Forum Anasayfası Forum Anasayfası > Genel Konular > Bebeğim & Çocuğum Hakkında
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar RSS - Bebek ve Cocuk Haberleri
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Kapalı KonuBebek ve Cocuk Haberleri

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz Sayfa  <1234 13>
Yazar
Mesaj
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
yasemin Açılır Kutu Gör
Kıdemli Moderatör
Kıdemli Moderatör


Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 70718
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 06 Mar 2011 Saat 20:40

Sağlıklı dişleri olan çocuklar açıkçası daha sağlıklı  konuşur, kelimeleri daha kolay öğrenir, çocuklar daha kolay gıda tüketirler, çiğnemeleri dğru ve düzgün olur, özgüven ile gülümserler.

Bebeğinizin dişlerini fırçalama alışkanlığını günlük küvet rutini içinde bir alışkanlık haline getirmesini sağlayın. Diş etlerini ve dişlerinidoğru fırça kullanarak temizlik yaptırtın.  Yumuşak bir bebek diş fırçası ve su ile bebeğinizin diş etlerini temizliğini alışkanlık haline getirtin. Her beslendikten sonra kendiniz dişlerini temizlemesi gerektiğini öğretin. Diş macunu tadını sevdikleri için yemek isterler bu sebeple doğru diş macunu çok önemlidir.

İlk diş (yaklaşık 6 ila 12 ayda) belirdikten sonra bir çocuk diş hekimine bebeğinizin ilk ziyaret planlayın.

Florür diş geliştirmek ve çürümeye karşı yardımcı olan bir mineraldir. Birçok yerde, flor doğal olarak çeşitli düzeylerde yerel su kaynakları mevcuttur. Eğer florür düşük bir bölgede yaşıyorsanız o durumda flouridated su tüketemez. Bebeğinizin ya da çocuğunuzun flor takviyesi gerekebilir. Bunu bebeğinizin doktoruna mutlaka danışın. Çocuk diş hekiminiz aksi tavsiyede bulunmadığı sürece,  iki veya üç yıl florürlü diş macununa başlamak için acele etmeyn.

Diş çürüğü önlemek için, meyve suyu, formülü veya bir şişe süt ile yatağına girmesine izin vermeyin. Biberon ile uyuyan bebeklerin  emme dişlerinde ve diş etlerinde bu içtiği sıvının kalıntıları kalır ve çürüklerine neden olabilir. Bir bebeğin dişleri henüz tamamlanmamış bile olsa çıkmayan dişlerde bile sorun olabilir. Çocuğunuzun uykuya biberonsuz dalamıyorsa bu sıvıların yerine normal su ile doldurun.



Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 5690
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 07 Mar 2011 Saat 08:47

Küçük çocukların oynarken ağızlarına soktukları yabancı cisimler solunum yollarına kaçtığı takdirde ölüme sebep olabilir

Bu duruma engel olmak ya da gerçekleştiğinde yapılabilecekler ise;

Çocuklar her şeyi öğrenmek ve meraklarını gidermek için ellerine aldıkları tüm cisimleri ağızlarına götürmeyi denerler. Bunu yaparken aynı zamanda konuşmaya ve oyun oynamaya da devam etme çabalarının sonucunda ellerindeki yabancı cisim solunum yoluna kaçarak nefes almalarını engeller ve boğulma tehlikesi ile karşı karşıya kalırlar.

Araştırmalara göre 1 yaşının altındaki çocukların ölüm sıralamasında bu cisim yutarak boğulma olayı 5. Sırada yer alır. Yani ciddiyeti yüksek bir durumdur...

En tehlikeli cisimler

Bu duruma yol açabilecek en tehlikeli yiyecek kuruyemişler, en riskli cisimler ise oyuncak parçalarıdır.

Bunların dışında çocuğun solunum yollarına zarar vermeden sizin görmeden çocuğunuzun ağzına götürdüğü ve yuttuğu birçok cisim de olabilir.

Bunlardan en tehlikeleri arasında ise; mıknatıs parçaları ile küçük pillerdir. Bu tip cisimler bağırsak parçalanmalarına dahi yol açabilir.

Cisim yutulduğunda nasıl müdahale edilmeli?

