Her birimiz
bilincimizin bir düzeyinde "mucize" olduğumuzu biliyoruz. Fakat, günlük yaşamda çoğu zaman bu
bilgiden uzak yaşıyoruz. Bebeğimizi kucağımıza aldığımız anda ise bu bilgi ile yeniden ve çok
çarpıcı bir şekilde yüz yüze geliyoruz. "Bu bir mucize olmalı" diyoruz ve "anne baba olunca anlama"
serüvenimiz de böylece başlıyor.
Bu serüven öyle bir serüven ki, eğer
kalbimizi dinlersek, bize de her an mucize olduğumuzu hatırlatıyor. Bebeğimiz bir mucize, bir
zamanlar biz de anne ve babamızın kucağında şimdi bizim kucağımızdaki gibi bir bebektik, biz de
mucize gözüyle bakılıp büyütüldük. Şimdi biz anne baba olduk ve bizler hala bir mucizeyiz, bu gerçek
hiç değişmedi; sadece çoğu kez bu gerçeği unutarak yaşar olduk.
İşte, "Anne Olunca Anladım"
Projesi adı altında gazete sayfası, internet sitesi ve TV programıyla yola çıkmamın en önemli
nedenlerinden biri de buydu: Mucize olduğumuzu hatırlamak ve bebeklerimizi büyütürken kendimizi de
büyütmek.
Bu büyüme ve büyütme yolculuğunda her gün anne baba olarak ne çok zorlandığınızı,
ne çok kalp ağrısı çektiğinizi, yüreğinizin her an nasıl da pırpır ettiğini biliyorum: Hem kendi
annelik deneyimlerimden biliyorum, hem de 6 yıldır sizlerle olan kalpten kalbe paylaşımlarımızdan
biliyorum. Malum, çocuklarımızı birlikte büyütürken birbirimizi de büyütüyor, deneyimlerimizi
paylaşıyoruz. Bugün ben de sizlerle benim için çok özel bir paylaşımda bulunmak
istiyorum.
Kızım, 13 Mayıs itibariyle 10 yaşında oluyor ve 10'lu yaşlar beni çok
heyecanlandırıyor; "Ne çabuk büyüdü" diyemeyeceğim, çünkü şöyle bir bakınca yıllar çabuk geçti gibi
görünse de, aslında biz ebeveynler için durum hiç de öyle değil. Düşünsenize onun adına her an bir
karar vermek, bir seçim yapmak zorundasınız. Ve her an adına bir karar verdiğiniz varlık evladınız,
sizin en değerliniz; kolay değil...
Bu eğitim yılının başında biz de ailece Duru ile ilgili
çok önemli bir seçim yapmak zorunda kaldık. Kuzu, 4 yıldır okul korosunda görevli ve bu yıl FMV Işık
İlköğretim Okulları korosu "6. İnternational Choir Festivali"ne katılma kararı almış. Dolayısıyla,
aileleri izin veren ve masrafları da aileleri tarafından karşılanılan koro öğrencileri, görevli
öğrenci olarak 3 gün Bratislava, 2 gün de Viyana'ya gidecekler. Ve isteyen veliler de bu gezide
yer alabilecekler. Sayfamı takip edenler hatırlayacaklardır, geçen yıl da Ankara'da düzenlenen
müzik festivaline katılmışlardı ve ben de kızımı ve okul korosunu sahnede izleyerek destek
vermiştim. Destek vermiştim, diyerek altını çiziyorum, çocuğun ensesinde gölge olmamıştım,
dolayısıyla ebeveynlik güdülerimi frenlemiş ve bizzat yönetmiştim. Aksi halde, yavrum nasıl büyüyüp
de kendi ayakları üzerinde duran bir birey olacak?..
EVLAT
ADINA KARAR VERMEK...
Nitekim, biz de önce Duru'ya sorduk, "Evladım, gitmek
istiyor musun?" diye... Cevabı, "Evet isterim, fakat kararınız olumsuz olursa da üzülmem" şeklinde
oldu. Zamane çocuğu işte!.. Belli etmemeye çalışsak da bu kararı verme aşamasında babası da ben de
önce bir panikledik. Tamam, arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle birlikte gidecek, bazı veliler de
yanlarında olacaktı; "Fakat henüz 10 yaşında bile değil, uygun olur mu?" diye düşündük. Bu arada
Duru, geçen yıl 2 haftalık Geleceğin Yıldızları Yaz Gelişim Kampı'na katılmış, oradan çok da
memnun ve bireyselliğini kanıtlamış olarak dönmüştü. Uzun lafın kısası, kızımız 5 günlük bir
yurt dışı gezisine okulu adına katılacaksa ve bunun onun kişisel gelişimine en üst düzeyde katkı
sağlamasını istiyorsak, bir kere anne ve babasının yanında olmaması -bizim aile dinamiklerimiz
açısından- daha yerinde olurdu. Önce anne ve baba olarak bu konuda netleştik; sonra da "Tamam"
dedik; "Kızımız 4 yıldır okul korosuna zaman ve emek veriyor, onu bu geziye göndermemek uygun
kaçmaz, gitmeli..."
GİTME VAKTİ YAKLAŞTIKÇA...
Bu
arada, ben bir taraftan psikolog, pedagog arkadaşlarımızı arayıp görüşlerini almaktan da geri
durmuyorum... Sonunda aylar geçti, hazırlıklar yapıldı, yumurta kapıya geldi, yanına bir cep
telefonu da vererek, henüz 4.sınıf öğrencisi olan biricik yavrumuz Duru'yu 26 Nisan'da
Slovakya'ya yolcu ettik! Fakat, ne yalan demeli, gitme tarihi yaklaştıkça içimdeki anksiyeteyi
bir ben bilirim! Evlat bu, kolay değil... 4,5 yaşından beri birtakım küçük ayrılıklar yaşamış olsak
da, ya ben ya da babası yanında oluyordu; bir de geçen yaz 2 hafta kampa gitmişti işte... Fakat o 2
haftalık zaman diliminde de burnumun direğinin sızısını yine ben bilirim...
Lafı uzatmayayım,
geçen haftalarda çocuklara sınır koymak konusunu ayrıntılı olarak işlemiştim ya, işte iş dönüp
dolaşıp çocuğa sınır koymak meselesine gelip dayanıyor. Bu 5 günlük süreçte Duru ne yaptı, biz
anne baba olarak ne yaptık, haftaya kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Benim, bizim özelimizde
ne olup bittiğini anlatmak için değil; her an çocuklarımız adına verdiğimiz kararların,
çocuklarımızın gelişimini olumlu ya da olumsuz nasıl da etkilediğini daha net görebilmemiz
için...
Sevgili anne arkadaşlarım, hepimizin "Anneler Günü"nü sevgiyle kutluyor, her türlü
paylaşımlarınızı beklediğimi hatırlatmak istiyorum... Annelik, babalık serüvenimiz bir gün değil,
her gün kutlu zaten... Şükürler olsun...