Son günlerde Başbakan'ın açıklamaları
ile alevlenen sezaryen tartışması son 5 yıldan bu yana hızla devam ediyor. Sağlık Bakanlığı uzmanlık
dernekleri ile birlikte birçok önlem planları yaptı. Ama geldiğimiz noktada bu önlemlerin sezaryen
oranlarında çok az bir düşüş sağladığını, hatta bazı illerde tersine yükselişe neden olduğunu
görüyoruz. Peki, sezaryen oranlarını nasıl düşürebiliriz?
Çözüm aslında samimiyette. Bunu amaçlarken kimse samimi değil. Ne bakanlık, ne doktorlar, ne de aileler.
Toplumuz son 20 yılın yarattıkları ile doğumdan korkan bir toplum oldu. Gerek medya, gerek
doktorların riskleri abartması, gerekse annelerin hazırlanmadıkları doğumları korkunç hikayeler gibi
anlatması bu korkularımızın temelini oluşturdu. Anneler doğumdan korkar oldu, doktorlar annelerden
ve dolayısı ile doğumlardan korkar oldu. Kaynağın temeline inmeden bu sorunu çözmemiz mümkün değil.
Yani korkunun temeline ineceğiz ve yeniden doğumu hastalık değil, güvenilir, doğal, fizyolojik bir
eylem olarak göreceğiz.
Sezaryen sebeplerini tüm samimiyetsizliğimizle araştırmaya
çalışırken, eylemi unuttuk. Tehditlere sarıldık. Doktorları korkutmaya çalıştık. Her şeyde olduğu
gibi tüm suçu onlara yükleyince çözülür sandık. Hastanelerin döner sermayelerini keserek tüm
çalışanları cezalandırdık. Sezaryenden kurtarmak için ilaçlı doğumları öne sürdük. Denize düşen
yılana sarılır misali. Sonuç sıfır! Daha tepkili doktorlar. Daha çok korkan doktorlar. Sezaryene
sahip çıkmaya çalışan anneler. İstanbul’da son 1 yılda sezaryen oranı yüzde 55, ülke çapında
yüzde 46. Ve işin en kötü yanı ne doğuran anneler doğumlarından memnun, ne de sezaryen olan anneler
sezaryenlerinden. Birçoğu doğru yapıp yapmadığından emin değil. Doğumda en istenmeyene ulaştık:
Güvensizlik.
ÇÖZÜM NEREDE?
Biz İstanbul Doğum
Akademisi olarak özgürlüğümüzden gelen güçle artık bu negatif ve samimi olmayan tartışmaları,
birilerini suçlamayı bıraktık ve çözüme odaklandık. EĞİTİM’ler başlattık. İlk hedefimiz
KORKU’lardı. Eğitimlerde korkuları giderdik. Bunun için anneleri hamile ve doğum psikoloğu
kavramı ile tanıştırdık. Geçmiş korkuların doğumda nasıl önümüzde engel olduğunu anlattık. Doğuma
hep ihmal edilen psikolojik yaklaşımları yeniden kazandırdık. İkinci hedefimiz GÜVEN’di. Hem
kendi bedenlerine ve bebeklerine, hem de doktorlarına güvenmelerini sağladık. Doktor avcılığını
bıraktık. Kendine güvenen ve doktora güven vermeyi hedefleyen annelere her doktor elinden geleni
yapıyor. Çünkü doktorlarımız iyiler. En sezaryen yanlısı doktorların bile değiştiklerini, doğum için
annelerin yanında olduklarını gördük. Son olarak bu annelere İLAÇ DIŞI RAHATLATICI TEKNİKLER
öğrettik. Nefesler aldılar, gevşeme öğrendiler, masajlar yaptılar. Ve kursların sonunda babaları da
kazandık. Doğumda eşlerinin en büyük destekçisi oldular. Yani geleceğin güçlü ailesine de yatırım
yaptık.
Ama en önemli şeyi unutmadık. DESTEK. Doğumda kadına birebir destek vermediğiniz
zaman onu yalnız bırakırsınız. Ina May Gaskin’in dediği gibi “Doğumda kadın bir Tanrıça
gibi görünmüyorsa birileri ona yeterince destek vermiyordur.” Bu yüzden EBE ile çalışma
kavramını ailelerle tanıştırdık. Doğum boyunca birebir EBE desteği almalarını teşvik ettik ve onlara
bu imkanları sağladık.
SONUÇ: İstediğimiz doğumlara ulaşmayı başardık.
DOĞUM ŞEKLİ NE OLURSA OLSUN "KEŞKE"SİZ DOĞUMLAR
Artık bu
anneler korkmadan, eşlerinin desteğini de alarak, güvenle doğumlara giriyorlar. Doğumun her
aşamasını coşku ile yaşıyorlar. Doktoru ile, ebesi ile, personeli ile takım oluyorlar ve bebeklerine
doğar doğmaz o en masum halleri ile sarılıyorlar. İster normal doğum olsun, ister sezaryen doğum
boyunca ondan ayrılmıyorlar, ten tene teması sağlayıp doğumdan hemen sonra bebeklerini emziriyorlar.
Kopmayı değil, kavuşmayı yaşıyorlar.
Sezaryen oranlarını yüzde 10-35 aralığına kadar çekmeyi
başardık. Son 25 doğumumuzda 2 kişi sezaryen oldu. Sadece 3 kişiye müdahale yapıldı. Hiçbir anneyi
veya bebeği kaybetmedik. Hiçbir bebekte sorun çıkmadı. Çok emek harcadık ama yapılabilirliğini
gösterdik. Daha da önemlisi doğumu için çalışan, sorumluluklara ortak katılan, doğumda ekip olmanın
önemini bilen ailelere kavuştuk. Yani doğuma ve doğum ekibine güveni yeniden sağladık. Bu sayede
doktorları da yeniden kazandık.