Yazar |
Konu Arama Konu Seçenekleri
|
ceylinim
Katılımcı Üye
Kayıt Tarihi: 02 Tem 2009
Konum: ceylinle
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 732
|
Konu: Çocuğunuz Sizi Parmağında mı Oynatıyor? Gönderim Zamanı: 16 Kas 2009 Saat 00:12 |
Yeni nesil anne-babaların çocuğa sınırlarını öğretmekte tutuk davrandığını, özgüven aşılamada abartıya kaçtığını ve net bir ses tonuyla ‘dur’ diyemediğini söyleyen Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir:
Çocuğuna ‘hayır’ diyemeyen, böyle olunca da ‘parmakta oynatılan’ yeni nesil anne-babalara günümüzde hayli sık rastlamak mümkün. Oysa bu tarz çocuk yetiştirme, sadece kendini önemseyen bir nesil yetişmesine neden olabilir!
Çocuğunun her davranışını büyüteç altına alan, ona sınırlarını öğretmede tutuk davranan, net ve yüksek bir ses tonu ile ‘dur’ diyemeyen, halk arasındaki tabire göre ‘parmakta oynatılmaya’ aday yeni nesil anne-babalar sağlıklı çocuklar yetiştirebiliyor mu? Bu tarz çocuk yetiştirmenin, abartılı özgüven şişirmesi ile benmerkezci, sadece kendisini önemseyen, insani duyarlılıkları zayıf kalacak bir nesil yaratacağı uyarısında bulunan Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir; çocuklarımızı büyütürken yaptığımız ‘psikolojik hataları’ anlattı:
1- ÖZGÜVEN HER KOŞULDA İYİDİR: Bu bilgi, 1980 ve 90’lı yıllarda Amerika/Avrupa’daki ‘yeni çocuk yetiştirme açılımı’na psikoloji biliminin ‘katkısı’ olarak ortaya sürülmüştür. Ancak yıllar, pek çok önemli kuramcının bu konuyu yeniden değerlendirmesine yol açmış, çocuklara özgüven pompalamasının, katkıdan çok zarar getirmeye başladığını göstermiştir. Çocuğa ‘sen çok özelsin, farklısın’ mesajlarının sıklıkla gitmesi, erken yaşta aşırı şişen bir ‘benlik’ duygusuna yol açabilir. Çocuğun her davranışını mercek altına almamak, sürekli ona açıklamalar yapmamak; yani hayatta “sürekli ve sadece” onun merkezde olduğu algısını ortadan kaldırmak, özgüvenden bencilliğe gidebilecek yolu kesebilir. 2- ÇOCUKLARA ASLA KIZILMAZ, YÜKSEK SESLE KONUŞULMAZ: Çocukların onurlarını kırmamak, onları ruhsal ve fiziksel olarak korumak sadece anne-babanın değil, hepimizin görevi. Ancak çocuk, kimi zaman net ve sert yönlendirmelere de ihtiyaç duyar. Örneğin; annesine herkesin ortasında tekme atan 3 yaşındaki bir çocuğa, sakince ‘bu yaptığın pek hoş değil’ demek yerine, sert ve net bir ses tonu ile ‘yapma!’ denilerek, sert ve donuk bir yüz ifadesi ile tepki verilebilir. Çünkü şiddet göstermesi neredeyse normal karşılanan bir çocuk, bu davranışı artırarak yineleyecektir.
3- BAŞKALARININ YANINDA ÇOCUĞA KIZILMAZ: Çocuk, bu bilgiyi kullanarak, başkalarının yanında dizginlenemez davranışlar sergiler. Örneğin; başkalarının yanında sürekli gürültü yapan bir çocuğa da sert bir şekilde ‘hayır’ denilebilmelidir. Çünkü çocuk, çevreye verdiği rahatsızlığın farkında olmaz. Ona sınırlarını öğretecek olan anne-babadır. Çocuk bu sınırları ihlal etiğinde, anne-baba o anda müdahale ederek, net yönlendirmelerle bu ihlallere ‘dur!’ diyen taraf olmalıdır. 4- BAŞKALARININ ÇOCUĞUNA ASLA MÜDAHALE EDİLEMEZ: Eskiden genç annesinin başa çıkmakta zorlandığı bir çocuğu, tatlı sert bir müdahale ile hizaya getiren ‘teyzeler’ vardı. Günümüzde ise bir kafeteryada ortalığı birbirine katan bir çocuğa çoğunluk, ‘başkasının çocuğuna asla müdahale edilmez’ düşüncesi ile sessiz kalabiliyor. Oysa görmezden gelmek, hatta çocuğa gülümsemek yerine; anne-babayı rencide etmeyecek şekilde çocuğa dönerek ‘anneni çok zor durumda bırakıyorsun ve bağırtınla da hepimizi rahatsız ediyorsun’ denilebilir.
