Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

hafta hafta gebelik

Nereden Yazdırıldığı: Anne Olunca Anladım
Kategori: Genel Konular
Forum Adı: Hamilelik
Forum Tanımlaması: (Hamilelik hakkında her şey)
URL: http://www.anneoluncaanladim.com/forum/forum_posts.asp?TID=3638
Tarih: 15 Eyl 2025 Saat 18:44


Konu: hafta hafta gebelik
Mesajı Yazan: hilal
Konu: hafta hafta gebelik
Mesaj Tarihi: 26 Ara 2007 Saat 00:37
Gebeliğin Seyri
 
İlk 4 Hafta:
Adet kanamasının başlangıcından itibaren ortalama 14 gün sonra yumurtlama olur. Kanalın içine girdikten sonra 24 saat kadar yumurta orada canlı kalır. Döllenme olmaz ise adet kanaması ile dışarı atılır. Döllenme, spermin yumurtayı delerek içine girmesi ve onunla kaynaşarak tek hücre haline gelmesiyle oluşur. Yumurta hücresi, döllenmeden sonra bölünerek çoğalmaya başlar ve yaklaşık dört gün sonra da rahim içine ulaşır. Döllenmiş yumurta ortalama üç hafta sonra rahim içine yerleşerek rahim içini kaplayan tabakaya yuvarlanır ve embriyo adı verdiğimiz yeni bir canlı hayata ilk adımını atar.


İkinci 4 Hafta
Beşinci haftada embriyo sıvı dolu bir kesenin içinde yüzer. Sindirim sistemi, ağız, çene ve kan damarları bu dönemlerde oluşmaya başlarlar. 6. haftanın sonunda ise kalp atmaya başlar. Embriyo yaklaşık 6 mm büyüklüğündedir. Gözleri, kulakları, kolları ve bacakları oluşturan bölümler kabarcık ya da oyuk halinde belirmeye başlar. 7. haftadan itibaren genel olarak embriyo akciğer, karaciğer, bağırsak, böbrekler, kollar, bacaklar ve cinsel organlara sahip olmuştur. Embriyo yaklaşık olarak 1,3 cm. büyüklüğündedir. Kalp vücuda kan pompalamaya başlamıştır. 8. haftada embriyo bu dönemde artık fetus ismini almıştır. Bebek hareketlenmeye başlamıştır. Yüz, burnun genel yapısı, dili, çenesi, iç kulağı, omuzlar, dirsekler, kalçalar ve dizler oluşmuştur ve embriyo yaklaşık olarak 2,5 cm büyüklüğündedir.

12. Hafta
Bulantılar, sık idrara çıkma isteği azalacaktır. Ama aynı zamanda eskiye oranla daha hassaslaştığınızı ve bağırsak hareketlerinizin yavaşladığını (kabızlık) farkedeceksiniz. İlk 3 ayda 1-2 kg almanız beklenir. Bu hamilelik sırasında alacağınız kiloların %10'u kadardır. Artık bebeğinizin tüm iç organları oluşmuştur. Kasları da geliştiğinden bebek daha fazla oynamaya başlar. Çevresini saran suyu emebilir ve çişini yapar. Bebeğin boyu yaklaşık 6,5 cm ve kilosu 18 gr olmuştur. Doğum öncesi kontrollerin ilki için doktora başvurma zamanıda gelmiştir.

16. Hafta
Plasentadan beslenen bebeğin boyu epey uzamıştı(yaklaşık 16cm). Cildinizin renginde koyulaşma olabilir (özellikle meme uçları ve çevresinde). Karnınızın üstünde, doğumdan sonra kaybolacak koyu bir çizgi görülebilir. Giderek iştahınız açılmaya başlar ve gelecek 12 hafta içinde ortalama alacağınız kilo 5-7 arasında değişir. Bebeğin solunum hareketleri başlamıştır ve kalbi sizinkinden 2 kat daha hızlı atmaktadır. Ayrıca boyu ortalama 16 cm kilosu 135 gr olmuştur. Cinsel organları iyice geliştiği için, bu dönemde bebeğin cinsiyetini ultrasonografiyle öğrenme şansınız vardır. Bu arada 2. kontrolünüzü yaptırmanın zamanıdır. Bebekle ilgili olabilecek riskler, bebeğin içinde bulunduğu sıvı alınıp incelendikten ve ultrasonografi yapılmasından sonra netlik kazanır.

20. Hafta
Memelerden kolastum (ilk süt) adı verilen kıvamlı bir salgı gelmeye başlar. Eklem bağlarında gevşemeler olduğundan sırt ağrısı ve kasıklarda gerilme hissedebilirsiniz. Belinize dikkat etmeli ve yüksek topuklu ayakkabı giymekten sakınmalısınız. Ayrıca dişetlerinizde kanama ve vajinada akıntılar olabilir. Bebeğin hareketlerini hissetmeye başlayabileceğiniz bir dönemdir. Saçları oluşmaya ve dişleri gelişmeye başlamıştır. Bebeğin boyu yaklaşık olarak 25 cm ve kilosu 340 gr olmuştur. Beslenmenize en fazla dikkat etmeniz gereken dönemdir. Çünkü bebeğin en hızlı büyüdügü ve kilo aldığı periottur. Artık bebeğin direncini arttırmaya yardımcı olacak maddeler sizden ona geçmeye başlamıştır.


24. Hafta
Bu dönemde kilo artışı artmaya başlamıştır. Sıcağa karşı daha hassas olabilirsiniz. Fazla miktarda sıvı tüketmeniz (özellikle su) tavsiye edilir. Bebek boyu yaklaşık olarak 33 cm’e ve kilosu 570 gr‘a ulaşmıştır. Henüz vücudu yağ depolamaya başlamadığı için kilo artışı azdır. Bu döneme kadar ki yaklaşık kilo artışınız 4-5 kilodur. Bebeğiniz öksürüp hıçkırabilr ve siz bunları tekme atıyor diye yorumlayabilirsiniz. Elinizden geldiği kadar ayaklarınızı yükseğe koyarak dinlenmeye çalışın.

28. Hafta
Karnınızda kırmızı renkli çatlaklar oluşmaya başlayabilir ve mide yanması, kramp, hazımsızlık sorunlarıyla karşılaşabilirsiniz. Bebeğin boyu yaklaşık olarak 37 cm ve kilosu 900 kg olmuştur. Ayrıca cildinin altında yağ toplanmaya başlamıştır. Beyindeki düşünme merkezi hızla gelişmektedir ve ağrı duyabilir. Yeni doğmuş bebeğe göre daha keskin bir tad alma duyusu oluşmuştur. Artık eşiniz elini karnınıza koyduğu zaman bebeğin hareketlerini hissedebilir ve hatta bebeğiniz hareket edip dönerken karnınızın üstünde bir kabartı halinde görünebilir.

32. Hafta
Bebeğiniz iyice büyüyerek organlarınızda baskı oluşturmuştur. Buna bağlı olarak solunum güçlüğü ve sık idrara çıkma ya da kaçırma sorunlarıyla karşılaşabilirsiniz. Geceleri rahat yatamadığınız için uyku sorunu çekebilirsiniz. Bebek doğacağı zamanki halini alır. Ama daha zamana ihtiyacı vardır. Bebeğin rahimdeki yeri daraldığı için başaşağı duruma gelir ve karanlıkla aydınlığı ayırt etmeye başlar. Bebeğin boyu yaklaşık 40,5 cm ve kilosu 1,6 kg olmuştur. Sizin ise yaklaşık olarak 11 kg almış olmanız gereklidir.

36.Hafta
Yatakta rahat hareket edemediğiniz için uyku problemi çekebilirsiniz. Ama aynı zamanda sindirim ve solunum yolu problemlerinizde belirgin azalmalar meydana gelir. İdrar torbanız, bebeğin başının altında kaldığından daha sık idrara çıkmak isteğiniz olabilir. Bebeğin boyu ortalama 46 cm ve kilosu 2,5 kg olmuştur. Artık bebek günde yaklaşık 28 gr alacaktır ve bu dönemde doğsa bile yaşama şansı yüksek olacaktır. Sizinde bu döneme kadar ki kilo artışınız ortalama 12 kg’dır. Büyüyen karnınız vücut dengenizi bozabileceğinden, duruş biçiminize dikkat etmeye çalışın ve dik durun.

40.Hafta
Artık rahim ağzı yumuşamaya başlamış ve karnınızın alt kısmında ağırlık hissi artmıştır. Karın derisi iyice gerginleştiğinden kaşıntılar olabilir. Bebeğin boyu ortalama 51 cm ve kilosu 3-4 kg olmuştur. Verniks adı verilen yağlı madde vücudunuzun belli kısımlarında görülebilir. Bacağınızda iğne batması ya da uyuşma gibi hisler olması doğaldır. Artık yaptığınız hareketler sizi iyice zorlamaya ve rahatsız etmeye başlamıştır. Yalancı doğum sancılarında soluk alıp verme tekniğini uygulayın. Bebeğiniz beklenen tarihten 2 hafta önce ya da sonra doğabilir, telaşlanmayın.


-------------
Bazılarını hoşgörmüyorum,tahammül ediyorum...Ama tahammülünde bir sınırı var,biliyorum...



Cevaplar:
Mesajı Yazan: duru
Mesaj Tarihi: 27 Ara 2007 Saat 23:44
Emeğine sağlık hiloşApprove
 
Yiğite hamileyken sanırım national geographicte 'anne karnında'adında bir belgesel izlemiştim,anne karnındaki bebeğin hafta hafta gelişimini gösteriyordu basbayağı bebeği gösteriyordu 4 boyutluda,doğum anıda dahil olmak üzere,normal doğumla dünyaya gelmişti ağzım açık izlemiştim,yine gösterseler  de yine seyretsem..


-------------





Mesajı Yazan: fatoş
Mesaj Tarihi: 28 Ara 2007 Saat 00:02
Orjinalini yazan: duru duru Yazdı:

Emeğine sağlık hiloşApprove
 
Yiğite hamileyken sanırım national geographicte 'anne karnında'adında bir belgesel izlemiştim,anne karnındaki bebeğin hafta hafta gelişimini gösteriyordu basbayağı bebeği gösteriyordu 4 boyutluda,doğum anıda dahil olmak üzere,normal doğumla dünyaya gelmişti ağzım açık izlemiştim,yine gösterseler  de yine seyretsem..
O belgesel bayağı uzun süre verilmiş, bende çok merak ediyordum ama izlemek bir kısmet olmadı Disapprove


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: HaYaL
Mesaj Tarihi: 28 Ara 2007 Saat 14:41
ben internetten sezaryan doğum videoları izledim fakat normal doğumun videosunu izlemeye bile cesaretim yok. zaman yaklaştıkça korkularım artıyo.Unhappy

-------------
http://yusufbarankoksal.blogspot.com/ - http://yusufbarankoksal.blogspot.com/


Mesajı Yazan: duru
Mesaj Tarihi: 28 Ara 2007 Saat 23:25
Orjinalini yazan: fatoş fatoş Yazdı:

Orjinalini yazan: duru duru Yazdı:

Emeğine sağlık hiloşApprove
 
Yiğite hamileyken sanırım national geographicte 'anne karnında'adında bir belgesel izlemiştim,anne karnındaki bebeğin hafta hafta gelişimini gösteriyordu basbayağı bebeği gösteriyordu 4 boyutluda,doğum anıda dahil olmak üzere,normal doğumla dünyaya gelmişti ağzım açık izlemiştim,yine gösterseler  de yine seyretsem..
O belgesel bayağı uzun süre verilmiş, bende çok merak ediyordum ama izlemek bir kısmet olmadı Disapprove
 
evet canım hatta anne karnında ikizler,üçüzler diye devamı da geldi birde anne karnındaki hayvanların bile belgeselini yaptılar fillerinkini izlemiştim örneğin,insan yaradana bir tekrar tekrar şükrediyor bunları izledikten sonra,inancı olmayanlar izlese belki inançları bile olur...ama anne karnında yı birdaha izleyemedim:((


-------------





Mesajı Yazan: DENİZKIZI
Mesaj Tarihi: 28 Ara 2007 Saat 23:40
ay artık hamilelik falan görmek istemiyorum öög geldi bana Disapproveikinci hamileliğim çok ağır geçti çok şükür bitti sağ sağlim .allah isteyenlere versin inşallah Tongue


Mesajı Yazan: hilal
Mesaj Tarihi: 30 Ara 2007 Saat 17:41
ClownClownClown

-------------
Bazılarını hoşgörmüyorum,tahammül ediyorum...Ama tahammülünde bir sınırı var,biliyorum...


Mesajı Yazan: duygu
Mesaj Tarihi: 30 Ara 2007 Saat 23:11
O belgesellerden bölümleri youtube'da izleyebilirsiniz. Ben de hamileyken izlemiştim. Harika bir şey :) Hatta sırf onun için Showhaber izlerdim. Orada her gün  birkaç dakika gösteriyor diyeLOLLOLLOL


Mesajı Yazan: hilal
Mesaj Tarihi: 31 Ara 2007 Saat 00:18
ewt yaa bende yotube ta gördümThumbs%20Up

-------------
Bazılarını hoşgörmüyorum,tahammül ediyorum...Ama tahammülünde bir sınırı var,biliyorum...


Mesajı Yazan: poyraz
Mesaj Tarihi: 04 Oca 2008 Saat 17:29
Orjinalini yazan: HaYaL HaYaL Yazdı:

ben internetten sezaryan doğum videoları izledim fakat normal doğumun videosunu izlemeye bile cesaretim yok. zaman yaklaştıkça korkularım artıyo.Unhappy
 
Bana doktorum kesinlikle izlemememi önermişti.Sonra kesin sezeryan istersin dediLOLtabi bende öle dedi ya eve geldim bakıyım dedim ne diyo bu kadınLOL
başından beri normal doğum istedim ölede kısmet oldu.Korkma hiç allahın izniyle sorunsuz atlatırsın inşallah


-------------
http://lilypie.com" rel="no follow"> http://b1.lilypie.com/NgFWp2/.png[/IMG][/URL]


Mesajı Yazan: pıtırcık
Mesaj Tarihi: 12 Mar 2008 Saat 11:31
Orjinalini yazan: poyraz poyraz Yazdı:

Orjinalini yazan: HaYaL HaYaL Yazdı:

ben internetten sezaryan doğum videoları izledim fakat normal doğumun videosunu izlemeye bile cesaretim yok. zaman yaklaştıkça korkularım artıyo.Unhappy
 
Bana doktorum kesinlikle izlemememi önermişti.Sonra kesin sezeryan istersin dediLOLtabi bende öle dedi ya eve geldim bakıyım dedim ne diyo bu kadınLOL
başından beri normal doğum istedim ölede kısmet oldu.Korkma hiç allahın izniyle sorunsuz atlatırsın inşallah



dogumları bende izledim ama sezeryan cok daha zor geldi bana tamam sancı yok  ama izlerken bi tuhaf oldum.ben normal dogum tercih edenlerdenim ama RABBİM nasıl nasip ederse artık.sizler kac aylık hamilesiniz.benim bugun 12 bitdiyo.


Mesajı Yazan: hilal
Mesaj Tarihi: 15 Mar 2008 Saat 01:06
canım hayal görmedi burayı herhalde ben cevaplayayım hemenBig%20smilehayalin çok tatlı bi oğlu oldu hatta kırkı çıktıBig%20smileinş sanada sağlıklı bi şekilde doğum nasip olur burda büyütürüz yavrunuClown

-------------
Bazılarını hoşgörmüyorum,tahammül ediyorum...Ama tahammülünde bir sınırı var,biliyorum...


Mesajı Yazan: pıtırcık
Mesaj Tarihi: 26 Mar 2008 Saat 19:18
MAŞALLAH ONLARA OZAMAN.
Benimde 14 haftam bitdi bugun ikili test yaptırdık maşallah herşey güzel cıktı 1ay sonrada 3lü test olucak umarım oda sorunsuz gecer.


Mesajı Yazan: hilal
Mesaj Tarihi: 27 Mar 2008 Saat 00:01
inş. canımApprovesende sağlıklı bi şekilde alırsın kucağına yavrunuClown

-------------
Bazılarını hoşgörmüyorum,tahammül ediyorum...Ama tahammülünde bir sınırı var,biliyorum...


Mesajı Yazan: pıtırcık
Mesaj Tarihi: 01 Nis 2008 Saat 11:39
inşallah teşekkürler.


Mesajı Yazan: burcu
Mesaj Tarihi: 01 Nis 2008 Saat 23:28
allah bütün bebek bekleyen arkadaşlarıma hayırlısıyla bebeklerini kucaklarına almayı nasip etsinClownClownClownClown

-------------
http://www.glitterfy.com/"> ömrüm, bebeğim, Çınar'ım



Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 16 Oca 2009 Saat 13:19
13.hafta da bebek

Bebeğiniz nasıl büyüyor ?


Göbeğiniz çok yakında yeni bir yaşamı çevrenize müjdeleyeceğiniz kadar büyüyecek, ancak o şu anda hala çok minik. Gerçekte onun boyu neredeyse yedi santim civarında; ki bu irice bir karidesle eşdeğer bir büyüklük olmalı. Ağırlığı ise neredeyse 30 gram. Bu küçük ebatlarına karşın, ‘tamamen donanımlı’ bebeğiniz, karnınızın içinde. O, şu anda birkaç hafta öncesine kıyasla daha şekilli, ölçekli, gözle görülür bir vaziyette. Kafası ise tüm bedeninin üçte biri büyüklüğüne ulaştı. Onun minik, kendine özgü parmak izleri de yerli yerini bulmuş görünüyor. Böbrekleri ve boşaltım sistemi işleyen bebeğiniz, artık içinde yüzdüğü amniyotik sıvıya da ihtiyacını giderir vaziyette. Hamileliğinizin ikinci ayına başladığınızda, bir çok bebek gibi onun da kritik büyüme süreci nihayete ermiş olacak. Ve sizin düşük yapma korkunuz da, kendiliğinden azalmış olacak.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Kutlama zamanı! Zira bu hafta, hamileliğinizde ilk üç ayınızın sonuna giriyorsunuz. Haftaya, ikinci üç ayınızın içinde olacaksınız. Bu, iki yönden harika bir haber aslında: Birincisi, düşük yapma ihtimaliniz dramatik şekilde azaldı. İkincisi, erken hamilelik belirtilerini – kusma ve karın ağrısı vb - gören kadınların bir çoğunun bu şikayetleri azalmakta. Ancak sabah çıkarmalarının yerini bu kez iğrenme duygusu da alabilir. Evet, doğumunuza daha aylar var. Ancak göğüsleriniz şimdiden ‘colostrum’, yani bebeğinizin doğumu takiben birkaç gün mutlaka ihtiyacı olan, memenizden sütten hemen önce gelecek besin sıvısını üretmeye başladı. Ayrıca birçok çift de ikinci üç ayda, libidolarındaki bariz artış ile iğrenme duygularının azlığından ve enerjilerini geri kazandığından söz ediyor.

İki kişi için yemek yemek üzerine üç soru
S1: Her gün en çok kaç kalorilik besin tüketeyim ?
Hamileliğiniz sürecinde sadece 300 kalori veya biraz fazlasına karşılık gelen besin tüketiminiz uygundur. Bu, iki buçuk fincan düşük yağlı süte veya bir ton balıklı sandviçe eşdeğer bir orandır. Bu bakımdan edindiğiniz kalorileri bir yere not düşün: Uyduruk yiyecekler yerine, bir bardak portakal suyu veya tamamen buğdaydan yapılma bir tostu tercih de edebilirsiniz. Ancak yine de bu tür ‘abur cubur’ları kendinize tamamen yasaklamayın. Her akşam bir piliç çevirmeyi midenize indirmediğiniz sürece, günlük egzersizinizi de yaptığınız müddetçe kilo almanızda bir sakınca olmayacaktır. Bu fazla kalorileri o kadar da kızgınlık nedeni yapmak gerekmez.
S2: Şu sırada en önemli besinler neler olabilir ?
Bilhassa protein, demir ve kalsiyum, sizin ve bebeğinizin sağlıklı büyümesini ve gelişimini hızlandırıcı başlıca üç elemandır.
Protein : Günlük 70 gramlık bir limiti kendinize hedefleyin. Yağsız etler, yumurta ve çiftlik ürünleri, fındık fıstık veya tofu gibi soya ürünleri, iyi kaynaklar olabilir. Günde üç servis, bu hedefe ulaşmanız için yardımcı olabilir. Bu anlamda balık da iyi bir protein kaynağıdır ancak içeriği ile ilgili kaygılardan ötürü ne kadar ve ne şekilde tüketeceğiniz hususunda dikkatli olmalısınız. )
Demir: Her gün için 27 gramlık demir ihtiyacınızı almak, demir eksikliğinden kaynaklanan, hamile kadınlar arasında sık rastlanan bir rahatsızlık olan anemi hastalığına birebirdir. Hayvansal gıdalarda bulunan ve bütün demir olarak tarif edilen bu madde, ‘bütün olmayan’ demiri taşıyan bitkisel gıdalardan ziyade bedeninizde çok daha kolayca hazmedilir. Bunun en iyi kaynağı nedir peki ? Yağsız, kırmızı et tabii ki. Eğer bir vejeteryansanız ve et çiğneyip sindiremiyorsanız, birtakım sebzelerden de demir maddesini elde etmeniz mümkün olabilir; örneğin ıspanak ve mercimek gibi baklagiller buna dahildir. Bu ürünlerden gereken demir ihtiyacınızı çekinmeden edinebilirsiniz; buna karşılık tıbbi destekçiniz de size demir desteği önerebilir. (Küçük bir ipucu: C vitamini, bütün olmayan demirin hazmını kolaylaştırır. Bu nedenle C vitamini olan, turunçgiller, çilekler ve tatlı biber gibi yiyecekleri tercih edin. Aynı zamanda et içermeyen, ancak demirde zengin yiyecekleri tüketebilir; gereken hallerde dengeyi C vitaminli içeceklerle de sağlayabilirsiniz.
Kalsiyum: Günde dört porsiyondan oluşan çiftlik ürünleri servisi, size 1000 miligramlık kalsiyum kazandırır. Bu oran, 18 yaşının üzerindeyseniz 1300 miligrama değin ulaşabilir de. Bu anlamda bebeğinizin diş ve kemik gelişimi için kalsiyum formasyonuna ihtiyacı olacaktır. Eğer bu besini yeterince alamazsanız, ihtiyacı olan kalsiyum bebeğinizin kendisi tarafından sizdeki kalsiyum kaynakları olan kemiklerinizden sağlanmaya çalışılacak ve bu sizin kemik sağlığınızı son derece riskli bir şekilde etkileyebilecektir.
S3: Doğum öncesi ilaçlarını zaten alan biri olarak, beslenmeme niye dikkat edeyim ki ?
Tabii ki edin! Doğum öncesi vitamin desteğinizin yanı sıra, sağlıklı beslenme rutininizi de bozmamaya özen gösterin. Çünkü vitamin, normal besinin yerini alamaz. Örneğin yaşamınızın bu bölümünde alacağınız doğum öncesi vitaminler dahi, şu anda ihtiyacınız olan asıl kalsiyumu karşılayacak içerikten yoksundur. Bir diğer taraftan, çeşitli taze meyveler ve lifli sebzeleri tüketiyor olmanız, hazım sıkıntılarınızı aşmanız ve rutin bir hamilelik sorunu olan kabızlığı yenmenizde büyük etki sağlayacaktır. Gerçekte, eğer dengeli bir beslenme çizgisi olan sağlıklı bir kadın iseniz ve herhangi bir risk faktörünüz de yoksa, kimi uzmanlar bu koşullar altında yine de birden çok vitamin içeren desteği ve mineral katkılı tüketimleri size ısrarla önermiyor olabilir.

