Ünlü ressamların aynaya bakan Venüs
yorumlarını her zaman ilgiyle izlemişimdir. Bu yorumlarda rahat bir divanda yana doğru
uzanmış, hatları oldukça dişi ve dolgun olan kadınlar aynada kendilerini
seyrederler.
Böyle bir durumun gerçekte olamayacağını ve fizik ilkelerine aykırı
olduğunu öğrendiğim zaman oldukça şaşırmıştım. Dışarıdan bakan bir gözün aynaya bakan kişinin yüzünü
aynada görmesi mümkün değildi.
Bu durum Venüs etkisi olarak biliniyordu ve ancak
sanatta gerçekti.
Yine de aynaya bakma eylemi cinsel kimliğin gelişimi için gerekli görünüyor.
Özellikle bir kadının aynada kendisini izlemesi ve beğenmesinin özsaygı başta olmak üzere sayısız
yararları var.
Bedenle barışık olmak için en yalın ifadeyle mutlu olmak için bedenin kişinin
cinsel kimliği ile uyumlu olması şart. Bu koşul ikincil seks karakterleri olarak adlandırılan
özellikleri konuşmayı gerektiriyor. Pek çok bedensel özellik bu konuya giriyor. Kıllanma şeklinden
adem elmasına kadar…
Kadın bedeninde eklemler, kas konturları ya da kirişler daha az
belirgin. Yağ dokusu kalınlığı ile birlikte bedendeki yansıma ise kavisler ve akışkan
çizgiler…
KAVİSLER VE
AKIŞKAN ÇİZGİLER…
Dişi yapı, bu dişi özellikleri aynada görmek ister.
Kendisini dişi olarak algılaması bir ihtiyaç. Göremediği zaman ortaya çıkan ise cinsel kimlik
sıkıntıları ve onun sosyal ve psikolojik yansımaları.
Meme büyütme yaptığım bir bayandan
işittiğim sözler bu karmaşık durumu özetliyordu: “Kendimi şimdi dişi hissediyorum.
Aynaya bakmaktan kendimi alamıyorum.”
İşlemden önce düz ve bir oğlan çocuğunu andıran
hatları projeksiyon ve derinlik kazanmıştı. Daha az renkli ve keskin beden tavır ve jestleri yerine
yumuşak feminen tavırlar ve biyolojik yapısına uygun bedenini gururlu taşıyan mutlu bir birey ortaya
çıkmıştı.