güzel bir hikaye
Nereden Yazdırıldığı: Anne Olunca Anladım
Kategori: Genel Konular
Forum Adı: Bebeğim & Çocuğum Hakkında
Forum Tanımlaması: (Bebeğim & Çocuğum Hakkında)
URL: http://www.anneoluncaanladim.com/forum/forum_posts.asp?TID=8089
Tarih: 13 Eyl 2025 Saat 10:08
Konu: güzel bir hikaye
Mesajı Yazan: HaYaL
Konu: güzel bir hikaye
Mesaj Tarihi: 26 May 2008 Saat 00:37
Mart ayı gelmişti ama kızım hala okumaya geçmemişti. Ödevlerini yapmamak için bir sürü bahane buluyordu. Elimden geldiğince ilgileniyor, çalışma şevki kazanması için çabalıyordum. Ancak hiçbir gelişme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma öğrenmemeye çalışıyor gibiydi. Öğretmenliğin kazandırdığı bütün deneyimlerimi kullanıyor, hiçbirinin işe yaramadığını gördükçe paniğim artıyordu.
Kızımdan bir yaş küçük oğlum ve henüz yedi aylık bebeğim den çalabildiğim her dakikayı kızıma ayırıyor, ancak öğretmeniyle her konuştuğumda büyük bir düş kırıklığı ile eve dönüyordum. 'Kızım acaba geri zekalı mı' diye düşündüğüm oluyor, bu düşünceler yüzünden beynimin zonklamasını geçirmek için iki, üç tane ağrı kesici almak zorunda kalıyordum.
O soğuk mart akşamında, sönmeye yüz tutmuş sobanın yanında, kızıma heceleri söktürebilmek için uğraşırken, onun ilgisizliği kalan son sabrımı da tüketti. Ayların birikimiyle kızı mı omuzlarından tutup, silktim ve minicik yanağına hatırladıkça utandığım' bir tokat attım. Yanağı kıpkırmızı oldu. Şaşkın ama kızgın baktı. Ağlamamak için minik dudaklarını sürekli büküyor, bakışları kalbimin ötelerine doğru ok gibi ilerliyordu.
Sessizliği bozan ben oldum.
"Neden? Nazlıhan neden? Niçin okumayı öğrenmek için gayret göstermiyorsun? Sen aptal değilsin. Neden kendine aptalmışsın gibi davranılmasına izin veriyorsun?"
Bir an durdu, sonra sesinin bütün yırtıcılığı ve kiniyle, "Çünkü ben okumak istemiyorum" diye haykırdı. Kulaklarıma inanamıyordum. Yüksek tahsil yapıp, iyi bir geleceği olacağını düşledim biricik kızım, benim, ben öğretmen Emine Özgenç'in kızı "Okumak istemiyorum" diye bağırıyordu.
Hayal kırıklığı ve şaşkınlık içerisinde "Neden?" diye sorabildim.
"Çünkü ben senin gibi okuyup, öğretmen olup, çocuklarımı evde yalnız bırakıp işe gitmeyeceğim, Çalışmayacağım, Ben sadece anne olacağım."
Kızım konuşmuyor, adeta beni tokatlıyordu. Başım dönüyor, gözüm kararıyor, bu sözlerin gerçekten kızıma mı ait olduğunu anlamaya çalışıyordum. Evet bu sözleri bana yedi yaşındaki kızım söylüyordu. "İnsan şimdi bayılmaz da ne zaman bayılır" di ye düşündüm. Sanki, birden, gözlerimin önünde bir sinema perdesi açıldı ve acı bir film oynamaya başladı. Yozgat'ın Nohutlu Tepesi'nde, o her çıkışımda hiç bitmeyeceğini düşündüğüm yokuşun başındaki bir türlü ısıtamadığım evi hatırladım.
