Sen seçtin... Sen istedin bu
şekilde olmasını... Sen karar verdin geleceğe ve belki
geçmişe...
**********
Belki neden ve ne zaman başladığını bir türlü doğru anımsayamadığın bir
acının içini yakmasıyla, savrulup duruyorsun. Ne tarafa gittiğin hakkında bir fikrin
olmadan...
Aramaya çalışıyorsun, sonra aradıkça kaybettiğini farkediyorsun. Aramayı
bilmediğini farkediyorsun, öğrendikçe daha da unuttuğun anlıyorsun. Hatırlamaya çalışıyorsun; zaten
bildiğin ama ilk ağlamandan hemen sonra unuttuğun şeyleri. Uğraşıyorsun, uğraşıyorsun,
uğraşıyorsun...
Bu kadar uğraşının sonunda acının daha da içinden çıkılmaz bir varoluş
problemine döndüğünü ve anlamsızlaştığını farkedemiyorsun belki de. Hiç durmadan anlam katmaya
çalışırken anlam iyice yok oluyor...
Belki her tanıştığına “hayatın anlamını” sormak istiyorsun, belki senin bilmediğin bir şeyi sana söylerler umuduyla... Kimse bir şey söyleyemiyor (belki de sen anlayamıyorsun)...
Pes ediyorsun sonunda belki
de!...
Pes edince anlıyorsun; aramanın en iyi yolu, aramayı
bırakmaktır...
**********
Seçtin...
Evet, en kötüsünü bile sen seçtin belki de. Hem
de hep çok az gibi görünen ama aslında inanamayacağın kadar çok olan seçeneklerin arasından...
Bilmeyi veya bilmemeyi kendin seçtin. Kendiliğinden olmadı hiçbir şey...
Başka
alternatifin olmadığını düşündün belki. Hep alternatifin vardı aslında... Bir kararı
verdiğin anda önünde bambaşka yeni seçenekler doğdu, yeniden seçtin, yeniden, yeniden. Yaşadın,
yaşıyorsun...
**********
Sen de kendi hikayelerini yaşayacaksın demiştim daha önce ama eksik demişim
galiba, çünkü yaşaman için önce yazman gerekiyor...
Elinden geldiği kadar güzel bir hayat seç kendine, yeter...