Eşim hamilelik haberini verdiğinde, işyerinden koşa koşa fırladığım an, az önceydi. Sonra, hamilelik sürecini yaşayalı bir kaç dakika oldu işte.
Demin doğumhanenin kapısında tek başıma bekliyordum ve hastabakıcı dışarı çıkıp ikinizin de iyi olduğunu söyledi bana. Derin bir oh çektim, nefesim hala ciğerlerimde henüz dışarı bırakamadım...
Seni kucağıma ilk kez aldım şimdi. Tarifsiz bebek kokunu içime çektim. O koku da hala burnumda, burnumu tıkadım. Kızım biraz önce çok mutlu ettin beni; çünkü bana ilk kez “Baba” dedin. Hemen hemen demin “Perens” oldum, tarafından kutsanarak, atım ve kılıcım hep kapıda duracak, biliyorsun...
**********
Az önce yaşadığım ve hepsini yazmak için belki de 300 sayfalık bir kitap yazmamın bile yetmeyeceği bu anlar hep yanımda dolanıyorlar. O yüzden az önce demem bile yanlış bu anlar için, çünkü o anlar, hep ve biteviye yaşanıyorlar. Hep benimleler...
İlk deminden henüz bilmediğim son demine kadar bir an geçti. Bir an...
Emin ol hepsi bir an... “An”ı yakalamaya çalışıyorum şu sıralar anı olmadan. Henüz beceremiyorum tam olarak belki ama çalışıyorum.
Hani, sen “erkek adam”ı kurtarıp, bahaneyle yüzmeyi öğrenirken, ben babamın tadını duyumsamıştım ya. O his de o anda, şimdi gibiydi. Hatta belki de şimdiydi... Yani anın hissini yakalamıştım o anda. Ne olduğunu biliyorum artık, o yüzden hep elimde tutamasam da peşini bırakmıyorum.
**********
Sen de yakaladığında peşini bırakma kızım.