5- ÇOCUĞUN HER MERAKI GİDERİLMELİ: Çocuğun her sorusu ayrıntılarıyla cevaplanırsa, düşünceleri ve hayal gücü yetişkin cevapları ile ‘sınırsızca’ karşılık bulursa; ‘çevrenin onun sorularına ve konuşmalarına yetişemediği ve bir süre sonra rahatsızlık vermeye başlayan’ bir çocuk haline gelebilir. Çocuk, bazı sorularının cevabını kendi hayal gücünden tamamlayabilir. Her şeyi ayrıntısıyla bilmek zorunda değildir. Her sorusunun ayrıntılarıyla yanıtlanması, düşünce hızını ve konuşma miktarını kontrolsüz hale getirebilir; bu da onun kaygı düzeyini artırabilir, ‘yetişkin dili’ ile konuşan (‘büyümüş de küçülmüş’) bir duruma getirebilir.
6- HER SESLENİŞİNE CEVAP VERİLMELİ: Her seslenişine (o anda bir yetişkin ile muhabbet halinde iken bile) karşılık alan çocuk da ‘sınır’ problemi yaşar. Bir başkası ile konuşan anne-babasını bölen çocuğa her seferinde cevap vermek; ona ‘diğerlerinin birlikte yaptıkları şeyler değil, sadece senin ne istediğim önemli’ mesajını gönderir. Çocuk, isteğinin anında giderilmesini ister. Bunu ‘normal’ karşılamak ve diğer konuşmayı önemsememek, doğrudan bu mesajı verir.
7- AİLE İÇİ KARARLAR MUTLAKA ÇOCUĞA DA SORULMALIDIR: Bu bilgi de; 6 yaşında ancak hafta sonunda nereye gidileceğine karar vermesi istenen, 8 yaşında ancak eve alınacak mobilyayı seçen, 4 yaşında ancak akşam mönüsü onun seçimine göre düzenlenen çocuklara işaret eder. Demokratikliğin çocuğu da kapsaması demek, aile içindeki önemli her karara çocuğu da katmak demek değildir. Bazı kararları sadece yetişkinler vermelidir. Karar verme sistemine ‘her zaman’ çocuğu da katmak, hatta onu ‘asıl karar verici’ yapmak çocukta yük yaratır, ego şişmesine yol açar.
8- YEMEK YEMEYEN ÇOCUĞA ASLA ZORLAMA YAPILMAZ: Bu, sadece pediatrinin değil, psikolojinin de kısmen konusudur. Bir bebeğe abartılı şekilde yemek yedirilmeye çalışılması, 7-8 yaşlarındaki çocuğun ağzına yemek tıkılması (bu, bağımlılık açısından riskli bir belirtidir) ne kadar sağlıksız ise; yapısal olarak ‘yememeye yatkın’ çocuklara asla baskı yapmamak da gerçekçi değildir. Bu tür çocuklar, tamamen kendi inisiyatiflerine göre yemek yiyemezler. Özellikle 2 yaş civarı çocuklar, bu konuyu iyice oyuna çevirirler, yemek yerken gezerler. Gezerken ya da masadayken, çocukların ağızlarını açmak istemedikleri zamanlarda da net (ancak şiddet, aşırı öfke göstermeden) yönlendirmelerle yemek yedirilebilir.
|
|
 |
Esra
Altın Üye
Kayıt Tarihi: 08 Eyl 2009
Konum: Ankara
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 3989
|
Gönderim Zamanı: 16 Kas 2009 Saat 08:52 |
yapıyoruz hepsini bakalım..inşallah iyi bir evlat olur...
|
 BİN SENE OKUSAM...NE BİLİYORSUN DİYE SORSALAR..SADECE....HADDİMİ...DERİM..!!!!