Siz fark etmeden yuttuğu herhangi bir cisim sonrası çocuğunuzda; ani morarma, öksürme, solunum sıkıntısı, boğaz ve göğüs ağrısı, açıklanamayan ateş, bilinç değişikliği, aşırı salya, kusma, kilo kaybı gibi değişikler görüldüğünde derhal müdahale edilmesi ve en yakın sağlık kuruluşuna götürülmesi gerekir.

Bu teşhis konulan çocuklara anestezi altında müdahale edilebilir... Eğer teşhis aşaması gecikmişse bu durumda çocuk uzun bir süre hastane koşullarında tedavi edilerek bu durum iyileştirilebilinir.

Çocukları yabancı cisimlere bağlı sorunlardan korumanın yolu çocukların hareketlerini kısıtlamak değil, yabancı tehlikeli cisimleri çocuklardan uzaklaştırmaktır...


Alıntı




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 5690
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 07 Mar 2011 Saat 08:48
 

Çocuğunuz ve sizin karşı karşıya kalabileceğiniz nahoş durumlarda yapmanız gerekenlerle ilgili tavsiyeler..

Senaryo: Çocuğunuz yatağınızda uyuya kaldı. Tam da o sırada eşinizle göz göze geldiniz. Bu bakışmanın ne anlama geldiğini biliyorsunuz. Şimdi ne yapmalısınız?

Kural: Uzmanlar seks sırasında 6 aydan büyük çocukların kendi odalarında olması gerektiğini belirtiyor.

Ne yapmalı: Bebeğiniz uyurken seks yapmanızda yanlış bir şey yok. sakin olun ve bu zamanı değerlendirin. Bebeğinizin başucuna telsizini koyun ve içiniz rahat etsin.

Senaryo: Bebeğiniz oyun parkında oynarken veya yatağında uyurken, siz de odanızda seks yapmaya başladınız. Sizin sesinizi duyan bebeğiniz ağlamaya başladı veya uyandı. Ne yapacaksınız? 
 
Kural: Bebeğiniz 2 yaş civarındaysa bu durumdan korkabilir. Seslerinizi farklı yorumlayabilir.

Ne yapmalı: Bebeğiniz oyun oynarken veya uyurken seks yaptığınızda fazla ses yapmamaya dikkat edin. Oyun parkı her odaya taşınabilir. Sizin odanızdan mümkün oldukça uzağa taşıyın. Ağlıyorsa endişeli veya telaşlı bir şekilde yanına koşmayın. En sevdiği oyuncakla birlikte gülerek ona doğru ilerleyin

Senaryo: Kendi yatağı olmasına rağmen hala sizin yatağınızda yatıyor. Yatağa girer girmez uykuya dalıyor.

Kural: En önemli kural; Çocukların önünde seks yapılmaz. Eşinizle ilişkiniz önemli ancak çocuğunuzun sağlığı daha önemli.

Ne yapmalı: Başka yerde seks yapın. Misafir odası, ofis ya da banyo olabilir. Televizyonun kapalı, ışıkların kısık ve yatak odanısı kapısı kapalı ya da bulunduğunuz odanın kapısının kilitli olduğundan emin olun.

Senaryo: Gece 5 yaşındaki çocuğunuzu yatırdıktan sonra yatak odanıza geçtiniz. Eşinizle birlikte şakalaşmaya sonrasında seks yapmaya başladınız. Tam bu sırada çocuğunuz yatak odanızın kapısında belirdi; "Anne, bir gürültü duydum". Şok oldunuz, şimdi ne olacak? 
 
Kural: 5 yaşındaki çocuk seks konusunda çok şey bilmez. Gördüklerini farklı yorumlayabilir. Yani seksten önce çocuğunuzun uyuduğundan emin olun. Kapınızı kilitleyin.

Ne yapmalı: Yatak odanızı özel alan ilan edin. Çocuğunuza 'Baban ile benim biraz yalnız kalmaya ihtiyacımız. Bu saatler bizim birlikte geçirdiğimiz özel saatlerimiz. O yüzden yatak odamıza gidiyorum. Eğer bize ihtiyacın olursa seslenebilirsin. Eğer çocuğunuz sizi uygunsuz bir durumda gördüyse, onu sakince odasına geri götürün ve yatırmadan önce 'odanıza seslenmeden veya izin almadan girmemesini güzel bir şekilde açıklayın. Gördükleriyle ilgili endişelenecek bir şey olmadığını, onu korkuttuğunuz için özür dilediğinizi söyleyin.

