini değerlendirebilme ve kendisi ile ilgili hedefler oluşturabilme becerisidir.

Kişisel - İçsel zekası güçlü olan bireylerin özellikleri: Bağımsız ve kendi başlarına buyrukturlar. İlgi duydukları şeyler ya da hobileri hakkında pek fazla konuşmazlar. Duygularını eksiksiz, abartmadan, olduğu gibi söylerler. Genelde tek başına çalışmayı ve oynamayı severler.

8- Doğa Zekası: Doğadaki tüm canlıları tanıma, araştırma becerisidir. Kurama göre herkes yukarıdaki zeka türlerinden hepsine değişen oranlarda sahiptir. Bazı zeka türleri diğerlerine göre güçlü olabilir. Ancak tüm zeka türleri gelişime açıktır.

(Aktüel Psikoloji)






Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
yasemin Açılır Kutu Gör
Kıdemli Moderatör
Kıdemli Moderatör


Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 107177
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 25 Nis 2011 Saat 20:56

Demir eksikliği beyni etkiliyor

Uzmanlar sağlıklı bebekler için demirin önemini vurguluyor...


Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de 5 yaş altı her 2 çocuktan birinde demir eksikliği görülmektedir. Genel tabloya bakıldığında en sık görülen yaş grubu 6 ile 36 ay arası çocuklardır. Demir eksikliği süt çocuğunda mental ve motor gelişimi yavaşlatarak çocukların entellektüel gelişiminin bozulmasına neden olmaktadır. Demir, sinir sistemi gelişmesinde önemlidir. Demir eksikliği olan çocuklarda beyin gelişiminin olumsuz etkilendiği görülmekte ve tedavi için hızlı büyüme dönemi eğer kaçırılırsa tedavi edildiklerinde kaybın geri dönüşü olamamaktadır.

Posta’da da yer alan habere göre, Amerikan Pediatri Akademi Komitesi, yenidoğanların 9-12. ayda, prematürelerin 6. ayda demir eksikliği açısından taranmasını önermektedir. Süt çocuğunun demir ihtiyacı, uygun beslenme ile sağlanamazsa, hızla “Demir Eksikliği Anemisi” gelişir.

Bebeklerin 6. aydan daha uzun süre “tek başına” anne sütü ile beslenmesi, sadece inek sütü veya pirinç unu maması alması gibi yanlış beslenme alışkanlıkları demir eksikliğini kolaylaştıran en önemli faktörlerdir. Demir eksikliğinin gelişmesinde, inek sütünün demir içeriğinin düşük olmasının yanında, inek sütünden demir emiliminin düşük olması ve inek sütünün sıklıkla intestinal kan kaybına sebep olması önemli nedenlerdir.

Prof. Dr. Hilal Mocan, özellikle büyümenin çok hızlı olduğu 0-3 yaş bebeklik ve çocukluk döneminde bebek beslenmesinin çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişimi açısından hayati öneme sahip olduğuna dikkat çekiyor.

İNEK SÜTÜ DEMİR YÖNÜNDEN ZAYIF

Beyin gelişimi dolayısıyla bilişsel gelişimin beslenme ile çok yakından ilgili olduğunu, beynin de demir eksikliğine karşı son derece hassas bir bölge olduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Mocan; “İlk 6 ay bebeğe verilebilecek en değerli besinin sadece anne sütü olduğunu, anneden depolanan demirin bebeğe 6 ay yeterli geleceğini, 6. aydan itibaren bebeklere anne sütü yetersizse formül mama verilmesini bunun yanı sıra demirden zengin ek besinlere geçilmesi gerektiğini söylüyor.  Pirinç unu gibi inek sütü ile hazırlanan ya da kilo alımı dışında bebeğe faydası olmayan besinlerden kaçınılmasını gerektiğini, bir yaşından önce inek sütünü de bebeğe zararlı ve demir yönünden zayıf olduğu için önermiyor.”

Bir yaşından önce inek sütü, demir eksikliğine neden olmaktadır. İnek sütü demir açısından fakirdir, bebeğin demir ihtiyacını karşılayamaz.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, inek sütü ile beslenen bebeklerde günlük ihtiyacı olan önemli mineraller (demir, iyot, çinko gibi) eksik kalıyor ve büyüme ve gelişme geriliğine sebep oluyor.

Zihinsel ve fiziksel gelişim geriliği ile kansızlık gibi pek çok sağlık sorununa yol açan demir eksikliğinin önüne geçmek için, doğru besinlerle demir ihtiyacını karşılamak gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Hilal Mocan; “Bebek 6. aydan sonra hiçbir şekilde yeterli anne sütü alamıyorsa, litresinde 6-12 mg demir içeren formül maması tercih edilmelidir.

Ayrıca demirden zengin beslenme sağlanmalıdır ( Et, yumurta, baklagiller gibi ). Ülkemizde inek sütü kolaylığı açısından hem sıvı olarak hem de ek besinlerle karıştırılarak sık tercih edilen bir gıda olmuştur. Oysa ilk 1 yıl inek sütü bebeğin demir ihtiyacını kesinlikle karşılamaz.

DEMİR EKSİKLİĞİ ZEKA GERİLİĞİNE YOL AÇABİLİR

Süt çocuklarında en önemli demir eksikliği nedenleri, takip edilmeyen erken doğumlar, inek sütü verilmesi, daha sonra da ek gıdaların hazırlanmasında demirden zengin gıdalar yerine pirinç unu, bisküvi, ekmek kullanılmasıdır. Demir, uygun olmayan gıdalarla verilirse onların içindeki demiri bağlar ve işe yaramaz hale getirir.  Erken inek sütü alımı, içerisinde yeterli demir olmayışından dolayı demir eksikliğine yol açar.  Demir eksikliği de zekâ geriliğine de davetiye çıkarabilir. ” diyor.

İki yaşına kadar demir eksikliği görülen çocukların zihinsel ve motor gelişimleri düşük seviyelerde gerçekleştiğini ve sonrasında demir takviyesi yapılsa bile bunun telafisi mümkün olmadığını sözlerine ekleyen Prof. Dr. Hilal Mocan; erken çocukluk döneminde yaşanan demir eksikliği anemisinin 11-14 yaşlarındaki okul performansında anlamlı derecede azalmasıyla ilişkili olacağını söylüyor.


Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz Sayfa  <1 56789 13>
  Konu Paylaş   

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

  | İletişim | Reklam | Gizlilik İlkeleri Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.