|
 |
ceylinim
Katılımcı Üye
Kayıt Tarihi: 02 Tem 2009
Konum: ceylinle
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 732
|
Gönderim Zamanı: 16 Kas 2009 Saat 14:02 |
sorunda burda ya Esram hepsini yapmamamız gereken herşeyi onların iyiyliğine yaptığımızı sanarak yapıyoruz  sonuç Kadir Hocamında yazdığı gibi çocuk terörüyle karşı karşıyayız. İnşallah hepsi vatana millete faydalı,hayırlı evlatlar olurlar 
|
|
 |
esma24
Katılımcı Üye
Kayıt Tarihi: 02 Haz 2008
Konum: ankara
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 169
|
Gönderim Zamanı: 17 Kas 2009 Saat 12:14 |
gerçekten doğru ve faydalı bilgiler uygulamaya çalışacağım ben en çok birisiyle konuşurken araya girer çocuklarım isterlerki sadece onlara bakayım rencide olmasınlar diye her seslendiklerinde cevap veririm ama meğer yanlış yapıyormuşum
ama yazıda katılmadığım tek yer başkalarının çocuklarına karışılması yani artık öyle tepkili ki anne babalar bu konuda bırakın kızmayı en ufak bir tebessüm etsen sevmeye kalksan hemen canavar kesiliyorlar sen ne hakla benim çocuğuma karışırsın diyorlar öğretmenlerine bile kızma hakkı tanımıyorlar hemen gidip şikayette bulunuyorlar
iyilik yapacağız derken kötülük yapıyoruz çocuklara sonra kendinden başkasını düşünmeyen nesiller yetişiyor öyle ki başucunda hamile bir bayan dururken yer vermeyen gençlerle dolu otobüsler
|
güzel kızım Eylül'üm
oğluşum Bahadır'ım
|
 |
meryem
Altın Üye
Ali İlber'in annesi
Kayıt Tarihi: 12 Mar 2008
Konum: plates ile:))
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 3781
|
Gönderim Zamanı: 17 Kas 2009 Saat 16:21 |
evet günümüzde bütün bu sıralanan maddeler abartılarak uygulanıyor...Halbuki azı karar çoğu zarar demişler...
yazı sanki kadir bey in elinden çıkmış gibi
Bu sıralarda oğlum babsıyla ya da başka biriyle konuştuğumuzda izin vermiyor...araya giriyor...bazen duymamazlıktan geliyoruz bazen de konuşmayı kesip beklemesini söylüyoruz...çoğunlukla küsüyor...konuşma bittikten sonra hiç bi şey olmamış gibi ona dönüyorum "efendim annecim "diye...sanırım zamanla öğrenecek beklemeyi..
tanımadığım birinin çocuğuna ben de bir şey diyemem...ama arkadaşın ya da komşunun çocuklarını gerektiğinde tatlı sert uyaarırım....
|
|
 |
humeyram
Katılımcı Üye
Kayıt Tarihi: 13 Kas 2009
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 575
|
Gönderim Zamanı: 18 Kas 2009 Saat 18:19 |
suda var..cocuguna toplum kurallarını saygııyı hosgoruyu ogretınce bu sekılde yetısıp davranınca bencıl yetısen cocuklar ve anneler tarafından kaba tabırle 'saf'damgası vuruluyor ve kullanılımaya calısıyo cocugun paylasımcılıgı ıyı nıyetı..bu tarz annelerıde kınıyorum..ama ceremesını cocukları buyuduklerınde cekecekler onuda dusunmek lazım..cocugun ogrendıgı davranıslar butun hayatında etkılı olacak..ıs evlılık sosyal cevre..ası ve karsısındakını rahatsız edıcı cocuklar ılerıde ıyı ve kalıtelı bır cevre edınemeyınce kotu arkadaslıklar edınıp kotu alıskanlıklara yakalanabılır..bunlar benım kısısel dusuncelerım ne kadar dogrudur tartısılır ama boyle dusunuyorum..
|
 |
Elif Hansa
Elmas Üye
Hansa ve Tevhid'in Annesi
Kayıt Tarihi: 03 Ağu 2008
Konum: SılayaHasret :(
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 7665
|
Gönderim Zamanı: 18 Kas 2009 Saat 18:42 |
meryem Yazdı:
evet günümüzde bütün bu sıralanan maddeler abartılarak uygulanıyor...Halbuki azı karar çoğu zarar demişler...
yazı sanki kadir bey in elinden çıkmış gibi
Bu sıralarda oğlum babsıyla ya da başka biriyle konuştuğumuzda izin vermiyor...araya giriyor...bazen duymamazlıktan geliyoruz bazen de konuşmayı kesip beklemesini söylüyoruz...çoğunlukla küsüyor...konuşma bittikten sonra hiç bi şey olmamış gibi ona dönüyorum "efendim annecim "diye...sanırım zamanla öğrenecek beklemeyi..
tanımadığım birinin çocuğuna ben de bir şey diyemem...ama arkadaşın ya da komşunun çocuklarını gerektiğinde tatlı sert uyaarırım....
|
Ayy Meryem bizi mi anlattın nee  Ama sadece babasıyla değil, başkaları varken de yapıyor. Kızım buyukler konusurken araya girilmez diye uyarıyorum. Ama Ali İlber gibi küsmez, cevap alana kadar susmaz, alamazsa ağlar hem de normal ağlamayla değil...  Bekler misin biraz diyorum bazen ama beklemiyor tabi 
Bazı duurmlarda aklım Kadir beyin "bazen çocuk hırpalanmak ister" sözü geliyor. Hani diyor ya, "siz terbiye etmezseniz başkası gelip edecek"...
