Kuduz, geçmişi 4000 yıl öncesine kadar
giden, bilinen en eski hastalıklardan biridir. Aşı bulunmadan önce kuduz bir hayvan tarafından
ısırılan bir şahıs kesinlikle ölüyordu. Bu yüzden, bazı kimseler arazlar başlamadan önce intihar
ediyorlardı.
Kuduz hastalığı; aşı ile önlenebilen, hayvanlardan bulaşan (zoonoz),
viral bir hastalık olup, merkezi sinir sistemi hastalığı yapan bir hastalıktır. Isırma sonucu,
virüsler çevre doku hücrelerine girerek replikasyonlarla çoğalırlar. (Eski zamanlarda ısırılan
bölgenin dağlanması ile hastalık önlenmeye çalışılmıştır.) Yara bölgesinde çoğalan virüsler sinir
sistemi yolu ile beyine ulaşırlar ve hastalık yaparlar. Günümüzde bile ilaçlı bir tedavi yöntemi
yoktur. Tek tedavi, aşılar ve bağışık serumlar (immun globulinler) iledir.
İnsanlardaki kuduz
hastalığının ana kaynağı köpeklerdir. Bu yüzden köpeklerin aşılanmaları o toplum için çok önemlidir.
Kedilerde de kuduz hastalığı görülebilir. Kedilerde görülen kuduz şekli, paralitik tipdir. Kuduz
arazları başlayan kedilerde köpeklerdeki gibi saldırganlık yoktur. Paralizi (felç) durumu,
ayaklardan başlar ve yukarılara çıkar. Alt çene düşüktür, salya akması ve yutma güçlüğü vardır.
Işıktan, hava esintisinden ve seslerden rahatsız olurlar, ortalığa çıkmazlar, oyun oynamazlar ve
sudan kaçarlar. Kedilerin de köpekler gibi aşılanmaları şarttır.
Türkiye’de; 2000-2014 yılları
arasında insanlarda 21 kuduz vak’ası görülmüş olup, hiçbirinde kedi bağlantısı yoktu.
Klinik
olarak arazlar başladıktan sonra kuduz hastalığı %100 ölümcüldür. Dünyadaki ölümlerin %95’i Asya ve
Afrika kıtalarında görülmüştür. Amerika kıtasına, Avrupa’dan gittiği sanılmaktadır. İngiltere’de
kuduz hastalığı tamamen yok edilmiştir. Avrupa’nın pek çok ülkesinde artık kuduz hastalığı
görülmemektedir. Köpek ve kedi dışında, yarasalardan, kurt ve tilki gibi yırtıcı canlılardan da
bulaşma olabilir.
Etrafa bulaşan kuduz hayvan salyasındaki kuduz virüsü; sabun, deterjan
alkol ve güneş ışığı ile kısa sürede etkisini kaybeder. Kuduz hastalığının olabilmesi için mutlaka
açık yara olması şarttır. Kuduz hayvanın salyasının deriye değmesi ile kuduz bulaşmaz.
ARAZLAR:
Kuluçka süresi, ortalama 2-3 aydır. Nadiren 1 hafta
veya 1 sene sürenler de vardır. Bu süreler üzerine, ısırılma yerinin beyinden uzaklığı, yaranın
derinliği ve erken müdahale etkilidir. Yaralanmadan hemen sonra, yaranın sabunlu su ile yıkanması ve
Betadine veya Batticon benzeri solusyonlarla pansuman yapılması, virüs sayısını azaltacağı için
önemlidir.
Ateş, yara bölgesinde ağrı, karıncalanma hissi, iğne ve yanma hissi ilk
belirtilerdir.
Kuduz hastalığının iki şekli vardır.
1-
Şiddetli, dramatik şekli:
Hiperaktif davranışlar, saldırganlık, hayal ve kabuslar
görmeler, koordinasyon eksikliği, sudan ve hava esintisinden korkma, yutma güçlüğü vardır.
Ölüm, birkaç gün içinde olur.
2- Paralitik şekli:
Vak’aların %20’si bu tiptedir. Daha az bir dramatik tablo vardır, adalelerde yara
bölgesinden başlayan ve yayılan felç durumu vardır. Koma safhasını takiben ölüm olur.
Genellikle
bu hastalık şekli yanlış teşhis edilir ve aileleri tarafından kuduz teşhisi kabul görmez.