Bakamadığım için dokuz aylık oğlumu Samsun'a, anneme bırakmam. Bakıcı ve anaokulu masraflarını karşılayamadığım için, iki yaşındaki kızımı her gün çalıştığım liseye götürüşüm. Yavrumun öğretmenler odasında koltuklarda uyuyuşu. Uykusunun en derin yerinde çalan teneffüs ziliyle yavrumun fırlayıp koltuklara oturuşu. Sonra müdürün beni çağırıp, "Bak Emine Hanım, biliyorum zor durumdasın ama seni gören herkes çocuğunu okula getirmeye başladı. Burası çocuk yuvası değil ki. Bir daha kızını okula getirme" deyişi. O günden sonra iki buçuk yaşındaki kızımı o koskoca, o sopsoğuk evde, yalnız başına bırakıp, dönene kadar kızımı koruması için Allah'a yalvarışlarım. Acıkır ve susar diye etrafa bıraktığım su bardakları ve yiyecekler. Her akşam eve döndüğümde yavrumu bir köşede battaniyenin altında büzüşmüş buluşum.
"Yavrum, iyi misin? Korktun mu?" diye sorunca, "Korktum, ağladım, ağladım, yoruldum, sustum, sonra yine ağladım" diyerek boynuma sarılışı. Bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerimin önünden. Bir türlü filmin sonu gelmiyordu.
Nisan sonlarına doğru bir öğle paydosunda eve gelmiş ve zili çalmak zorunda kalmıştım.
O sabah telaşla çıkarken anahtarı evde unutmuştum. Ama çok dert etmemiştim. Nasılsa kızım evdeydi. Kapıyı açardı. Ama açmadı. Açmadığı gibi sesinin bütün gücüyle "Anne" diyerek ağlıyordu. "Kızım, ben annenim, aç kapıyı" dedikçe o "Hayır sen annem değilsin. Sen kurtsun. Beni yiyeceksin" diye feryat ediyordu. Ne söyledimse inandıramadım. Dinlediği bir masaldan etkilenmişti besbelli. Yavrum, minik yavrum korkuyor ve ağlıyordu. Yarım saat uğraşmış, ikna edememiştim.
Yapacağım tek şey vardı. Bir şekilde içeri girmek. Ama nasıl? Kapıyı kıracak gücüm yoktu. Nohutlu Tepesi'nde çilingir ne gezerdi. İçerde yavrum feryat figan ağlıyordu. Neden sonra alt kata inmeyi düşündüm. Kapıyı açan komşuma bir yandan olayları anlatıyor, bir yandan balkona doğru koşuyordum. Bir sandalye bulup balkona yerleştirdim ve üst kattaki evimin balkonuna ulaştım. Ben, 153 santimlik ufak tefek kadın, bir sandalye yardımıyla nasıl olup üç metrelik tırmanışı gerçekleştirerek, üçüncü kattaki evimin balkonuna ulaştım. Hala anlamış değilim. Sanki görünmeyen bir el beni yukarı çekti. Balkonun kapısı pek sağlam olmadığından, kilidi kolayca açıp içeri koştum. Kızım kapının dibine oturmuş, başını bacaklarının arasına sıkıştırmış ağlıyordu. Sarıldım, sarıldım, sarıldım... Göz yaşlarım onunkiyle karıştı. Koynuma büzüldü. Sadece "Annem, anneciğim, kurt beni yiyecekti" diyebiliyordu. O gün öğleden sonraki ilk dersimi kaçırdım. Müdürün ikazına rağmen kızımı sınıfıma götürdüm. Önce müdür muavini, sonra müdür tarafından azarlandım ama hiç cevap vermedim. Sadece göz pınarlarımda iki damla yaş belirdi. Ve o yaşlar müdürün birden susup özür dilemesine sebep oldu.
Evet bu acı film bitecek gibi değil. Kızımın sesiyle irkildim.
