İşte büyüyorsun kızım...
İlk geldiğin zamanı hatırlıyorum...
Okyanusu yüzerek geçme denemesi yapmaya çalışan birisine benziyordum. Bilinmeyen (en azından benim
bilmediğim) sularda, üstelik yüzme bilmeden...
Öğrendik...
**********
Oysa ki, sen de bilmediğin sulara gelmiştin, yüzme bilmeden. Her gün
yeni bir şey öğrendin. Yürümeyi, konuşmayı öğrendin, hızla gelişti her şey zaten. Ama senin benden
önemli bir farkın vardı, sen bu suları bilmediğini biliyordun, ama bu senin için normaldi. Bense
suları bilmediğimi bilmeme rağmen, bildiğimi sanmaktan hiç vazgeçemiyordum. Bir çok yetişkin
gibi...
Macera seven koca bir adamdık hani, bilmediğimiz, görmediğimiz ne kalmış olabilirdi
ki?
**********
Aslında ne biliyorum ki, senin bildiğinden daha fazla?
İnsanlara güvenmemeyi mi? Çıkarlarıma neyin daha yaradığı veya hangi yemeğin yanına
hangi içkinin daha iyi gittiğini mi? Zamanın nasıl gereksizce harcanabilecek bir şey olduğunu mu?
Her tarafın kötülükle dolu olduğunu mu? Savaşmadan ekmek yiyemeyeceğimi mi?
İki matematik
problemi çözebilmek, kalın kitapları okuyabilmek mi beni senden daha bilgili yapıyor? Yoksa sen
benim çoktan unuttuğum bir çok şeyi biliyor musun?
**********
Hep
sana öğretmeye çalışacağım haddimi aşarak bazen belki de. Ama sen de bana senin bildiklerini
hatırlat kızım, “Sen de biliyordun bunu baba” de, “Kapat gözlerini ve
hisset” de, “Hatırla” de...
Hatırlat!..
Benim gibi tüm denizlerin en
kuytularını keşfettiğine kendini inandıran bir ahmağa, keşif yapılacak denizlerin tükenmez olduğunu
ve aslında yüzmeyi bile bilmediğini hatırlatmaya devam et.
**********
Baba-kız, büyüyoruz işte!..