Ancak yine de üzerinde anlaştıkları bir unsur da vardır ki, o da birleşme öncesinde ve ilk üç ay içinde folik asit desteğini almış olmanızdır. Ayrıca ilk üç ay içinde bir çok insan şunu da düşünür ki, bu desteği ikinci ve üçüncü üç ayda almak da demir katkısı edinmeniz için çok faydalıdır. * Sağlık hizmeti sunan birçok uzman, bu bakımdan, gerekli vitamin desteğini almanızı hamile kalmadan birkaç ay öncesine denk getirmenizi ısrarla önermekteler. 
Bu haftanın aktivitesi : Anne babalıkla ilgili bakış açınızı, eşinizle paylaşın. Yaptığınız konuşmayı sürdürebilmek için, şu yaratıcı yazım egzersizini uygulamayı deneyin: Her biriniz, kâğıda “Benim annem hiçbir zaman...” ve “Benim annem her zaman...” diye başlayan cümleler yazsın. Bunu yaptığınız vakit, neler yazmış olduğunuzu birbirinizle paylaşarak hakkında konuşun. Bu konuşmalar sırasında karşılıklı değer yargılarınızın neler olduğuna ve çocuğunuzu büyütürken hangi kararları ortaklaşa alacağınıza yön tayin edin.



(alıntı)

-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 16 Oca 2009 Saat 13:20
14.hafta da bebek
Bebeğiniz nasıl büyüyor ?


Tepeden tırnağa, bebeğiniz artık 8 santimi çoktan aşmış da, 10 santime ulaşmış bulunuyor. Şu anda bir limon büyüklüğünde olan bebeğinizin ağırlığı, 50 gram dolayında. Bedeni, başından daha hızla gelişen bebeğiniz, artık daha iyi seçilebilen boynu üzerindeki başı ile seçilebiliyor. Bu haftanın sonuna doğru, bebeğinizin kolları daha da uzayacak ve beden oranlarıyla dengelenmiş olacak.

(Buna karşın bacakları da biraz daha uzamaya devam edecek.) Tam da bu süreçte aşırı güzellikteki, lanugo adındaki düşey, minik tüyler bedenini sarmalamaya başlayacak. Ciğeri giderek gizlenme yolundaki bebeğiniz, bu haliyle ne kadar sağlıklı büyüdüğünü de size gösterecek; bu sırada dalağı da oluşumunu sürdürecek ve bebeğiniz için ona gereken kan hücrelerini inşa edecek. Öte yandan bebeğiniz ayrıca içinde yer aldığı amniyotik sıvı münasebetiyle, idrar üretim ve boşaltımını bu sıvı içinde, doğuma değin yaşıyor olacak. Tüm bunlar yaşanırken siz, hala bebeğinizin hareketlerini güçlükle takip ediyor olabileceksiniz, ancak onun birbuçuk santim üzerindeki elleri ve ayakları, daha esnek ve aktif hale gelecek. Beynindeki ritmler nedeniyle, yüzünün minik kasları, bebeğinizin gözlerini kısmasına, kaşlarını çatmasına ve hatta yüzünü buruşturmasına olanak tanıyabilecek. Hatta bebeğiniz şu aşamada parmağını yakalayarak emmeye bile başlayabilecek.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Hamileliğin getirdiği rahatsızlıklar giderek azalırken (meme duyarlığı, baş dönmesi ve mide bulantısı), hayatınızın yeni döneminde yeniden enerji ve konfora doğru adım atabilirsiniz. Bu sırada bedeniniz de değişmeye başlayacak. Her ne kadar rahim başınız kasık kemiğinizin biraz üzerine rastlasa da, bu yükselti süreci karnınızın biraz daha dışarı dönük olmasına yol açabilir. Bu ‘şişkinliğin’ belirmeye başlaması, hamilelikte önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle siz ve eşiniz, yoldaki bebeğinizi artık zor da olsa gözlerinizle fark edebilir haldesiniz. Bize kalırsa bu zamanı plan yapmak yerine, keyfi ve güzelliğini yaşayarak bebeğinizi düşlemeye ayırmanız daha güzel olacaktır. Gerçi şu sıralarda ve sonrası için de endişe etmek son derece normaldir; ancak bu durumda siz yine de ufak gevşeme solukları alıp verebilirsiniz de; zira ilk üç aylık kritik dönemi ve düşük riskini artık geride bırakmış vaziyettesiniz. Artık kendinize bakım zamanı ayırmanın vakti. Artık, önünüzdeki döneme en işi şekilde hazırlandığınızı bilerek, sevinçle adım atmanın da tam zamanı.

Karar rehberi: Bebeğinizin cinsiyetini öğrenebilir misiniz ?
Kız mı? Erkek mi? Yoksa, büyük bir sürpriz mi ? Yaptığımız araştırmaya bakılırsa, anne baba adaylarının yüzde 64’ü, bebeklerinin cinsiyetini önceden bilmeye çalışırken, geri kalanı o anı beklemeyi tercih etmektedir. Bu konuda görüş bildiren annelerin açıklaması basittir: Biz, her durumda ‘Bir kız!’ veya ‘Bir Erkek!’ diye bebeğimizi karşılayacak olduğumuzu, o beş aylık iken de zaten yaşayacağımızı biliyorduk. Bu yüzden beklemek istemedik.” Öte yandan bir diğer anne baba ise, bebeğin cinsiyetini önceden bilmenin, bir yılbaşı hediyesinin yılbaşından çok önce açılmasına benzetmekte. Bu koşullar altında, aslında her iki görüşün de kendine göre zayıf ve güçlü yönleri olduğu ortada; yalnız size son bir uyarı: Eğer bebeğinizin cinsiyetini bir sır olarak kendi aranızda tutmaya niyetiniz var ise, bunu ultrasonografinizden sorumlu tıp uzmanlarından uzakta yapmaya bakın. Yoksa ileriki testler sırasında başkalarının duyabileceği beklenmedik bilgilerin sızdırılması işten bile olmaz.


Bebeğinizin cinsiyetini önceden bilmek size ne kazandırır ?

Bebek kıyafetleri üzerine önceden ve kolay tercih yapabilirsiniz.
Olası bebek isimlerinizi şimdiden eleyebilirsiniz.
Bir çok anne adayı, bebeğin cinsini önceden biliyor olmalarının, onları gözlerinin önünde daha çabuk ve kolay canlandırabilmelerine neden olduğunu söylemektedir.
Eğer varsa, ilk çocuğunuzu doğacak olan bebekle ilgili daha kolay hazırlarsınız.

Cinsiyetini öğrenmemek size ne kazandırır?



Siz, partneriniz ve aileniz, doğum gününde inanılmaz bir sürpriz duygusu içinde olabilirsiniz.
Bebeğin kız mı, yoksa erkek mi olduğu yönündeki merakınız, doğum anına kadar sizi yalnız bırakmayarak doğuma daha güçlü hazırlanmanıza yol açar.
Bu şekilde davranarak kuşaklar boyu yaşanmış bir alışkanlığı sürdürebilirsiniz.
İşi şansa bırakmayıp, hatasız olarak ‘ne elde etmişseniz, onu alırsınız!’
Bu anlamda, her tür bebek eşyasının hangi cinse özgü üretildiğini anlaşılır kılan etiketleri son ana kadar saklamanızı, en azından bebeği kendi gözlerinizle görerek cinsiyetini anlayıncaya değin size öneririz. Yapılan bir diğer araştırma da bunu doğruluyor: Ultrasonografi, bebeğin cinsiyet tahmininde yüzde 20’ye ulaşan bir yanılma payını da beraberinde getiriyor.

Bu haftanın aktivitesi
İyi bir arkadaşınızla birlikte son bir ‘Heyoo!’ için
İşin aslı, anneliğin günlük ve sosyal ilişkilerinizi türlü yönlerden etkileyebilecek bir yaşam deneyimi olduğu. Ayrıca bir çok yeni anne de, arkadaşlarıyla ilişkilerinin ajandalarının öncelik sıralamalarında giderek aşağı yöneldiğinde hemfikir. Bu bağları güçlendirebilmek, birbirinize göstereceğiniz misafirperverlik ve yardımseverlikle orantılı. Birlikte geçirebileceğiniz rahat bir haftasonu bunun için ideal olabilir; ama eğer bu mümkün değilse, bütün gün sürebilecek bir alışveriş, yeme içme, dedikodu veya çamaşır katlama eylemi bile, sizi bir arada tutmayı başarabilecek ve hoş saatler geçirtecektir, emin olun.


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 16 Oca 2009 Saat 13:25
15.hafta da bebek


Bebeğiniz nasıl büyüyor ?

Yaklaşık 10 cm’lik boyu ile, bebeğiniz tepeden tırnağa 70 gramlık ağırlığa yaklaştı. Bebeğinizin amniyotik sıvı içerisinde ciddi bir meşguliyeti var: Nefe alıp veriyor. Ciğerlerindeki hava keselerinin gelişimi için gerekli bir şey bu. Artık ayakları kollarından daha hızla büyüyen bebeğiniz, kolları ve eklemlerini de tamamen hareket ettirebiliyor. Bu, bebeğinizin ellerinin de daha fonksiyonel olması demek. Öte yandan bebeğinizin ter bezleri de belirmeye başladı. Bu anlamda bebeğinizin gözkapakları kapalı bulunsa bile, ışığı hissedebiliyor. Eğer göbeğinize doğru bir ışık yansıtacak olursanız, bebeğinizin bu ışıktan kaçınmaya başlayacağını hissetmeniz işten bile olmayacaktır. Şu aşamada bebeğinizin tadacak pek fazla bir şeyi olmayacak bile olsa, tat alma kökleri de oluşmaya yüz tutmuş durumda. Ve eğer bu koşullar altında ultrasonografiye girecek olursanız, belki de bebeğinizin kız mı yoksa erkek mi olduğunu da anlayabilecek hale geleceksiniz. (Bu anlamda söz konusu sonucun bir gizem olarak kalmasından da rahatsız olmanıza gerek yoktur. Cinsiyetin anlaşılması, genellikle bebeğin karnınız içinde aldığı pozisyon sırasında ultrason cihazına verdiği görüntünün olanaklılığı ile ilgilidir. Bu bakımdan bebeğiniz karın içinde kıvrılmış veya dönmüş de bulunabilir. Bu da sizi doğal olarak iyice meraklandıracaktır.)

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Şimdiden 2 kilo 250 gram kadar aldığınızı söylemekle bu değişimi anlatmaya başlayabiliriz: Tabii bunun biraz fazlası veya azı da söz konusu olabilir. Bunun için canınızı sıkmayın. Her kadın farklı ölçeklerde kilo alır. Kendinizi hamileliğin verdiği hareketlilik içinde iyi hissettiğiniz esnada, gerek şu an, gerekse bundan sonra beklenmedik belirtiler nedeniyle sürprizli durumlar da yaşayabilirsiniz. Örneğin burnunuz gereğinden fazla dolmaya başladıysa, bunu bile hamileliğinize yorabilirsiniz. Bunun sebebi, artan östrojen hormonunun mukus zarlarınıza yaptığı etki ve artan salgı olacaktır. Bu anlamda kan oranınızda da bir artış mevzu bahis olacaktır ki, bu durum kan damarlarınızın genişlemesine sebebiyet verir; buna burnunuzdakiler de dahildir. (Bu nedenle birtakım burun kanamalarınız da olabilecektir.) Öte yandan hamileliğin bağışıklık sisteminize getirdiği değişimler nedeniyle, bünyeniz kimi enfeksiyonlara daha duyarlı hale gelebilir. Bu yüzden alerji veya soğuk algınlıkları yaşamanız söz konusu olabilir. Her durumda, sizi rahatsız edici koşullardan uzaklaşabilirsiniz. Bu söylediğimiz durumlara sigara dumanı, aerosoller ve alkol de dahildir. Bu anlamda nefes yollarınızı açmak için geceleri nemlendirici veya buharlaştırıcı kullanabilirsiniz, ya da birkaç farklı şekilde meyva suyu tüketebilirsiniz. Öte yandan saat başı kullanım için üretilmiş tuz damlaları veya burun için tuz spreylerine başvurabilirsiniz. (Eğer gerçekten zor durumdaysanız, doktorunuz veya bakıcınıza yoğun tedavi gerekip gerekmediğini sorabilirsiniz.)

Bu günlerde siz veya eşiniz biraz stresli olacaksınız; bunun için endişe etmeyin. Birçok hamile kadın, bu günlerde bebeğinin sağlığı ve ona uygun birer ebeveyn olabilmek için endişe eder. Ancak en aza indirgenmiş fiziksel rahatsızlık ve yenilenmiş enerji ile, bu üç aylık dönemin de bir çok kadın için ne kadar güzel geçtiği bilinir; siz de tadını çıkarın!

Hamilelik Sırasındaki enfeksiyonlar hakkında üç soru

S1 : Hamilelik sırasındaki enfeksiyonların en yaygın olanı hangisidir ?
UTI: UTI olarak bilinen idrar yolu enfeksiyonu, hamilelik sırasında yaşanan en bilinen bakteriyel enfeksiyondur. Tipik şekilde, makattan giriş yapan bakteri ‘uretha’ya ulaşarak idrar torbası ya da karın dediğimiz noktaya doğru ilerler. Burada üreyen bakteri, çok bilinen bir idrar yolu enfeksiyonu olan ‘sistit’e yol açar. Bu koşullarda progesteron hormonunda yaşadığınız artışı bu durumdan sorumlu tutmamız olasıdır; zira artan hormonlar sizin idrar yollarınızı da kesenizi de rahatlatır ve idrarın iç sisteminizde daha fazla kalmasına müsaade ederek bakterilerin büyümesine zemin hazırlar. Sistit hastalığının belirtileri arasında acı, rahatsızlık ve idrar boşaltımı sırasında yanma hissi ile kalça kemiğinde huzursuz bir his ile kalça ağrısı gelir. Bu anlamda idrarınız da bulanıklaşmış ve kokusu ağırlaşmış olabilir. Bu koşullar altında daha sık tuvalete de çıkma ihtiyacınız söz konusu olabilir. Öte yandan bakteri idrar sisteminizde üreyebilir ve bunu hiçbir belirti göstermeksizin de pekala yapabilir. Bu yüzden ortada hiçbir belirti yokken bile tıbbi bakıcınızın idrar örneği almasına şaşırmamanız gerekir.

Bacterial vaginosis (BV): Bu genital bölge enfeksiyonu, vajinanız üzerinde küçük sayılar halinde yaşayan bakterilerden kaynaklanabilir. Bu sırada BV hastalığının belirtileri de alenen görülmeyebilir. Eğer bu belirtileri yaşayacak olursanız da, balık kokusunu andırır bir koku eşliğinde, kadınlık organınızda hafif, sütbeyaz veya griye kaçar bir akıntıya da rastlayabilirsiniz. (Bilindiği gibi bu akıntı genellikle seksten sonra ortaya çıkar.) Öte yandan vajinanız üzerinde, dış dudaklarda hafif bir rahatsızlık veya kaşıntı duygusu da söz konusu olabilir. Yine de kadınların yarısına yakını, hamileliği esnasında BV rahatsızlığına yakalanmaz.

Mayasal enfeksiyonlar: Bu yaygın enfeksiyon türü genellikle hamilelik sırasında vajinada görülmektedir. Bu rahatsızlık, Candida ailesinden gelen ve mikroskopik ebatlarda olan bir ‘fungi’den gelir. Bu minik böcekçik türüne neredeyse üç kadından birinde rastlanır. Ve yalnızca öteki mikroorganizmaları tehdit eder büyüklüğe ulaştığında bir problem teşkil edebilir. Hamileliğiniz sırasında artan östrojen oranı, vajinanızın daha fazla glikojen üretmesine yol açar. Bu da daha fazla mayanın bu bölgede birikmesi anlamına gelir. (Bazı bilim adamları artan östrojen hormonunun maya artışına kendiliğinden yol açtığını belirtirler. Bu yolla maya, daha hızlı büyüyerek vajina duvarlarına daha fazla tutunur.)

S2: Bu enfeksiyonların bebeğime zarar riski ne kadardır ?
BV hastalığının, erken doğum riskini artırdığı ve bebeğinizi çevreleyen amniyotik zarı yırtabildiği bilinmektedir. Eğer erken doğum riski ile karşı karşıya iseniz, bakıcınız enfeksiyonu tıbbi analiz yolu ile gözlem altına alacak ve eğer enfeksiyonla ilgili testler pozitif (olumsuz) çıkarsa sizi antibiyotikle tedavi edebilecektir. Ancak bu hastalıkla ilgili herhangi bir risk söz konusu değilse, o zaman herhangi bir tahlile de gerek duyulmayabilir. Eğer bir UTI rahatsızlığını tedavi etmeniz söz konusu ise, her şey yoluna girecektir. Tedavi edilmeyen bir UTI rahatsızlığı, beraberinde böbrek enfeksiyonu getirebilir ve bu, erken doğum anlamında sizi ciddi şekilde rahatsızlandırabilir. Eğer bu enfeksiyonu kapmamış (ve belirtilerini dahi henüz görmemiş) iseniz, tıbbi bakıcınız hamileliğiniz süresince almanızda sakınca bulunmayan antibiyotik tedavisine başlayabilir. Bu anlamda, antibiyotikler ilk birkaç günde hastalık belirtilerini iyileşme yönünde ‘artırabilir’ görünse de, antibiyotiği hemen kesmemek, bakterinin tamamını yok etmek pahasına hayati önem arzetmektedir. Öte yandan bir maya enfeksiyonu, bebeğinize zarar getirmez. Eğer doğum sırasında bir enfeksiyon kapmış iseniz, doğum kanalı vasıtasıyla yenidoğanınızın bu hastalığı kapması için küçük de olsa bir olasılık vardır. Maya enfeksiyonları bu anlamda ‘thrush’ diye tarif edilir. ‘Thrush’, bebeğin ağzında küçük kabartılar şeklinde de görülebilir. Bu rahatsızlık ciddi olmamakla birlikte, kolayca da tedavi edilebilir.

S3. Bu hastalıklardan nasıl korunurum ?



Pamuklu ve hava geçirgen iç giyimi tercih edin. Dar külot veya body giymeyin.
Genital bölgenizin daha fazla hava alabilmesi için külotsuz uyuyun.
Uzun süreli banyo ve köpük sefalarından kaçının. Bornozla uzun süre kalmayın.
Parfümlü sabunlardan kaçının, parfümlü çamaşır deterjanlarına dikkat edin, kadınlara yönelik hijyen spreyleri konusunda uyanık olun ve asla duş almayın.
Daima önden, arkaya doğru temizlenin.
Günde en az sekiz bardak su tüketin.
Karadut suyunu tercih edin. Bu karın bölgenizde yeni bakterilerin ortaya çıkmasına engel olacaktır.
Acele idrar ihtiyacınızı gözardı etmeyin. Tuvaletinizi yaptığınız esnada öne eğilin ve mesanenizi tamamen boşalttığınızdan emin olun, bedeninizi bu yönde kullanmaya ve idrar kesenizi boşaltmaya çalışın.



Bu haftanın aktivitesi
Bebeğinizle konuşun . Bu, birbirinize bağlanma sürecini yaşamak adına harika bir yoldur. Eğer bebeğinizle aktüel bir görüşme size aşırı kaçıyorsa, ona yaptıklarınızı da anlatabilirsiniz. Bir kitap, dergi veya gazete okuyabilir, hatta bebeğinize sırlarınızı bile aktarabilirsiniz. Bu, bebeğinizin doğumundan sonrası için harika bir tecrübe olacaktır. Bebeklerle anne karnında konuşmak, dil yetenekleri için en iyi yoldur.


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 16 Oca 2009 Saat 13:29
16.hafta da bebek


Bebeğiniz nasıl büyüyor ?


Tepeden tırnağa 12 santim ve yaklaşık 100 gramlık ağırlığıyla bebeğiniz artık neredeyse bir avokado büyüklüğüne erişti. Önümüzdeki üç hafta boyunca, o inanılmaz bir büyüme süreci yaşayacak. Ağırlığı iki katına erişecek ve boyuna santimler eklenecek. Artık kolları daha da gelişmiş durumda olan bebeğiniz, olduğundan daha gelişkin kafasıyla da dikkat çekiyor. Gözleri kafasında eskisinden daha öne doğru çıkan bebeğinizin kulakları da, olmaları gereken yere eriştiler. Artık onun gelişkin kimi beden sistemleri de çalışır durumda; buna onun dolaşım sistemi ve boşaltım sistemi de dahil. Öte yandan bebeğin her seferinde tüm bedenini defalarca kat eden günlük kan dolaşım miktarı da çeyrek galonluk seviyeye geldi. Hamileliğiniz sonunda bu oran dört katını aşacak. Öte yandan bebeğinizin kafa derisi de biçimlenmeye başladı. Ancak saçları henüz seçilir durumda değil. Kapalı olmakla birlikte, bebeğinizin gözleri de yavaşça hareketlenmeye başladı. Yine, tırnakları çıkmaya başladı.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
İnsanlar size ne kadar güzelleştiğinizi söylüyorlar mı ? Hamileliğin verdiği bu yüz aydınlığı gerçekte yüzünüze gelen ve artan kanın verdiği bir etki. Bu durumdan daha fazla keyif alabilirsiniz. Zira hormonlarınız artık daha sabit hale geldi ve eski bulantılarınız da hafiflemiş görünüyor. Ayrıca son zamanlarda, bebeğinize herhangi bir şey olacağına dair eskisinden daha az sinirli ve endişeli hale geldiniz. Bunda, düşük yapma ihtimalinizin dramatik olarak düşmesinin de büyük payı var. Zira düşük yapma riski, özellikle 14. hafta ertesinde gözle görünür oranda düşmektedir. Bu yüzden iyi görünmek ve hissetmektesiniz. Pek yakında hamileliğinizin belki de en güzel anlarından birini yaşıyor olacaksınız: Bebeğiniz hareket etmeye başlayacak. Kimi anne adayı bu anı 16. Haftadan önce yaşadığını da söylese, bir çok anne adayı bu durumu en aşağı 18. hafta veya ötesinde hissetmeye başlayacaktır. Eğer bu sizin ilk bebeğiniz ise, lütfen bu konuda aşırı endişeye kapılmayın. Bebeğinizin hareketlerini 20 haftadan evvel hissetmeyeceksiniz. Bu anlamda en erken hareketlenmeler size küçük gaz kabarcıkları, bedeniniz içinde mısır patlamış gibi bir his veya içinizde kelebeklerin uçuşu gibi bir duygu sunabilecektir. İlerleyen haftalarda ise bunun yerini ister istemez hissedebileceğiniz tekmecikler alabilecektir.