Senaryo: Cumartesi sabahı çocuğunuz erkenden uyandı ve TV'de çizgi film izlemek istiyor. Öncesinde odanıza geldi ve siz yatakta eşinizle yarı çıplak, ortalık dağılmış yatıyorsunuz.

Kural: 'Çocuklar ailelerinin kendilerine ait özel zamana ihtiyaçları olduğunu bilmeli'. Çocuklarınıza detayları anlatmanıza gerek yok.

Ne yapmalı: Yine kendi alanınızın sınırlarını ve yanınıza gelmek istediklerinde kapıyı çalmaları gerektiğini çocuğunuza iyice anlatmalısınız. Eğer yakalandığınız durumla ilgili çocuğunuz size sorular sorarsa, detayları paylaşmadan basit ve dürüstçe yanıtlayın.


Alıntı




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
yasemin Açılır Kutu Gör
Kıdemli Moderatör
Kıdemli Moderatör


Kayıt Tarihi: 16 Oca 2007
Konum: zehraninvillasi
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 70718
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 07 Mar 2011 Saat 09:58

Katı gıdalar obezite riskini 6 kat artırıyor

Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nazmi Zengin, ABD'de Harvard Üniversitesi tarafından Boston Çocuk Hastanesiyle ortalaşa yapılan bir araştırmada, anne sütü yerine mama ile beslenirken 4 aylık olmadan önce katı gıdalar verilmeye başlanan bebeklerde 3 yaşına geldiklerinde obezite görülme riskinin 6 kat arttığının tespit edildiğini söyledi.

Anne sütünün hem anne hem de bebek için yararlı olduğunu belirtti.

Anne sütünün hastalıkları azalttığını, herhangi bir nedenle hastalık olduğunda iyileşmesini desteklediğini ifade eden Zengin, ''Annelere 2 yaş dolana kadar bebeklerini emzirmeleri önerilir. Dünya Sağlık Örgütü 6 aylık olana kadar bebeklere sadece anne sütü verilmesini öneriyor. Bu süre içinde verilmesi gereken tek destek demir ve D vitaminidir'' dedi.

Anne sütünün bebekler için mükemmel bir gıda olmasının yanı sıra aynı zamanda onlar için bağışıklık sistemini güçlendiren bir aşı gibi de işlev gördüğünü dile getiren Zengin, anne sütü emen bebeğin daha az hastalandığını, anne sütünün ishalli hastalıklara, solunum yolu enfeksiyonlarına, orta kulak iltihabına, şeker ve astım gibi hastalıklara karşı bebeği koruduğunu bildirdi.

KATI GIDALAR VERİLEN BEBEKLERDE OBEZİTE GÖRÜLME RİSKİ ARTIYOR

Zengin, kısa süre önce de Boston Çocuk Hastanesi ve Harvard Üniversitesi'nce bebekler üzerinde yapılan araştırmanın sonuçlarının da anne sütünün önemini bir kez daha ortaya koyduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Harvard Üniversitesi tarafından Boston Çocuk Hastanesiyle ortalaşa yapılan araştırmada, anne sütü yerine mama ile beslenirken 4 aylık olmadan önce katı gıdalar verilmeye başlanan bebeklerde 3 yaşına geldiklerinde obezite görülme riskinin 6 kat arttığı tespit edildi. Bugün bazı anneler 4 ay dolmadan patates, elma, armut gibi katı gıdaları ezerek bebeklerine veriyor. Bu bebeklerin gelişimi için oldukça zararlı. Sussanna Huh ve arkadaşlarınca 847 çocuk üzerinde yapılan araştırma, anne sütünün bebeklerin sağlığı için ne denli vazgeçilmez bir madde olduğunu açıkça ortaya koyuyor.''

Emzirmenin annneye de çok sayıda yararı olduğunu dile getiren Zengin, emzirmenin oksitosin hormonunu uyardığından doğumdan sonra rahmin toparlanmasının ve emziren annelerin doğum öncesi aldıkları kiloları vermelerinin daha kolay olduğunun belirlendiğini belirtti.

EMZİRME, ANNEDE DEPRESYON GÖRÜLME RİSKİNİ DE AZALTIYOR


Doğum sonrası depresyonun da kadınlarda görülen ve onların en büyük hazzı olan annelik duygusunu yaşamalarını gölgeleyen bir hastalık olduğunu anlatan Zengin, emziren annelerde doğum sonrası depresyon ile meme ve yumurtalık kanserlerinin daha az görüldüğünü dile getirdi.

