Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
GÜN IŞIĞI
Dr.  ÖZLEM MESTÇİOĞLU
Psikiyatri Uzmanı
Yazı Boyutu:
Çocukluk dönemi korkuları

Korku, her insanın zaman zaman yaşayabileceği olağan bir duygudur. Korku, bulunduğumuz duruma uygun tepki vermemizi sağlar. Kendimizi savunmaya ve gerektiğinde kaçmaya iten güçlerimizi harekete geçirir. Ve bizi tehlikeli durumlardan korur. Korkular yoluyla tehlike ve/veya tehdit içeren bir durum karşısında gerekli psikolojik ve entellektüel hazırlığı yapmış oluruz. Korkularımızla yüzleşmek-tanışmak kendimize güvenimizi geliştirir, bağımsız olabilmemizi sağlar.

Ancak korkmak, toplum genelinde çok olumlanan bir duygu değildir. Güçsüzlükle, çaresizlikle, beceriksizlikle eşdeğer tutulur. Sosyal çevremizde korkularımızı dile getirmekten çekiniriz.


Korkularımızdan korkan bizler çocuklarımızın korkmasına genellikle hiç katlanamayız, kendimizi daha da güçsüz ve çaresiz hissederiz. Korkan çocuklar pek sevilmez, beğenilmez. Anne-babalar çocuğundan utanır, “Nerede hata yaptık?” diye kendilerini suçlarlar, endişelenirler ve kendilerini kötü hissederler. Korkan çocuğa daha çok vakit ve enerji ayırmak gerekliyse de anne-babanın genelde korkulara ayıracak hiç vakti yoktur. Çocuklar da bu durumda sevilir olabilmeyi sürdürmek için korkularını bastırma yoluna giderler.

KORKU, KORUYUCU İŞLEVİNİ YİTİRDİĞİNDE...
Korku yaşamı sürdürmek için gerekli olmakla birlikte normal yaşantıyı sürdürmeye izin vermeyecek, olgunlaşmayı engelleyecek bir boyuta ulaştığında koruyucu işlevini yitirir. Korkan kişiyi zayıf düşürür, tehdit eder, çaresiz durumda bırakır. Tüm ilişkileri olumsuz etkiler ve genellikle kendine güven ciddi biçimde zedelenmiş olur. Ruhsal sorunların oluşması için uygun zemin oluşmuştur artık. Bu nedenle korkunun normali aşan boyutunu iyice kestirerek müdahele etmek özellikle anne-baba için çok önemlidir.

Çocuklar yaşamlarının ilk yıllarında gelişimlerine bağlı olarak, kısmen kalıtsal kısmen de aile ortamına bağlı çeşitli korkular geliştirirler. Bu korkular yaşanırken ebeveynlerin nasıl davranacağı çocuğun ruhsal dünyasının şekillenmesi açısından büyük önem taşır. Öncelikle bazı korkuların gelişim sürecinde yaşanması gereken normal korkular olduğunu ve bu korkularla baş etmeyi  öğrenmenin çocuğun gelişim sürecinde önemli bir adım olduğunu unutmamak gerekir. Korkuları görmezden gelmek veya gereğinden fazla önemsemek yanlış tutumlardır. Çocuğun yaşına,  gereksinimine ve isteğine uygun, gerçeklere uygun cevaplar çok daha iyi sonuçlar verir. Çocukların mizah duyguları ve yaratıcılıkları korkularıyla mücadele etmelerinde çok işe yarar. Çocuklarımızın bu tutumlarını geliştirmelerine yardımcı olmak, sözlü ifadelerine müdahele etmemek ve sorumluluklarını elinden almamak sahip oldukları güce daha çok güvenmelerini ve böylelikle korkularıyla daha çok mücadele edebilmelerini sağlar.

ÇOCUK KORKTUĞUNDA DAVRANIŞLARINA YANSIR...
Korkan çocuklarda açık endişeler olabildiği gibi, bazı fiziksel belirtilerle de kendini gösterebilir. Özellikle de korkutan şeyle karşılaşmak durumunda kaldıklarında veya kalacaklarını düşündüklerinde mide bulantısı, karın ağrısı, baş ağrısı gibi sıkıntılar yaşayabilirler. Korkunun çocukların davranışlarına yansımaları şöyle özetlenebilir:
• Yaşlarından daha küçükmüş gibi davranmaya başlayabilirle,
• Tuvalet eğitimini aldıkları halde altlarına kaçırmaya başlayabilirler,
• Fazlasıyla uyumlu ve edilgen olabilirler,
• Saldırgan ve aşırı uyumsuz olabilirler,
• Çok sabırsızlaşabilirler,
• Aşırı hareketli veya tersine çok durgun olabilirler,
• Akranlarıyla ya da büyüklerle ilişkilerinde mesafe koyamayabilirler,
• Genel anlamda iletişimleri azalabilir.

