Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
ANNE AYŞEGÜL'DEN İPUÇLARI
AYŞEGÜL ÖZKAN
Eğitimci-Anne
Yazı Boyutu:
Mutluluk üzerine...

Bu yıla çok yakın bir arkadaşımın harika bir haberi ile başladım. 2 yıldır şehir dışında yaşıyordu. Ailesi ve bizler buradayız diye bizi çok özlüyordu. Ben de orada mutlu, alıştı sanıyordum. Ama eşinin tayini ile İstanbul’a taşınmalarına  o kadar mutlu oldu ki, bizim evde salonda seke seke çocuklar gibi zıplayışı gözümün önünden gitmiyor. Onu görünce düşündüm. Uzun uzun düşündüm. Mutluluk ne demek diye? Sahip olunan bir şey mi, yoksa anlık bir duygu mu? Kalıcı mı, yoksa geçici mi? Kalıtsal mı yoksa bulaşıcı mı? Doğuştan mı yoksa sonradan mı? Hep beraber düşünelim. Hatta beyin fırtınası yapalım. Mutluluk sizce ne demek?

Şu sıra Elvan Demirkan’ın yeni kitabını okuyorum: “Mutluluk Üzerine”.  Zaten uzun zamandır da kafa yoruyorum bu konuda. Biz insanlar ne yapıyoruz bu hayatta. Yaşıyoruz, ama yaşadığımızı fark ediyor muyuz? Neredeyiz? Hangi yolda duruyoruz? Aşktan yana mı gözlerimiz, yoksa para ve hırstan yana mı? Aile mi kuracağız, yoksa rüzgarın estiği yere doğru mu gidiyor başımız? Okuduk, okuduk da ne oldu? Yoksa arşa değdi mi başımız? Hani olduk ya artık başka gelişmeye, geliştirmeye gerek yok mu bu beyni ve ruhu? Ruhumuz zaten yorgun ve bıkkın... Aramaktan bıkmış mı, usanmış mı huzuru?.. Koş koşların dünyası burası. Değme, yollarda yenilen sandöviç veya poğaçaların tadına... Artık mecburiyet mi desem, yoksa vazgeçmişlik mi kendinden? Sabahın havasını bile çekmeden içimize, giriveriyoruz bütün günü geçirdiğimiz ofisimize. Harala gürele, stresle, boza yapa oluveriyor bir-iki iş... İşte çoktan akşamı ettik. Ne olduğunu anlamadan hava karardı bile... Koş, koşun ev faslı başlamadan, ağır işçi evin önünde. Var mı acaba bir eksik sofrada, alıveriyor düşünce… Ne yapsan nafile, yaranamazsın kimseye. Sakın ola ki kendini ezdirme. Yorgun argın güneş çoktan battı. Acaba bu kimsenin varlığı yolda mı? Duymam kimsenin candan haykırışını: “Ben varım; bir daha, bir daha varım. Farkında mısınız?” deyişini. Yaşadım tüm günü herkes için, kendim için bir kahve bile içmedim. Ama ne yapayım, yaranamadım size... Duymuyorum bir teşekkür, bir sarılış neşenize… Duyamam imkansız; çünkü mana yok. Hiç olmadı ki... Sanırım insan yok… Mutluluk ya nerede?.. Ne bir insana yardımda, ne de hizmette... Canım cananım, senin ta içinde... Nerede diye sorma, bekleme, ta içinde... Çeşmenin akanında, uygunun çağlayanında, sevginin duasında... Değmeyin dostlar, benim yakınımda... Sorarım tabi ki “Neden” diye. Bulamam cevabı ta içimde. Öyle bir içimde ki sanki dışımda. Dışımdan daha yakın, tam kalbimin ortasında.
 
İMKANLARIN İÇİNDE ZAVVALLI YAŞIYORUZ...

“İnsanoğlu hiç bu kadar imkanın içinde bu kadar zavallı yaşamış mıydı? Bu kadar serbestliğin  içinde kendini hapiste gibi hissetmiş miydi? Bu kadar insanın içinde bu kadar yalnızlaşmış mıydı? Ve sürekli bir sevgi arayışıyla hiç bu kadar çaresiz kalmış mıydı?”  Bu sorular Elvan hanımın kitabından... Bende farklı hisler uyandırdı. Biraz bizi, gittiğimiz yolları hatırlatır gibi... İnsan büyüdükçe, çoluk çocuğa karışınca, yaşlanmadan yaş alınca farklı düşünmeye başlıyor. Bilmem sizde de oluyor mu, yani sırf bende mi acaba?..

