Her yer ışıl ışılken, hayat sana “Beni
yaşa, her şey çok güzel bak” diye seslenirken ve kendini sonsuz güvende hissederken, tokat yemiş
gibi olursun bazen… Gülümsemen donuverir suratında, yüzün düşer, için
acır…
***************
Ellerimi tutuyorlardı,
birisi sağımda birisi solumda. O kadar iyi hissediyordum ki kendimi… Çok aşağılardan yukarılara
bakışım daha çok hayranlıkla idi. Evet, hayrandım onlara… Kıyafetleri çok güzeldi, çok gençtiler ve
çok güzeldiler. İkisi de hayat doluydu… Ve kocamandılar. Dolmabahçe’den ağaçlı yoldan Küçükçiftlik’e
doğru yürüyorduk. Hatta ufaktan da şarkı mırıldanıyordum galiba.
Çocukluğumda ilgili
hatırladığım en heyecan verici şeylerden birisi buydu. Ağabeyim ve ablam beni lunaparka
götürüyorlardı…
***************
Lunaparkta her yer ışıl
ışıldı. Her yerden yaşam enerjisi taşıyor, herkes gülüyor ve eğleniyordu. Bir tarafta dönme dolap
uzayın derinliklerine kadar çıkıp iniyor, diğer tarafta ödümün patladığı girmeye asla cesaret
edemeyeceğim ama girmek için yanıp tutuştuğum korku tüneli… Kafamın tepesinden uçarak geçen zincirli
sandalyeler ve en dipte de çarpışan arabalar…
Her şeye yetişmem ve tadını çıkartmam
gerekiyor gibi geliyordu. Hiçbir saniye boşa geçmemeliydi. Her şey rüya gibiydi ve ben ilk kez
lunaparka geliyordum.
***************
En son çarpışan
arabalara bindik. Ağabeyimin kucağında sonsuz güven içerisinde hissediyordum. Daha güvenli neresi
olabilirdi ki?
Bindiğimiz arabada süper manevralarla, slalom yaparak neşe içerisinde
ilerlerken ve belki de o zamana kadarki hayatımın en heyecan verici ve keyifli deneyiminin tadını
çıkartırken, ani bir çarpışma sonrası suratımı çarpışan arabanın direksiyonuna vurduğumu
hatırlıyorum. Bir de, o zamanki aklımla bana oluk oluk akıyormuş gibi gelen kanı…
Sonra ağladım, ağladım…
Gece bitti…
***************
Dedim ya, bazen en çok güvende hissettiğin ve en ışıl ışıl
olduğunu düşündüğün yerlerde zedelenirsin. Hiç ummadığın anlarda olur başına gelenler. Zaten,
umduğun şeyler geldiğinde başına, “başına gelen bir şey” olarak adlandırmazsın onları çoğu
zaman…
Bazen, en güvendiğin, en sevdiğin, en yanında bildiğin, seni en olmadık zamanda
yalnız bırakabilir, o ya da bu sebeple. Terk edebilir ya da ölebilir belki, sen hangisini tercih
edersen artık, önemli değil…
Hatta kimbilir, bunu sen de başkalarına yapabilirsin,
belki de ben sana yapabilirim, neden olmasın?
Ulaştığın hedefinde, geldiğin noktada
buldukların seni yerlere serebilir. Ya da, sen bitmiş hedefinle amaçsız hissedebilirsin
kendini…
Hazzın doruklarında acı çekebilir, ya da güvenin kollarında ihanete
uğrayabilirsin. Işıkların içinde karanlıkta kalabilir ya da kalabalıklarda yalnız olabilirsin.
Yaşamının en güzel gününde kimseyle paylaşamadan ölebilir, aşkından ölmek isterken de
yaşayabilirsin…
***************
Işıltıya kanma; zaten devamlı
ışığın parçasısın, içindesin. Güvenlik hissine kanma; ne zaman güvende olmadın ki aslında… Eğlence
ve mutluluk peşinde de koşturma; eğlen ve mutlu ol…
Dümdüz giden yolda bile yön
bulmaya çalışıyorsun. Bırak… Yoluna devam et, yoksa yolunu kaybedersin…