Daha 18 yaşına basmamışken,
bir kadına aşık oldum. O da daha 20’ye basmamıştı. Birbirimizin dilini bilmeden, dokunmadan
birbirimize aşık olduk. Önce aşık olduk, gülümsedik birbirimize, sonra dokunduk... Aradan bir ay
geçti, Sam Brown bile “Stop” dedi. Ama o durmadı. Ben ağladım, o gitti...
**********
Benim ilk aşkım buydu işte... 20 yıl
önce...
Adresini ezberlemiştim bavulunun üzerindeki mavi etiketten. Farkettim de, şimdi
hala ezberimde...
Peki bir satır yazdım mı?
**********
Günlerimiz birlikte geçiyordu bir şekilde. Ben
konuşuyordum, o konuşuyordu, anlamıyorduk. Birbirimize gülümsüyorduk sadece. Sonra bir gün o
yüzerken ben kibrit çöpleriyle kuma yazdım: “I love you”... O gelince denize kaçtım. Döndüğümde
gülümsüyordu, utançtan kıpkırmızı olup, ayağımla kibrit çöplerini dağıttım. Kalktı, beni
öptü...
Bir kere sarılarak dans ettik, bir ay bitti...
**********
O otobüse binip
gidecekti, ben kalacaktım. Ve bir daha görüşmeyecektik. Ve ben bir daha bu kadar çok sevmeyecektim.
Otobüse binmeden önce sarıldık, sarıldık, ama gülümsedik. Gülümseyerek başlayan tanışıklığımızı
gülümseyerek bitirmemiz lazımdı sanki. Önce vücutlarımız ayrıldı birbirinden, sonra yüzlerimiz, en
son ellerimiz... 302S otobüsün merdivenlerinden çıktı ve yerine oturdu. Biletini ben almıştım;
“Bayan yanı”... Hemen penceresinin altında yerimi aldım. Gözlerine baktım gülümsedim, ağladım. Sonra
daha çok ağladım, daha çok, daha çok... O da...
Otobüs hareket etmek üzereydi,
koştum, muavine kısaca yalvarıp, hemen otobüse girdim. Sarıldım sımsıkı ve gözyaşlarımı da yanında
götürmesini sağladım. Onunkiler hala gömleğimde...
Ben ağladım, o gitti...
**********
Artık mutlu
olamazdım. Artık aşık olamazdım. Nasıl unutabilirdim ki?
**********
Sana yazıyorum ya bütün bunları. Sakın sanma ki; bu
geçmişe bir özlem, yaşanmamış anıları yaşama arzusu, insanın eksik hissetmesi kendini... Aksine az
biraz tamlığım varsa hayatta, bütün bu yaşananlar sayesindedir en çok.
Sana yazıyorum
ki bunları, sadece bil diye...
Hayatta yapmamız gereken en önemli şeyin yaşamak olduğunu bil
diye...
Hayatın hep aynı hal içinde geçecek sanma diye...
İçinin bir yanı hep hüzün olsa
bile, aslında hep sevinç içinde olabileceğini bil diye...
Öyle ki, bunların üzerinden 4
ay geçtiğinde, yıllar daha 1989’dayken ben daha derin bir aşka düşmüştüm bile. Hatta mavi gözlü
güzel sevgilim beni o kadar sevmişti ki, yeşil gözlerine yazdığım şiirleri bile sevmişti, ve ben onu
o kadar sevmiştim ki, gözlerinin rengi bile ayrıntıydı.
**********
Aynı cümleleri daha önce de sana
yazmıştım.
Bir gün gelecek aşık olacaksın.
Aşkla büyüyeceksin, aşkla düşüneceksin, aşkla değişeceksin, aşkla arayacaksın... O günden sonra hep aşkla yaşayacaksın, hep... Başka çaresi yok...