Zengin, hazır mamaların hem ekonomik hem de sağlık bakımından zararlı olduğunu, bu mamalarda anne sütünde bulunan besinlerin, vitaminlerin ve bağışıklığı güçlendiren maddelerin birarada bulunmasının mümkün olmadığını sözlerine ekledi.


Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 5690
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 07 Mar 2011 Saat 10:34
Grip ve soğuk algınlığı gibi virüsler ishale neden olabilir. Viral enfeksiyonlar nedeniyle ortaya çıkan ishal karın ağrısı, kusma, ateş,  agrı ve acıya da yol açabilir. Virüsler herhangi bir tedavi ile vücuttan atılamaz. Ancak kuluçka dönemi süresince bebegi rahatlatıcı bir tedavi uygulanabilir.

Bakteriyel Enfeksiyon

Bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlar karın ağrısı ve ateşe de sebep olabilir. Salmonella, stafilokokus ve E. Coli bakterileri ishale neden olan bakterilerdendir. Bebeğinizde bunlara bağlı olarak kramp, ateş ve kanlı dışkı da görülebilir. Bebeğinizin kakasında kan olması çok daha ciddi bir sorunun göstergesidir ve acilen doktora başvurulması gerekir.

Aşırı meyve tüketimi

Aşırı miktarlarda meyve ve meyve suyu tüketimi de bebeklerde mide rahatsızlıklarına, şişkinliğe ve ishale neden olabilir. Bebeğinizi her şey kararınca olacak şekilde beslemeye özen gösterin.


Parazitler

Bağırsaklarda ve midede yaşayan bakteriler şişkinlik ve ishale neden olur. Bu parazitlerin başka bebeklerden geçmesi muhtemeldir ve oldukça bulaşıcıdır. Eğer bir parazit sorunu varsa mutlaka doktora başvurulmalıdır
Alıntı




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 5690
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 07 Mar 2011 Saat 10:36

 

Türkiyede ilk kez doğumsal kalça çıkığının görülme sıklığı araştırıldı. 6 ay- 13 yaş arasındaki çocuklarda kalça çıkığı görülme oranı binde 5.9 olarak belirlenirken, ortopedi profesörü Yücel Tümer, "Binde 5.9 demek, her yıl doğan 1 milyon 300 bin bebeğimizin yaklaşık 7 bin 300’ünün kalça çıkığı sakatlığı olması demek. Bu sakatlığın oluşmaması için bebekleri kendi haline bıraksak yeter. Bebekleri kundaklamayın, bu kadar basit" dedi. Prof. Dr. Tümer, kalça çıkığını önlemede ana kucağı, kangru denilen bebek taşıma aparatlarının yararlı olduğunu söyledi.

İzmir’de Özel Kent Hastanesi’nde çalışan Prof. Dr. Yücel Tümer ve Opr. Dr. İbrahim Akel, Türkiye’de önemli bir sağlık sorunu olan kalça çıkığıyla ilgili ortak çalışma yaptı. Hekimler, 23 ildeki meslektaşlarını tek tek arayıp Türkiye’de kalça çıkığının sıklığıyla ilgili bir araştırma için yardım istedi. Prof.Dr. Tümer ve Dr. Akel, meslektaşlarından ortopedik rahatsızlık dışında karın ağrısı, trafik kazası gibi nedenlerle hastanaye başvurup kalça filmleri çekilen 6 ay- 13 yaş arasındaki çocuklara ait görüntüleri isteyip, bunların üzerinde analiz yaparak verilere ulaşacaklarını bildirdi.