Kilo almak üzerine üç soru
S1: Bu süreçte en fazla kaç kilo almalıyım ?
Hamileliğinizin ikinci üç ayına karşılık gelen bu zaman zarfında 5,5 ila 6,5 kilo almaya özen gösterin; ki bu rakam, tüm hamilelik sürecinizde 15 ila 20 kiloya kadar çıkabilecektir. Bu anlamda tıbbi bakıcınız size daha fazla veya daha az kilo vermeniz yönünde tavsiyede bulunabilir; bu durum, ikiz bebek annesi olup olmamanız veya hamileliğinizin gerektirdiği ağırlık oranların gerisi veya ilerisinde olup olmamanıza göre değişebilir.

S2: Kilomu nasıl dengede tutabilirim?
Yapılan bir araştırmaya göre, hamile kadınların yüzde ellisi gerektiği gibi kilo almak veya aşırı kilolanmak yönünde önerilen dengeli kilo durumu adına dengeyi tutturabilmekte sorun yaşadıklarını söylemektedirler.

Eğer çok fazla kilo alıyorsanız: Araştırmalar, hamile kadınların yüzde 38 gibi bir oranının gerektiği gibi kilo almak yerine, ister istemez çok fazla kilolandıklarını gösteriyor. Aşırı sebze tüketimi, tahıl ihtiyacı, düşük yağlı ürünler ve daha fazla abur cubura kaymaktan caymak, gereksiz yere kilo almamanın başlıca yöntemleri arasında geliyor. Sık ve düzenli egzersiz, örneğin günlük yürüyüş veya yüzme gibi ihtiyaçlar da bu yolda faydalı sayılıyor. Buna bir de destek sisteminin eklenmesi ve daha sağlıklı yiyecek tüketimi eklenince, yardım artıyor.

Her gün kahvaltı edin: İçinde biraz yağ, biraz protein, birtakım kompleks karbonhidratlar bulunsun; ki bu öğün sizi daha uzun süre tatmin edip doyum sağlayabilsin.
Çantanızda sürekli olarak sağlıklı ve taşınabilir atıştırmalıklar olsun; sözgelimi küçük havuçlar, fıstıklar, bademler, kabak çekirdekleri, taze meyveler, sözgelimi elma ve muzlar, hatta kurumuş şeftaliler, elma veya kuru erikler… Böylece gereksiz abur – cubur alışkanlıklarından da daha az sorumlu olursunuz.
Sizi her gün motive edebilecek bir egzersiz arkadaşı bulmaya bakın. Her gün 20 dakikalık bir yemek zamanını yürüyerek değiştirmek bile fark yaratabilir.
Şişmanlatıcı yiyeceklere karşı lezzetli alternatifler bulun. Örnek: Yağ oranı düşük donmuş yoğurdu, dondurmaya, bir bagel i çöreğe, ya da pop corn u patates cipsine tercih edebilirsiniz.



Eğer kilo almakta sorun yaşıyor iseniz: Bazı kadınlar, kilo almak hakkında yine aynı sorunu yaşarlar; ancak bu kadınlar gereken kiloyu alamamaktan yana şikayetçidirler. Yaptığımız araştırmaya göre kadınların yüzde 12’si, hamileliklerinde kendileri için öngörülen kiloya erişmekte sorun yaşamaktadır.


Her gün bir milkshake için (C vitamini için bu karışımın içine meyve parçaları katın). Böylece kaloride bir patlama yaşayabilir ve erimiş dondurmadaki kalsiyumun tadını çıkarabilirsiniz.
Yağ ve besin oranı yüksek yiyeceklere yönelin, avokado veya fındık fıstık bunlar arasında başı çeker. Bunun yanında badem, yerfıstığı ve akaju yemişi de yiyebilirsiniz.
Yiyecek öğünlerini atlamayın.
Öğün arasında atıştırılabilecek şeylerden geri kalmayın.
Kendiniz ve bebeğinizin sağlığı için kilo almanız gerektiğini aklınızdan çıkarmayın ve yiyeceklere yumulun!


S3: Ne kadar kilo almalıyım ve bu bebeğimi nasıl etkilemeli ?
Hamileliğiniz sırasında yaşadığınız ağrı veya acıların en azından bir kısmı, bu süreçte değişmeye başlayan bedeninizle ve karnınızda biriken ağırlıkla yakından ilgilidir. Bu bakımdan sırt ağrıları alışıldık şikayetler arasında başı çeker, ayrıca bu sırada eskisinden daha sakar ve dengesiz olmanız işten değildir. Giderek aldığınız kilolar neticesinde irileşen karnınız ve göğsünüzden ötürü cildiniz de gerginleşmiş bulunmaktadır. Bu bazı izler yaratır. Bu koşullar altında bebeğinize bedeninizde gerekebilecek yağ oranının doğum sonrasındaki dozu hakkında en fazla endişelenebilecek kişi zaten yine siz olacaksınız. Elbette, bedeniniz eskisi kadar aynı olmayacak. Ancak gerekli egzersiz ve beslenmeyi tercih edebilirseniz, niçin aynı kilolara yeniden ulaşamayasınız ? Eğer şu anda gerektiği kadar aktif iseniz, daha sonra da bu sıkıntıyı kolayca giderebileceksiniz.

Hamileliğiniz sırasında kilolarınız nedeniyle adeta obsesif / takıntılı bir hale gelmeniz son derece normaldir. Özellikle de, hamilelik için gayet normal bir durum olarak kabul edilen, mevcut kilonuzun 12 ila 16 kilo üzerinde olup da bununla sürekli yaşadığınız duygusuna kapılırsanız böyle hissedebilirsiniz. Sahi, bu süreçten siz nasıl geçiyorsunuz ?

Bu haftanın aktivitesi
Evde olsanız bile, romantik bir kaçış planı yapın. Bebeğiniz Dünyaya geldiği zaman, siz ve eşiniz için bir haftasonunu birlikte geçirebilmek zaten yeterince zor olacaktır. Bize kalırsa bu durumu yaşayabilmek için son bir şans daha yaratmaya değer. Bunun için çok da fazla beklemeniz uygun olmayabilir; zira hamileliğin üçüncü üç aylık dönemi itibariyle kendinizi daha yorgun, yola çıkmak için acılar içinde hissedeceksiniz. Eğer bunlar olmadan önce kentten kaçamıyorsanız, bir akşam yemeği veya sinema da sizi iyi hissettirebilir pekala.


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 16 Oca 2009 Saat 13:29
17.hafta da bebek

Bebeğiniz nasıl büyüyor ?


Bebeğiniz yaklaşık 150 gramlık ağırlığı ve 12 santimlik boyuna erişmiş durumda. Artık büyük boy bir soğan kadar… Şimdiye değin kauçuk bir kıkırdaktan menkul kafatası ve eklemlerini artık hareket ettirebiliyor. Bu unsurlar giderek sertlik kazanıyor. Bebeğinizin işitme duyusu da gelişmeye başladı. Onun göbek bağı, yani plasentaya erişen yaşam hattı, giderek daha güçlü ve sağlam olmaya yüz tutmuş durumda.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Bedeninizin ön kısmında meydana gelen ağırlık ve şişkinlikten ötürü dengenizi biraz olsun yitirmiş hissedebilirsiniz. Yere kapaklanmamak için yüksek topuklu her türlü ayakkabınızı kaldırarak bunun yerine giyimi rahat ve topuksuz olanları giyinmeye özen göstermeye çalışın. Bu sırada göbeğinizi her acil durumdan korumak gibi bir içgüdü edinmiş olabilirsiniz; ki bu oldukça normaldir. Yaşanabilecek olası bir karın travması, bebeğiniz için tehlikeli olduğu kadar size de zararlı olabilir. Bu yüzden özellikle araba kullanırken, emniyet kemerinizi takmayı ihmal etmeyin. Emniyet kemerinin kucak kordonunu karnınızın altına yönlendirin ve göğüsleriniz için tam oturan bir durumu, en fazla güvenlik için tercih edin.

Sürprizli gerçekler: Ortak hamilelik rüyaları
Düş yaşamınız hiç olmadığı kadar hareketlenmiş olabilir mi ? Böyle olmasının bir nedeni de, bacak krampı, daha iyi bir pozisyonda uyuma ihtiyacı, ya da gece tuvaletine kalktığınız esnada bölünen ‘REM’ uykunuz olabilir. REM uykusu esnasında uyanmak, rüyalarınızı daha iyi hatırlamanıza yol açabilir. Bunda hamilelik hormonlarının da büyük etkisi vardır. Bazı uzmanlar, hamilelik rüyalarının bedeninizde yaşadığınız değişimden kaynaklanan hayranlık, korku veya endişe duygusunun sembolize edilmesiyle de ilişkili olduğunu düşünür. Öte yandan yavru hayvanlara karşı da olağandışı bir ilgi yaşıyor olabilirsiniz. İkinci üç aylık döneminde, bir çok hamile kadının bebeksi hayvanlara, özellikle küçük köpek, civciv veya kediciklere ilgi duyduğu görülebilir. Düşlerinizdeki dost yaratıklar, genellikle sizin içgüdülerinizin getirdiği varlıklardır. Öte yandan kötülük taşıyan canlılar da, içinizde büyüyen, Dünyaya getireceğiniz yeni canlıya ilişkin kafa karışıklığı ve endişelerinizin bir yansıması olarak alınabilir. Öte yandan bir çok kadın, hamilelik sonrasında değişen yaşamları ve kişiliklerinin seks hayatlarına nasıl yansıyacağı endişesini de duyar.


Ama bazı kadınlar da hamilelikten sonra, cinselliği daha doğal ve özgürce yaşayabildiklerini söylemektedir. Her iki duygu durumu da, düşlerinizle doğrudan ilgilidir. Bu dediğimiz sadece erotik rüyalarla ilgili de değildir; bu rüyalar size sadece rahatlık ve emin olma duygusu aşılamaz, ama ayrıca uyanık kaldığınız saatler zarfındaki cinsellik durumunuza da ayna tutabilirler. Bu sırada eşiniz de, yaşadığı yeni durumdan ötürü yolunu yitirmiş hissedebilir. Eğer düşünüzde eşinizin eski kız arkadaşı veya tamamen yabancı bir kadınla birlikte olduğunu gördüyseniz, bu türlü bir düş eşinize duyduğunuz sevginin, bu zor günler içindeki devamlılığı ve güvenliği konusunda kimi endişeleriniz olduğuna işaret edebilir. Siz tam da şu anda, çevrenizdeki insanların desteği ve iyi niyetine bağımlı haldesiniz. Özellikle de eşinize karşı. Onu kaybetme endişeniz, hamileliğiniz esnasında yaşadığınız ve son derece olağan bir tepkisel duygulanım şeklidir. Bu çılgın düşleri durdurabilecek hiçbirşey bulamıyorsanız, onlarla dalga geçmeye çalışın. Bir not defteri edinerek gördüğünüz rüyaları kayıt altına alın. Kendinizden uzaklaştırın ve boşaltın.


Bu haftanın aktivitesi
Bebek isimleri listesi zamanı. En sevdiğiniz 10 ismi art arda sıralayın. Eşinizden de bunu yapmasını isteyin. Sonra bu listeleri değiş tokuş ederek, beğenmediğiniz isimleri birbirinize açın ve elemeye çalışın. Bu sırada sürekli değiş tokuş ile, ikinizin de kulağı ve aklına hoş gelebilecek isimleri ortaklaşa belirlemeye çalışın. Bu isimleri niçin beğendiğinizi veya beğenmediğinizi birbirinizle paylaşın. Bu koşullar altında örneğin, birçok çift eleme sürecinde ortak kimi kararlarla hareket eder: Sözgelişi bebeğe eşlerden birinin kız veya erkek arkadaşının ismi, ya da daha önce ailenin öteki çocuklarına verilmiş isimlerden biri konulmamalıdır vb.


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 16 Oca 2009 Saat 13:30
18.hafta da bebek

Bebeğiniz nasıl büyüyor ?


Tepeden tırnağa, bebeğinizin boyu 12 santimi çoktan geçti ve ağırlığı da yaklaşık 200 grama ulaştı. (Bu irice bir patates de demek) Artık o, kolları ve bacaklarını kıpırdatmakla hayli meşgul. Siz de bunu giderek daha fazla hissediyor olabilirsiniz. Kan damarları artık iyiden iyiye görülür vaziyetteki bebeğinizin teni ve kulakları da artık başının dışında yer alıyorlar. Bu sırada myelin adını alan bir koruyucu kaplama maddesi, bebeğinizin sinirleri etrafında oluşma yolunda. Bu oluşum, onun doğumunu izleyen bir yıl boyunca da devam edecek. Eğer bebeğiniz bir kız olacaksa, rahmi ve döl tüpleri (Fallopian tüp) bu zaman diliminde yeri ve biçimine kavuşacak. Eğer bebeğiniz bir oğlan ise, cinsel organları fark edilmeye başlayacak; ancak ultrasonografi esnasında bunu sizden gizlemesi de olası.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Büyük ve daha rahat kıyafetler, bedeniniz ve iştahınızla birlikte hayatınıza girmeye başlamış durumda. Özellikle hamilelik kıyafetlerini inceleyin. Bu kıyafetler göbeğiniz için en uygun olan konforu sağlayacaklardır. Bu anlamda son iki üç aylık dönemde, arkaya doğru yatış pozisyonu almanız gerektiğini duymuş olabilirsiniz. Bunun nedeni şudur: Arkaya doğru uzandığınızda rahminiz iri bir peçe görevi üstlenir ve adına vena cava denilen bu hal, bedeninizin alt kısmındaki kanı kalbinize doğru geri pompalamaya devam eder. Bunun yanı sıra sağınıza veya solunuza doğru uzanmanız da, kan akışınızı güçlendirecek bir etki sağlar. Arkanıza bir yastık koymaya çalışın, bu da yeterli olmazsa altınıza da bir yastık yerleştirmeyi deneyin. Öte yandan kardiyovasküler (kalp sistemi) bölgeniz de dramatik değişikliklere gebe. İkinci üç aylık döneminizde, kan basıncınız normalin altına düşebilir. Bu yüzden yatar veya uzanır durumda iken çok fazla hızla ayağa kalkmayın. Biraz başınız dönebilir. Öte yandan henüz yaptırmadıysanız, bu süreçte bir ultrasonografiye de başvurabilirsiniz. Zira bu uygulama 16 ila 20. hafta sırasında yapılır. Bu girişimin acısız uygulama süreci, tıbbi uzmanınızın bebeğin nasıl büyüdüğüne dair belirtileri kayıt altına almasına yardımcı olabilecek ve olası doğum kusurlarını da analiz etmesine yol açacaktır. Uzmanınız bu sırada plasenta ve göbekbağını da yerini iyi bulup, doğru çalışıp çalışmadığı konusunda kontrol edebilecektir. Bu sırada kaç bebeğiniz olduğu da görülecektir.

Bu uygulama sırasında siz de bebeğinizin parmağını emdiği ve hareketlendiğini görebilirsiniz. Eşinizi de yanınızda götürün; ve bu sırada bebeğinizin fotoğraf albümünün ilk karesini de yakalamaya hazır olun.

Nasıl egzersiz yapmalı ?: 3 Soru

S1 : Egzersiz rutinimi değiştirmeli miyim ?
Birçok durumda, eğer hamileliğiniz düzenli şekilde ilerliyor ve sağlığınız da yolunda ise, ilk üç ayda olduğunca doğal bir hareketlilik içinde kalabilirsiniz.Tabii bu hareketliliği gözetirken, giderek büyüyen karnınızın getirdiği yeni düzenlemelere de alışkın olmanız gerekir. Yapmanız gereken, ortalama bir egzersiz düzeyinde kalarak ötesini yapmama gayretine girmeniz olacaktır. Ayaklarınızı hareketlendirmeye devam edin; aşırı zıplayış veya sarsıntılardan uzak durun, ani pozisyon değişikliklerinden kaçının ve arkanıza yaslanın.

S2: Kendimi biraz bırakmış hissetsem de, egzersiz yapmak istiyorum. Nereden başlayayım ?
Tabii ki öncelikle, tıbbi bakıcınıza bu kararınızı açın ve ona danışın. Bunun ardından eğer bir mahsuru yoksa, her gün maksimum 15 dakikalık ve haftada en fazla birkaç kez yapabileceğiniz nazik egzersizler uygulayın. Zaman içinde aşama aşama bu egzersizleri 30 dakikaya da çıkarabilirsiniz. Ne yapmanız gerekiyor ? Bu anlamda yürümek, sıradan bir sağlıklı yaşam / fitness programına başlamanın en iyi yolu olabilir. Ve iyi bir çift ayakkabı dışında da bir şey gerektirmez. Birçok kadın, bu anlamda hamilelik sırasında yüzmekten keyif alır çünkü su, bedenlerindeki ekstra ağırlığı bir nebze gidermeye yardımcı olur. Bunun dışında ağrı ve acıları giderebilmek için yogaya başvuranlar da görülür.

S3: Doğuma hazırlanmak üzere en iyi egzersiz yolu hangisidir ?
Adına kegel denilen, kalça kemiği ve zemin temelli egzersizler, urethra ve karın bölgenizin kudretini artırır ve bu bölgedeki kasları, rektum ve uterus ile vajinanızı kuvvetlendirir. Zaman içinde bu hareketleri yapma alışkanlığı ediniyor olmanız, taşıyıcılığın ikinci safhası için çok faydalı olacaktır ve hamilelik öncesi ya da sonrası idrar sızıntısının önüne geçecektir. Rektal ve vajinal bölgenizdeki hareketliliği düzenleyecek olan bu egzersiz, hemoroid riskini düşürecek ve taşıyıcılık sonrası iyileşme hızınızı artıracaktır.

Bunları nasıl yapabileceksiniz ?

Vajina kaslarınızı, tıpkı tuvalet yolunda idrarınızı tutmaya çalışırcasına sıkıp, gevşetin. Bu sık ve gevşet tekniği ile, kalça kaslarınızı ve bacak kaslarınızı da rahatlatabilirsiniz. Bu sırada nefesinizi tutmaya da çalışmamalısınız.
Bu durumda dokuz ila 10 saniye kalın, sonra bırakın. Bunu 10 kez tekrar edin. Günde üç kez olmak üzere, bu çalışmayı üç veya dört paket halinde uygulamaya koyulun


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 16 Oca 2009 Saat 13:30
19.hafta da bebek

Bebeğiniz nasıl büyüyor ?


15 santimlik boyu ve yaklaşık 225 gramlık ağırlığıyla bebeğiniz giderek büyüyor. Kolları ve ayakları, bedeninin öteki kısımlarında olduğu gibi doğru yerlerini buldu ve gelişmeye devam ediyor. Böbrekleri idrar üretmeye devam eden bebeğiniz, alnındaki saçları da tel tel kazanmaya başladı. Bu, onun algı gelişimi adına son derece belirleyici bir zaman dilimi. Beyninin özel alanları, koklama, tatma, duyma, görme ve dokunma için gerekli gelişim devresine girdi. Eğer o bir kız ise, şu andan itibaren gelecekte altı milyona erişecek yüzbinlerce yumurtası olacak. Bu sayı doğumda en çok iki milyonu bulmaktadır.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Tam da şu anda, yolu yarılamanıza bir hafta kalmış durumda. Bedeninizin alt kısmında, kasıklarınıza değin biraz sızı hissedebilirsiniz. Bu sızı, yer yer hızlı, gelip geçici ve batıcı ani acılar şeklinde de kendini gösterebilir. Özellikle hareketli geçen bir günün sonunda, pozisyon değiştirdiğiniz zaman böyle bir his yaşamanız olasıdır. Bu kiriş acısı olarak bilinir; büyüyen rahminizin gerdiği kas ve kirişlerin üzerindeki baskıdan kaynaklandığı ortadadır. Bu konuda endişeye kapılmak yersiz olur. Ama acı kalıcıysa ve siz dinlendiğiniz esnada dahi sürüyorsa, buna bir de kramp ekleniyorsa, tıbbi destekçinizi aramanızda fayda vardır.

Bu kapsamda kimi cilt değişiklikleri de yaşamanız olasıdır. Avuç içleriniz giderek kırmızılaşıyor mu ? Bunun için endişe etmenize gerek yok. Bu, artan östrojen hormonundan ileri geliyor. Koyu ten bölgeleri de, hamilelik sırasında sık yaşanan bir durumdur. Özellikle üst dudağınızda ve üst dişleriniz ya da alnınızda belirince, bu duruma ‘kloazma’, ya da ‘hamilelik maskesi’ adı verilebilir. Bu büyük ve biçimsiz lekeleri kollarınızın altında veya öteki yerlerinizde de görmeniz olasıdır. Bu şekiller genellikle güneş yanığına da benzetilir. Koltuk altınız, göğüs uçlarınız, doğal izleriniz, hatta vulvanız bile, hamilelik esnasında koyulaşabilir. Bu koyulaşma bölgesi, göbek deliğinizden apışarası kemiğinize uzanan bölge boyunca görülür ve adına ‘kara çizgi’ de denildiği olur. Bu görünümün en bilinen nedenlerinden biri, melanindeki artıştır; bu madde saçınıza rengini verir; teniniz ve gözlerinize de aynı katkıyı sağlar. Birçok kadın için bu karanlık noktalar doğumu takip eden günlerde kaybolmaktadır. Aynı zamanda kendinizi güneşten korumanız da pigmentlerinizdeki değişiklikleri tetikler ve duyarlı hale getirir. Bu nedenle örtünün, geniş kenarlı bir şapka takın ve dışarı çıktığınızda güneşlik kullanmaya özen gösterin. Öte yandan bu yeni ‘maske’ ile ilgili sıkıntılarınız da varsa, küçük bir makyaj her şeyi değiştirebilir.