Sorguluyorum, karşılaştırıyorum, yargılıyorum, düşünüyorum...

Tekrar bakıyorum hayatıma: Nerede, ne yanlış diye; tekrar aynılarını yapmayayım diye. Korkularımı bulup, onları sevgiye dönüştüreyim diye. Kalabalıklar içinde çok yalnız kalanlardanım ben, başını yastığa koyup çok ağlayanlardan. Nerede şu mutluluk bana hiç uğramayacak mı, diye düşünenlerden.

Hayatım boyu çok arkadaşım ve çevrem oldu. Ama yalnızlık, öyle böyle bir şey değil. Hep anlaşılmak istiyorsun. Birisi sana hak versin, anlasın (bu ne demekse?)... Yani anlasa bu yalnızlık olmaz. İki kişilik yalnızlık. Ya mutluluk bu yalnızlığın neresinde?

BEN SEVMELİYİM BENİ!
Hani sevilmek için çocukken neler yaparız? Ne gülücükler, agu bugular, sonra yakalamaçlar, oyunlar... Sonra da entrikalar, numaralar... Hiç bitmez bu plan. Annem beni sevsin, babam da, yok erkek arakadaşım en çok, yok yok kızım bana hayran... Olmadı, ya iştekiler... Tüm erkekler bana hayran... Bir tutam sevgi rezil rüsva etti bizi. Ya içimizdeki, ya gerçek ben?.. En çok içimdeki sevmeli beni, beni... Ben sevmeliyim beni. Saçımı, gülüşümü, duygumu, sevişimi... Hatamı, kokumu, yerimi, yurdumu... En çok haykırışımı, en hızlı bağrışımı... Vuruşumu, kırışımı, yaşanmışımı, yapmamışımı, günlerce süren ağlayışımı, sevmeliyim her şeyimle ben oluşumu.

Bunu ilk defa çok derinden yaşadığımı itiraf etmeliyim. Kendimi hep sevdiğimi sanırdım. Ama hiç gerçekten sevmemişim. Hiç gerçekten yaşamamışım. Güneşi hiç böyle görmemişim. Duyduklarımı duymamışım. Sadece ben olmayı hiç anlamamışım.

KENDİNİZİ SEVİN VE AFFEDİN!
Mutluluk, ha işte benim yeni mutluluk tanımım bu: Kendini sevmek! Bu hayatın başlangıcı ve kendini affetmek; yaptıkların ve yapamadıkların için, tüm yakınlarına verdiğin sözler için, gittiğin ve sıkıldığın tüm davetler için, aldığın tüm kilolar için ve tabii ki veremediklerin için, çocuklara kızdığın her an için, kaçırdığın yasak çikolata için, sevilmek adına tüm yaptıkların için, yardım edemediklerin için, isteyip de gidemediklerin ve ölmeden göremediklerin için, öpmeye kıyamadıkların için, korkup da sarılamadıkların için…

Mutluluğu ararken içimde bir de ne göreyim: Pişmanlıklar, itiraflar, yalnızlıklar ve iyisiyle kötüsüyle tüm yaşananlar, bir annenin tüm mutluluk tarifleri, mutluluk zannettikleri, aradıkları ve bulamadıkları…

Şimdi biliyorum ki gerçek mutluluk benim içimdeymiş. Aslında hep oradaymış. Aramışım ama bulamamışım. Tozlanan raflarda durur gibi saklanmış. Ben beni gördükçe, ben beni buldukça, ben benle buluştukça anladım ki mutluluk da bambaşka…

İşte, bunlar benimkiler. Şimdi ben de sizin mutluluk tariflerinizi öğrenmek istiyorum. Sıra sizde. Hadi bekliyorum. En güzel 3 mutluluk tanımı istiyorum sizden, kısa ve öz. Mutluluk tanımlarınızı diğer yazımda yayınlayacağım. 12 Şubat’a kadar vakit var. Sizden mail bekliyorum. Sizi çok seviyorum...

Mutlu kalın. (O ne demekse!)

 

 


Copyright 2007-2025 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.