23 İLDEN VERİ GELDİ

23 ilden bu yaş grubunda yaklaşık 5 bin çocuğa ait kalça filmi Dr. Tümer ve Akel’e gönderildi. Henüz yayınlamadıkları çalışma sonucunu  anlatan Opr. Dr. Akel, "Yaptığımız araştırmada bu yaş grubunda binde 5.9 oranında kalça çıkığı tespit ettik. Bu çocuklarda kalça çıkığı var ama kendileri de aileleri de bilmiyor. Batılı ülkelerle karşılaştırdığımızda, bizdeki oran çok yüksek. Bazı avrupa ülkelerinde kalça çıkığı artık hiç görülmüyor. Kalça çıkığını önlemek çok kolay. İlk bir ay bebekleri kendi haline bırakırsak, yani doğal pozisyonlarında iki bacaklarını yana açarak yattıklarında kalça çıkığı büyük ölçüde kendiliğinden düzeliyor. Ne yapacağımızı değil, ne yapmayacağımızı bilmemiz önemli. Yani kundak yapmamak, bacaklarından tutarak baş aşağı sarkıtmamak gerekir. Kalça çıkığı Türkiye’nin gerçeği ama değiştirilemez gerçeği değil. Ailelerin eğitimiyle, çevresel faktörlere dikkat edilerek bu rakam çok daha düşük hale getirilebilir. Doğumsal kalça çıkığı erişkin döneminde ciddi sakatlıklara yol açabilen bir hastalık. Topluma hem maddi, hem de manevi kayıp getiriyor bunların önüne geçilebilir" diye konuştu.

GELİŞMİŞ ÜLKELER SIFIRLADI

Prof. Dr. Tümer de kalça çıkığının binde 5.9 oranında görülmesinin inanılmaz olduğunu söyledi. Bu oranın her yıl dünyaya gelen 1 milyon 300 bin bebekten 7 bin 300’ünün kalça çıkığı olması demek olduğunu belirten Prof.Dr. Tümer, şöyle konuştu:
"Sadece söylediğimiz basit önlemleri aldırabilsek, bir gücümüz olsa, kundağı engellesek, çocukları sarkıtmasak bunların 6 bin 500’ü kendiliğinden iyi olacak demektir. 6 bin 500 çocuğunun kendiliğinden iyi olması hiçbir masraf yapmadan, güç sarfetmeden iyi olması inanılmaz bir şey. Biz bunları yapmadığımız sürece bu rakamlar batılı ülkelere göre çok yüksek rakamlara ulaşıyor. Ülkemizdeki kalça çıkıklarını doğuşta diğer ülkelerden fazla olmadığı kanısındayız ama diğer ülkeler önlemler alarak bunu sıfırlıyorlar. Biz önlem almadığımız için artan rakamlarla sakatlık oluşuyor. Türkiye’de 6 ay-13 yaş arasında 18 milyonluk bir nüfus var. Bu binde 5.9 oranı bu yaş grusunda 111 bin kalça çıkığı sakatı demek. Bu ülkenin kaldıramayacağı kadar büyük bir rakam, kaderi de olmaması gerekir. Başına gelmeyen bunu bilmiyor. Ama ailede bir çocuğun kalça çıkığı olduğu ortaya çıkınca ve önlenebilir olduğu anlaşıldığında daha çok üzülüyorlar. Biz bu sakatlığın yeterince anlatılmadığı kanısındayız. Bu çalışmanın amacı da bu. Televizyonlarda alt yazı geçsin, ’kalça çıkığı önlenebilir bir hastalıktır, sakatlıktır. Kundak yapmayınız’ densin, bu kadar basit."

YILDA 10 BİN PROTEZDEN 3 BİNİ KALÇA ÇIKIĞI

Prof. Dr. Tümer, yapılan çalışmalar sonucunda, kalça çıkığı tespit ettikleri 22 çocuğun tedavi edilmeleri için Ortopedistler Derneği’ni harekete geçirdiklerini söyledi. Tümer, "Bunlar gözden kaçmış, teşhis konmamış sokakta dolaşan kalça çıkık vakaları. Bu çocukları, adreslerini derneğimize bildirdik, Bu çocukların bulunması ve tedavi edilmeleri için derneğimiz faaliyete geçecek. Her yıl 10 bin hastaya kalça protezi konuluyor. Yüzde 30’unun kalça çıkığından kaynaklandığını biliyoruz. Yani yılda 3 bin hasta kalça çıkığı nedeniyle protez takılıyor. Bebekler bir aylıkken yapılacak ultrason tetkikiyle bu sakatlık önlenebilir. Kangru denilen, bacakları ayıran taşıma aparatları kalça çıkığının önlenmesinde yararlı aparatlar" diye konuştu.

Alıntı




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 5690
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 08 Mar 2011 Saat 10:18

Özellikle zamanından iki ay veya daha önce doğmuş küçük bebeklerin risk altında bulunduğunu belirten Özek, söz konusu virüsün hastaneye yatarak tedavi gerektiren ve ölüme yol açabilecek kadar ağır klinik tablo ile seyrettiğini belirtti.

