Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Dünya güvenilir bir yer!

Bebeğimiz rahmimize düştüğü andan itibaren, onu her türlü fiziksel ve duygusal acıdan, dolayısıyla da “tehlike” olarak algıladığımız her şeyden korumak isteriz. Bu arada büyümesi ve gelişmesi de ayına-yaşına uygun olarak gelişsin isteriz. Ve bu ikisi bazen birbiriyle çelişiverir. Nasıl mı?

Örneğin, 1 yaşındaki bebeğinize yemeğini siz yedirdiğinizde, kendi kendine yemek yeme alışkanlığı kazanmada gecikecektir. Bu sırada kas gelişimi, zihinsel gelişimi, psikolojik gelişimi de bu durumdan olumsuz etkilenebilecektir. Çünkü büyüme ve gelişme sürecinde her şey birbirine bağlıdır. Her şey zincirleme devam eder; bir sorun varsa, bu sorun tüm mekanizmayı etkiler. Ama işte, öncelik çocuğun hayatta kalmasıdır! “Şimdilik ben besleyeyim de, biraz daha palazlanıp bünyesi kuvvetlenince kendi kendine de yer” diye düşünürüz çoğu zaman… Eee, bir açıdan haklıyızdır da… “Karnı doymadan büyüyüp gelişemez ki” deriz ve çocuğun ayına-yaşına uygun zihinsel, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını unutuveririz ya da unutmayız da fiziksel gelişimini öne alırız. Ya da tam tersi, “Artık bebeğim büyüdü, kendi yesin” deyip, ona uygun olmayan besin ya da çatal-bıçak kullandığımızda bebeğimiz zarar görebilir. Oysa, sanırım yapmamız gereken tüm büyüme ve gelişme kategorilerini bir bütün olduğunu bilerek, denge kurmaya çalışmak olmalı.

 

Çocuklar 6 yaşına kadar “tehlike” kavramını pek oturtamıyorlar. Ama her şeye tehlikeli deyip, her şeye kısıtlama getirdiğimizde de sürekli söylediğimiz “olumsuz mesajlar” çocuğa yaşadığı dünyanın güvensiz ve tehlikeli olduğu mesajını veriyor. Ki, insan yaşadığı Dünya’ya güvenemezse, Evren’e sırtını yaslayamazsa, bir an bile mutlu olamaz ve kendini ifade edemez. Oysa bizler bu dünyaya mutlu olmaya ve kendimizi, biricikliğimizi ifade etmeye geldik.

 

Hiç unutmam, kızım Duru 5 yaşına geldiğinde bayram yapmıştım, artık tehlikeleri anlattığımda daha iyi anlayabiliyor ve bu konuda verdiğim uyarılara neden-sonuç ilişkisi kurarak uyabiliyordu. Zaten, anneleri en çok yoran sürekli bebeğe konsantre olmak zorunluluğu. Çünkü kafanızı çevirdiğinizde bir olumsuzlukla burun buruna gelebiliyor, çünkü “tehlike” kavramından haberi yok!

 

Zihnimizin yapısı da böyle oluşuyor işte! Öğrenerek! 1-1,5 yaşına kadar her şeyi kendimizle bir sanıyoruz, tehlikeyi algılayamıyoruz. Bu arada yavaş yavaş öğreniyoruz ve bu anlamdaki öğrenme 18 yaşına kadar sürüyor. Neden-sonuç ilişkisi kurarak, detaylar hakkında analiz yaparak, öğrenmemiz gereken ne varsa öğreniyoruz. Örneğin, soba sıcak, dokunduk, elimiz yandı. Zihin bunu öğreniyor. Ve bu tarz bir deneyimi her saferinde yaşayarak yeniden öğrenmiyoruz. Artık, biliyoruz.

Fakat işte, günümüz insanının da en büyük problemlerinden biri zihin odaklı olması, yani sonuç odaklı yaşaması… Anda kalamıyoruz, yaşadığımız anın tadına varamıyoruz, zihnimiz sürekli meşgul, hep bize ne yapacağımızı söylüyor. “Hep geçmişte şöyle olmuştu, dikkat et; ya gelecekte de böyle olursa” diye uyarıyor. Ve bizler kalbimizin sesini, iç sesimizi dinleyemiyoruz.

 

İşte, 5 yaşına kadar da çocuklar bunun tam tersi! Her şeyi anda yaşıyorlar, oyuna dalıp dünyayı unutuveriyorlar örneğin; tehlike nedir bilmiyorlar, geçmişi de geleceği de sorgulamıyorlar ve iç sesleri ne derse onu yapıyorlar.

 

Öyleyse, çocuklarımıza hayatta kalacakları şekilde tehlikelerden nasıl korunabileceklerini, nasıl önlem alabileceklerini öğretelim, ama içlerine gereksiz korku da salmayalım. Onlar anı doya doya yaşayabilen, kalplerinin seslerini dinleyebilen çocuklar oldukları gibi, büyüdüklerinde de bunu doğallıkla becerebilsinler. Çünkü hayat bir denge! Ve denge de ancak; zihnimizin, bedenimizin ve ruhunuzun ihtiyaçlarına eşit ölçüde cevap vermekle sağlanabiliyor. En çok da bunu öğretmeyi çocuklarınıza borçluyuz.

 

 


Copyright 2007-2025 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.