Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
PROFESYONEL BİR BABA'DAN ANNELERE
Yazı Boyutu:
Bizim köy
Çocukluğunu özlemeyen var mıdır içimizde acaba? Bu soruya “hayır” diyecek çok az insan buluruz çevremizde büyük bir olasılıkla. “Çocukluğunuzla ilgili en çok neyi özlüyorsunuz?” diye sorsam, hepiniz çok uzun listeler oluşturursunuz, eminim. Ve o listeleri oluştururken çoğumuzun yüzünde bir tebessüm, bir çocuğun tebessümü belirir. 
 
Eskiyi, geçmişi özlemek, o günlere dönmek istemek, eskiye göre çok değişen ve kirlenen günümüzde gayet normal ve insani bir istek. Hayatın getirdiği zorunluluklar ve zorluklardan dolayı, birçoğumuz doğduğu semtlerde ve hatta şehirlerde bile yaşamıyor artık. Başka semtlere taşınmak, şehirden şehire göç ve bunun da ötesinde başka ülkelere göç, doğduğumuz, büyüdüğümüz yerlere özlem duymamızın en önemli nedenleri.  Büyük ihtimalle sadece kendimizi avutmak için, “Doğduğun yer değil, doyduğun yer” diyerek, bir savunma mekanizması da geliştirmişiz kendi kendimize. Ve hepimiz biliyoruz ki, birçoğumuzun gelecekteki önemli dileklerinden birisi, gün gelip fırsat doğduğunda, doğduğumuz-büyüdüğümüz yerlere geri dönmektir. Şu anda doğduğum ve büyüdüğüm Yeşilköy’den uzakta yaşayan benim için öyle, bu durum en azından.

Bütün bunları yazmamın nedeni, kalbimin ve aklımın bir parçasının hep orada olduğu, çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği semt olan Yeşilköy’ü anlatmak sizlere. Yeşilköy’ü  anlatırken ne kadar başarılı olacağım su götürür ama, deneyeceğim...
 
DOSTLUK VE AŞK…

Yeşilköy’ün benim için neler ifade ettiğini birkaç kelime ile anlatmaya çalışsam, dilimden dökülecek ilk kelimeler,  aidiyet, huzur, dostluk ve aşk olur.  Kendimi Yeşilköy’e ait hissetme duygusuyla başlayayım. Bir Yeşilköylü, “Köy”ünden binlerce kilometre uzağa gitse de, yıllarca Yeşilköy’den uzakta, başka diyarlarda yaşasa da, Yeşilköylü’dür. Yeşilköylü olduğunu her fırsatta belirtir, dile getirir. Bu bir küstahlık, ukalalık değil, bir övünç kaynağıdır Yeşilköylü için. Dışarıdan bakıldığında yıllarca zengin, züppe takımının yaşadığı semt olarak algılanan bu güzel semt,  aslında tam bir “Köy” dür. Evet, eski Yeşilköylüler “Köy” derler Yeşilköy’e. İzmirli olan eşimle nişanlı olduğum dönemde Yeşilköy’de gezerken karşılaştığımız, eski Uğur Pastanesi’nin sahibi Mustafa Amca’nın eşi, ilkokul sınıf arkadaşım Uğur’un annesi ve benim de annemin Yeşilköy Arif Şenel İlkokulu’ndan sınıf arkadaşı Gülay Teyze (kusura bakmayın, eski Yeşilköylü olunca bağlantı noktası çok oluyor) eşime “Merhaba” dedikten sonra, bana dönüp “Bizim köyden mi?” diye sorması, eşimin “Ne köyü?” diye sorar gibi bakmasına neden olmuştu ikimize. Sonra açıklamıştım eşime durumu tabii…

Evet, biz Yeşilköylüler gurur duyarız semtimizle, Yeşilköylülüğümüzle… Bilmeyenlere biraz kendini beğenmişlik gibi gelebilir ama, bu böyledir. Dostuzdur biz. Birbirimizden ne kadar uzakta olursak olalım, sıkı dostlarızdır. Ermenisi, Rumu, Musevisi, Süryanisi, Müslümanı, yıllardır huzur içinde yaşamış ve tek bayrak altında yaşamayı becerebilmiş olan gerçek dostlarızdır, Türkiye’ye örnek olurcasına… İyi ve kötü günlerimizde hep birbirimizin yanındayızdır, omuz omuzayızdır karşılıksızca, içtenlikle. Bu küçük semtin insanlarının, tüm inançları ve etnik kökenleri içine alacak kadar büyük kalpleri vardır. Şimdilerde hâlâ öyle midir bilemiyorum, ama gençliğimde tren istasyonundan çıkıp semtin içine doğru yol aldığımda, birçok kişiyle selamlaştığımı gören beraberimdeki Yeşilköy dışından olan sınıf arkadaşım bana şaşkın şaşkın bakarak, “Erkin, seni tanımayan yok mu bu semtte” diye sorduğunu çok iyi hatırlıyorum. Bu durum sadece benim için değil, hemen hemen herkes için geçerliydi eski Yeşilköy’de.
 