"Ben okumayacağım. Anne olacağım diye feryat ediyordu. Feryat etmiyor sanki beni tokatlıyordu. Ona iyi bir anne olamadığımı ve bundan duyduğu rahatsızlığı bu sözlerle haykırıyordu yüzüme. Hayatımın hiçbir anında böylesine bir acı yaşamamıştım. Hiçbir söz yüreğimi ve belleğimi böylesine hırpalamamıştı.
Kızımın kestane rengi saçlarını okşadım. Tokadımla kızaran yanağını öptüm. Başını göğsüme bastırdım. Onun hafızasında yer eden bütün acıları silmek istiyordum. En doğru, en eğitici sözleri bulmalıydım. Ama nasıl?.. Bu allak bullak beyinle nasıl?
Öğlece ne kadar kaldık bilemiyorum. Bir ara konuşacak gücü bulabildim.
"Kızım, her okuyan kadın çalışmak zorunda değildir. Sen iyi bir anne olmak istiyorsun. Ben de iyi bir anne olmanı istiyorum. Ancak, okursan, bilgili olursan, iyi bir anne olabilirsin. Çalışmak zorunda değilsin ki. Sen de evde çocuklarına bakar, onlara okuma yazma öğretirsin" diye devam eden birçok cümle sıraladım peş peşe. Kızım ikna olmuş görünüyordu. Ertesi gün okuldan geldiğinde onu masanın başında Cin Ali kitabını okurken buldum. Kızım, okuyup yazmayı aylar önce öğrenmiş fakat ısrarla herkesten saklamıştı.
Öğretmeni şaşkındı. "Nasıl olur da bir çocuk, bir günde bu kadar ilerleme kaydedebilir?" diye soruyordu. Bu sorunun cevabı öyle uzun ve anlaşılması öyle güçtü ki... O an susmak, en güzel cevaptı çünkü bu sorunun cevabını ancak ben ve Nazlıhan anlayabilirdik. Şimdi kızım, Gazi Üniversitesi'nde işletme okuyor. Anadilini çok iyi okuyup, yazdığı gibi iyi derecede İngilizce de biliyor. En önemlisi bir kadının hangi şartlarda olursa olsun çalışması ve ekonomik özgürlüğünü elde etmesi gerektiğine inanıyor. En güzeli de her fırsatta "Canım annem diye sarılıp yanaklarımdan öpüyor. Ben de onun, daha önce "o utandığım tokatla" kızart tığım yanağından öpmeye özen gösteriyorum
------------- http://yusufbarankoksal.blogspot.com/ - http://yusufbarankoksal.blogspot.com/
|
Cevaplar:
Mesajı Yazan: sengul
Mesaj Tarihi: 26 May 2008 Saat 09:18
                 
------------- Kesinlikle çocuğuna “çocuk gibi” davranma.
Bu anneler olarak yaptığımız en büyük kabahat aslında.
Küçük olabilirler ama onlar da birey birey.
|
Mesajı Yazan: calimero_tr
Mesaj Tarihi: 27 May 2008 Saat 13:07
ağlamadan yazıyı okumayı bitiremedim. Ben de oğlumu 4 aylıkken bırakıp işe başlamıştım. Şimdi bu yazıyı okuyunca gözyaşlarımı bile silemiyorum. :(
------------- http://lilypie.com">
|
Mesajı Yazan: şevvalim
Mesaj Tarihi: 27 May 2008 Saat 13:54
tek kelımeyle muhtesem.  
------------- http://lilypie.com">
|
Mesajı Yazan: suzi
Mesaj Tarihi: 27 May 2008 Saat 17:08
Güzel bir yazı,çok teşekkürler.
