Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde;
pireler berber iken, develer tellal iken; ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallarken... Ninem düştü
beşikten, dedem düştü eşikten, biri kaptı maşayı, biri kaptı şişeyi, gösterdiler köşeyi... Onlar
kovaladı ben kaçtım, ben kaçtım onlar kovaladı. Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, günler
sonra dönüp arkama bakınca ne göreyim, bir arpa boyu yol gitmişiz...
Bir varmış,
bir yokmuş. Bir zamanlar eski bir krallıkta garip bir adamcağız yaşarmış. Bu adamcağız bir gün çok
sıcak bir havada dolanırken, büyükçe, sahipsiz bir karpuz çıkmış karşısına. O kadar susamış ki,
hemen bıçağını çekip karpuzu yarmaya ve susuzluğunu dindirmeye karar vermiş. Bıçağını karpuzun
kabuğundan içeri sokar sokmaz kolu karpuzun içine girmiş. Biraz daha uğraşmış ama sonra kafası,
gövdesi, ayakları tamamen karpuzun içine girivermiş. Bir anda bir pazaryerinin ortasında bulmuş kendini adam.
Meğerse karpuzun içinde büyük bir ülke
varmış...
***************
Kuzenim
Gökmen’le beraber yatakta koynunun iki tarafına uzanıp hep aynı merakla dinlerdik bu masalı.
Teyzemlerde kalacağım her gece uyku vaktimiz geldiğinde “Teyze, karpuzlu masalı anlatsana” derdim. O
da hiç kırmazdı... Devamı nasıldı hatırlamıyorum, Gökmen de hatırlamıyor... Benim o gecelerden en çok
hatırladığım, teyzemin kokusu; neredeyse, sanki annem...
Dört teyzemin evleri içerisinde en
sevdiğim ev teyzeminkiydi. Çok güzel bir gecekonduydu Zeytinburnu’nda. Ben de öyle bir evim olsun
isterdim. Bahçesinde ağaçlar; benim en sevdiğim incir...
Küçücükken oradaydım, ilk gençlikte yine
orada... Biraz daha büyüyünce teyzeme kahve falı baktırma ayrıcalığına da kavuştum nihayet, diğer
yetişkinler gibi... Öyle ya artık ben de büyümüştüm ve aşkımın ne olacağını, bir gün paramın olup
olmayacağını merak ediyor ve belki de korkuyordum belirsiz gelecekten... Teyzem dudaklarının kenarında
sigarası, gözlüklerinin üzerinden gözlerime bakıp, onay arayan gözleriyle bana geleceğimi söylerdi.
Ben de hep onaylardım. Hep mutlu sonla biterdi teyzemin fallarının sonu, aynı masalları
gibi...
***************
79
yaşındaki annemin, 71 yaşındaki teyzemin hastalığını öğrenince ilk tepkisiydi belki de birçok şeyi
anlatan: “Ama o daha çok küçük...”
Sonra Zeytinburnu’ndaki o gecekondu yıkıldı, apartman oldu;
incir ağacı
kesildi...
***************
“Bir
varmış, bir yokmuş” denilir ya, hep masalların başında. Sadece “Bir varmış” denilsin bundan sonra...
“Bir varmış, bir varmış...”