Eşim çocuğuna ilgi ve şefkat gösteren, sorumluluklarının bilincinde bir babadır. Öyle ki, babalığı kocalığının önüne geçmiştir, diyebilirim. Hatta bu durum ilişkimiz için zaman zaman dezavantaj bile oluşturur. Ama benim de anneliğim eşliğimin önüne geçtiğinden durum dengede sayılabilir.
Dışarıdan, ailemizdeki baba-kız tablosunu izleyen hemcinslerim, bana ne kadar şanslı olduğumu söyler hep! Çünkü kadınların anneliği eşliğinin önüne geçer, bu toplumumuzda normaldir; ama bir erkeğin babalığı kocalığının, kocalığını da bırakın, erkek ve dışarıda çalışan erkek olmasının vb. kavramlarının önüne geçer mi hiç?.. Bir adam önce “baba” olarak algılanabilir mi? Bir kız çocuğu, dışarıda annesi yanındayken, kendisini babasının tuvalete götürmesini ister mi hiç?..
Cevabım; “Evet ben, şanslıyım! Ama, bunu ben seçtim!” olacak kısaca...
Ama bu; “Bizim ailemizde her şey güllük gülistanlıktır, hiç sorun yoktur, biz mükemmel insanlarız” gibi de algılanmasın lütfen... Çünkü bu gerçek değil! “Algılanmasın da, cevabın hiç mütevazi değil” diyebilirsiniz... Hatta size fazla dominant ve itici bile gelmiş olabilir. Ama bunun kendini beğenmişlikle değil, seçtiklerinin sorumluluğunu almakla ilgisi var, inanın... İnsan, kadın olmayı seçebilir mi? Bana göre pekala seçebilir!..
SEVGİ: OLMAZSA OLMAZ! 20’li yaşlarımın ortalarında artık, bir ilişkiden ne beklediğimi kesin olarak biliyordum. Benim de herkes gibi hayalimde yarattığım bir erkek ve ilişki modeli vardı. Ve bu ilişkinin olmazsa olmazı sevgiydi... Ve bana göre sevgi, insana özgürlük verirdi, özgürlük almazdı. İtiraf etmeliyim ki, çocuk ve çocuğumun babası nasıl olmalı, konularındaki sorularımı, evlendikten sonra cevapladım, ama çocuğumu da doğurmadan önce...
Bunları size niye mi anlatıyorum?.. Şu an hangi noktada olursanız olun, önce insan, sonra kadın olmayı seçebilirsiniz, diye... Çünkü biz kadınlar yaşamı ilmek ilmek yaratırız. Bugün kendinizi çeşitli nedenlerle çaresiz, sıkışıp kalmış hissediyor olabilirsiniz. Zaman zaman hepimiz hissediyoruz! Ama eğer önce siz kendinize sevgi, saygı, değer ve özgürlük verirseniz, karşınızdakinden de önce kendine sonra size bunları vermesini istersiniz. Ve bu konular pazarlığa tabii değildir.
NARA ATMAYA GEREK YOK! Bin yıllardır üzerimizde kuşak aşkın yükler var; kadın olduğumuz için ezildik, aşağılandık, yönetildik... Bugün ise kadın dengesini bulmakta zorlanıyor. “Ben güçlüyüm” deyip, aşk, ilişki, bağlılık ve çocuk kavramlarından kaçabiliyor günümüzde kadınlar; kariyer yapmayı, ekonomik özgürlüğü her şey sanıyor. Ya da tam tersi sadece rahimden ibaretmiş gibi, sadece evlenip habire çocuk doğurarak, tamamen teslim oluyor içinde bulunduğu şartlara, yaşamı boyu kendisi adına en ufak bir hayali olmaksızın hem de...
Oysa biz kadınız, erkek gibi olmaya çalışmaya, “Ben güçlüyüm” naraları atmaya ihtiyacımız yok! Ya da varoluşumuzu sadece doğurganlığımız üzerinden ifade etmemeliyiz, çünkü biz sadece anne de değiliz...
Sonuçta, kadınlığımızın da dengeye ihtiyacı var... Önce kendinizi tanıyarak, sonra gerçekte önce kendiniz için ne istediğinize karar vererek, sonra da hayallerinizin peşinde risk almaktan korkmaksızın koşarak, seçimlerinizi bir bir gerçeğe dönüştürmeye ne dersiniz? Belki bugün, şimdi gerçekten kendiniz olmanın, gerçekten kadın olmanın tam da zamanıdır.