Haklı...
Eşime sabah dedim ki, "biz bunun her sorduğunu cevapladığımız için mi çok konuşuyor acaba, her sorusuna cevap verilen çocukların hayal gücü fazla olurmuş ve bazen kendi sorulara kafalarına cevap verirlermiş" dedim. Bana katılmadı, ben yukarıdaki yazıdan örnekleyerek söylemiştim. "Makul olan, cevaplanabilecek her sorusu cevaplanır" dedi 
Ama Elif öyle böyle soru sormuyor ki, cevabını alınca, cevabı bile soruya cevirip soruyor. Çok çok inanilmaz fazla soruyor anlatamam... Bir dil var bir dil var, ağzını açar bakarsın söylediklerine...
Düzenleyen Elif Hansa - 18 Kas 2009 Saat 18:43
|
|
 |
bertobat
Altın Üye
Kayıt Tarihi: 03 Şub 2010
Konum: ankara
Durum: Aktif Değil
Puanlar: 2355
|
Gönderim Zamanı: 09 Mar 2010 Saat 23:13 |
ceylinim Yazdı:
Yeni nesil anne-babaların çocuğa sınırlarını öğretmekte tutuk davrandığını, özgüven aşılamada abartıya kaçtığını ve net bir ses tonuyla ‘dur’ diyemediğini söyleyen Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir:
Çocuğuna ‘hayır’ diyemeyen, böyle olunca da ‘parmakta oynatılan’ yeni nesil anne-babalara günümüzde hayli sık rastlamak mümkün. Oysa bu tarz çocuk yetiştirme, sadece kendini önemseyen bir nesil yetişmesine neden olabilir!
Çocuğunun her davranışını büyüteç altına alan, ona sınırlarını öğretmede tutuk davranan, net ve yüksek bir ses tonu ile ‘dur’ diyemeyen, halk arasındaki tabire göre ‘parmakta oynatılmaya’ aday yeni nesil anne-babalar sağlıklı çocuklar yetiştirebiliyor mu? Bu tarz çocuk yetiştirmenin, abartılı özgüven şişirmesi ile benmerkezci, sadece kendisini önemseyen, insani duyarlılıkları zayıf kalacak bir nesil yaratacağı uyarısında bulunan Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir; çocuklarımızı büyütürken yaptığımız ‘psikolojik hataları’ anlattı:
1- ÖZGÜVEN HER KOŞULDA İYİDİR: Bu bilgi, 1980 ve 90’lı yıllarda Amerika/Avrupa’daki ‘yeni çocuk yetiştirme açılımı’na psikoloji biliminin ‘katkısı’ olarak ortaya sürülmüştür. Ancak yıllar, pek çok önemli kuramcının bu konuyu yeniden değerlendirmesine yol açmış, çocuklara özgüven pompalamasının, katkıdan çok zarar getirmeye başladığını göstermiştir. Çocuğa ‘sen çok özelsin, farklısın’ mesajlarının sıklıkla gitmesi, erken yaşta aşırı şişen bir ‘benlik’ duygusuna yol açabilir. Çocuğun her davranışını mercek altına almamak, sürekli ona açıklamalar yapmamak; yani hayatta “sürekli ve sadece” onun merkezde olduğu algısını ortadan kaldırmak, özgüvenden bencilliğe gidebilecek yolu kesebilir. 2- ÇOCUKLARA ASLA KIZILMAZ, YÜKSEK SESLE KONUŞULMAZ: Çocukların onurlarını kırmamak, onları ruhsal ve fiziksel olarak korumak sadece anne-babanın değil, hepimizin görevi. Ancak çocuk, kimi zaman net ve sert yönlendirmelere de ihtiyaç duyar. Örneğin; annesine herkesin ortasında tekme atan 3 yaşındaki bir çocuğa, sakince ‘bu yaptığın pek hoş değil’ demek yerine, sert ve net bir ses tonu ile ‘yapma!’ denilerek, sert ve donuk bir yüz ifadesi ile tepki verilebilir. Çünkü şiddet göstermesi neredeyse normal karşılanan bir çocuk, bu davranışı artırarak yineleyecektir.
