Yıllar yıllar önceydi... Hikayem bir
bebeği hayal ederek başladı... Duru’yu...
Ben anne olmalı mıyım, anne olmaya
uygun muyum, anne olmaya hazır mıyım, bu sorumluluğu her düzeyde alabilir miyim?.. Ve peki
sevdiğim adam baba olmaya uygun mu, çocuğumun babası o mu, istediğimde hamile kalabilir miyim ki,
vs. vs. vs, aklımda deli sorular… Derken 2 yıl boyunca kendimi (ruhumu-bedenimi-zihnimi) ve hayat
arkadaşımı rahmimi işe koşmalı mıyım yoksa koşmamalı mıyım, ekseninde yaşadım… Çocuk hiçbir şeye
benzemiyordu çünkü, geri dönülmez bir yol, kutsal bir emanet, zurnanın zırt dediği yerdi, bambaşka
bir şeydi bana göre…
Bu birçok insana tuhaf gelebilir elbette; çünkü insan doğar büyür, okula
gider, evlenir, meslek sahibi olur, çocuğu olur, çocuklarını büyütür, emekli olur, vs. vs. vs…
klişeleriyle yaşamakta çoğu kez bir sakınca görmeyiz. Ve bunların bize, bizim biricikliğimize uygun
olup olmadığını, bunların sorumluluğun taşımak isteyip istemeyeceğimizi vs. vs. vs. çoğu kez pek de
düşünmeyiz!..
Kanımca, bir adamı-bir kadını sevmek ille de evlenip ondan çocuk yapmayı
gerektirmiyordu… Öte yandan insanın sevdiği adamla kadınla bir aile kurması harikaydı… İşte
farkındalık böyleydi, bıçak sırtında yürümek gibiydi ve ben de kendimi bildim bileli bir farkındalık
yolcusuydum…
Ve kızım, kızımız Duru, 2002 yılının Mayıs ayında ailemizi onurlandırdı… O güne
kadar ağırlıklı olarak kadın dergiciliği ve gazetecilik yapan bendeniz ise, doğumuma 2 ay kala her
şeyi bırakıp bu mucizeye, yavruma odaklanmaya başladım… Ve bu odaklanış, eskilerin deyimiyle benim
loğusalığım, tam 40 ay sürdü!.. 40 ay boyunca bir bebeğin, bebeğimin gözlerine baktım, onu sevdim,
emzirdim ve her anne gibi elimde gelenin en iyisini yaptım…
ÜSTAD EVE
GELDİ!..
Çalışma hayatıma kendi isteğimle ara vermem, yakın çevrem tarafından yadırganmıştı,
çoğu arkadaşım; “Kariyerini bırakmamalısın, tekrar mesleğine dönmen çok zor olabilir” dedi… Ve
fakat, ben bir hayalciydim, hayalim ise o sıralar Duru adlı mucizenin merkezinde hayat buluyordu…
Odağım, 40 ay boyunca kendi içsel seçimimle hiç değişmedi… Sanki Uzakdoğu’da bir mağaraya girmiş bir
üstad tarafından eğitiliyordum… Bu üstad, benim bebeğimdi… Ondan çok şey öğrendim, şifalandım,
yenilendim, mucizemi hatırladım… Ve, “Bebeğim 3-3,5 yaşına gelince çalışma hayatına yeniden dönerim”
hayalim, bana bir rüya ile döndü… Duru 40 aylık falan olmuştu, 2 yaşından beri küçük küçük adımlarla
anaokuluna gitmeye bile alışmıştı, sosyal kelebeğin tekiydi… Ve ben her gece rüyamda bir gazete
sayfası hazırlıyor, anne ve babalar için röportajlar yapıyordum… Tam o sıralarda Akşam gazetesinden
bir teklif adım, ve fakat, “Yok” dedim, “Bu teklifi kabul edemem, ben bir ebeveyn sayfası hazırlamak
istiyorum, ne dersiniz?!..” İşte, ANNE OLUNCA ANLADIM böyle doğdu, bir rüya ile… Ve bir gazete
sayfası olarak…
Sağ olsun, o dönem, yıl 2005 Kasım ayı; gazeteci arkadaşlarım bu sayfa
için bana çok destek verdiler, sayfa rüyamda tam sayfa dedim, onu bile kabul ettiler, ve sayfanın
adı yine rüyamda geldi!.. “ANNE OLUNCA ANLADIM”…
GAZETE SAYFASI, İNTERNET SİTESİ VE
TELEVİZYON PROGRAMI: ANNE OLUNCA ANLADIM
Bu sayfayı 9 yıl boyunca Akşam gazetesinin eklerinde
tam sayfa olarak hazırladım…
Ve sonra, daha çok insana ulaşmak tutkusuyla, aile hayatını
merkez alan bir farkındalık oluşumunu hayata geççirmek niyetiyle, Haluk Baylan ve ben, bundan tam 10
yıl önce, 2007 Ocak ayında, www.anneoluncaanladim.com ‘u kurduk… Ona da bebeğimiz gibi baktık, onu