Özek, bu virüse karşı ailelerin dikkatli olması gerektiğini vurgulayarak, RS virüsünün damlacık yolu ile ve hasta kişilerin salgılarıyla temas sonucu bulaşan ve bir yaşın altındaki çocuklarda görülen akut bronşiolit ve zatürrenin en önemli nedeni olarak tanımlandığını söyledi.

İki yaşına gelene kadar hemen hemen bütün çocukların, en az bir, yarısının ise iki kez RS virüs ile enfekte olduklarını anlatan Özek, RS virüsü ile tekrarlayan enfeksiyonların yaşam boyu yaygın olarak görüldüğünü ifade etti. Özek, virüsün sağlıklı bebeklerde ölüme yol açma riskinin "düşük olmakla beraber mevcut" olduğuna dikkati çekerek, "Risk grubundaki prematüre doğan bebeklerde, kronik akciğer, kalp hastalığı, bağışıklık sorunu olanlar ile sinir-kas sistemi hastalığı bulunan bebeklerde risk altında bulunuyor. Bu bebeklerde ölüm riski daha yüksek oluyor" diye konuştu.

 -SOLUNUM YOLU İLE BULAŞIYOR-

Prof. Dr. Özek’in verdiği bilgiye göre, RS virüsü esas olarak solunum yolu ile bulaşıyor. Hasta kişilerin solunum salgılarında yüksek oranda virüs bulunuyor. Havaya karışan solunum salgı parçacıkları veya enfekte solunum salgıların, eller ve ortamdaki yüzeylere bulaşması ile başka kişilere hastalık bulaşabiliyor.

Hastalık, sağlıklı çocuklarda hafif atlatılırken, yaş küçüldükçe bronşiolit ve zatürre şeklinde seyretme riski artıyor.

Hastaneye yatacak ağırlıktaki bronşiolitlerin yüzde 40-75’i, zatürrenin yüzde 15-40’ı bu RS virüsünden kaynaklanıyor.

Türkiye’de yapılan bir çalışmada, akut bronşiolitli bebeklerin boğaz salgılarında yüzde 35-40 oranında RS virüsü bulunuyor. Başka bir çalışmada da ilk 6 ayda bronşiolit olan bebeklerin yarısında etken olarak RS virüsü bildiriliyor

-KALABALIK VE SİGARA MARUZİYETİ RİSK FAKTÖRÜ-

Hastalık, vakaların çoğunda üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde ve hafif seyrediyor. Bu durumda sadece destekleyici tedavi yeterli oluyor.

Hastaların yüzde 10-40 oranında alt solunum yolları tutuluyor ve hastaneye yatışı gerektirecek kadar ağır bir seyredebiliyor. Çeşitli araştırmalar, RS virüsü ile geçirilen bronşiolit sonrasında hışıltı ve astım sıklığının arttığını gösteriyor.

Kalabalık ailede yaşamak, sigara ve benzer çevre kirliliğine maruz kalmak, okula giden kardeş varlığı, kreşe gitmek RS virüsü enfeksiyonu açısından risk faktörleri arasında yer alıyor.

Prematürelik, RS virüs hastalığı için tek başına bir risk faktörünü oluşturuyor. Çünkü, olgunlaşmasını tamamlamamış bağışıklık sistemi, düşük doğum ağırlığı, gelişmesini tamamlamamış havayolu ve akciğer dokusu, düşük solunum kas kapasitesi, riski artıran en önemli etkenler olarak gösteriliyor. Bu bebeklerin, prematürelikleri ve solunum aletine bağlanmaları nedeniyle uzun süreli akciğer hastalığı bulunması halinde de RS virüs hastalığını geçirme ve ağır seyretmesi riskini artırıyor

Alıntı 




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
peperutka Açılır Kutu Gör
Elmas Üye
Elmas Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23 Tem 2010
Konum: mutlu
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 5690
Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 08 Mar 2011 Saat 10:20

Anne baba okulunda verilen eğitimin amacı nedir?

Program temel olarak aile ve çocuk iletişimi üzerine oluyor. Çünkü çocuklar istismarın önemli bir kısmını evlerinde yaşıyor. Bu programda çocuğu dinleme, çocuğa kendimizi, öfkemizi ifade etme gibi pek çok konu var. Ayrıca çocuğa sağlık bakımı verme, beslenme, bedensel ve zihinsel gelişimine katkıda bulunma, bedenini tanıma ve korumayı öğretme gibi pek çok konu işleniyor. Eğitimler sonrasında annelerin çocuk ihmal ve istismarıyla ilgili algılarında artış görülüyor. Baba katılımının teşvik edildiği eğitimlerin yaygınlaştırılmasıyla sağlıklı nesillerin yetişmesine katkıda bulunacaktır.