Karar rehberi: Bebeğinize isim vermek
Birçok çift için bebeklerine isim verme süreci doğumun en eğlenceli kısımlarından biri olur. Diğer çiftler için ise bu son derece ıstıraplı bir diyalog sürecinin başlangıcıdır. Her halükarda bu, zamana yayılacak önemli bir karardır (ve gelecekte, bebeğiniz de kendisi için en uygun ismin ne olduğuna kendisi karar verecektir.) Bu anlamda, bir isim belirleme yolunda dikkatinizi çekebilecek kimi kriterlere gelin bir göz atalım:


Ses ve uyum: Bebeğinizin isminin nasıl telaffuz edildiği ve bu sesin nasıl bir duygu uyandırdığı, en önemli belirleyici unsurlar arasında başı çeker. Bebeğinizin sesi melodili mi olacaktır ? Sert midir ? Soyadınızla uyumlu mudur ?
Özgünlük: Sıra dışı bir isim, çocuğunuzun kalabalıkta ayırt edilebilmesini sağlayacak çok önemli bir ses ve kelimedir. Diğer yandan hiç kimsenin duymadığı bir isim koymak da, çocuğunuza yönelik ilgiyi körükler. Her söylendiğinde doğru telaffuz edilebilecek ve kafa karışıklığı yaratmayacak isimleri tercih etmeniz önerilir. • Akraba ve arkadaşlar: Birçok aile, bebeğine dede veya akraba adını uygun bulur. Ya da çok yakın bir arkadaşlarının adını bunun için seçer. Bu anlamda evinizde çok fazla Ayşe veya Ali olması gerçekten gerekli midir ? Belki de bu bakımdan, aile soyağacınızda gizlenen hazinelere göz atmanın vakti gelmiş olabilir ? Yapılan araştırmalar göbek adlarına ailelerin çok büyük ilgi gösterdiğini ortaya koymuştur. Ailelerin yüzde 98’i bebeklerine tek isim verirken, yüzde yedilik kısmı iki veya daha fazla isim seçebilmektedir.
Köken ve kültür mirası: Bebeğinizin içine doğacağı kültür mirası da, kim olduğuna dair önemli bir unsurdur. Bu nedenle onun adının bu durumu yansıtmasını bekleyebilirsiniz. Ailenizin kökenine dair tarih kitapları okuyabilir ve uygun olasılıkları ortaya çıkarabilirsiniz.
Anlam: Kimsenin bebeğinize isminin anlamı üzerinden davranması ve onu duygusal ya da bilişsel bir yük altına sokmasını istemiyorsanız, ona, taşıyamayacağı bir isim vermeyin.

Takma isimler ve lakaplar: İnsanlar, özellikle de çocuklar söz konusu takma isimler olduğunda çok acımasız olabilir. Bu nedenle onu küçük düşürebilecek takma isimleri kendisine gereksiz yere yakıştırmaktan kaçınmalısınız. Bu anlamda bir bebeğe konulan adın uygunluğunu test edebilmenin en iyi yolu, onu yüksek sesle ve öteki insanlar arasında seslenebilmektir. Eğer bebeğinize seslenir seslenmez bir huzursuzluk duyarsanız, belki de en iyi seçimi yapmamış olabilirsiniz. Bu anlamda birçok çift, bebeklerine verecekleri ismi o doğup büyüdüğü esnada verirler. Siz ne yapmayı düşünüyorsunuz ?
Bu haftanın aktivitesi
En uygun bebek bakımı için gereken araştırmayı yapmaya başlama zamanı. Bu size şimdiden çok erken de görünebilir. Ancak en iyi bebek bakım merkezleri, genellikle çok uzun süre anne baba adaylarını bekletirler; bunun nedeni bu merkezlere yönelik taleplerin yoğunluğundan kaynaklanan kuyruklardır. Bu nedenle merkezleri şimdiden turlayıp incelemenizde büyük fayda olacaktır. Birçok talebiniz olabileceğini göz önünde bulundurarak, beklentileriniz ve incelediğiniz merkezlerin artıları ve eksilerini iyi ayırt etmeye çalışın. Bu merkezlerin dadılık hizmetleri, gün içi ev bakımı desteği verip vermediği ve akraba desteğine olumlu bakıp bakmadığını soruşturun. Birkaç aday listesine isminizi yazdırıp talep kuyruğuna katılın. Emin olup olmasanız da bunu yapın. Zamanı geldiğinde alacağınız sonuçlar, emin olun ki sizi tatmin edecektir.


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 16 Oca 2009 Saat 13:31
20.hafta da bebek

Bebeğiniz nasıl büyüyor ?


Yaklaşık 300 gramlık ağırlığıyla bebeğinizin boyu 15 santimi çoktan aştı. Bu anlamda biz, ilk yirmi haftalık gelişiminde bebeğin boyunu tepeden tırnağa ölçerek değerlendiriyoruz. Bunu takiben, kafadan ayağa ölçüm yapacağız. Bunun nedeni, bebeğin bacaklarının kıvrılmış olması ve bedeni tamamen ölçmenin zorluğudur. Bu süreçte amniyotik sıvıda büyüyen bebeğinizin bedeni, vernix caseosa olarak anılan ağır akıntılı, yağımsı bir madde ile de büsbütün kaplıdır. Bu akışkan sıvı ‘tulum’ ayrıca, bebeğinizin doğum kanalı boyunca yapacağı minik geziyi de kolaylaştıracaktır. Bu süre zarfında bebeğinizin karnınız içindeki salınımı da artar. Bu, onun hazım sistemi için de iyi bir tecrübe yaratır. Bu sırada bebeğiniz, meconium adı verilen, koyu ve yapışkan bir maddeyi salgılar. Bu, onun yitirdiği hücrelerden ve sindirim / depolama sürecinden, ayrıca içinde yer aldığı amniyotik sıvının varlığından kaynaklanır. Meconium maddesi ayrıca, bebeğinizin bağırsaklarını da hareketli kılar ve bu süreçte belki de siz bebeğinizin ilk tuvaletini tecrübe edebilirsiniz. O, bu dışkıyı genellikle doğum sırasında rahme salar.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Hamilelikte yolu yarıladınız. Tebrikler ! Rahminizin üst kısmı artık neredeyse göbek deliğinize kadar yükseldi. Ve büyük ihtimalle de yaklaşık 5 kilo almış bulunuyorsunuz. Bu süre itibariyle hemen her hafta en az yarım kilo daha alacağınızı unutmayın. (Eğer hamileliğinize olması gereken kilonuzun altında başladıysanız, bundan biraz daha fazla kilo almanız gerekebilir. Eğer olması gerekenin üzerinde bir kilonuz varsa, bundan da biraz az kilo almanız söz konusudur.)

Bu süre zarfında yeteri kadar demir aldığınızdan emin olun. Bu madde size ihtiyacınız olan hemoglobin üretimi için gereklidir. (Hemoglobin, kanınıza oksijen sağlayan kırmızı kan hücresidir.) Hamileliğiniz sırasında, bedeninizin ve bebeğiniz ile onun plasentasının, artacak kan oranınız da hesaba katıldığında normalden daha fazla demir ihtiyacı olacaktır. Bu anlamda demirce zengin ürünleri, sözgelişi kırmızı et, çiftlik hayvanları ve ürünleri, balık ve öteki besinleri, örneğin ıspanak veya demir oranı yüksek tahılları tercih edebilirsiniz.

Öte yandan henüz bir doğum sınıfına kayıt yaptırmamışsanız, bir tanesine bakmanızda ziyan yoktur. İlk kez anne olun ya da olmayın, bu yönde eğitim veren bir sınıftan, hamileliğin getirdiği sorumluluk ve zorunlulukları anlamak ve öğrenebilmek üzere büyük fayda sağlayabilirsiniz. Bu anlamda birçok hastane, kendi doğum merkezlerini ve sınıflarını anne baba adaylarına açmış durumdadır. Haftalık toplantılar veya bire bir yoğun iletişime dayalı tüm günlük bölümlerden ibaret bu sınıflara dahil olabilmek için doktorunuza başvurun. Bu anlamda 37 haftalık olduğunuzda, tam zamanlı bir süreç sizi bekliyor olacak. Bu nedenle söz konusu sınıflara dahil olarak bunu planlamaya gayret edin.

Sürprizli gerçekler: Uyku sorunları
Hamileliğiniz devam ettiği, ilerlediği müddetçe uyumak sizin için giderek daha zor hale gelebilecektir. Bunun nedeni bedeninizde yaşadığınız bariz veya derin birtakım değişimlerdir. Bu anlamda, şaşırmanız olasıdır:

Hayatınız boyunca ilk defa horlamaya başlamış olabilirsiniz. Bunun nedeni solunum yollarınıza yüklenen hormonlardır. Hava kanallarını kısmen kapatan bu hormonlara ve horlamaya, kafanızı yükselterek ve yana yönelip uyuyarak engel olabilirsiniz.
Kalp yangısı ve hazımsızlık da sizi uyuduğunuz sırada huzursuz kılabilecek unsurlardandır. Yapmanız gereken, yarı dikey bir yatak veya oturduğunuz sofa üzerinde battaniyelerle daha uygun bir pozisyonda uyumak olabilir.
Bacak kramplarınız da size çok fazla acı verebilir ve bu kramplar sizi derin uykudan alıkoyabilir. Bu olur; çünkü ayak kaslarınız, taşıdığınız ek yükten ötürü zorlanmaya başlar. Yapmanız gereken, bacaklarınızı uzatarak krampı azaltmak, önce doğrulmak ve sonra nazikçe, ayaklarınızı tabanlarınıza doğru gerisin geri eğebilmektir.
Gece boyunca uyumak için doğru pozisyonu arayıp durduysanız, yapmanız gereken ayaklarınız arasında bir battaniye bulundurmak veya bunun için hazırlanmış özel, konturlu hamilelik battaniyesinden faydalanmaktır.
Gecenin ortasında tüm hamile kadınların hormon, kilo ve metabolizmasına dayalı normal bir durum olan aşırı terleme yaşamışsanız, yapmanız gereken şey yattığınız odayı serin tutmak ve büyüyen göğüsleriniz ile karnınızın rahatlığını sağlayabilecek sütyen veya hamilelik kemerini alabilmek olmalıdır. Eğer ayaklarınız soğuksa, çorap da giyebilirsiniz. Bu arada tuvalet için banyoya gidişlerde, pamuklu terlik ve bornozunuzu da yakınlarda bir yerde bulundurmaya özen gösterin.
Yataktan kalkmak her zamankinden zorlaştıysa, yapılması gereken, sol tarafınıza dönerek kendinizi yukarı itmek, ama önce ayaklanabilmektir. Ayaklarınız zemine değdiğinde, kollarınızı yatakta oturur hale getirebilmek için pozisyonlandırın. Sonra ayağa kalkın. Pamuklu, hava geçirgen ve doğal yatak kıyafetleri giymeye özen gösterin. Sentetik giysiden kaçının. Bu tür giysiler teninizdeki buharı hapseder ve tekrar soğurarak sizi üşütür.
Bazen, kendinizi gerçekten sıkıntılı hissederseniz de basitçe uyuyamayabilirsiniz. Bu tür durumlarda sadece oturun ve uykunuzun gelmesini bekleyin. Ya da kendinizi uyuyana kadar yormaya çalışın.
Bu haftanın aktivitesi
Kendinize çok güzel bir şey yapın. Hamileliğinizde ilk yarıyı noktaladığınız için, bunu kutlamak için daha iyi bir gerekçeniz olamaz gibi görünüyor. Bu anı renklendirecek birkaç önerimiz olacak:

Kendi rahatınız için, kokulu sabunları, mumları ve yeni pijamaları, hatta doğum öncesi sıkı bir masajı deneyin.
Yaşadığınız anı ölümsüzleştirebilmek için, bebeğinizin doğum taşı eşliğinde bir mücevheratı bir araya getirin ve kendi fotoğraflarınız ile hamile olduğunuz dönemi görüntüleyin, buna ultrason resimlerinizi de dahil edebilirsiniz.
Bebeğinizle paylaşabilmek üzere, çocukluğunuzdan kalma bir kitaba yeniden dönün; sakinleştirici bir CD edinin ve dinleyin. Mümkünse bunları bir arada yapın.
Ateşli bir anne gibi görünmek için bir mağazaya gidin, ücretsiz makyaj yaptırın. Hatta güzel, sizi daha seksi kılacak iç çamaşırları satın alın…


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 16 Oca 2009 Saat 13:33
21.hafta da  bebek


Bebeğiniz nasıl büyüyor ?


Bebeğiniz artık neredeyse 300 gramlık ağırlığa ve 20 santimlik boya erişmiş durumda. Gözbebekleri ve gözkapakları tamamiyle gelişmiş durumda, dahası artık sizin de hissedebileceğiniz şekilde kıpırdanıyor. Ayrıca sizin hayat tarzınıza da açık bir durumda; siz kendinizi akşama hazırladığınız zaman ayaklanır ve kıpırdanırsa hiç şaşırmayın. Eğer kızınız olduysa, şu anda onun vajinası oluşmuş olmalı; doğuma kadar da oluşmaya devam edecek.

                                                                                                     
Hayatınız nasıl değişiyor?
Büyük olasılıkla kendinizi bu günler içinde rahat hissedeceksiniz. Daha tam olarak irileşmiş değilsiniz. Ve hamileliğinizin ilk dönemine dair bildik ağrı ile acıların büyük bölümü yok olup gitti. Tam da bu durum nedeniyle gevşemeli ve tadını çıkarabilmelisiniz. Üçüncü üç aylık dönem, size yavaştan bir rahatsızlık katmaya yaklaşıyor. Bu, bebeğinizi ‘tam zamanlı’ olarak taşıyacağınız günlerin de habercisi… Ama bu şu anda da sorunsuz günleriniz olacağı anlamını taşımıyor. Örneğin artan yağ üretiminiz, bedeninizde sivilcelenmeye yol açabilir. Eğer mesele buysa, bedeninizi uygun bir sabunla sürekli olarak temizlemeyi, günde iki kez yıkamayı ihmal etmeyin. Ancak ağız yoluyla sivilceleriniz için herhangi bir ilaç almaya da kalkışmayın. Bunun için önce doktora sorun. Bu anlamda genişlemiş damar / varis meselesi de size musallat olabilir. Özellikle de annenizde daha önce böyle bir sorun olduysa… Bunun nedeni, hamileliğin bacaklarınızdaki damarlara aktardığı aşırı yüktür. (Kan oranınız arttıkça, rahminiz de inferior vena cava denilen geniş damara yüklenir; bu damar bedeninizin alt tarafındaki kanı kalbinize taşımaktadır.) Bu yeterli olmadığı durumlarda, hormon progesteronundaki bir artış, kan damarlarınızın duvarlarını rahatlatmak için devreye girer ve bebeğiniz de, rahminiz de büyüdükçe, damarlarınız daha fazla çıkıntılı bir hal alır. Varis damarları, her hamilelikte daha da berbatlaşma eğilimi gösterir. Ve genellikle de bacaklarda yer alır. Ayrıca bu damarlar vulvada da görülebilirler. Öte yandan ayaklarınız ağrıyorsa, hamilelik desteği için üretilmiş külotlu çorapları bu iş için sabah kalkar kalkmaz kullanabilirsiniz. Yapacağınız çabuk ve aktif bir yürüyüş de size ayrıca yardımcı olabilecektir. Uyurken solunuza yatmanız veya bacaklarınızı inip kaldırmak, ya da onları bir yorganla desteklemek de bu sorunla baş etmenize yardımcı olabilmektedir.

Erken doğum üzerine 3 soru
Amerika’da yapılan bir araştırma tüm bebek doğum oranının yüzde 13’ünün prematüre olduğunu ortaya koymuştur. Bu, normal hamilelik süresi olarak kabul edilen 37 haftanın gerisine düşmek anlamını taşır. Bu doğumların dörtte birine yakını, hekim kararına dayalı, maksatlı ve iradidir. Bunda, bebeğin ana rahminde büyümesinin durmasından tutun, olası bir ciddi tıbbi sorunla karşı karşıya kalması, sözgelimi preeclampsia denilen aşırı kan basıncı durumuna yol açmasına kadar birçok rahatsızlığın riski söz konusudur. Bunun dışında kalan doğumlar ise kendiliğinden yaşanan erken doğum biçimleridir. Eğer 37 haftadan önce doğum yapmak durumunda olmuşsanız, kendiliğinden bir erken doğum yaşama ihtimaliniz yüksektir. Suyunuz boşalmış olabilir; ya da cervix bölgeniz / rahim boynunuz, hiçbir kasıntı olmaksızın aşırı genişlemiş olabilir. Erken doğum hakkında, sözgelimi genital bölge enfeksiyonları ve yetersiz rahim boynu ya da plasenta problemleri bilinen bazı risk faktörleri olsa dahi, doktorlar genellikle bir bebeğin niçin erkenden dünyaya geldiğini tam açıklayamazlar. Bunun için, bu duruma hazırlanabilmek için yapabileceğiniz en iyi şey, erken doğumun belirtilerini yine erkenden yakalayacak tahlil ve incelemeler için hazırlıklı olabilmektir.

S1: Erken doğumun belirtileri nelerdir ?
Eğer 37 haftadan önce aşağıdaki belirtilerden birkaçını yaşıyorsanız, ebeniz veya doktorunuzu çağırmanız gerekebilir.

Vajinal akıntıda bir artış görülmesi: Özellikle akıntının sulu olmasına dikkat edin. Sümüksü ve kanlı da olması, pembeliği de bu anlamda muhtemeldir.
Vajinada herhangi bir kanama veya sivilcelenme.
Kalça ve dölyatağı ağrısı çekme. Kramp girişi. Ya da bir saat içinde en az dört sızı yaşama hali.
Kalçada artış gösteren bir basınç.
Düşük oranda sırt ağrısı yaşama. Özellikle de daha önce böyle bir acı yaşamamışsanız. Tüm bu belirtiler sizin için kafa karıştırıcı olabilir. Özellikle kalça kemiğinizdeki basınç ve düşük oranda bel ağrısı, normal hamileliklerde de karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle uzmanları durumdan haberdar etmek, erkenden bu durum için kaygılanmak, daha ileride yaşayacağınız çok ciddi bir sıkıntıdan daha makul olacaktır.



S2: Eğer erken doğum yapacağımı anlarsam ne yapmalıyım ?
Eğer erken doğum işaretleri aldığınızı düşünüyor veya amniyotik sıvı akıntısı taşıyorsanız, tıbbi destekçinize bundan haber verin. Büyük olasılıkla sizi hastaneye yetiştirecektir. Oraya vardığınızda, tıbbi takım sizdeki bulguları, daha doğrusu rahim kasılmanızı gözlem altına alacak, bebeğinizin kalp atışlarını dinleyecek, ya da zarınızda bir zedelenme olduysa buna bakacaktır. Belli işaretler için, sözgelimi herhangi bir enfeksiyon olasılığına karşı idrar örneğiniz alınacak; ya da bir grup hücreden oluşan kültürleme / ekim yoluyla vajinanız veya rahim boynunuzda inceleme yapılacaktır. Bu sırada fetal fibronektin testine de (fFN) tabi tutulabilirsiniz. Bu test, rahim ve vajina akıntınızın o andaki durumu ve rahminizin içinde tutunan amniyotik kese ve sıvının varlığıyla ilgili protein akışını denetleyecektir. 24 ve 34. haftalar arasında fFN oranında bir artış yaşanması, buna bağlı olarak da oluşan ‘yapışkan’ sıvının takvimin önünde dağılım göstermesi, amniyotik sıvı kesesinin zedelenmesiyle ilgili olabilir. Bu proteinlerin erkenden kaybedilmesi, sizi erken doğum riski ile baş başa bırakır. Bu anlamda söz konusu test, görece yeni teknolojilerle yapıldığı için tüm hastanelerde uygulanmayabilir.

S3: Bebeğim erken doğsa da iyi büyüyecek mi ?
Bebeğiniz tam zamanlı hamilelik süresine ne kadar yakın doğarsa, yaşama ve sağlıklı olma oranı da o kadar artacaktır. 34 ila 37 hafta arasında Dünyaya gelen bebekler, genellikle iyidir. Bu anlamda 34 haftadan önce doğurma eğiliminiz varsa, doktorlarınız bunu birkaç gün daha geciktirmeye çalışacaklardır. Bunun nedeni, bebeğinizin ihtiyaç duyduğu corticestoroid maddesini, ciğerleri ve öteki iç organlarının daha hızlı gelişmesi için edinebilmesidir. Bu anlamda 24 haftalık bebekler dahi, steroid tedavisi nedeniyle yaşama tutunabilmektedirler. Ama bunun bir uzantısı olarak, belirli bir süre tıbbi müşahade altında tutularak yenidoğan ünitelerinin yoğun bakım servislerinde tutulurlar. Bu da son derece normaldir. Bu anlamda bebeğinizin erken doğum tehlikesiyle karşılaşmaması için yapabileceğiniz en iyi şey, onu sigara veya alkol gibi unsurlardan uzak tutmak, herhangi bir belirti veya sorunu ebenize veya doktorunuza düzenli olarak yansıtmak ve her türlü doğum öncesi tedbiri de alabilmektir.

Bu haftanın aktivitesi
Bebeğiniz için bir kayıt defteri tutun. Her ne kadar özel birtakım ihtiyaçlarınızı çevrenizden istemek fikrine sıcak bakmasanız da, yakın akraba ve arkadaşlarınız size neyin gerektiğini, bebeğinizin neye ihtiyacı olacağını mutlaka soracaklardır. Bu tür durumlar için bir hediye kaydı oluşturursanız, onlara da neler söyleyebileceğinizi mutlaka anlayabilirsiniz. Bu süreçte iki yaygın hatayı da buradan hatırlatmak gerekirse, bunlardan biri, giysi konusunda kayıt yapmaktır. İster istemez tanıdığınız herkes size neyin güzel olduğunu sormadan kafasına göre kıyafet alacaklardır. Bunun için onlara ısrarcı olmayın. Öte yandan yaptığınız listede pahalı eşya bulunmazsa açgözlü görünmem diye de hayıflanmayın. Gerçekten neye ihtiyacınız varsa, onu dürüstçe listeye dahil edin. Birçok eş dost, en büyük ve pahalı hediyeyi size ve bebeğinize ortaklaşa almaya bayılırlar.


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 16 Oca 2009 Saat 13:35
22.hafta da bebek


Bebeğiniz nasıl büyüyor ?