YEŞİLKÖY’ÜN GEÇMİŞİ

Bizi birbirimize bağlayan en önemli bağlardan birisi de, Yeşilköy’ün geçmişidir. Adı en çok tarihteki Ayastefanos Antlaşması ile anılan, adını ilk Hristiyanlardan olan Aziz Aya Stefanos’tan Ayastefanos olarak alan bu güzel semt, 1924 yılında yine bu semtte yaşayan büyük edebiyatçı  rahmetli  Halit Ziya Uşaklıgil’in İstanbul’un idari yapısının yeniden düzenlenmesi çalışmaları sırasındaki tavsiyesiyle, semtin adının Yeşilköy olarak değiştirilmesine önayak olmuştur. Yine, Yeşilköy’ün tarihi ile ilgili kısa bir bilgiyi Yeşilköylü araştırmacı yazar sayın Turgay Tuna’nın kelimeleriyle aktarayım sizlere:
”Yeşilköy Bakırköy''ün bir uydusu gibi görünmesine rağmen çok daha fazla iz bırakmış bir yerleşim. 1878 Osmanlı Rus savaşında yaklaşık 40 bin kişilik Rus ordusu buraya kadar gelip karargah kurmuşlar. Bu savaşın sonunda yapılan ve Osmanlı İmparatorluğu''nun yıkımını hazırlayan Ayastefanos Antlaşması da burada imzalanmış. Diğer bir önemli tarihi olay ise, 31 Mart Vakası olarak bilinen isyanı bastırmak için Rumeli''den gelen Hareket Ordusu, ki aralarında genç Mustafa Kemal de vardır, burada karargâh kurmuş ve isyancıları bastırmak için İstanbul''a buradan hareket etmişlerdir. Abdülhamit''in ‘halline’ de burada karar verilmiş ve kararın ardından padişah Selanik’e sürülmüştür. Hareket Ordusu Caddesi ismi de bu olay üzerine Yeşilköy’de bir caddeye verilmiş."

Yeşilköy, birçok ünlünün doğduğu, hayatı boyunca yaşadığı ya da uğrak noktası olduğu bir semttir aynı zamanda. Yukarıda da belirttiğim gibi, büyük edebiyatçı Halit Ziya Uşaklıgil, ressam Edip Hakkı Köseoğlu, saygıdeğer sanatçılar Şecaettin Tanyerli, Nesrin Sipahi, Belgin Doruk, Nihat Akçan,  Ayten Alpman, Kenan Doğulu, Suat Suna, gazeteci-televizyoncu Uğur Dündar,  bestekar ve söz yazarı Turhan Taşan, yönetmen Aram Gülyüz, bilim insanları rahmetli Prof. Dr. Aykut Barka, Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Prof. Dr. Sabih Tansal, spor adamları Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı rahmetli Sinan Erdem, Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı rahmetli Gazi Akınal, sporcular milli binici Aldo Baldini, Beşiktaş ve İ.T.Ü.’de basketbol oynamış Zeki Tosun, Fenerbahçeli basketbolcu Ömer, Galatasaraylı futbolcu Erkan ültanır, devlet adamları Sudi Türel, Şadan Tuzcu gibi ünlüler, ya Yeşilköy’de doğmuşlar ya da hayatlarının bir dönemini Yeşilköy’de geçirmişlerdir.

Dedim ya, birçok dinden ve kökenden insanlar birarada yaşadık ve hâlâ da yaşar Yeşilköy’de. Bu şirin semtte, bir Ermeni İlköğretim Okulu, bir Rum İlköğretim Okulu, iki kilise, bir ayazma ve iki de cami bulunur. Tüm bunların yanında Havacılık Müzesi, Yeşilköy Feneri, birçok eski Türk filmine mekân olmuş tarihi köşkleri, muhteşem güzellikteki sahili, Yeşilköy’ü bilmeyenler ve daha önce ziyaret etmeyenler için güzel bir haftasonu kaçamağı fırsatı olabilir. Bu huzurlu gezintiyi, sahildeki bir balık restoranındaki güzel bir yemekle taçlandırabilirsiniz de. Ve en sonunda, tabii ki Roma dondurmacısını ziyaret ederek yıllardır değişmeyen o lezzeti tatmanızı tavsiye ederim.

Ahmet Kutsi Tecer’ in şiirinde di satırlara döktüğü gibi; “Orda bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür, gezmesek de, tozmasak da, o köy bizim köyümüzdür” misali, Yeşilköy de benim köyümdür. Artık orada yaşamasam da kalbimin en derinlerindedir. Aşkı, sevgiyi, dostluğu, ölümü tattığım yerdir, benimdir.  Bilemem bir gün döner miyim Yeşilköyüm’e tekrar, yaşayabilir miyim bir kez daha orada? Ne diyelim, nasip, kısmet. Ama bildiğim bir şey var ki, canım babamı uğurladığım gibi, benim de son yolculuğa çıkış noktam Yeşilköy olacak. En azından bundan eminim. Hiç yoktan iyidir değil mi?






Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.