sevdik, besledik, büyüttük, onunla 7 gün 24 saat ilgilendik… Ve bugünlere getirdik… Çok güvendiğimiz
uzmanlar, doktorlar, eğitimciler de bu yolda bize sonsuz destek oldular… Kendilerine, hepsine ve her
birine, buradan, yeniden teşekkürlerimizi ve sevgilerimizi sunuyorum… İyi ki varlar, iyi ki,
www.anneoluncaanladim çatısı altında bir araya geldik ve bugüne kadar 200’ün üstündeki ülkede
milyonlarca anne babaya ve anne baba adayına ulaştık!.. Şükrümüzü ve sevincimizi anlatmaya kelimeler
yetmez… Bir hayal, bir bebek, bir niyet, bir rüya 10 yıldır her gün yeniden tüm dünyada gerçek
oldu…
Bu arada, bendeniz, Şubat 2007 itibariyle de, yine “ANNE OLUNCA ANLADIM” adıyla,
hafta içi her gün Türkiye’nin ilk ebeveyn programını hazırlayıp sunmaya başladım… Televizyon
yöneticileri ve reklamcılar, o yıllarda bu öneriye; “Herhalde delirdiniz, hafta içi her gün, 1 saat
canlı yayın, hayatta olmaz” diyorlardı; ve fakat oldu!.. Rüyam başka bir yönüyle daha gerçek oldu…
Hem de öyle bir oldu ki, bu program 1 saatten 1 saat 45 dakikaya kadar canlı olarak her gün
yayınlandı. Sonuçta, 5 farklı kanalda, 500’ün üzerindeki televizyon programıyla da anne babalara ve
anne baba adaylarına seslenmek mümkün oldu… Niyetimiz odur ki, yine olsun, televizyonlar iyileşsin
ve bizler yeniden anne babalara seslenelim…
HARİKALARLA DOLU YOLUMUZ, YOLCULUĞUMUZ
DEVAM EDİYOR!..
Ve işte yıl 2017… 2000 yılında, “Anne olmalı mıyım, anne olmayı gerçekten
istiyor muyum?” sorusuyla başlayan bu yolculuk, bugüne kadar geldi…
Bugüne kadar
yolculuğumda-yolculuğumuzda emeği geçen herkese gerçekten, kalpten ve de sonsuzda şükür doluyum,
hepsi ve her biri kalbimin ve hikayemin en müstesna yerlerindeler… Sevgili Kadir Tuğcu,
Sevgili Benal Büyükgebiz, Sevgili Atilla Büyükgebiz, Sevgili Hüseyin Mutlu… Bu yolda hep bizimleydi…
“Hepimiz bir mucizeyiz, ne mutlu ki anneyiz, gelin bebeklerimizi ve birbirimizi birlikte büyütelim”
sloganımıza inanarak, bize destek veren herkesi, buradan, yeniden, yeni bir yerden selamlıyor ve
sarılıyorum…
Ve fakat bir dostumuz var ki, O benim Meleğim… Astrolog Gamze Özşahin!.. Sevgili
Gamze, 10 yıldır, her gün, her hafta, her ay Astroloji sayfalarımızı sevgiyle kaleme aldı… Bir
günden bir güne yazı göndermeden durmadı; 10 yıl yahu, dile kolay… Ve 2007 itibariyle, bizlerden
sevgiyle izin istedi; kitap projelerine ağırlık vermek istiyor… Sevgili, Biricik Gamze’ye,
Meleğimene kadar teşekkür etsem azdır, yine de buradan bir kez daha teşekkür ediyorum; dostluğumuz
sonsuzdur...
Ve Astroloji sayfalarımızın sıkı takipçileri olduğunu biliyoruz, bundan böyle
Astroloji sayfalarımızı Sevgili Hüseyin Akdağ kaleme alacak… Kendisine, kucak dolusu bir hoş geldin
diyoruz…
Sevgili uzmanlarımız, sevgili yazarlarımız ve sevgili eğitimcilerimiz… Hepsi ve her
biri sevgili dostlarımız oldular… Bizler, tüm yazarlarımız ve tüm okurlarımızla, tüm dünyada
koskocaman bir aile olduk… Örnek bir Proje, örnek bir oluşum olduğumuz için; farkındalığı, gerçek
bilgiyi, çocuklarımızı ve insan sağlığını hep en önde tuttuğumuz ve bütüncül yaklaştığımız için, ve
bir an birle karanlığa el vermediğimiz için çok ama pek çok mutluyum!..i
Biraz önce dediğim
gibi şükrümü ve teşekkürümü anlatmaya kelimeler yetmez… Ve daha önümüzde harika ve uzun bir yol
var, bunu tüm kalbimde biliyorum ve de diliyorum…
Ve herkese, sonsuzda sevgimi
gönderiyor, 2017’de birliğe niyet ediyorum…
İyi ki Biz’iz!..