Bebeğiniz şu anda tam olarak minyatür bir yenidoğan görünümünde, 20 santimi geçen boyu ve neredeyse 450 gramı aşan ağırlığıyla onun teni, giderek daha az kırışık hale gelecek. Ama şimdi değil; bunun için gereken kiloyu alması ve beklemesi lazım. Öte yandan bedenini kaplayan lanugo isimli tüyler de artık tepeden tırnağa görülebilir noktaya erişmiş görünüyor. Dudakları artık birbirinden daha ayrı olan bebeğinizin ilk diş işaretleri, dişetlerinin dibinde birer gonca halinde oluşmaya başladı. Gözleri daha da gelişen bebeğinizin irisleri (gözünün renkli kısmı) ise henüz pigment açısından yeterli değil. Gözkapakları ve kirpikleri yerli yerinde; pankreası ise, hormon üretimi için gereken gelişimini seyretmeyi sürdürüyor.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Zamanla teninizde çizgilerden menkul işaretler görebilir ve özellikle de bunları bebeğinize ev sahipliği yapan karnınız büyüdükçe fark edebilirsiniz. Bazı kadınlar bu çizgilerin hiçbirini taşımazken, hemen yarısı da bu çizgileri bünyesinde taşıyabilir. Farklı dokudaki ve koyuluktaki tenlere göre çeşitlilik arzeden bu çizgisel oluşumlar, hamilelik ilerledikçe daha belirginleşirler. Sadece karnınızda belirmekle kalmayıp, kaba etinizde, uyluklarınızda ve göğüslerinizde de görülebilirler. Kullanacağınız losyonlar, bu anlamda onları yok etmeyecek veya onlardan sizi koruyamayacaktır. Ancak herhangi bir kaşıntıya karşı bir ihtimalle de olsa işe yarayabilirler. Kaldı ki karnınız artık içeri dönük de değil; yakında dışarı iyice çıkmış olacak. Ancak doğumdan sonra eski yerine dönüş yapacak. Bu anlamda, hamileliğiniz esnasında size ilginç gelebilecek bir başka ten değişimi de, vasküler örümcekler olarak tarif ediliyor. Küçük küçük alanlardan oluşan bu kızıl ten havalı nazik kabartılar, göğüs tepenizde, boynunuzda, kollarınızda bulunabiliyor. Bu, hamilelik sırasında yükselen östrojen hormonu ile ilgili. Ve genellikle doğumdan sonra yok oluyor.

Sürprizli gerçekler: Karnınızın altında değişen bedeniniz
Karnınızın büyümesini beklediniz; belki göğüslerinizin de. Ancak yaklaşan fiziksel değişimler sizi biraz daha sürprize uğratabilecek. Birçok hamilelik belirtisi ile birlikte, bu farklılıkları ve dış görünümüzdeki değişikliği hormonlara yormanız söz konusu olabilir:

Daha kalın ve parlak saçlar. Ama aslında daha fazla saç filan üretmiyor, bilakis normalden daha az olmak üzere saç dökülmesi yaşıyorsunuz. Hamileliğiniz süresince, bedeniniz olması gerektiğinden daha az tüy dökmekte çünkü. Bunun için yapmanız gereken, eğer bir tutam daha fazla saç sizin için nimetse, tadını çıkarmaktır. Eğer bu durumu, bu yeleli hali sevmediyseniz, kuaförünüzden saçınızı daha az gösterebilecek yeni bir stil isteyebilirsiniz. Bebeğinizin doğumuyla birlikte zaten bu aşırı saçlı hali yitireceksiniz. Bazen bu durum tutam tutam da oluşabilecek, bu bakımdan da sonsuza kadar sürmeyecek.
Adına androjen de denilen seks hormonları, bedeninizde yeni tüylerin birikmesine yol açabilir. Üst dudağınız, çeneniz, yanaklarınızda böylesi tüyler oluşabilir. Bunun gibi tüylenmeler göbeğinize de sirayet edebilir, sırtınız, kollarınız ve ayaklarınızda da yer alabilir. Bununla baş etmenin yolu, ağda, traş ve bu gibi tüm güvenli yolları kullanarak, bu geçici değişimlerden kurtulmaktır.
Hızla büyüyen el tırnakları. Ellerinizdeki tırnaklar artık daha hızla büyüyor gibiler. Dış yüzeylerinde de kimi değişimler yok değil; bazı kadınların tırnakları daha sertken, ötekilerin tırnakları daha yumuşak veya kırılgan olabiliyor. Yapılması gereken, sürekli olarak ziyaret ettiğiniz bir manikür salonuna girmek ve her zamanki bakımı yaptırmak…
Tendeki değişim. Kimi hamile kadınlar, bu süreçte tenlerinin hiç olmadığı kadar mükemmel olduğunu iddia ederler. Eğer siz de onlardansanız, bu ‘parlayış’ın tadını pekalâ çıkarabilirsiniz. Diğer genç anne adayları ise bu hormonal değişikliklerin kötüleşen sonuçlarını akne / sivilce ile öder. Yapılması gereken, tıbbi bakıcınıza danışarak bu konudaki zararsız tedavi şekillerini talep etmektir. Zira kimi akne tedavileri, bebeği hiç beklenmedik biçimde tehlikeye sokabilir.
Keskin çizgi - işaretleri. Bebeğinizi taşıyan göbeğiniz büyüdükçe, teninizin altındaki destek dokusunda da narin yarıklar oluşacaktır. Bu durum değişen renklerde tırmıksı görüntüler oluşmasına yol açar. Yine, bu işaret – izler hamileliğiniz sırasında en koyu halini edinerek zamanla ortadan kalkar. Yapılması gereken, etiketinde her ne yazılı olursa olsun, tıbbi olarak etkisi ve desteği kanıtlanmamış hiçbir losyonu veya yağı, ya da kremi kullanmamaktır. Bununla birlikte mevcut miktarda su tüketerek ve önerilenin üzerinde kilo almayarak da, bu sorunla baş edebilirsiniz.
Ten renginde kaybolmalar. Bedeninizde artış gösteren melanin maddesi, hafif, koyu bir çizgi oluşumuna neden olur, buna linea nigra da denir. Bu çizgi göbeğinizden kuyruksokumunuza değin erişecektir. Bu oluşum aynı zamanda, koyu lekelerin yüzünüzde de belirmesine yol açabilir. Öte yandan, bu konuda yapabilecekleriniz de yok değildir: Bunun için bir güneş paneli kullanarak kendinizi güneşten koruyabilir; SPF 15 ve üzerine (?) başvurabilir, bir şapka takabilir ve güneşin tepede olduğu 10.00 ile 14.00 saatleri arasında dışarı çıkmaktan kaçınabilirsiniz.
Daha geniş ve koyu meme uçları ile tabanları. Bu bölgelerin, hamileliğiniz esnasında giderek renk koyuluğu kazandığını kendiniz de fark edeceksiniz. Bunun nedeni söz konusu bölgelerin herhangi bir bakteriyel enfeksiyona karşı yağ üreterek kendi kendini savunmaya çalışıyor, teni savunuyor oluşudur. Kimi hanımlar ayrıca, göğüslerinde de normalden fazla koyuluk olduğunu anlatır… Bunun için yapılacak hiçbirşey yoktur. Zira göğüslerinizde yaşanan tüm bu değişiklikler, bebeği emzirmek içindir.
Büyüyen ayak numarası. Hamileliğiniz esnasında ayakkabı numaranız da yarım numara kadar büyüyebilir. Bu durumla baş etmek için ayağınızı rahat ettirecek ölçülerde ayakkabılar edinin.



Bu haftanın aktivitesi
Alyansınız ve yüzüklerinize veda. Kimbilir kaç hamile kadının kuyumcuya giderek yüzüklerini zorla çıkarttırmaya çalıştıklarını bilemezsiniz. Bunun nedeni, zamanla hamilelik nedeniyle şişen parmaklarına sıkışan ziynet eşyalarıdır. Eğer sizin eşyalarınız da böylesi rahatsızlıklar veriyorsa, geç olmadan onlardan kurtulun deriz. Mesele alyansınız ise, onu da kolye yaparak yanınızda sürekli taşımanız hiç de zor olmayacaktır.


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 08 Şub 2009 Saat 22:15
23.hafta da bebek


  Bebeğiniz nasıl büyüyor ?
Bebeğinizin boyu 20 santimi henüz geçti ve ağırlığı ile neredeyse yarım kiloya erişti. Teni artık daha kırmızı ve canlı. Kan damarları, ciğerlerinde oluşarak onun nefes alıp verişine en uygun hazırlığı yapıyor. Normalde nefes alabilse de, ilk nefesini doğana dek veremeyecek. Bu esnada rahminizden sürekli birtakım gürültüler gelecek. Bu gürültüler yer yer bir havlama, yer yer de elektrik süpürgesini andırabilecek. İşin garibi, bu sesler, o doğduktan sonra bebeğinize de hiç irkiltici gelmeyecek…

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Eğer hamileliğinizin ilk üç ayında baş ağrıları ile mücadele ettiyseniz, onlar şu anda büyük olasılıkla geçmiş olacaklardır. (Birçok kadın hamileliğinin ilk aylarında bu durumu yaşar, ancak hamilelik hormonlarından, sinüs / burun tıkanıklıkları ve kan dolaşımındaki değişikliklerden ötürü bunlar olur.) Bu arada, hamileliğiniz sırasında kimi hafif yorgunlukları özellikle ayaklarınız ve ayak kaslarınızda duyumsayabilirsiniz. Buna edema / ödem adı verilir. Bu olur; çünkü kanınızın kimyasında meydana gelen değişimler, dokularınıza yönelik bir tazyiğe yol açar. Genişleyen rahminiz, kalp damarlarınıza bedeninizin alt kısmından geri dönen kanın yer aldığı toplardamar üzerine basınç uygular. Bu da bacaklarınızdaki kan dolaşımını aksatır. Ödem, günün sonu ve yaz mevsiminde daha çok belirir. Bedeniniz, doğumu bekleyen bebeğinizden sonra, özellikle de doğumu izleyen günlerde fazla fazla sıvı tüketir. (Daha sık tuvalete çıkmanızın ve terlemenizin bir nedeni de budur.) Aynı zamanda, mümkün olabildiğince ayağınızı yukarı kaldırmalısınız; bacaklarınızı oturduğunuzda gerebilmeli ve uzun süre aynı pozisyonda oturmamaya çalışmalısınız.


Kan dolaşımınızı daim kılabilmek için sık sık egzersiz yapabilmeli ve katkı yapabilecek çoraplar da giyinebilmelisiniz. (Bunun için sabah ilk iş olarak bu çorapları ayağınıza geçirin.) Bu anlamda sıvı tüketiminizde görece bir azalma olsa dahi, aslında sandığınızın aksine daha fazla sıvı tüketmeniz gerektiğini bilmelisiniz. Çünkü daha fazla temiz sıvı tüketmek demek, bedeninizden daha fazla kullanılmış sıvıyı çıkarmanıza da (tuvalet ve terleme yolu ile) yardımcı olması demektir. Yine uygun miktarda sıvı tüketerek, verdiğiniz sıvıyla gelebilecek kırışıklık riskini de bertaraf etmiş olursunuz. Bu anlamda eğer, ellerinizde ani ve ciddi kırışmalar görüyorsanız, doktorunuz ve ebenizi durumdan haberdar etmeye çalışın. Zira bu ‘kırışma’ hali, preeclampsia denilen ciddi bir rahatsızlığın başlangıcı da olabilir.

Bebeğin doğum kordonundaki kan depolanmalı mı ?
Bu yöntem genellikle yakın gelecekteki olası kullanım adına, bebeğin doğumundan hemen sonra doğum kordonunda ve plasentasında birikmiş kanın depolanarak kullanılması için hayata geçirilir. Bu kan türü çok değerlidir; zira gövde hücreleri (kök hücle) adına zengindir. Bu hücre türü, çocuğun kan ve bağışıklık sisteminin yapı taşıdır. Bu tür hücreler bedende nice dokuya sirayet edebilir; kan damarları ve organlarda iş görebilir. Diğer taraftan kan yetmezliğine, lösemiye de, anemiye de bire birdir. Birçok ailenin, bu tür bir kan bankası oluşturmayı bir tıbbi sigorta gibi değerlendirdiği ve önemsediği ortadadır. Böyle bir kaynak yaratabilmek için asıl kararı ise siz verirsiniz. Bu anlamda tercihinizde etken olabilecek kimi faktörler şöyle sıralanabilir:

Kordon kanı araştırmaları ümit verici sonuçlara gebedir. Bu bölgeye dair kan, her ne kadar şu anda hastaları iyileştirmek için yaygın olarak kullanılmıyor olsa da, bu yöndeki araştırmaların geleceği, kimi kanser ve diyabet türleri ile omurilik yaralanmaları veya kalp yetmezliği ile bazı sinirsel rahatsızlıklara, örneğin Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklara karşı tedavi geliştirilebileceği yönündedir.
Bebeğin kendi kordonundan alınan kan örnekleri, onun kendi rahatsızlıklarını gidermekte yeterli değildir. Bu konuyu da özellikle bilmenizde fayda vardır. Bu anlamda bebeğinizin herhangi bir genetik rahatsızlığı varsa, ki en çok görülen bebek rahatsızlığı genetik türde olanlarıdır; bu rahatsızlığı giderebilecek tıbbi unsurlar, bebeğinizde olmasa bile, ancak ve ancak kardeşi üzerinde etkili olacaktır ve bunu mutlaka aklınızda tutmanız gereklidir. Depolanan kordon kanı, kanın alındığı bebeğe değil, öteki kardeşe yararlıdır.
Öte yandan kendi ailenizde eş hücre dokusu bulabilme şansınız da söz konusudur. İki kardeş arasında eş hücre bulunabilme olasılığı Dennis Confer isimli bir uzman hekime göre sadece yüzde 25’tir.
  Eğer bebeğinizin kordon kanını özel olarak depolamaya niyetiniz varsa, bu hususta doktorunuzla görüşebilir ve diğer depolama ünitelerini araştırabilirsiniz. Birçok özel kordon kanı bankası, kadınların ikinci üç aylık dönemde bu konuda gönüllü olmasını bekler. Eğer siz bu konuda çok fazla bekler ve kararsız kalırsanız, bunun maddi karşılığı da artabilir.

Bu haftanın aktivitesi
Bebeğinize bir mektup yazın . Siz ve çocuğunuz, geleceğin hazinesi olabilecek bu belgeyi sonuna kadar saklayacaksınız. Bunun için yüreğinizin sesini dinleyin ve hayal gücünüzü kullanın. Eğer yardım isterseniz, işte size birkaç ipucu:


Bebeğiniz hakkındaki duygularınızı ve onun içinizde nasıl büyüdüğünü tarif etmeye çalışın.
Birlikte nasıl bir mükemmel gün geçirebileceğinizi hayal ederek o gün olabilecekleri yazmayı deneyin.
Bebeğiniz için umutlarınız, beklentileriniz ve düşlerinizi kaleme alın.
İyi bir anne olmanın ne demek olduğunu bilmeye ve nasıl böyle davranılabileceğini kestirmeye çalışın. Ama hayır, eğer yazmakla aranız iyi değilse, hamilelik anılarınızı, çeşitli nesneler veya görüntülerle, bir kutuda da saklayabilirsiniz.
   
 


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 08 Şub 2009 Saat 22:16
24.hafta da bebek


Bebeğiniz nasıl büyüyor ?
Bebeğiniz hızla büyümekte, geçen haftadan bu yana 500 gramı geçmiş durumda. Bir ayak uzunluğuna erişen bebeğiniz, artık iyice seçilen tam bir figür olma durumunda. Artık bedeni de ölçüleriyle yerli yerine oturdu ve bundan sonra o artık daha fazla şişmanlayacak. Bebeğinizin teni henüz daha çok ince, ışık geçirgen ve buruşuk. Öte yandan beyni hızla büyüyor. Lezzet duyusu kökleri giderek oluşmaya başladı. Bununla birlikte ciğerlerinde de kimi bölümlenmeler var ve bebeğin bu organındaki ‘soluk alma’ ağacı da belirerek hava keselerinin şişmelerini sağlayacak aktif maddeleri oluşturma yoluna girdi.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Rahminizin üst kısmı, artık bir parmak büyüklüğünde ve tam da göbek deliğinizin altına tekabül ediyor. Bu, neredeyse bir futbol topu demek. Karın bölgeniz ve gerilen göğüslerinizdeki ten ile şu sıralarda biraz kaşıntılı ve huzursuz olabilirsiniz. Eğer cildiniz kuru ise, bunu buhar yoluyla tazelemek yardımcı olabilir. Ayrıca gözleriniz de ışıktan etkilenebilir ve bu yüzden kuruyarak kızarabilir. Bu olanlar neredeyse mükemmel diyebileceğimiz bir hamilelik semptomudur aslında; göz kuruluğudur. Bu rahatsızlıkla baş edebilmek için, göz damlası veya buharı deneyin. Diğer taraftan birçok kadın, 24 ila 28 hafta süresince glukoz ekran testine (GCT) tabi kalır; bu test, hamilelik süresince gebelik şekerinin ölçümü ile, kan ve şeker ile tansiyon dengesinin anlaşılmasına olanak verir. Tedavi edilmemesi halinde, kan şekerinizin yükselmesi sizin bebeğinizi doğurduğunuz esnada vajinal zorlanma yaşamanıza ve sezeryanla bebeğinizi aldırmanıza yol açabilir.


Bu anlamda bebeğiniz, aşırı kilolu dünyaya gelebilir, özelikle de bedeninin üst kısmı için bu dediğimiz geçerlidir. Bu durum ayrıca bebeğin kan şekerinin düşük olarak Dünyaya gelmesine de yol açabilir. Bu anlamda GCT testinden alabileceğiniz pozitif bir sonuç, sizin gebelik diyabeti olduğunuz anlamını taşımaz; ama sizin glukoza toleransınızı ölçebileceğiniz başka bir testi yaptırmanıza (GTT) yol açabilir. Yine bu, aynı zamanda erken doğum olasılığının işaretlerini önceden alabilmek için de önemli bir yol ayrımı ve fikirdir. Tıbbi uzmanınıza danışarak vajinal akıntınızdaki olası artışı kendisine bildirebilir ve eğer varsa, eğer daha önce de hiç yaşamadıysanız, bu sulu, sümüksü, pembe veya kanlı akıntıyı (ya da vajinanızdaki herhangi bir kanama veya sivilcelenme ile karın acısını, kramp girmesini, hatta bir saat içinde yaşayacağınız dört ayrı tutulmayı, kalçanızdaki artan baskıyı veya düşük düzeydeki sırt ağrısını) kendisine açabilirsiniz.

Hamilelik sırasında seks ile ilgili 3 soru
S1: Hamileliğin ikinci üç ayında seks yapmak zararlı mıdır ?
Bazı hamile kadınlar, seks arzularının bu süreçte adeta tavan yaptığından dem vurur. Bunda kasıklarına baskı yapan kan oranının ve bu yüzden artan duyarlılık hissinin etkisi çok büyüktür. Öte yandan hamilelik hormonları ayrıca vajinal yağlanmaya da müsaade ettiğinden, cinsel birleşmeyi daha da uygun kılar. Öyle ki, bir anne adayı “Hormonlar beni bir seks makinesine çevirdi, giderek daha da fazla seks istiyorum!” diyebilmektedir. Bununla birlikte seks için can atmamak da, tamamen normal bir davranış biçimi olabilmektedir. Eğer çok fazla bedensel acı ve ağrı içinde iseniz, kendinizi çekici bulmuyor veya tamamen yorgun hissediyorsanız, libidonuz da büyük ihtimalle dibe vurmuş olabilir. Bu anlamda “Hamileliğimde 25. haftadayım ve eşimle en ufak bir yakınlık hissetmiyorum. Sadece gün boyu yorgunluk hissediyorum. Hemen her bedensel pozisyonda sıkıntı çekiyorum, ayrıca uzun zamandır da orgazma ulaşamadım.” gibi şikayetler de söz konusu edilebilir.

Kendinizi her ne kadar cinsel birleşmeye uygun hissetmeseniz de, eşinizi yitirmeden onunla olan yakınlığınızı sürdürmeniz çok önemlidir. Onu öpmeyi sürdürün. Birlikteyken yaratıcı olmaya gayret edin; birbirinize zevk verin (sözgelimi tam bir beden masajı yapın) ya da oral sekse başvurun. Eğer sizin için hiçbirşey işe yaramıyor ise, oturun eşinizle bu durumu konuşun. Onu reddetmediğinizi anlamasını sağlayın ve her şeyin eskisi gibi olacağını anlatmayı deneyin.

S2: Hangi pozisyonlar, en rahat olanları ?

20 bin kadın ve erkeğe yöneltilmiş bir ankette, çiftlerin yüzde 75’inin farklı aşk pozisyonlarını hamilelik sırasında denedikleri görülmüştür. Birçoğu için yatay olarak ve yan yana girilen ilişki, en keyif verenidir.

S3: Hamilelik sırasında sekste sınır tanımamak sakıncalı mı ?
Nadiren de olsa, evet. Eğer aşırı bir risk altındaysanız seks önerilmez; söz gelimi çok düşük düzeyde plasentanız veya geçmişinizde bir erken doğum vakanız varsa, ya da 36 haftanın gerisinde bir erken doğum riski söz konusu ise bunlar seksi riskli hale getirebilir. Bunun dışında vajinada beklenmedik bir kanama veya acı, karın bölgesinde kramp, yetersiz rahim boynu veya burada aşırı genişleme, risklerden birkaçıdır. Bununla birlikte iyileşmemiş genital sıkıntılar veya başka türlü cinsel yolla bulaşıcı rahatsızlıklar da sekse engeldir; tıpkı sevişirken suyunuzun gelmiş olması gibi…

Bu haftanın aktivitesi
Evinizle ilgili projelerinizi yoluna koyun.
Eşinizle birlikte oturun ve evde, ufaklık yola çıkmadan onarmak istediğiniz şeylerin bir listesini oluşturun. Sonra bu listeyi birbirinizle konuşun; eşinizden bu işleri yapmasını istemeniz, onu bebeğe hazırlamak için mükemmel bir yol olacaktır. Sonuçta siz de yeterince iş üzerindesiniz: Bu anlamda ev için türlü duman ve yangın dedektörünün hazırlanması, bir yangın tüpü edinilmesi ve yangınlar için bir çıkış oluşturulması, evde kırık mobilyaların onarılması veya çocuk odasının boyanması, perdeliklerin asılması ya da yeni mobilyaların konulması, bu işler arasında gelebilir.


