Sekizinci sınıf öğrencisi Sevgili, Biricik
yavrularımız, 27-28 Nisan tarihlerinde, toplam 6 dersten TEOG sınavına girecekler... İlki 26-27
Kasım günlerinde yapılan bu sınavlar, liseye girmek için!.. Ne acayip değil mi?.. Ve fakat, bundan
daha acayip olanı çocuklarımızı bu saçma salak sistemden, bu yarıştan, 13 yaş çocuklarının duygusal
gelişimine hiç de uygun olmayan bu sınavlardan koruyamıyor oluşumuz!.. Umarım, biz yetişkinler her
gün biraz daha değişir ve dönüşürüz de, çocuklarımıza daha insani şartlarda yaşamaları için, daha
sağlıklı ve daha kaliteli zeminler oluşturabiliriz…
Bugüne kadar bilincimiz
oranında, kuşkusuz elimizden gelenin en iyisini yaptık!.. Ve fakat, içinden bulunduğumuz an’dan
başlayarak daha iyisini yapabiiriz!..
Anne-baba olmak çok büyük bir farkındalık baskısına
kendini maruz bırakmanın bir yolu bana göre… Bebeğinizin varlığını anne rahminde bilip hissettiğiniz
andan itibaren sürekli bu baskıya maruz kalıyorsunuz. Farkındalık baskısına farkındalıklı tepkiler
vermeniz ise; hem sizin, hem miniğinizin, hem de hepimizin yolunu bir şekilde -en küçük çemberden
başlayarak- etkiliyor…
İYİ HİSSEDİŞİ KORUMAK…
Ben de bir TEOG velisiyim, kızım Duru
da 8. sınıf öğrencisi… Farkındalık çalışmaları yaptığımı bilen, veli arkadaşlarımın önerisiyle, Ekim
ayından itibaren, her ay düzenli olarak katılımcı çocuklarla “Teog baskısından özgürleşme atölye
çalışmaları” yaptık!.. Çocuklar, bu çalışmalar vesilesiyle, bu sınavların yarattığı stresten
özgürleşmeyi; ve yolda hedeflerine ulaşırken iyi hissedişi korumayı öğrendiler!.. Sonuçta,
farkındalık her şeyi yoluna koyuyor!.. Ve aslında, çocuklarımız zaten yolundalar…
Çocuklarla
yaptığımız 7 çalışma boyunca (ki her biri 4-5 saat sürdü); onların yaşadığı stresi, baskıyı,
üzüntüyü, yorgunluğu birebir aynaladım; ve bu negatif duyguları dönüştürmelerinde onlara rehberlik
ettim ve bu yüzden de kendimi çok şanslı hissettim… Çünkü bir çocuğun minik kalbini size açmasından
daha değerli bir hediye olamaz!..
Ve bu minik kalpler, genellikle de eğitimcilerinin ve
ailelerinin onlara yansıyan başarı stresinden muzdaripti…
Kuşkusuz, aslında eğitimcilerin ve
ailelerin çocuklara vermek istediği şey stres değildi; ve fakat çoğu zaman çocuklara yansıyan da
buydu…
Ben çok az sayıdaki çocuğa dokunabildim elbet…
Ve fakat, her anne-baba ve her
eğitimci, eğer isterse; bu minik kalpleri; stres yerine “iyi hissediş”i koymalarına vesile olarak
rahatlatabilir…
Çocuklara inanın!
Onların kendi biricikliklerine -her şeyden ve
herkesten bağımsız olarak- inanmalarına vesile olun, örnek olun, rehber olun…
Onların
biricikliğine, farklılığına önce inanın ve sonra da destek olun…
Bunu yaparken zaten her
şeyin yolunda olduğuna ve yolunda olacağını da kalbinizde hep bilin…
İnanın, her şey ama her
şey biz fark etsek de, fark etmesek de yolundadır!..
Sınav sonuçları her ne olursa olsun,
çocuklarımızın oldukları haliyle kabul edilip sevilmeye; değerli ve yeterli olduklarını bilmeye
ihtiyaçları var… Ve her çocuk bunu hak ediyor!..
Onlar, bu zamana kadar yaşlarını aşan bir
şekilde ellerinden gelenin en iyisini yaptılar (yaptıkları ellerinden gelenin en iyisiydi)… Onlara
teşekkür edin ve onların varlığı ile hediyelendirildiğiniz için her an şükredin…
Su akar
yolunu bulur!.. Ve öyledir!..
“Çocuklarımız su gibi aksınlar, akıp yollarını
bulsunlar…”
Buna, niyet edelim, izin verelim… Ve yolculuk yaparken, sonuçtan bağımsız olarak
süreç boyunca iyi hissedişlerimizi hep koruyalım…
Sevgimle