3- BAŞKALARININ YANINDA ÇOCUĞA KIZILMAZ: Çocuk, bu bilgiyi kullanarak, başkalarının yanında dizginlenemez davranışlar sergiler. Örneğin; başkalarının yanında sürekli gürültü yapan bir çocuğa da sert bir şekilde ‘hayır’ denilebilmelidir. Çünkü çocuk, çevreye verdiği rahatsızlığın farkında olmaz. Ona sınırlarını öğretecek olan anne-babadır. Çocuk bu sınırları ihlal etiğinde, anne-baba o anda müdahale ederek, net yönlendirmelerle bu ihlallere ‘dur!’ diyen taraf olmalıdır. 4- BAŞKALARININ ÇOCUĞUNA ASLA MÜDAHALE EDİLEMEZ: Eskiden genç annesinin başa çıkmakta zorlandığı bir çocuğu, tatlı sert bir müdahale ile hizaya getiren ‘teyzeler’ vardı. Günümüzde ise bir kafeteryada ortalığı birbirine katan bir çocuğa çoğunluk, ‘başkasının çocuğuna asla müdahale edilmez’ düşüncesi ile sessiz kalabiliyor. Oysa görmezden gelmek, hatta çocuğa gülümsemek yerine; anne-babayı rencide etmeyecek şekilde çocuğa dönerek ‘anneni çok zor durumda bırakıyorsun ve bağırtınla da hepimizi rahatsız ediyorsun’ denilebilir.
5- ÇOCUĞUN HER MERAKI GİDERİLMELİ: Çocuğun her sorusu ayrıntılarıyla cevaplanırsa, düşünceleri ve hayal gücü yetişkin cevapları ile ‘sınırsızca’ karşılık bulursa; ‘çevrenin onun sorularına ve konuşmalarına yetişemediği ve bir süre sonra rahatsızlık vermeye başlayan’ bir çocuk haline gelebilir. Çocuk, bazı sorularının cevabını kendi hayal gücünden tamamlayabilir. Her şeyi ayrıntısıyla bilmek zorunda değildir. Her sorusunun ayrıntılarıyla yanıtlanması, düşünce hızını ve konuşma miktarını kontrolsüz hale getirebilir; bu da onun kaygı düzeyini artırabilir, ‘yetişkin dili’ ile konuşan (‘büyümüş de küçülmüş’) bir duruma getirebilir.
6- HER SESLENİŞİNE CEVAP VERİLMELİ: Her seslenişine (o anda bir yetişkin ile muhabbet halinde iken bile) karşılık alan çocuk da ‘sınır’ problemi yaşar. Bir başkası ile konuşan anne-babasını bölen çocuğa her seferinde cevap vermek; ona ‘diğerlerinin birlikte yaptıkları şeyler değil, sadece senin ne istediğim önemli’ mesajını gönderir. Çocuk, isteğinin anında giderilmesini ister. Bunu ‘normal’ karşılamak ve diğer konuşmayı önemsememek, doğrudan bu mesajı verir.
7- AİLE İÇİ KARARLAR MUTLAKA ÇOCUĞA DA SORULMALIDIR: Bu bilgi de; 6 yaşında ancak hafta sonunda nereye gidileceğine karar vermesi istenen, 8 yaşında ancak eve alınacak mobilyayı seçen, 4 yaşında ancak akşam mönüsü onun seçimine göre düzenlenen çocuklara işaret eder. Demokratikliğin çocuğu da kapsaması demek, aile içindeki önemli her karara çocuğu da katmak demek değildir. Bazı kararları sadece yetişkinler vermelidir. Karar verme sistemine ‘her zaman’ çocuğu da katmak, hatta onu ‘asıl karar verici’ yapmak çocukta yük yaratır, ego şişmesine yol açar.
8- YEMEK YEMEYEN ÇOCUĞA ASLA ZORLAMA YAPILMAZ: Bu, sadece pediatrinin değil, psikolojinin de kısmen konusudur. Bir bebeğe abartılı şekilde yemek yedirilmeye çalışılması, 7-8 yaşlarındaki çocuğun ağzına yemek tıkılması (bu, bağımlılık açısından riskli bir belirtidir) ne kadar sağlıksız ise; yapısal olarak ‘yememeye yatkın’ çocuklara asla baskı yapmamak da gerçekçi değildir. Bu tür çocuklar, tamamen kendi inisiyatiflerine göre yemek yiyemezler. Özellikle 2 yaş civarı çocuklar, bu konuyu iyice oyuna çevirirler, yemek yerken gezerler. Gezerken ya da masadayken, çocukların ağızlarını açmak istemedikleri zamanlarda da net (ancak şiddet, aşırı öfke göstermeden) yönlendirmelerle yemek yedirilebilir.
|
|
 |