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 08 Şub 2009 Saat 22:16
25.hafta da bebek
Bebeğiniz nasıl büyüyor ?
650 gramı aşan ağırlığıyla bebeğiniz artık 25 santimi aşmış durumda. Artık uzunluğu, ağırlığının gerisinde kalmaya daha da yaklaştı; çünkü o sürekli kilo alıyor. Bunu yaptığı oranda, buruşuk teni giderek pürüzsüzleşecek ve o bir yenidoğana giderek daha da benzeyecek. Bu anlamda saçları da büyük ihtimalle görülür hale kavuşacak; rengi ve biçimi, her ne kadar sonradan yine değişecek de olsa, anlaşılacak.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Saçları çıkan sadece siz değilsiniz tabii. Sizin saçlarınız da hiç olmadığı kadar gürleşti ve sıklaştı. Tabii yeni saç çıkması filan söz konusu değil; mesele, saçlarınızın yaşam ömürlerinin eskisine kıyasla uzamış olması. Bu arada saçlarınız daha da koyu ve sert görünebilir. Doğumdan sonra eski hallerine kavuşacaklar. Ama yine de siz daha önce büyük olasılıkla hiç bu kadar keyifle gezinmemiştiniz. Egzersizlere devam etmekle de iyi ediyorsunuz; ama sağduyunuzu kullanın: Kendinizi bitkin hissettiğinizde kalkıp da egzersize gömülmeyin. Herhangi bir acı yaşadığınızda, başınız döndüğü veya nefesiniz kesildiğinde bunu derhal durdurun. Yeterli miktarda su içtiğinizden emin olun; aynı zamanda ısınmak veya serinlemek için de kendinize zaman yaratın.


Eğer glukoz analiz testi için gereken zaman diliminde, yani 24 ila 28. haftada iseniz, tıbbi bakım uzmanınız, sizden ikinci bir kan testi tüpü talep edebilir; bu, onun anemi kontrolü için gereklidir. Kan oranınız, her ne kadar hamilelik sırasında dramatik olarak yükselmiş de olsa, kanınızdaki kırmızı hücre oranı etkisini azaltmış olabilir; bunun nedeni kimi zaman psikolojik anemi / kansızlık olarak da tarif edilir. Bu durum hamileliğin ikinci ve üçüncü üç ayında rastlanan, olağan bir gelişmedir. Ama eğer kan testiniz gerçekten anemi sahibi olduğunuzu gösterirse, tıbbi bakım uzmanınız size gereken desteği sağlayacaktır.

Bu arada, bebek isimleriyle ilgili çalışmanız nasıl gidiyor? Biliyorsunuz, bir isim seçmek, çok önemli bir karardır. Ama aynı zamanda büyük bir zevk de olabilir. Ailenizin geçmişine bakın; favori yerlerini inceleyin veya edebiyata yönelin. Bunun için bebek isimlerinin yer aldığı kitapları da tercih edebilirsiniz tabii.

Doğum öncesi üzerine 3 Soru
S1: Üçüncü 3 aylık dönemde doktorumu ne kadar sıklıkla görebilirim ?

28. ve 36. haftalar arasında, bakıcınızı her iki haftada bir görmeniz söz konusudur. Hamileliğinizin son ayında, bu her haftaya kadar sıklaşacaktır.

S2: Doktor her randevuda bana ne yapacak, ne soracak ki ?




Son randevunuzdan bu yana fiziksel ve duygusal olarak dikkat çekici herhangi bir tecrübe yaşayıp yaşamadığınızı size soracak.
Bebeğin ne kadar sıklıkla hareket ettiğini merak edecek. Eğer hareketlenmede belli bir gerileme varsa sizi bundan haberdar kılacak. Ayrıca bebeğinizin hareketlerini sizden saymanızı bile isteyebilecek.
Yaşamsal istatistiklerinizi tutmaya başlasanız iyi olacak. Ağırlığınız ölçülecek; preeclampsia hastalığına karşı idrar testiniz yapılacak, idrar yolu enfeksiyonu kapıp kapmadığınıza bakılacak, kan basıncınız kontrol edilecek; eklemleriniz incelenecek, yüzünüz ve ellerinizin durumuna bakılacak.
Bebeğinizin büyüklüğü ve pozisyonuna karşı bir karın incelemesi yapılacak. Ayrıca bebeğinizin normal olarak büyüyüp büyümediğini anlayabilmek için, rahminizin üst noktası ile kalça kemiğiniz arasındaki mesafe ölçülmeye çalışılacak.

Rahim boynunuz kontrol edilecek. Ancak her ziyarette bir kalça kemiği analizi ummayın. Birçok uzman zorda kalmadıkça, ki bununla erken doğumu kastediyoruz; böylesi kontroller yapmazlar. Beklenen tarihi bir kere aştınız mı, bakıcınız rahim boynunuzu kontrol edecek ve bunun doğuma uygun olup olmadığının kontrollerini yapacaktır.
Size neyin riskli olacağı söylenecektir. Bakıcınız size olası erken doğumun ya da preeclampsia hastalığının kapısını açabilecek kusurlu hareketleri ve bunu haber veren işaretleri anlatacaktır. Beklenen gün yaklaştıkça doktorunuz size doğumla ilgili kesin işaretler verecek ve ne zaman onunla işbirliği yapmanız gerektiğini size açacaktır.
Hamilelik ve doğum sorularına siz de açık olun ve bunları doktora yansıtın.Bu soruları ne kadar önceden, mümkünse eşinizin de desteğiyle hazırlarsınız, muayene o kadar verimli olur.
Doğum sonrası yaşamınız için alacağınız kararları önceden tayin edin, sözgelimi anne sütü ile besleyecek misiniz ; eğer kendinize iyi bir bebek doktoru bulamadıysanız, doğum uzmanınız birkaç tavsiyede bulunabilir.

S3. Üçüncü üç aylık dönemde bana hangi testler yapılacak ?

Durumunuza, yani bir vaka olarak kendinize özgü durumlara bakılacak ve:

Hematocrit/hemoglobin testi yapılacak. Bu kan testi, üçüncü üç aylık hamilelik döneminde olası anemi rahatsızlığını tespit için yapılır. Ancak bundan önce size glukoz testi yapılmış ve sonuçlar da normal çıkmışsa, bu teste gerek kalmayabilir.
Gebelik şekeri ölçümü olacak. Eğer normal bir glukoz ölçümü testine ikinci üç ayda tabi tutulmuş iseniz, bu testten geçtiğinizi varsayabiliriz. Yok eğer ikinci üç ayda böyle bir durumunuz yoksa, ya da sonuçlar anormal ve siz hala glukoz tolerans testi yaptırmadıysanız, şimdi test için hazırlıklı olmalısınız.
Rh antikor testi yapılacak. Eğer RH negatif bir hasta iseniz, antikor analiziniz tekrar edebilir. (ve bu test de genellikle glukoz testi ile aynı olur) öte yandan Rh için bağışıklık globulin testini 28. haftada yaptırırsınız. Bu test sizi antikorların oluşumundan koruyarak bebeğiniz için olası bir riski, sözgelimi eğer rahatsız iseniz sizin kanınızın bebeğinizle karışımını ve onun rahatsızlanmasını engeller.
Cinsel yolla bulaşıcı hastalıkların testleri uygulanacak. Çok yüksek bir risk altında iseniz , bakıcınız size chlamydia ve gonorrhea gibi rahatsızlıkları teşhis edebilmek üzere rahim boynu inceleme testi önerebilir. Kanınız da bu anlamda syphilis rahatsızlığı için kontrole tabi tutulur. Bu, HIV için yeniden kontrole girmek adına da, orijinal testinizden bu yana geçen süre adına iyi fikirdir.
B Grubu Strep Testi yapılacak. 35 ila 37 hafta arasında, büyük olasılıkla B grubu streptococci denilen bakterinin varlığını kontrol için bakıcınızla irtibat kurabilirsiniz. Bunun için vajinanız ve rektumunuza bakılacaktır. Eğer kültürleriniz pozitif çıkarsa, akabinde hemen tedavi görmezsiniz. Bunun nedeni, erken tedavinin bile bakterinin geri dönüp dönemeyeceğini garanti edememesidir.
(Eğer daha önce bir bebek Dünyaya getirmişseniz bu testi geçebilirsiniz de; zira her ne durumda olursanız olun, antibiyotik tedavisi göreceksiniz.)

Bu haftanın aktivitesi
Bu haftaki zamanınızı eşinize ayırın. Eşinizi romantik bir sürprizle mutlu edin. Oturun, ona kendisiyle ilgili hissettiğiniz, düşündüğünüz her şeyi yazın. Niçin harika bir baba adayı olduğunu, ya da ellerini tuttuğunuzda sizinle ne kadar harika dolaştığını… Birbirinize fiziksel ve duygusal anlamda vakit ayırmaya çalışın ve sizi birbirinize bağlayan şeyin kutlamasını yapın. En azından 30 dakikalığına da olsa, ayda bir dahi olsa, onun Dünyadaki varlığını kutlamak için harekete geçin.


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 08 Şub 2009 Saat 22:17
26.hafta da bebek

Bebeğiniz nasıl büyüyor ?
Yaklaşık 750 gramlık ağırlığı ve 28 santime varan boyuyla bebeğinizin sinir yolları ve buradan kulağa giden uçları gelişmeye devam ediyor; bu onun algıladığı seslere de daha duyarlı hale gelmiş olmazı demek. Bu arada bebeğinizin ciğerleri de gelişiyor. Küçük, amniyotik sıvının içinde aldığı minik nefesleri devam eden bebeğiniz, doğduğu sırada almış olduğu bu minik nefeslerin karşılığını tam olarak alacak. Eğer doğacak bebeğinizin cinsiyeti erkekse, er bezleri, scrotum denilen beden bölgesinde belirmeye başlayacaktır; bu belirme süreci iki veya üç günü alabilir.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Bu süre zarfında kan basıncınız yavaşça artacaktır. Bunun endişe edecek bir yanı yoktur; zira hamilelikten sonra da eski haline gelecektir. (Özellikle de 22 ila 24. haftalarda, en düşük seviyede yer alır.) Her ne kadar, preeclampsia durumuyla son üç aylık dönemde karşılaşılsa da, tam da bu süreç, tüm hamileliklerin yüzde üçü ila yedisi arasında karşı karşıya kalınan olası tehlike sinyallerini almanız için önemlidir. Bu sıkıcı belirtiler arasında yüzde ve elde bedenin su toplamasına bağlı şişkinlik gelmektedir. Yine, ani kilo kaybı, bulanık görme durumu, gözlerde noktacıklar görme hissi, ani, ağır veya sık baş ağrıları veya karın üstü sancısı da bu belirtilerdendir. Yüksek kan basıncınızı kontrol ettiğiniz ve idrarınızdaki proteini ölçtürdüğünüz esnada, tıbbi bakıcınız preeclampsia rahatsızlığına karşı sizi tetkik edecektir ve bu hamilelik öncesi rutin testlerden biridir. Ancak bir sonraki ziyaretinize kadar bu belirtilerden herhangi birini yaşarsanız, randevuyu dahi beklememelisiniz.


Diğer taraftan son günlerde sırtınızda da ufak bir ağrı çekiyorsanız, hamilelik hormonlarından kaynaklanan bu durumu da göz önünde tutmalısınız. Zaman içinde eklemlerinizdeki güç kaybı da, tamamen değişen fiziksel denge düzeninizdir. Uzun süre yürümek, ayakta kalmak veya oturmak veya bazı ağırlıklar kaldırmak ya da çevirmek de sırt ağrıları yaşamanıza yol açabilir. Bu anlamda ılık bir banyo veya serin bir kompres, sizi iyileştirebilecektir. Bunun için bir terapist vasıtasıyla doğum öncesi masaj alabilirsiniz. Yatarken hamilelik yastığı kullanırsanız, sırtınız ve uyluğunuzu da korumuş olursunuz, bu bakımdan uyku pozisyonunuzu rahat ettirmeye çalışın. Sert hareketlerden, ani kaldırışlardan kaçının ve bedeninizin herhangi bir yerinde ağrı hissederseniz, tıbbi bakım uzmanınıza danışın.

Karar rehberi: Bir ‘Doğum Planı’na gereksiniminiz var mı ?
Yazılı olarak bir doğum planı yapmak, eşiniz ve tıbbi bakım uzmanınızla bu konuyu tartışmak ve doğumunuzun nasıl örgütleneceğini kesinleştirmek için size düşünme olanağı tanıyabilir. Bir doğum planı ortaya çıkarma süreci, doğum olayı hakkında da daha fazla bilgiye erişebilmeniz için inanılmaz bir kaynaktır. Ancak son kertede doğumun kaçınılmaz olarak tahmin edilemez bir tecrübe olduğunu da aklınızdan çıkarmayın. Bu anlamda meseleye, yapılması kesin talimatlar yerine bir nevi rehber gibi yaklaşırsanız bu hem sizin için, hem de tıbbi bakım uzmanınız için daha verimli olur. Eğer bebeğinizin doğumuna dair fazla ideal bir vizyonunuz olur ve buna çok fazla bağlı kalırsanız, daha sonra kendinizi büyük bir hayal kırıklığı içinde de bulabilirsiniz. Hamilelik ve doğum anı esnasında, her türlü yeni durum da yaşanabilir ve herkesin buna hazırlıklı olması da beklenemez.

Peki ne yapılmalı ?
Eğer doğum planınızı hamilelik ve doğum sürecinizde size katkı sağlayacak bir eğitim malzemesi olarak görürseniz, gerek doktorunuz, gerekse eşiniz adına da hata yapmamış olursunuz. Bu tür bir planın düşünüzdeki doğumu size yaşatma olasılığı ise, elliye elli diyebiliriz. Bu anlamda, hamilelik sürecinde doğum planı yaptığını söyleyen kadınların yüzde 53’ünün, yaptıkları planın uygunsuz olduğu da bir araştırmayla görülmüştür. Diğer taraftan kadınların yüzde 47’si de, yaptıkları planın istedikleri türde doğumu yaşamalarına yol açtığını belirtmiştir. Bu anlamda eğer siz de yaptığınız doğum planını uygulamaya karar verdiyseniz, bunun kısalığı ve uzunluğu fark etmez. Bazı kadınlar oturur, basit şekilde kendi doğum felsefelerini ve işlerin nasıl yolunda gitmesini istediklerini belirtirler. Örneğin bir kadın, “Mümkün olduğu kadar doğal bir doğum istiyorum. Lütfen bana acıyı kesmek veya ilaçla tedavi gibi rutin müdahalelerde bulunmayın.”diyebilmekte, ya da başka bir kadın, “Doğumumun mutlu olmasını, emniyetli kılınmasını arzuluyorum. Bunun için tarafıma yapılacak her türlü yardıma açığım” şeklinde kendini ifade edebilmektedir.


Detaylı bir doğum planı ortaya koymanız adına göz önünde tutmanız gereken kimi unsurlar:


Doğumunuzun ilaçsız- doğal mı yoksa anestezik mi olmasını arzuluyorsunuz ? Eğer bundan emin değilseniz bu konuyu bir köşeye not etmeniz size verim sağlayacaktır.
Mümkün olduğu kadar çabuk ayağa kalkıp eski yürüme özgürlüğünüze kavuşmak gibi bir derdiniz mi var ?
Bebeğinizin ne kadar sıklıkla gözlem altında bulundurulmasını istersiniz ? Yapılan gözlemleri izlemek ister misiniz ? Yoksa size haber verilmemesini mi tercih ederdiniz ?
Pitocin gibi tıbbi müdahalelere açık mısınız, bu yolda, hamileliğinizi hızlandıracak teşebbüslere sıcak bakıyor musunuz ? Eğer bu sizi ilgilendiriyorsa, hangi yöntemi denemek isterdiniz ?
Doğum sırasında bebeğinizi görmek için size bir ayna getirilmesini arzular mıydınız ? Doğum topu, çömelme çubuğu veya suda doğum ekipmanının size ve bebeğinize sağlanmasını tercih eder miydiniz ?
Doğumunuzun mahremiyet içinde mi olmasını istiyorsunuz ? Sözgelimi sadece eşiniz ve tıbbi müdahale ekibi mi odada bulunmalı ? Ya da eşiniz ve dostlarınızın da yanınızda mı olmasından yana olursunuz ?

Dikkat çekilmesi gereken diğer faktörler


Odanın ambiyansı: Odada özel müzik çalınmasını ister misiniz ? Işığın kısılmasını diliyor musunuz ? Bir video kameranın kayıt yapmasını tercih ediyor musunuz ?
Bebeğin doğumundan sonra doğum kordonunu eşinizin mi kesmesini tercih edersiniz ? Bebeğinizi hemen mi tutmaktan yana olursunuz ? Yoksa gerekli testler ve ölçümlerden sonra sizin ve eşinizin bebeğinizle birlikte kalmasını mı tercih edersiniz ?
Bebeğinizi nasıl besleyeceksiniz ? Eğer planınız bebeğinizi emzirmek ise, bunu bir an önce mi yapmaktan yanasınız ?

Bu haftanın aktivitesi
Kimi kişisel konuları tartışın: Eğer bir oğlunuz olduysa, doğumdan sonra onu sünnet ettirecek misiniz ? Emzirecek misiniz ? Bebeğinizin doğumundan hemen sonra dini bir tören yaptıracak mısınız ? Bebeğinizle tam zamanlı mı, yoksa yarı zamanlı mı baş başa olacaksınız ? Bu anlamda eşinizle birlikte üzerinde konuşacağınız pek çok konu var. Her ikiniz de bu konularda mutabık iseniz, en iyisi birbirinizi kırmadan, üzmeden ve yanlış anlamadan bu konulardaki fikirlerinizi birbirinize hemen açabilmek olmalıdır.


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: küçük kanaryam
Mesaj Tarihi: 09 Şub 2009 Saat 10:59
devamı nerde LOL

-------------
Kilometrelerce uzaklıklara gizlenmiş olsada dostluğumuz aynı gökyüzünü paylaştığımız sürece dostuz!
zeynepim ve pınarım iki gerçek dostlarım...


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 03 Nis 2009 Saat 15:00
Orjinalini yazan: küçük kanaryam küçük kanaryam Yazdı:

devamı nerde LOL
 
 
TongueTongueTongueTongueTongue
hemen eklıyorum


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 03 Nis 2009 Saat 15:07
27.hafta da bebek


Bebeğiniz nasıl büyüyor ?

Bebeğinizin neredeyse 900 grama yaklaştığı, boyunun 28 santimi çoktan geçtiği bir süreç. Artık gözlerini açıp kapayabiliyor. Aralıklarla uyanıp, uykuya bile dalabiliyor. Belki parmaklarını emiyor; ciğerleri henüz tam olarak olgunlaşmamış bile olsa, hatta erken bile doğsa kapasitesini yerine getirebilecek seviyedeler. Bu kapsamda bebeğinizin karnınız içinde hıçkırdığında yaşadığı sarsıntıyı bile hissetmeniz işten değil. Ve sıkılmayın, bu hıçkırıklar da son derece normaller. Her hıçkırık kısa süreli ve ona zarar bile vermiyor. Bu yüzden söz konusu tıkırtıların tadını ve keyfini çıkarmaya bakın deriz. Bu arada, bebeğinizin yaşadığı kısmî beyin dokusu gelişimiyle de, bu organının ne kadar aktif olduğunu tahmin edemezsiniz. Kimbilir o şu anda neler düşünüyor?

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Bedeniniz artık son kademeye geldi. Yeni birtakım belirtileri yaşamak durumundasınız. Ağrıyan sırtınızın yanı sıra, bacak kaslarınızın da krampla baş ettiğini hissedebilirsiniz. Sonuçta onlar, ekstra yüklerin ağırlığı altındalar. Bu anlamda söz konusu organlarınız yoğun sirkülasyon ve aşırı yük binmiş sinirleriniz ile, genişleyen vajinanızdan da hareketle ( ki genişleyen vajina kan damarlarınızdaki akış trafiğine müdahale etmektedir ve bu yüzden ) rutin kan pompalaması yaşanamamaktadır. Ancak ne yazık ki, hamileliğinizin ilerlemesiyle yaşadığınız kramplar da artacaktır. Geceleri yaşanan bacak krampları alışıldık bir durumdur ama bu sıkıntı gün içinde de yaşanabilmektedir. Bir kramp gelip sizi vurduğunda, baldır kasınızı gerer. ( Bu anlamda bacağınızı uzatmanız ve nazikçe ayaklarınızı geriye doğru gevşetmeye çalışmanız krampın vereceği acıyı biraz hafifletecektir. ) Baldırınıza yavaş bir masaj yapmak veya birkaç dakikalığına da yürümek bu anlamda işe yarayabilir. Şu sıralarda sizin için her ne kadar en son düşünülecek şey gibi görünse de, aile planlaması da bu noktada dikkat çekilmesi gereken bir konudur. Bebeğiniz gelmeden önce bile bu konuda bazı kararlar verebilmek durumundasınız.

Sürprizli Gerçekler: Asla gözardı etmemeniz gereken belirtiler
Hamilelik sırasında çok fazla acı, ağrı ve farklı duygu ortaya çıkar ve bu anlamda neyin normal, neyin doktorluk bir vaka olduğunu anlamak güçleşir. Bu tür durumları kesin olarak saptayacak birçok etmen vardır; sözgelimi hamileliğinizin kaçıncı ayında olduğunuz, ailenizin geçmişinde, o anda yaşadığınız sıkıntıya benzer bir sıkıntının yaşanıp yaşanmadığı gibi... Bu noktada size ileride ciddi birtakım durumların habercisi olabilecek kimi belirtilerin bir dökümünü yapmakta fayda olabilir:


Hamilelikte 37 haftaya erişmeden önce:


Leğen kemiği ağrısı (bebeğinizin çıkmaya çalışması gibi bir duygu), karın ve rahim ağzı acısı, krampı veya sızısı, ya da bir saatte dörtten fazla kasılma (acı olmasa dahi).
Vajinal sıvı akıntınızda gözle görülür bir artış; ya da bu akıntının biçiminde yaşanan bariz bir değişiklik. Eğer bu akıntı sulu hale gelir ve sümüksüleşirse, ya da kanlanırsa... Ya da her durumda:
Bebeğiniz sıradışı şekilde tekmelemeye başlamışsa.
Karın bölgenizde ağır ve ısrarlı bir acı çekiyorsanız.
Vajinal kanama veya lekelenme, ya da aşırı sulu ve kötü kokulu akıntınız varsa...
Kalıcı ve etkili kusma nöbetleri yaşıyor ve her kusmayı takiben acı veya ateş sıkıntısı çekiyorsanız.
38 C’yi aşan ateş nöbetleriniz varsa.
Görüşünüzde kayma, bulanıklık veya küçük içi boş noktacıklardan oluşan yüzer halkalar görüyorsanız.• Ağır ve kalıcıymış gibi görünen bir baş ağrınız varsa.
Yüzünüzde büyük ölçüde şişkinlik oluştuysa ve gözlerinizde torbalanma yaşanıyorsa, elleriniz ve parmaklarınızda aşırı uyuşma ve bacaklarınızda ciddi oranda halsizlik söz konusuysa.
Bir haftada iki kilodan fazla yitirdiyseniz.
Ayaklarınız veya bacak baldırlarınızda kalıcı bir ağrı çekiyor ve bunu bacağınızın pozisyonunu değiştirdiğinizde dahi gideremiyorsanız.
Karın bölgenizde bir tür travma söz konusu ise.
Sık karın ağrısı, baş ağrısı ve kalp çarpıntısı ile yürek hoplamasına benzer bir haliniz varsa. • Güç nefes alıyor ve soluk verirken ağzınızdan kan getiriyorsanız.
Her yanınızda bir nevi kaşıntı söz konusuysa...Ya da bunlara ek olarak, hekiminizi ilgilendirsin ilgilendirmesin, her türlü sağlık sorunu, hamilelikle bile ilgisi olmasa da ( örneğin ileri bir astım krizi vb.). Bu listedekilerin hiç birini yaşamıyor olsanız da, bize kalırsa içgüdülerinize güvenin ve tıbbi bakım desteğini aldığınız insanlara hamileliğinizle ilgili her türlü sıkıntınızı açın. Eğer ortada bir problem var ise, mutlaka size yardım edilir. Bir sorun yoksa da, en azından bu konuyla ilgili emin olmuş olursunuz.
 

