Eee, n’olcak şimdi? İstediğine ulaştın mı, yoksa aslında istediğin bu değil miymiş? Yaptığın şeylerin farkında mısın, yoksa kendiliğinden mi oluyor her şey? Akışta mısın, yoksa düşüşte mi? Bütün her şeyi, tüm hayatını kendi seçimlerinle yarattığına inanmak ne kadar zor değil mi?
**********
Hayat devam ederken yalpalarsın
bazen, bir o yana bir bu yana. Nefesin kesilir, dizlerin tutmaz.. Nefesini kesenin hayat mı, kendin
mi olduğunu anlayamazsın. Her şeyi bileceğin, güvende olduğun anın gelmesini umut etmeye çalışırsın
sadece. O an gelmez...
Sevinirsin, sevdiklerin olduğu için. Sevdiklerinin arasına bir
tek kendini koyamazsın. Farkına da varmazsın koymadığının. Sevdiklerinin en başına kendini
koymadıktan sonra, başkalarını sevdiğini iddia etmenin çelişkisini düşünmezsin. Sevmeyi feda ile
eşdeğer görürsün.
Hayatın zorlukları geçsin gitsin istersin. Hep sonraki andaki
kolaylığını, güvenliği beklersin. Ama hayat hep zordur, ne kolaylaşır ne de daha güvenli olur.
Yaşamayı sevdiğini iddia ederken, bitmesini beklersin. Korkularından doğan bütün umutlarının aslında
sona ulaşma isteği olduğunu farketmezsin. Hem hep bir sonraki anı hayal ederken nasıl yaşayabilirsin
ki?
**********
Belki de, galiba bütün derdin
belirsizliktir. Yarının belirsizdir, hatta az sonrası belirsizdir, sevdiklerinin geleceği
belirsizdir, aşkın belirsizdir. Belirsizlikler çevrelemiştir etrafını... Ve hep kötü ihtimaller
vardır başına gelebilecek...
Korkarsın...
**********
Bak, üstadın bana söylediği sözlerini paylaşıyorum seninle.
Oku...
Hayatının belirsiz anlarında, lazım olduğunda hatırlarsın belki
de...
Ne demişti: “Belirsizlikten korkma, onun
içine gir. Seni korkutan şeye bak, o geleceğin belirsizliği ise demek ki gelecekten korkuyorsun. Bu
korkuyla yüzleşsen iyi olur. Çünkü o her şeyin en kötüsünü düşünmekten kaynaklanan bir yanılsama...
Belirsizlik azalmayacak aksine hep daha da artacak. Ta ki sen bir sonraki an için varolmadan,
yaşamayı öğrenene kadar.”
Ben ardından tekrarladım: “Bir sonraki an
için varolmadan, yaşamayı öğrenene kadar...”