KORKULARIN KAYGIYA DÖNÜŞMESİNE VE/VEYA ABARTILI OLARAK YAŞANMASINA YOL AÇAN ANA-BABA TUTUMLARI:
• Duygusal açıdan soğuk aile ortamı: Aile üyeleri arasında fiziksel ve duygusal temas ya eksiktir ya da neredeyse hiç yoktur. Bu ortamda yetişen çocuk kendini reddedilmiş hisseder. Yaşamı boyunca da reddedilmekten, kaybolmaktan ve ait olamamaktan korkar.
• Öfkeli aile ortamı: Anne-babanın kontrolsüz biçimde bağırmaları, azarlamaları çocuklarda gürültü ve ani seslere karşı aşırı tepki verme-korkma yanıtı oluşturabilir.
• Aşırı baskıcı-korumacı aile: Çocuğun birey olduğunu dikkate almayan, kararlarını önemsemeyen aile ortamında, “Sadece iyiliğin için söylüyorum” cümlesi bile çocuğu kaygılı olmasına yetebilir. Aşırı korumacılık ise çocukların teslim olmasına, baştan yenilgiyi kabul eder bir tutum içine girmesine neden olur. Çocuk korktuğu şeylerden sürekli kaçmak ister, hiçbir şeklide cesaretini toplayıp mücadele etme yönüne gitmez, kimi zaman da topu ailesine atıverir. Aşırı korumacı aileler bazen de çocuklarının yerine kendileri korkuyu yenmeye çalışırlar, bu durumda da çocuk iyice ailesine bağımlı bir hale gelir, onlara muhtaç pozisyona düşer. Kendini aciz, beceriksiz ve değersiz hissedebilir.
• Suçlayıcı-yargılayıcı tutum: “Senin yüzünde camdan  atmak geliyor kendimi içimden.” “Sen iyi bir çocuk olsan anneni hiç üzmezsin.” “Bu sinirle bir gün ölüp gideceğim” tarzı konuşmalar çocukların doğal süreçte yaşadıkları ayrılık-terk edilme korkularının gerçek bir tehdide dönüşmesine neden olur, ciddi suçluluk duyguları geliştirirler.
• Aşırı serbest tutum: Bu tutum çocukta umursanmadığı, dikkate alımadığı ve dolayısıyla sevilmediği dugusunu yaratır. Böyle hisseden çocuk anne-babasının onu terk edeceğinden aşırı endişe duyar, kendine güvenemediği için gelişimsel olan doğal korkularıyla baş etme becerisi geliştiremez.
• Aşırı ceza veren, sevgiden yoksun ortam: Çocuk bu ortamda yeteneklerini ve stresle baş etme yöntemlerini sağlıklı geliştiremez. Ya hiçbir cezayı takmayan, aşırı korkusuz biri olur. Ya da iyice siner, içine kapanır ve her şeyden korkar hale gelir.
• Zihinsel olarak zorlayarak duygusal gereksinimleri karşılıksız bırakan tutum: Bu tutum çocukların mükemmeliyetçi olmasına yol açar. Hiçbir hatayı, özellikle de kendilerinin yaptıkları hataları hoşgörmezler ve korkuyu da güçsüzlük olarak algıladıklarından kendilerine yakıştıramaz ve sürekli bastırmaya çalışırlar. Korkuyu bastırmaya yönelik bu mücadele belli bir zaman sonra farklı şekillerde ruhsal ve/veya bedensel patlamalar yaratır.
• Korkuyu küçümseyen-yok sayan tavır: Çocuklar bu durumda  kabul görmediklerini düşünebilirler ve kendilerini yalnız ve anlaşılmamış hissedebilirler. Ya da küçümsendiklerini, bir korkak olduklarını düşünürler. Her iki durumda da başarısız biri oldukları duygusuna kapılabilirler.
• Korkuyu şantaj aracı olarak kullanan tutum: Bu tutum karşısında çocuk kendini ezik, küçük, ne yapacağını bilemez halde hisseder. Korkuyla baş etmenin yanına bir de ebeveynle mücadele eklenmiştir artık. Geri çekilirler ve huzursuzlaşırlar. 

EBEVEYNLER NASIL DAVRANMALI?
• Korkusunu anlatan çocuğunuzu dikkatle ve ciddiyetle dinleyin. Tam olarak ifade edemiyorsa duygusunu anlatabilmesi için onu yüreklendirin, örnekler verin, neden korkmuş olabileceğine dair tahminlerinizi dile getirin.
• Çocuğunuza güvende olduğu duygusunu verin ve onun bu korkuyu yenebileceğine dair inancınızı ona mutlaka belrtin, ancak zorlayıcı ve fazlasıyla itici olmayın.
• Çocuğunuzun sorununu dinleyin, paylaşın ama asla siz çözmeye kalkmayın.
• Aceleci-sabırsız olmayın, çocuğunuzun temposuna ayak uydurmaya çalışın.
• Onu başka çocuklarla asla karşılaştırmayın.
• Çocuğunuzu korkusuyla yüzleşme ve baş etme konusunda cesaretlendirirken strateji önermek yerine, kendi geliştirdikleri stratejilerden yararlanmalarına yardımcı olun. Gerektiği zaman daha önce bir korkusuyla baş ederken geliştirdiği stratejileri ona hatırlatın. Korkuların genetik ve mizaca bağlı yönleri olsa da aile tutumlarının etkisiyle korkak bir çocuğun özgüvenli olabileceğini ya da tam tersi dengeli- kararlı bir çocuğun sosyal korkuları gelişebileceğini aklınızdan hiç çıkarmayın.
• Çocuklar somut kavramlarla daha kolay baş edebilirler. Korkuyu da somut hale büründürmek onların mücadelesini kolaylaştırır.


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.