Bu haftanın aktivitesi
Bir emzirme sınıfına kaydınızı yaptırın. Eğer ilk defa anne olacak bir aday iseniz, ve eğer bebeğinizi emzirmeyi planlıyorsanız, belki de en iyi yol bir emzirme sınıfına kaydolmanız olacaktır. Bu konuda çocuk yetiştirme uzmanınız veya ebenizden destek alabilirsiniz.


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 03 Nis 2009 Saat 15:16

28.hafta da bebek
 


Bebeğiniz nasıl büyüyor ?

Bu hafta itibariyle bebeğiniz 900 gramın biraz üzerinde ve boyu da 30 cm’yi bulmuş gibi. Gözlerini açıp kapayabilen bebeğiniz, artık kirpikli bir küçük insan. Giderek artan görme yetisi ile birlikte, karnınızdaki ışığı da algılamaya başlamış bulunuyor. Beynindeki milyonlarca sinir hücresi – nöron da gelişmeye başladı ve bu sırada dış dünya için gereken beden yağını da biriktirmekle hayli meşgul durumda.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Evde uzanın! Bu hafta, üçüncü ve son üç aya başlıyorsunuz. Eğer çoğunlukla siz de öteki kadınlara yakın ölçülere sahipseniz, bu üç ayda 5, hatta 7 kilodan fazlasını alacaksınız. Hayatınızın bu kısmında büyük çoğunlukla ebeniz veya doktorunuzu iki haftada bir ziyaret etmek durumundasınız. Ardından, 36 haftadan sonra haftalık ziyaretlere geçiş yapacaksınız. İçinde bulunduğunuz risk faktörlerine bağlı olarak, doktorunuz sizden kimi kan testlerini, sözgelimi syphililis veya HIV testini tekrar etmenizi isteyebilecek. Belki bu süre zarfında chlamydia ve gonorrhea kültürü testini de üzerinizde uygulayabilecek. Tüm bunlar, sizin doğuma ne kadar hazırlıklı olduğunuzla alakalı. Ayrıca eğer sizin glukoz ekran testiniz yüksekse ve eğer bunu takip eden testi de yaptırmamışsanız, üç saatlik glukoz tolerans testine de tabi tutulabilirsiniz.


Bu minvalde kanla ilgili çalışma yapılıp da, ilk doğum öncesi ziyaretiniz size Rh negatif sonucunu çıkartmışsa, büyük olasılıkla size Rh immunoglobulin testi uygulanabilecek. Bu, bedeninizi gelişmekte olan antikorlardan korumak için, dahası bebeğinizin kanını bu maddelerden koruma amacıyla yapılan bir uygulama. (Eğer bebeğiniz Rh pozitif ise, doğumunuzdan sonra bir Rh immunoglobulin aşısı daha alabilirsiniz. Bu süre zarfında kimi kadınlar ayrıca kendilerini huzursuz eden bir tür huzursuz his içine de girebilir ve tam da dinleniyor veya uyumaya çalışıyorken, sürekli olarak ayaklanma telaşı içinde duyumsayabilirler.


Eğer hareketlendiğiniz anda sizde de böylesi bir huzursuzluk veya bu huzursuzluğun giderilme hali söz konusuyla, büyük olasılıkla ‘Huzursuz Ayak Sendromu veya RLS’ye yakalanmış da olabilirsiniz. Ancak bu sendrom da, anne adayları arasında yaygın olan bir rahatsızlık türüdür. Bu tür durumlarda ayaklarınıza masaj yaptırmayı ve onları germeyi deneyin; kafeini kesin. Kafein bu belirtileri artırabilir. Bu anlamda tıbbi destekçinizden size demir takviyesi yapmasını da isteyebilirsiniz. Bu tür katkılar RLS için caydırıcı da olabilir.

Preeclampsia hakkında üç soru
Preeclampsia, hamile hanımların yüzde üç ila sekizini etkileyen, kompleks bir bozukluk biçimidir. Preeclampsia tanısı konulan bir kadının protein ve kan basıncı, 20 haftalık olduktan sonra yüksekte seyrediyorsa görülen bir sorundur. Bu rahatsızlığı yaşayan bir çok kadın, yaklaşan âdet günlerine gelirken, bu rahatsızlığın hafif biçimini tecrübe eder; bebekleri de eğer iyi bakılırsa sağlıklı olarak büyür. Ama eğer bu rahatsızlık ciddi ise, birçok organa da sirayet ederek yaşamsal marazlar doğurabilir. Bu durumda yapılacak en iyi şey, bebeği doğurtmak olmalıdır.

S1: Preeclampsia rahatsızlığının belirtileri nelerdir ?
Preeclampsia aniden gelebilir, bu yüzden belirtileri erkenden tecrübe edip farkına varabilmek mühimdir. Bu nedenle aşağıdaki belirtilerden herhangi biriyle karşılaşırsanız doktoru arayın:

Yüzünüzde kabarıklık ve göz çevrenizde şişkinlik, ellerinizde görülen benzer şişmişlikler, ya da ayaklarınız ve eklemlerinizde görülen ani şişlikler.
Haftada iki buçuk kiloyu aşan ani kilo kaybı.
Görüşte farklılıklar. İkili görme, patlayan ışık duygusu, ışığa aşırı duyarlılık ve geçici görme azalması.
Karın bölgenizin üst kısmında ani ve şiddetli ağrı


Baş dönmesi, kusma.
Preeclampsia ayrıca, her nevi bariz belirtiyle de ortaya çıkabilir; bilhassa rahatsızlığın erken dönemlerinde görülen kimi belirtileri, rutin hamilelik şikâyetleriyle karıştırılabilmektedir. Bu anlamda hastalığın ayırtına rutin bir hamilelik öncesi muayene sırasında da varılabilmektedir. Bu nedenle, hamilelik öncesi randevularınızı aksatmamanız gerektiği bir kere daha anlaşılacaktır.


S2: Beni preeclampsia hastalığına yakalanmaya sevk eden riskli faktörler hangileri ?
Bu rahatsızlığa ilk hamileliğin erken safhasında yakalanma oranı daha büyüktür. Bununla birlikte bu hastalığı bir kez kaptığınızda, öteki hamileliğinizde de bunu yaşayacağınızı hesaba katmalısınız. Bunun dışında eğer :

Kronik hiper tansiyonunuz varsa,
Kati düzeyde kan pıhtılaşması bozukluğu, diyabet, böbrek rahatsızlığı veya lupus gibi otomatik sindirim sorunu çekiyorsanız.
Bu hastalığı daha önce yaşamış bir kadın akrabanız varsa.
Normalin yüzde otuz fazlası kilolu, kısaca obez iseniz.
İkiden fazla bebek taşıyorsanız.
Yaşınız 20’den küçük veya 40’tan çoksa.

S3: Bu rahatsızlıktan kaçınmanın bir yolu var mı ?
Kimse preeclampsia rahatsızlığından nasıl kaçınacağını tam olarak bilemiyor, ancak bu rahatsızlığa ilişkin bir çok araştırma da yapılmıyor değil. Bu konuda yapılan tedavi amaçlı çalışmalarda, ekstra kalsiyum almanın, vitamin desteği veya düşük oranda aspirin kullanımının getirdiği katkılar öne çıkarılırken, bu, kullanılan maddenin ve hastanın farkına göre değişiklik yaratabiliyor. Bu anlamda sizin şimdilik yapabileceğiniz en iyi şey hamilelik öncesi tıbbi bakımınızı aksatmamak olmalı; kan basıncınız ve idrar ile protein düzeyinizi de kontrol altında tutmalısınız. Ayrıca rahatsızlığın ön belirtilerine karşı tetikte olmanız, alabileceğiniz olası tedaviyi de iyileşmeniz yönünde erkenden garantileyebilecektir.


Bu haftanın aktivitesi
Bebeğinize bir doktor seçin.

Arkadaşlarınız, aile yakınlarınız, işyerinizdeki dostlarınız veya doğum destekçiniz, ya da ebeniz vesilesiyle potansiyel bebek doktorlarının bir listesini yaratın. Seçeceğiniz doktorun, sizdeki mevcut sağlık sigortasını kabul etmiş olmasına özen gösterin. Çalışma saatlerinin sizinkiyle aynı olmasından yana tavır alın. Çalıştığı mekânın sizin de içinize sinmesine öncelik tanıyın. Eğer becerebilir iseniz, aday doktorlarınızla yüz yüze ön görüşmelere de gitmeye çalışın. Bunun için size henüz erken gibi görünebilir; ancak bebeğinizin, doktorunu doğumundan kısa bir süre sonra görmesi gerektiğini aklınızda tutun.



-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 03 Nis 2009 Saat 15:17
29.hafta da bebek

Bebeğiniz nasıl büyüyor ?

Bir kiloya yaklaşan ağırlığı ve 30 santime çok yakın boyuyla, bebeğiniz 29. haftasına girdi; kasları ve ciğerleri büyümeyi sürdürüyor ve kafası da eskiye oranla çok daha irileşti. Bu, onun gelişmekte olan beyni için de gerekli bir süreç. Tam bu süreçte onun gereksinim duyduğu besinleri içerecek olan C vitamini, folik asit ve demir takviyesini edinmenizin zamanı. Öte yandan kemiklerinin aşırı kalsiyum ihtiyacından ötürü, sütünüzü veya kalsiyum ihtiva eden peynir, yoğurt veya zenginleştirilmiş portakal suyunuzu da tüketmeyi unutmayın. Bu üç aylık dönemde, her gün ortalama 250 miligramlık kalsiyum, bebeğinizin sertleşen iskeletine nüfuz ediyor.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Bebeğiniz artık çok aktif vaziyette. Doktorunuz sizden onun tekmelerini günlük ve düzenli olarak kayıt altına almanızı ve saymanızı isteyebilir de. Bunu nasıl yapacağınız konusunda size talimatlar verebilir. Bu nedenle bebeğin hareketlerindeki olası artış ve bilhassa azalmalardan doktorunuzu haberdar etmeye bakın. Bu sırada bebeğinizle ilgili stres düşüklüğü veya biyofizik profil testleri ihtiyacında da olabilirsiniz. Bu sırada bedeninizin tanıdık dostları, kalp yanması ve kabızlık da devreye girebilir. Hamilelik hormonu olarak bilinen progesteron, yumuşak kas dokunuzu iyice mayıştırarak bedeninize yayılır. Buna gastroinstestinal bölgeniz ( sindirim sisteminiz ) dahildir. Söz konusu uyuşma ve mayışma, karın bölgenizdeki yoğunlaşma ile bir araya gelince hazmı iyice yavaşlatarak yürek yanması ve gaza sebebiyet verebilir. Özellikle de ağır bir yemekten sonra.


Bu anlamda büyüyen rahminiz de hemoroid riskini beraberinde taşır. Şişmiş kan damarlarınız, özellikle de kalça bölgenizdekiler, doğumu izleyen günlerde boşalarak genişler. Eğer bu bölgeler acılı ve kaşıntılıysa, soğuk kompres veya bedene oturaklı bir duş aldırarak, fındık yağı eşliğinde temizlemeyi deneyin. Ayrıca sıkıntılı bölgenin üzerine çok fazla oturmamaya çalışın. Hamileliğiniz sırasında düzenli olarak kullanacağınız herhangi bir ilaç olursa, doktorunuza bunu hamilelik süresince haberdar edin; ayrıca rektal / popoda kanama olursa da bilgilendirin.


Kabızlığı önlemek için ise, yüksek lifli bir yiyecek diyetine girin; çok su için ve düzenli olarak egzersiz yapın. Bu anlamda kimi kadınlar, “supine hypotensive syndrome” denilen bir rahatsızlık da çekerler. Bu, yere sırtüstü uzanıldığında kalp ritminde ve kan basıncında yaşanan bir ani değişim halidir. Pozisyonunuzu değiştirene kadar sizi sersemletir. Ayrıca aniden ayağa kalkıverdiğinizde kafanız biraz ‘Leyla’ gibi de olabilir. Bu anlamda şikayet edeceğiniz baş döngülerinden kaçınabilmek üzere, sırtüstü değil de yanınıza doğru uzanın. Yattığınız yerden mümkün olduğunca ağır ağır doğrulun.

Doğum iznine dair 3 soru
S1: Patronum doğum izni almama müsaade edecek mi ?
İş Kanunu hükümleri uyarınca, “Kadın işçilerin doğumdan önce 8 ve doğumdan sonra 8 olmak üzere toplam 16 haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak 8 haftalık süreye 2 hafta eklenir.”

SSK’lıysanız, ilgili SSK hastanesine gidip sürelere uygun şekilde doğum izninizi açtırmalı ve bu raporu işyeri hekiminizle paylaşmalısınız. Özel hastaneye de gidiyor olsanız, birçok şirket bağlı olduğu Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan rapor alınmasını ister. “Ancak sağlık durumu uygun olduğu takdirde, doktorun onayıyla kadın işçi isterse doğumdan önceki 3 haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı süreler doğum sonrası sürelere eklenir.”

Doktorun uygun görmesi, işyerinin çalışma ortamının da uygun olmasıyla, doğum öncesi çalışmaya devam edip, doğum sonrasına daha fazla izin aktarabilirsiniz. Ancak bu konuyu işyerinizle konuşup anlaşmanız önemlidir. Zira işyeriniz, işinizi geçici olarak bir başkasına devre­debilmek için gerekli plan­lamaları yapmak isteyecektir. “İsteği halinde kadın işçiye, 16 haftalık sürenin tamamlanma­sından veya çoğul gebelik halinde 18 haftalık süreden sonra 6 aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, yıllık ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz.”

Bu süreyi kullanmak yasal hakkınız, ancak talep ederken dikkate almanız gereken bazı hususlar var:

Uzunca bir süre çalışmadığınız için bir sonraki terfi döneminde aday olmayabilirsiniz.
SSK ödemenizde bir boşluk oluşur.
Yaklaşık 8-9 aylık bir dönemden sonra işlere yetişmek zor gelebilir.



S2: İznime ne zaman başlayacağıma nasıl karar vereyim ?
Çalışmayı durdurmak için ‘uygun zaman’ diye bir şey yok. Kimi kadınlar doğum izinlerini yedinci, hatta sekizinci aya kadar uzatır ve bundan sonrasında izne ayrılır. Bu bakımdan doğru zamanın yaklaşıp yaklaşmadığını anlamak için hamileliğinizi tıbben incelemeniz gerekebilir. Eğer ebe veya doktorlarınız size yatak istirahatı öneriyorsa, ya da doğumunuzdan önce ortaya kimi komplikasyonlar çıkmışsa, kısa süreli ve ani bir iş ayrılığından söz etmemiz gerekebilir. Bu, bazen işverenlerinizden de gelebilir. Bu anlamda doğum izniniz sona erdiğinde bebeğinizden ayrılmanın da ne kadar zor olduğunu görürseniz, sakın şaşırmayın. Yeni annelerin yaklaşık yüzde 70 ilâ 80’i, işe geri dönmekte ciddi kararsızlık yaşayabilmektedir.

S3: Bu işleri patronla görüşmenin en iyi yolu hangisi ?
Evvelâ üzerinize vazife olan işleri tamamlayarak ev ödevinizi yerine getirin. Çalışan olarak haklarınızı size aktaran rehber kitapçığı gözden geçirin veya bir insan kaynakları temsilcisiyle görüşerek bu durum karşısında patronunuzun alacağı, ya da bugüne kadar almış olduğu kararlar veya tavrın ayırtına varın. Çalışma arkadaşlarınızdan sizinle aynı durumda olanlarını da inceleyin. Bunun ardından oturup bir plan yapın. Ne kadarlık bir izin almak istediğinizi düşünün. Eğer ücretsiz izni düşünüyorsanız, bu koşullara ne kadar dayanabileceğinize iyi karar verin. Doğum izninizi bir kerede mi, yoksa yılın belli bölümlerine ayrılmış haliyle mi alacağınızı iyi değerlendirin. ABD çalışma hukukunda, bu süre, her ne şekilde kullanmak isterseniz isteyin 12 haftadır. Bu süreçte alacağınız tüm kararların eşinizin maddi manevi çıkarlarıyla ne kadar örtüştüğünü de hesaplamaya çalışın. Bu anlamda kimi şirketlerin de babalık izni hakkı tanıdığını unutmayın. Amaçladığınız koşulları elde etme şansınız yükselsin istiyorsanız, ürettiğiniz çözümleri birer sorun olarak dönüştürmezden ve patronunuza yansıtmazdan önce patronunuza açın.

Bu haftanın aktivitesi
Biraz hayat memat meselesi olabilecek ayak işi yapın. İşte size, bundan sonraki haftalarda edinmenizi imkânsız hale getirebilecek kimi ihtiyaçlarınızın listesi:

Bebek ve temizlik bezleri.
Tırnak makası tarzı bebe koruma ve bakım eşyaları. Bir termometre, bir balon şırınga ve emzik.
Bebek cildine uygun temizlik deterjanı.
Sizin için ped stoğu. (Doğumu izleyen günlerde biraz daha kanamanız olabilecek.)
Eşe dosta yollanacak ‘teşekkürler’ kartları ve zarfları, ya da damgaları.
Bol bol kâğıt peçete veya havlu desteği.


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 03 Nis 2009 Saat 15:20
30.hafta da bebek

Bebeğiniz nasıl büyüyor ?

32 santimi biraz geçen boyuyla bebeğinizin kilosu şu sıralarda 1,5 kiloyu aşmış gibi. Kendisini çevreleyen amniyotik sıvı hala yerli yerinde; ancak o sizin rahminizde büyüdükçe bu sıvının miktarı da azalmaya yüz tutmuş gibi. Bebeğinizin görüş yeteneği gelişmeye devam ediyor; yine de tam olarak yeterli değil. Hatta doğduktan sonra bile uzun bir süre gözlerini kapalı tutmaya dahi çalışacak. Gözlerini açtığında, 20 / 400 düzeyindeki görüşü, ışığa duyarlı olacak ancak yüzünün çok ama çok yakınındaki şeyler dışında bir şey göremeyecek. Bu anlamda normal görüş düzeyinin 20 / 20 olduğunu hatırlatalım.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Bu günlerde belki biraz yorgun hissediyorsunuz, özellikle de uykunuz kaçtığında. Ayrıca son zamanlarda normalden daha sakar da olabilirsiniz; ki bu tamamen anlaşılır bir durum. Bedeniniz yalnızca ağırlaşmakla kalmadı; ayrıca bedeninizdeki ağırlık dengesi de, hamilelik karnınızın yarattığı sıra dışı durum nedeniyle denge merkezinizi kaydırdı. Ayrıca yaşadığınız hormonal değişimlerden ötürü kemiklerinizi birbirine bağlayan dokular da (ligament) daha gevşek  halde. Bu yüzden eklemleriniz çözülmüş gibiler. Bu da dengenize sirayet ediyor tabii.


Ayrıca bu dokulardaki gevşeklik, sizi olduğunuz yere daha çok ‘çakacağı’ için, ayaklarınız da büyümüş ve ayakkabılarınıza sığmaz olmuş olabilirsiniz. Bu arada, hamileliğinizin erken dönemlerinde yaşadığınız o duygu taşkınlıklarını anımsıyor musunuz ? Bu rahatsız edici belirti çeşitlilikleri ve hormonal değişimler de yeniden aşırı fazla veya aşırı az duygulanıma yol açmak üzere.


Şu günlerde doğumun normal ve sağlıklı olup olmayacağından, iyi bir anne olup olmayacağınıza kadar uzanan geniş kaygı eğiliminiz, son derece, ama son derece normal bir belirtiden ibaret. Eğer bu süreçte yaşadığınız sıkıntıları taşıyamaz durumda iseniz, bunu doktorunuza veya ebenize danışmanızı öneriyoruz . Bu yüzden belki de her 10 kadından birinin yaşadığı doğum depresyonunu yaşıyor olabilirsiniz. Duygu durumunuzdaki ‘düzenli’ düzensizlik hallerini mutlaka doktorunuzla paylaşınız.

Sürprizli gerçekler: Bilinen doğum korkuları
Doğum sizi geriyor mu ? Yalnız değilsiniz. İşte size birkaç ortak kaygı ve çözüm önerisi:

Acıyı kaldırabileceğimi sanmıyorum
Her beş anneden biri, bu sıkıntıyı yaşar ve bu durum hamileliğin üçüncü üç ayında en sık rastlanan durumlardan biridir. Bazı kadınlar, doğum sırasında yaşayacakları acıyla baş edebilmek için yatıştırıcı ilaç kullanacaklarını önceden bilirler; ve aslında hemen hepsi de bu sakinleştirici tedaviden yararlanmak durumunda olur. Öteki anneler ise, genellikle acısız doğumdan yana olmayı tercih eder. Acının potansiyelini bile isteye, ama bu acıyı göğüsleyecek beden ve psikoloji tekniklerinin farkında olarak uyuşturulmadan doğum yapmaya çalışırlar. Doğru ön hazırlık ve destek ile, kimi kadınlar doğal doğumu derin şekilde tatmin edici ve kendilerini kudretlendirici bulur.

Vajinayı kestirmeli (episitiomi), yoksa yırtılma olabilir
Episiotomi vajinanız ve anüsünüz arasındaki kas dokusuna yönelik bir cerrahi kesik operasyonudur. Vajinanızın daha da açılabilmesi için doğumdan hemen önce yapılır. Kimi kadınlar, doğum esnasında kendiliğinden biçimde kanarlar; episiotomi yaptırsalar da bu durumu yaşayanlar olabilmektedir. Bu bağlamda yaşanan kanamalar, öngörülemeyebilir veya çok ağır seviyelere erişebilir. Bu durumu önlemenin tek yolu ritmik şekilde bedende ufak yarıklar açarak kanamayı hafifletmek; kanama adeta ‘standart’ hale gelince de durmaktır. Ancak uzmanlara göre bu girişimi de (Episiotomi) ‘rutin’ hale getirmemelidir. Bu bakımdan ebeniz veya uzmanınıza Episiotomi için hangi koşulları tercih edeceğini ve sıklığını danışın. Bu operasyona gerek duyup duymadığınızı son beş haftada ilgili bölgeyi masajla yoklayarak anlayabilirsiniz. Böylece doktorunuz ve siz, doğru kararı verebilmiş olursunuz.