TEŞHİS:
Laboratuvarda, serumda “antirabies
antikorları” ve reverse transcriptase-PCR ile tükrük ve deri biyopsileri ile de virüs RNA’sı tesbit
edilebilir.
Kuduz virüsü, bir RNA virüsüdür.
Şüpheli hayvan veya vefat edenlerin
beyin dokusunun mikroskop ile incelenmesinde; Negri cisimciklerinin görülmesi sonucu teşhis konulur.
Adelchi Negri: İtalyan patolog,
Camillo Golgi’nin laboratuvarında kuduzdan ölen köpek ve tavşan beyinlerinde bu cisimcikleri tesbit
etmiş ve 1903’de yayınlamıştır.
AŞILANMA:
Kuduza
karşı ilk aşılamayı Pastör uygulamıştır. 1885 yılında bu aşıdan haberdar olan 2. Abdülhamid, Pastör
Enstitüsü’nün kurulması için ilk bağışı yapmıştır. Takip eden yıllarda her sene bir Osmanlı öğrenci
grubu Pastör Enstitüsünün derslerine katılmışlardır. 1887’de İstanbul’da bir Kuduz Enstitüsü açılmış
ve 1887-88 yılları arasında 2521 kişi tedavi görmüş, bunlardan sadece 13 hasta kaybedilmiştir.
(Kaynak: Nazan Sezgin. Mikrobiyoloji
Uzmanı)
Aşılanma, mümkün olan en kısa sürede yapılmalıdır. Bu süre 14 günü
geçmemelidir.
İki türlü kuduz aşısı vardır.
1- Sinir dokusu
aşısı:
(İlk aşılar ve İstanbul Çemberlitaş Kuduz Hastanesi’nde üretilen aşılar bu
türdendi. Aşının bazı kimselerde kuduz benzeri hastalık yapması üzerine aşı imalatı
durdurulmuştu.)
2- Hücre kültürü aşısı:
DSÖ, sinir
dokusu aşılarının yerine daha güvenli ve etkili olan “Hücre kültürü” aşılarının uygulanmasını
tavsiye etmektedir.
AŞI
ŞEMASI:KUDUZ RİSKİ HİÇ AŞI
OLMAMIŞ KİMSELER DAHA ÖNCE 5 DOZ AŞI
OLANLAR Düşük Risk 5 doz (5x 1ml)
0,3,7,14 ve 30.cu
günler3 doz (3x1ml)
0,3 ve 7. GünYüksek Risk 5 doz aşı ve
HRIG
(Human Rabies Immune Globulin)
İlk 7 gün içinde, ilk doz aşı ile birlikte uygulanır.
Tek başına aşı yeterli değildir.Aynısı uygulanır
Şüpheli
ısırılma durumunda kuduz aşısı 0,3,7,14,30 günlerde uygulanır. Şüpheli hayvan 10. Gün hala
yaşıyorsa, aşıya devam edilmez. Riskli mesleklerde olanların aşılanmaları, 5 doz
yapılır.
A) Pasif bağışıklık:
1- HRIG
(Human Rabies Immune Globulin)
Suya-HRIG veya Berirab (2ml, 300IU) 3 doz (3x1ml) 0, 7 ve 21 veya
28. Gün uygulanır.
Veya
2- RHMA (Rabies Human
Monoclonal Antibodies)
Rabishield-100 (2.5ml, 100IU) aynı şekilde uygulanır. 20ünite/kg şeklinde
ayarlanır, yarısı yara etrafına, yarısı adaleden uygulanır.
B) Aktif bağışıklık:
1- HDCV (Human Diploid Cell Vaccine)
Imovax
(insan diploid hücrelerinde kuduz virüsünün kültürü ile elde edilir.)
RabAvert (Civciv fibroblast
hücrelerinde kuduz virüsünün kültürü ile elde edilir.)
2- PVRV (Purified Verocell
Rabies Vaccine)
Abhayrab, kas verya deri içine uygulanır.
DSÖ (WHO), aşı tasarrufu için,
adaleden2 ml aşı yapılması yerine, deri içine 0.1ml (insülin enjektörü ile 4 ünite) her yaşa
uygulanmasını tavsiye eder. Deri içi uygulamalarda bu miktarlar aşılmamalıdır. Aşıldığı takdirde;
aşı yerinde nekroz (doku ölümü) olabilir.
Kuduz aşılarının uygulamalarında, sadece
yerel yönetimlere değil, hayvan sahiplerine de görev düşmektedir.