Ne çok seviyoruz çocuklarımızı değil mi?.. Hem de ne çok… Her an içimiz titriyor… Mutluluklarında da, hüzünlerinde de…
Sevinçleri tebessüm olup dağılıyor yanağımıza, hüzünleri ise bir
sıcaklık sol yanımızda, hep bizimle…
Büyümüyor çocuklarımız
gözümüzde, büyütemiyoruz onları gönlümüzde…
Aslında, fiziksel olarak
büyümelerinden çok mutlu oluyoruz. Biran önce emeklesin, yürüsün ve koşsun istiyoruz. Bu konuda da
oldukça iddialıyız… Hep “en”e gözümüzü dikiyoruz. En uzun, en sağlıklı, en çok
yiyen, en önce yürüyen hep bizim çocuğumuz olmalı gibi itiraf etmediğimiz bir tutkumuz var…
“Öteki”nin çocuğuyla karşılaştırıp, mutsuz olup dar ediyoruz dünyayı kendimize…
Hatta bu uğurda elimizden ne gelirse ardımıza koymuyoruz… Sütün içine çiğ yumurta kırıp
içirmeyi bile deniyoruz…
Amaaa, onların bireysel kimlikleriyle büyümeleri konusunda
hani pek de acelemiz yok doğrusu… Hatta ürküyoruz, telaşlanıyoruz… Yani ne kadar
usul usul olursa, o kadar iyidir, durumu yaşıyoruz…
Yeni adım atan bebeğimizin
kendi başına yürümeye çalışırken aniden düşüvermesi bizi güldürüyor da, biraz büyüdüler mi korkular
çörekleniyor yüreğimizde… Yaşam yokuşunda ani, kısa süreli tökezlemeleri bile ürkütüyor
bizi… Ve bu korkumuzla, onları sorumluluklarıyla baş başa bırakamıyoruz. Bizim de bu
sorumlulukları paylaşmamız, çözümlerinde ise deneyimlerimizle onlara sürekli servis sunmamız
gerektiğine inanıyoruz. Hatta daha da ileri gidip, bizsiz yeterli olamayacakları duygusuna
kapılıyoruz ve bunu onlara da yaşatıyoruz. Tercihlerinde, önceliklerinde, kararlarında ve de
eylemlerinde hep el ele olalım istiyoruz… Elleri avuçlarımızda olsun istiyoruz… Onların;
“Elimi tut, beni bırak” dediklerini ise hiiiç duymuyoruz. Oysa ki şöyle sesleniyorlar,
kimi dilsiz, kimi bağıra çağıra…
“Elimi tut... Destek ol bana... Ama, beni
bırak… Yol ver... Aç önümü... Bırak deneyeyim... Bırak yapayım… Bırak başarayım...
Başaracağım her şeyi seninle başaracağım… İyi ki varsın...”
Kısaca,
çocuklarımızdan kolay kolay kopamıyoruz...
Onların bizden kopmalarını da asla istemiyoruz…
Ödümüz patlıyor…