Doğum esnasında büyük tuvaletimi de yapabilirim
Yapılan araştırmalar, anne adaylarının yüzde 71’inin doğum sırasında ister istemez büyük tuvaletlerini yaptığını, yüzde 22’sinin ise bu durumdan utandığını göstermektedir. İnanması şu anda her ne kadar güç de olsa, bebeğinizi Dünyaya getirdiğiniz esnada böyle bir hareketiniz olursa, kimsenin umurunda bile olmaz. Zaten hemşire ve ebeler, bunu temizler.

Beklenmedik tıbbi değişikliklere yol açabilirim
Bunu açıklığa kavuşturabilmenin en iyi yolu, oturup doğum uzmanınıza tüm kaygılarınızı açmak olur. Eğer doktorunuz veya ebenize güvenirseniz, onun sizin için en iyi olanı yapacağına inanırsanız, her şey o gün daha kolay yaşanır. Eğer ebeniz veya doktorunuz sizin tercih ve dileklerinize saygılı olursa, bunun farkında olursa (ki bu anlamda bir Doğum Planı da yapabilirsiniz) işler yoluna girer. Öte yandan bir doğum asistanı da tutabilirsiniz; o, size doğumunuzda eşlik edebilir. Hastane de tüm ihtiyaçlarınızı gözetebilir.

Sezeryan operasyonu yaşayabilirim
Her beş kadından birinin doğum operasyonunun sezaryen ile sonuçlanması söz konusu iken, sizin de normal bir doğum yerine bu koşuldan çekinme ve korkmanız son derece normaldir. Sonuçta kendinizi vajinal doğuma adamışsanız, yaşayabileceğiniz olası sezeryan, sizin için rahatsız edici olabilir. Bazı anneler, vajinal doğum hususunda aldatıldıklarını düşünürler; bunda onların katıldıkları doğum sınıflarında kendilerine telkin edilen ‘ideal doğum’ fikrinin mükemmelleştirilmesinin de etkisi vardır.


Ayrıca onlara sezeryanın gereksizliği dayatılabilir. Çok az kadının bu yola başvurduğu telkin edilebilir. Eğer siz de bu gibi hisler içindeyseniz, doğumunuzun gerçekliğiyle yüzleşmeniz biraz zamanınızı alabilecektir. Bu anlamda bir çok doğum yapan kadın, doğum tecrübelerinin ister sezeryan, isterse vajinal olsun, beklediklerinden çok farklı olduğunu dile getirmektedirler.

Hastaneye zamanında yetişemeyeceğim
Evden acil olarak, ambulans ile alınan, özellikle de ilk bebeklerini bekleyen anne adayları, genellikle nadir vakalardır. Ama yine de sizin de böylesi durumlarla ilgili endişeleriniz olursa, evden acil çıkış için yapılması gerekenler üzerine bir planı hazırda bulundurun. Ki, zamanında ve doğru davranabilesiniz…

Bu haftanın aktivitesi
Her nevi bebek eşyasını alın. Size yardımcı olmaya çalışacak eşiniz veya her tür dostunuzun yapabileceği en iyi şey, bu. Bebek karyolası, beşik, puset gibi önemli eşyalar, özellikle siz uykusuzken çok işe yarayacaklar. Bu nedenle onları hemen edinin. Salıncaklar, telsiz - telefonlar ve tüm cihazlar için gerekli pil desteği de cabası. Bu anlamda size şarj edilebilir pil ve ekipman öneriyoruz.


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 03 Nis 2009 Saat 15:24
31.hafta da bebek

Bebeğiniz nasıl büyüyor ?
Bebeğiniz bu hafta neredeyse 34 santime erişti ve ağırlığı da 1,5 kiloya yaklaşmış gibi. O artık başını bir yandan ötekine hareket ettiriyor; kolları, bacakları, tüm bedeni gereksindiği besin ve yağı, teninin hemen altında doyasıya almakla meşgul. Bebeğiniz bununla birlikte aşırı hareketli hale gelmiş de olabilir. Bu anlamda onun tekme ve hareketliliği sizi uykusuz bile bırakabilir. Ama tüm bu hareketliliğin, onun sağlıklı ve aktif olduğu anlamına geldiğini unutmayın.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Rahim kaslarınızın gerilmeye başladığını hissettiğiniz oluyor mu ? Birçok kadın bu zıtlıkları hamileliklerinin ikinci yarısında yaşıyor. 30 saniyeye erişen süreleriyle bu kasılmalar düzensizler ve zaten de acılı ve frekanssız olmak durumundalar. Öte yandan kimi karşı hareketler, acısız dahi olsalar olası bir erken doğumun belirtileri olarak da alınabilirler. Bu tür durumlarda doktorunuza haber verin; hatta saatte dört kasılmayı aşıyorsanız da durum aynı olmalı. Bunun yanında vajina akıntınızın tipi, sıklığı, kokusu da önemli; sümüksü, kanlı veya sulu olup olmadığını, pembe veya yer yer kanlı bile olsa doktorunuzla bu akıntıyı kontrol etmelisiniz.


Bunun yanı sıra mesane ağrınız olursa, kaba etinize kramp girmiş gibi hissediyor ve artan şekilde kalçanıza bir ağırlık binmiş zannediyorsanız da durum aynıdır. Bu belirtilere, daha önce yaşamadığınızı sandığınız bir sırt ağrısı da katılabilir. Öte yandan son dönemde ‘süt öncesi’ denilebilecek, (colostrum) bir tür sıvının memenizden geldiğini de düşünebilirsiniz. Bu akıntıya karşı kıyafetlerinizi özel bezlerle korumaya çalışın. (Bu sıvının aktığını göremiyorsanız da bunda endişe edecek bir şey yoktur. Memeleriniz zaten bu sıvıyı hazırlamaktadır; siz onları göremiyorsanız bile.)


Eğer halihazırdaki sütyeniniz fazla sıkı geliyorsa, bir hamilelik sütyenini tercih etmeyi deneyin. Bu anlamda seçeceğiniz bedenin mevcut bedenden en az bir beden büyük olmasına dikkat edin. Zira sütünüz hazır olduğunda, göğüsleriniz tahmin edemeyeceğiniz kadar büyüyebilir de. Diğer taraftan doğacak bebek bir erkek ise, bebeğin sünnet edilip edilmeyeceği konusunda da önceden karar alabilirsiniz. Bu durumun artıları ve eksilerini eşinizle tam olarak tartışıp ortak karar verdiğinizden emin olun.

Karar rehberi: Doğumda ağrı kesici almalı mı ?
Bebek sahibi olmanın tam bir doğru yolu veya biçimi yoktur. Her kadının acı eşiği ve doğum tecrübesi birbirinden farklıdır. Bazı kadınlar, zaten, ağrı kesici tedaviye cevap vereceğini baştan bilir. Ama bazıları da doğal, uyuşturulmamış bir acı yönetiminden yanadır. Bazı anneler ise, uyuşturulmadan kabul ettikleri doğumda daha sonra acılarıyla başa çıkamazlarsa, kendi istekleri ile ağrı kesiciyi kabul edebilmektedir. Önceden bilgilendirildiğiniz her türlü durum adına, tercihinizi belirleyecek meselenin artıları ve eksilerini buradan öğrenin::


Eğer hala başvurmadıysanız, bir çocuk doğum sınıfına eşinizle birlikte kayıt yaptırın. Bu sınıflardaki eğitmenler genellikli tüm doğum acısını giderebileceğiniz nice öneriyle size yardım edebilirler. Buna anüs ve omurga ağrısı tedavisi dahildir. Ayrıca sistemli tedavi de, ilaçsız olarak kimi nefes ve rahatlama tekniğiyle verilebilir.
Birçok kadın da, doğum sırasında meydana gelecek herhangi bir acı tedavisine engel olur ve karşı çıkar. Bu acı kesme yöntemlerinin en bilineni, bel altınızdaki acıyı siz ayıkken kesen epiduraldır.

Bazı kadınlar ise, doğal ve ilaçsız doğumu tercih eder. Bunun nedeni kontrollü bir doğum acısından yana olmalarıdır. Eğer siz de bedeninizin kontrolünü acıya dayanıklılık adına mümkün mertebe sağlamak istiyor iseniz, doğumda gerçek bir işbirlikçi – katılımcı olmaya bakın. Doğum sürecine mümkün olan en az müdahaleyi yapın. Bundan sonra meydana gelebilecek doğal gelişim sizi daha iyi hissettirecektir. Eğer bu yolu tercih ederseniz, doğumun size getireceği potansiyel acı ve konforsuzluk halini de kabullenmiş olacak, ama doğru destek ve ön hazırlık sayesinde de kendiniz için en uygun olanı yaşayabileceksiniz..
Bu arada, ilaçlı – uyuşturulmuş doğumu önceden tercih etmişseniz, bu kararınızı veya tersini de, son ana kadar tercih etme hakkının kendinizde olduğunu iyi bilin.
Bu haftanın aktivitesi
Çantanızı hemen hazırlamanıza gerek yok, ancak hastaneye götürebileceğiniz eşyaların bir listesini yapmanız mümkün. Diş fırçası ve yedek kıyafetin yanı sıra…

D oğumda odaklanabileceğiniz bir resim veya nesne.
Nefesinizi iyi, güzel tutacak, size enerji verebilecek naneli veya şekerli tatlandırıcılar.
Sizi sıcak tutacak battaniye ve çoraplar.
En sevdiğiniz pike veya örtünüz.
Aşırı yoğun içerikli olmayan okuyacak kitap veya dergiler.
Emzirme ışığı ve sütyeni.
Bebeğinizin ev yolunda giyineceği kıyafeti.
Şarj aletleri; kamera ve fotoğraf makineleri, piller ve filmler ile kasetler


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 03 Nis 2009 Saat 15:28
32.hafta da bebek
Bebeğiniz nasıl büyüyor ?

İki kiloya yakın ağırlığı ve 35 santime yakın boyuyla bebeğiniz artık rahminizde hatırı sayılır genişlikte bir yer kaplamaya başladı. Artık haftada neredeyse yarım kilo almaya başladınız. Ve aldığınız bu ağırlığın kabaca yarısına yakını, bebeğinize yarıyor veya ona ulaşıyor diyebiliriz. Gerçekte, önümüzdeki yedi hafta içinde kendi ağırlığının üçte bir buçuğuna yakınını daha elde etme yolunda olan bebeğiniz, hayatta kalabilmek için şişmanlıyor aslında. Ayak tırnakları çıkan, sahici saç telleri veya başka bir deyişle kafasında şeftali tüyü yumağı beliren bebeğinizin teni de giderek daha yumuşak ve pürüzsüz artık; doğuma gün sayıyor.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Sizin ve bebeğinizin büyüyen ihtiyaçlarını karşılayabilmek üzere, kan basıncınız yüzde elliye yakın oranda arttı. Bu oran, hamileliğin başından bu yana geldiğiniz artışa tekabül ediyor. Diyaframınıza doğru itekleyen rahminiz ve midenizdeki sıra dışı kalabalıkla, yaşayacaklarınız birkaç göğüs yanması veya nefes darlığı seansları olabilir. Bu rahatsızlığınızı bertaraf edebilmek üzere, daha sık ama daha az yemeli, ya da yatarken kendinizi sıkı sıkı korumalısınız. Belinizin altına doğru yaşadığınız ağrı devam edecektir.


Mümkünse bu süreçle ilgili her şeyi doktorunuzun bilmesine çalışın. Eğer böyle bir sırt ağrısı yaşamadıysanız, yani hiç başınıza gelmemişse bu bir olası erken doğum anlamını da pekala taşıyabilir. Ancak yaşadığınız sıkıntının bir erken doğum olmadığından emin olabilmeniz adına, genişleyen rahminiz ve hormonal değişikliklerinizi de bu sıkıntılara yormak mümkün olabilir. Genişleyen rahminiz, denge merkezinizi hareketlendirir ve karın kaslarınızı gererek zayıflatır. Bu sizin duruşunuzu değiştirerek arkanıza ağrı ve gerginlik katar.


Hamileliğin getirdiği hormonal değişimler, eklemlerinizi ve uyluk kemiklerinizdeki dokuları omurgalarınıza olması gerektiğinden az yüklenerek zayıflatır. Bu durum sizi olması gerektiğinden daha az dengeli hale sokar ve yürüdüğünüzde acıya sebep olur. Ayrıca uzun süre ayakta kalmak veya oturmak, yatakda dönmek veya düşük boylu bir sandalyeden kalkmak, hatta birtakım ağırlıkları kaldırmak da bu acıları tetikleyebilmektedir.

Karar rehberi : Doğum odasında sizinle kim bulunsun ?
Doğum mevzusu, aşırı derecede mahrem bir tecrübeye denk gelir;  doğuma aile üyelerini katmak, arkadaşlarla olmak veya doğum koçlarını yanınızda bulundurmak söz konusu olabilir. Bu anlamda doğum odasına alacağınız konukların listesini daha iyi belirleyebilmeniz için size birkaç ipucumuz olabilir:

Aslında bu listede kesin bir doğruluk payı olmaz. Yapılan araştırmalar, anne adaylarının yüzde 44’ünün sadece eşleriyle ve tıbbi uzmanlarla birlikte doğuma girmekten yana olduklarını ortaya koymuştur. Bu oranın yüzde 37’lik kısmı ise, doğuma tek bir akrabayı çağırmış, yüzde 16’lık bir dilim ise, sadece tek bir refakatçi arkadaştan yana tavır almıştır. Bu anlamda anne adaylarının yüzde üçünün de doğum koçuyla olmaktan memnun olduğu anlaşılmıştır.
Kimi eşler veya kocalar, doğum sırasındaki varlık nedenleri ve rolleri üzerine, odaya başka birileri girince kafa karışıklığı yaşayabilmektedir. Eğer doğum odasına akraba veya doğum koçlarını alacaksanız, bu koşullarda kocanız ve eşinizin de mevcut olacağını göz önünde bulundurunuz.
Doğumla ilgili olarak kendi anneniz veya kayınvalidenizin odada bulunmasıyla ilgili ufak anlaşmazlıklar da baş gösterebilir. Onlar sizin bu özel anınızı ve mahremiyetinizi hiçe sayabilirler. Eğer doğum sırasında eşinizle birlikte kalmak istiyorsanız, hastane ekibinin yanınızda olduğundan, yapacağınız bir liste ile emin olunuz. Hastane ekibine, doğumun koşulları ve mahremiyeti ile ilgili, akrabaları uzak tutacak kesin talimat veriniz.
Bu süreçte doğum ve ebelik görevlileri de kendi sorumlulukları için hazır bulunabilir. Siz de yanınızda sürekli olarak birinin bulunmasını istiyorsanız, özel bir doğum koçu iyi bir tercih olabilir. Gerçekte bazı araştırmalar, doğum asistanı veya koçu ile daha kısa sürede doğum yapıldığını ortaya koymuştur. Daha az doğum komplikasyonunun yaşandığı bu vakalarda, daha sağlıklı bebeklerin doğduğu da görülmüştür. Bu bakımdan, doğum koçunuz var ise, uyuşturulmadan doğum yapıp yapmayacağınız üzerine ciddi biçimde düşünmenizi öneririz.



Bu haftanın aktivitesi
Size yardım edebilecek kişilerin listesini yapın.
Arkadaşlarınız veya aile dostlarınız, bebeğinizin doğumunu takiben sıraya gireceklerdir; ama bazı anneler bu müdahaleler karşısında hiç de istekli olmayabilir. Peki bu duruma nasıl hazırlanılmalıdır ?

Eğer bebeğiniz Dünyaya geldikten sonra tanıdığınız biri size yardım etmek istiyorsa, sırayla o kişi veya kişilerin isim ve telefonlarını kayıt altına alın.

Bir arkadaşınızdan, tüm diğer arkadaşlarınızın yapacağı maddi manevi veya yiyecek yardımını organize etmeyi üstlenebilmek üzere takvim belirlemesi ricasında bulunun.
Arkadaşlarınızdan birine emanet etmek üzere, temel alışveriş listesi hazır edin.
Öteki (eğer varsa) çocuklar için bir bakım takvimi veya zemini yaratın. • Çöplerinizi atabilmesi veya varsa, pet hayvanlarınızın bakımını üstlenebilmesi için bir arkadaşınızın yardımını isteyin.


-------------
http://www.glitterfy.com/">


Mesajı Yazan: zelos
Mesaj Tarihi: 03 Nis 2009 Saat 15:33
33.hafta da bebek


Bebeğiniz nasıl büyüyor ?

25 santimi aşan bebeğinizin kilosu artık 2 kiloya erişti. Artık o yaratığımsı, eciş bücüş görünümünün yerini iskeleti belirgin, küçük bir insan aldı. Kemiklerinin henüz tam sertleşmemiş olması, hala onun biraz daha aşırı hareket edebilmesine olanak tanıyor. Ama yine bu imkân, onun doğum kanalından sorunsuzca geçmesine yarayacak. ( Bu anlamda doğum sırasında kafaya yönelik baskı o kadar yoğun olabilmektedir ki, kimi bebekler doğar doğmaz konik bir kafayla Dünyaya getirilebilmektedir.) Bu kemikler, erken ergenliğe değin tam olarak yerine oturmayabilirler de. Bu bakımdan bebekliği ve çocukluğu boyunca, yavrunuzun gelişimi de sürecektir.

Hayatınız nasıl değişiyor ?
Bebeğiniz her geçen gün karnınızı daha fazla doldurdukça, birçok şey de kendiliğinden değişmeye başlayacak: Daha önce her türlü dans figürünü ustaca ortaya koyan bedeniniz, bugün badi badi yürüyor. Oturmak için kolay bir pozisyon bulmak; tek başına uyumaya kalkışmak, artık tam bir meydan okuma halini almış görünüyor. Ve buna, sandalye ve köşelere çarpmak da dahil. Bu süreçte parmaklarınızda, bilekleriniz ve ellerinizde de kimi acılar ve hissizlikler de hissediyor olabilirsiniz.


Bedeninizdeki diğer tüm dokular gibi, bileğinizdekiler de akışkanlığını korumakta güçlük çekebilir. Bu, bileğinizdeki karpal tünelin üzerindeki baskıyı artırır; bileğinizdeki kemik kanallarından biri olan bu bölgede, bu tüneldeki sinirler hissizlik verebilir, karıncalanıyor veya yanıyor gibi hissedebilirsiniz. Ya da lüzumsuz bir ağrı söz konusu olabilir. Bu bakımdan bileğinizdeki pozisyonu sabitlemek üzere bir eldiven giymeye çalışabilirsiniz. Ya da uyurken kolunuzu bir pike ile sarmalayabilirsiniz. Eğer üzerinizde çalıştığınız iş, tekrara dayalı el hareketlerini gerektiriyorsa, ellerinizi sık sık ve tekrar tekrar germeyi unutmayın.


Diğer taraftan birçok kadın yaşamlarının bu döneminde, eşlerinin de onaylayacağı biçimde seksi hissedebilmektedirler; Bu yönde kimi ayarlamalar yapmak durumunda olabilirsiniz. Ama birçok kadın için hamilelik esnasında seks, vajinadan su gelmediği sürece, ya da bebeğin doğumu yakın olmadığı sürece sorunsuzdur.

Bebeğin hareketlerini izlemekle ilgili 3 Soru
S1: Bebeğin hareketlerini ne kadar sık olarak hissetmeliyim ?
Bebeğinizin, hamileliğinizin son ayına değin sık sık hareketlenmesi, beklenen ve normal olan durumdur. Her bebeğin kendine has bir hareketlilik biçimi vardır; ve bunlar arasında ille de doğru bir tanesi de yoktur: bebeğinizin hareketlilik dizgesinde çok sıra dışı bir durum olmadığı sürece, yaptığı hareketler sadece onun sağlığının belirtisi olacaktır.

S2: Bebeğimin tekmelerini takip etmeli miyim ?
Birçok doğum uzmanına göre, özellikle 28. haftadan sonra, kendiliğinden gelişebilecek bir emniyet garantisi içgüdüsü ile, bebeğin hareketlerini en azından bir veya iki kere kontrol etmek yararlıdır. Bu ‘tekme saymaları’nı uygulamanın türlü yolları vardır; bu nedenle bu konudaki sayış türlerini ebenizle aranızda hallederseniz iyi olur. Başvurulan yollardan biri şu olabilir: Günün belli bir saatini, bebeğinizin hareketliliğine yönelik olarak bekleyin; her gün aynı zamanda, aynı hareketliliği gösterip göstermediğini böylece anlayabilirsiniz. Bu sırada sakince oturun veya mümkünse uzanın ve yaptığınız işe konsantre olmaya çalışın. Bu süre zarfında hareketliliği hissedebilmek için, örneğin 10 ayrı hareketi bulan zamanın ne kadar sürdüğünü hesaplayın. Tekmeler, kıpırdanmalar ve hatta bütün beden hareketleri, buna dahil olsun.


Sınır olarak iki saat içinde en azından 10 hareket duyumsayabilmelisiniz. Ama endişe etmeyin; 10’a ulaşmanız o kadar da uzun sürmeyecektir. Bazen sadece 10 tekmeyi 10 dakikada bile duyabilirsiniz. Eğer iki saat içinde 10 hareket algısı yaşamaz iseniz, saymayı bırakıp ebenizi veya doktorunuzu arayabilirsiniz.

S3. Bebeğimin hareketliliği değişmiş veya yavaşlamışsa ne yapmalıyım ?
Bebeğinizin hareketliliğindeki her nevi yavaşlığı doğum uzmanınıza ihbar etmeniz gerekir. Bebeğin hareketindeki en ufak azalma, tıbbi bir soruna işaret olabilir; bu nedenle stres veya biyofizik testi, bebeğin sağlığını kontrol edebilmek için idealdir.

Bu haftanın aktivitesi
Bebeğinizin yatağı veya kıyafetlerini temizleyin. Bebeğiniz için aldığınız tüm o güzel kıyafet ve malzemelerin bebeğinizden önce bir duş almaları zamanı geldi; tüm bu eşya ve kıyafetler öyle ya da böyle bebeğin teniyle temasa geçecek. Kumaşlarda veya eşyaların dokusundaki herhangi bir bakteri, bebeğinize ağır zarar verebilir. Tam da bunun için en nazik temizliği sağlayan özel deterjanlar mevcuttur. Bunların bir çoğu da hipo – alerjeniktir. Duyarlı ciltler için üretilmişlerdir


-------------
http://www.glitterfy.com/">



Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat