Neler sakladın kenara görüşmeyeli? Eskisi
gibi acı biriktirmeye devam ediyor musun? Ne zamandır bakmadım buralara, sana gelmedim uzun süredir,
seni özlememiştim de. Ama başım sıkıştı herhalde; özledim seni, şu sıralar sana geleceğim
tekrar...
**********
Onbeş gündür
elimle beslediğim, isim koyduğum, “gel bebeğim” deyince yanıma gelen o güzel hayvanımın,
aslında kurban bayramı için alınmış koç olduğunu Kurban Bayramı sabahında anlamak ve
“kurbanlarımızla” dost olmamamız gerektiğini öğrenmem miydi, ilk hayal
kırıklığım?..
Takdir ve teşekkür almaya kendini alıştırmış bir öğrenci olarak karnemdeki ilk
zayıfı gördüğümde yaşadığım şok muydu, en büyük şokum?..
Babamın gusulhanedeki cansız
bedenini öpmeye çalıştığımda, orada yatan buz gibi soğuk bedenin artık babamla bir ilgisi olmadığı
farketmem, ondan korkmam ve daha sonra bundan hep pişmanlık duyacağımı bilmem miydi, hayatımda
bildiğim en dramatik sahne...
Acaba ne kadar utanmıştım, fakir öğrencilere bedava yemek veren
lokantada, okuldaki bir kaç fakir(!) arkadaşımla öğle yemeği yerken camekanın dışından bana el
sallayan arkadaşlarımı gördüğümde, ergenliğimin en alıngan günlerinde?
“Ben futbolcu
olacağım, İnönü Stadı’nda beni alkışlayacak Beşiktaşlılar” diye düşünürken ve
Beşiktaş’ın altyapısında özkaynak düzeninde yıllarca birçok elemeyi geçmişken, genç takım
antrenmanına çıkmak için erkenden kalkıp kahvaltı yapacağıma, sabahın altısında yumurta tezgahını
açmak Kurtuluş Halk Pazarı’nda, benim geleceğe olan inancımı azaltmış mıydı
acaba?
Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan arkadaşımı ziyarete gittiğimde, aslında
ikimizin de aynı lisede okuduğunu, orta öğrenim başarı puanımızın ve ÖSS puanımızın da hemen hemen
aynı olduğunu ama ben dikkatsiz ve ümitsiz bir tercih listesi sunduğum için puanımın tutmasına
rağmen o okulda okuyamadığım için hissettiğim ezikliğin tarifi o zaman var mıydı acaba?
Beni
seven güzel insanın yanında, kendini ona layık görmeme, kendinde bir gelecek bulamama kompleksi ne
kadar ağır gelmişti bana kimbilir o zamanlar. Nasıl canım acımıştı, ben gidip, o
kaldığında?..
Büyük aşk yaşadığımı sandığım insanın, “Ben gidiyorum” demesini,
benim onun peşinden beyhude koşuşumu ve onun koşuşuna benim yetişmemin mümkün olmadığını farketmem
ve arkasından bakakalmam benim ümidimi ne kadar kırmıştı?
Bebeğim küçücükken ve biz beş
parasız, borç içinde bir durumdayken, bir de işsiz kaldığım o günün gecesinde balkonda tek başıma
gece boyunca süren çaresizlik ve yetersizlik duygusundan daha ağırı var mıydı
peki?
**********
İşte
bunlar ve bunlargibi bir sürü küçük hikayecik, hayat yolculuğu içinde başıma şimdilik(!) gelen ve
benim bir şekilde kendimi kötü hissetmemi sağlayan... Her birinin yaşandığı anda verdiği his, daha
kötü hiç bir şeyin olamayacağı... Ve belki de bazen pes etme istediği...
Ama bir gün
baktığında bir yerlerde kendine, senin sen olmanı sağlayan en önemli olaylar bunlar işte. Bir
tanesinin olmaması seni başka bir sen yapacak belki de. Olduğun sen ise senin olabileceğin en iyi
versiyonun. O halde başına gelenin iyi mi kötü mü olduğuna takılma, bırak buna hayat karar versin.
Devam etmek zor gelse de devam et. Yaşayamayacağını sansan da devam et. Çünkü insan yaşar.
Başına ne gelirse gelsin, ne kadar umutsuz görse de durumunu yaşar. Her koşulda yaşar...
Bil
ki, başına gelmiş olanı değiştiremezsen bile, olan’ın karşısındaki tavrını değiştirebilirsin.
Seni belirleyecek olan da bu değil mi ki?
**********
Ben sana tekrar diyorum; Korkma!.. Korkulacak bir şey yok ve hiç olmayacak; sen seçimlerini yap, olan’a bak ve devam et...