-------------
|
Mesajı Yazan: mine
Mesaj Tarihi: 27 May 2008 Saat 18:24
yasemin ne yaptın sen mahvettin beni çok güzel ellerine sağlık bende çaılşmayı düşünüyordum kızımın daha iyi bir geleceği olsun diye ama şimdi bunu okuyunca of bittim ya   
------------- <a href="http://www.anneoluncaanladim.com/forum/forum_posts.asp?TID=29683&title=program-icin-mail-atalim-arkadaslar-lutfen">http://www.anneoluncaanladim.com/forum/forum_posts.asp?TID=29683&tit
|
Mesajı Yazan: HaYaL
Mesaj Tarihi: 27 May 2008 Saat 18:46
Mesajı Yazan: burcu
Mesaj Tarihi: 27 May 2008 Saat 22:05
harikasın canımmm
------------- http://www.glitterfy.com/"> ömrüm, bebeğim, Çınar'ım
|
Mesajı Yazan: MeLYuS
Mesaj Tarihi: 27 May 2008 Saat 22:22
inanki çok duygulandım  çok güzel bir yazı canım teşekkürler  
------------- http://lilypie.com">
|
Mesajı Yazan: gülşen
Mesaj Tarihi: 28 May 2008 Saat 13:17
Yasemin"ciğim o ne güzel yazıydı öyle. İnan satırları okurken boğazım düğümlendi, gözyaşlarım pınar oldu sanki, Bende ilk kızımı 40 günlük bıkraktım. ikinci kızımı sezeryanle dtoğm yaptığım içn 60 günlük bıraktım. Doğum iznim ile birleştirerek kullanırım diye beklettiğim yıllık izinlerimi dahi alamadım. Çünkü vermediler. Süt izinlerim 1,5 saatti ve onları dahi sağlıklı kullanamadım. Her geliş gidişlerimde saatlerine bakıyorlardı. Bu da beni baskı altında olduğumu hissetmeye zorluyordu. Sanki ben olmasam işler kalacaktı. Her fırsatta işte sen olmadığın dönemde işler birikti. bunları sen daha iyi yapıyorsun vs. gibi O günlerde yaşadıklarımı bir Allah bir de ben biliyorum. Oysa hepsi birer babaydı ne yazık ki eşleri ev hanımıydı ve anlayamıyorlardı. yada anlamaz istemiyorlardı. Neyse bir kez daha o günleri hatırlayınca yine hüzünlendim ve üzüldüm. Ama şu an 3. kızım 1 yaşında ve ben emekli olduktan 3 yıl sonra geldi. İyi ki de gelmiş. Sanki ilk hamileliğimi, yaşadım. Her anının tadını çıkamaya çalışıyorum. Her kim bakarsa baksın kesinlikle arkadaşlar ama kesinlikte bir anne gibi olması mümkün değil. Keşke herkesin imkanları el versede hep anneler baksalar. Bemnim çocuklarım büyüdü bana ihtiyaçları yok diyede birşey yok biliyor musunuz? Ben bunları yaşıyorum.İnanın her yaşta çocukların anneye ihtiyaçları var, ne kaar büyüseler dahi...............
------------- http://www.dumex.com.sg">
|
Mesajı Yazan: HaYaL
Mesaj Tarihi: 28 May 2008 Saat 13:31
Mesajı Yazan: gülşen
Mesaj Tarihi: 28 May 2008 Saat 18:30
Hayalciğim yerden göğe kadar haklısın. Evlilik paylaşmayı gerektiriyor hemde herşeyi, maddi yada manevi. Çalışmakta gerçekten çok güzel söylediğim gibi eksileri de var artıları da var. Şartların iyi olduktan sonra çocuğuna kendin bakmanı tavsiye ederim. hiç değilse 3 yaşına kadar. Şuda var ki ihtiyaçlar sınırsız. Ne kadar geliyorsa o kadarda gidiyor. Şu nefis denen şey yokmu herşey onun için. Çocuğun ile birlikte olmanın ve tüm bunları eşinle paylaşmanın tadını çıkar çoooooookkkkkkkk mutlu ol.
------------- http://www.dumex.com.sg">
|
Mesajı Yazan: miss hugolina
Mesaj Tarihi: 28 May 2008 Saat 19:08
|