Babalar da katılabiliyor mu?

Program anneleri hedefliyor ama her oturumun sonunda babalara da o gün işlenen konuları içeren bir mektup yollanıyor ve okumaları isteniyor. Toplam iki kez de baba toplantıları düzenleniyor.

Okul yılda kaç kez düzenleniyor, eğitim ne kadar sürüyor?

Her yıl iki dönem 16 hafta boyunca düzenlenen kurslarla eğitimler gerçekleştiriliyor. Bugüne kadar yaklaşık 150 kişi bu olanaktan yararlandı.

Anne babanın çocuk yetiştirirken sık yaptığı hatalar nelerdir?

İstismarın önemli bir kısmı dayak gibi fiziksel hasar veren türden. Aileler dayağı terbiye etme aracı olarak görüyor. Program boyunca çocuğu terbiye etmenin çok daha olumlu yöntemleri olduğu gösterilerek bu tutum değiştirilmeye çalışılıyor. Bir diğer istismar türü de duygusal olanı. Bu çok yaygın ve aileler böyle bir istismar uyguladıklarının farkında bile değil.

Eğitimin özelliği  nelerdir?

Bu proje için derneğimiz kanalıyla sosyal hizmet uzmanlarına ve sağlık profesyonellerine eğitimler verdik.
Eğitimin özelliği interaktif     olması. 20 kişiyi aşmayangruplar halinde uygulanıyor. Haftada bir gün iki saatlik oturumlar halinde yapılıyor. Klasik ders anlatma yönteminden çok soru-cevap, küçük ve büyük grup oyunları, video gösterimleri,  deneyim paylaşımları gibi  yöntemler   kullanılıyor.

‘Doktorculuk’ oyunu için aradaki yaş farkı beşi geçmesin

Cinselliği,    3-6 yaşlarında kendilerini bir kız ya da erkek olarak tanımlamaya başladıklarında keşfediyorlar. O yaşlarda karşı cinsin kendilerinden farkını anlamak için oynadıkları ‘doktorculuk’ oyunu tamamen normal bir gelişim sürecidir. Çocuğunu komşunun çocuğuyla bu oyunu oynarken yakalayan anne babanın paniğe kapılmasına gerek yoktur. Ancak aralarında beş yaştan fazla fark olan iki çocuğun, örneğin 10 yaşındaki bir çocukla 16 yaşında bir ergenin cinsel eylemi artık normal bir oyun sınıfına alınmaz.

“Tanımadığın kişilerden şeker alma” demek yeterli değil

Sanılanın aksine çocukları cinsel olarak taciz edenler, sokakta çocuklarımızı uzak tutmaya çalıştığımız serseri görünümlü, eğitimsiz yabancılar değildir. Cinsel tacizciler her sosyokültürel düzeyde karşımıza çıkabilir. Genellikle temiz, düzgün görünümlü, çocukların güvenini kazanabilen kişilerdir. Çoğu kez çocuk tacizciyi tanımaktadır ve genelde tacizci aileden biridir. Bu nedenle çocuklarımızı korumak için “Sakın sokakta tanımadığın kişilerden şeker alma, onlarla gitme” uyarısı yeterli değildir. 

Sevgi ve şefkat ortamında büyütün

Sevgi ve şefkat görmeyen çocuklar, cinsel taciz amaçlı sıcak yaklaşımı sevgi gösterisi gibi algılıyor. Kendilerine büyüklere hiçbir zaman karşı gelinmemesi gerektiği öğretilmiş olan çocuklar da böyle bir olayda karşılarındaki kişiye “Hayır” diyemiyor.

ANLATMASINI  SAĞLAYIN

Çocuklara cinsel bölgelerinin kendilerine özel olduğu, buralara dokunmak ya da bakmak isteyen biri olduğunda o kişiden uzaklaşıp olayı güvendikleri birine anlatmaları gerektiği öğretilmelidir.

Alıntı




Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz Sayfa  <1234 13>
  Konu Paylaş   

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

  | İletişim | Reklam | Gizlilik İlkeleri Copyright 2007-2025 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.