Olağandışı durumlarda yetişkinler kaygı ve endişe yaşıyorlarsa çocukların da kaygılarını önemseyelim!
Son günlerde yaşanan toplumsal olaylar
ister istemez anne babaları etkiledi. Doğal olarak aileler çocuklarını her türlü üzüntüden korumak
isterler. Çocuklar da olup bitenle hiç ilgilenmiyor görünebilirler. Bu görünüş genelde aldatıcıdır,
çünkü çocuklar anne-babalarının duygusal durumuna karşı çok hassastırlar.
DUYGULAR BULAŞICIDIR!
Okul öncesi çocuklar kaygı ve korku
yaşadıklarında yetişkinlerden farklı olarak -kendilerini ifade edememek ve olayların neden sonuç
ilişkisini kuramamak gibi- iki sorunla karşı karşıya kalırlar. Bir de şunu anlamazlar: Duygular çok
bulaşıcıdır ve zamanla geçerler. En önemlisi ise her duygunun bir işlevi vardır; her duygunun;
üzüntünün bile.
Bu yazımda üzüntü ve endişe ve korkunun hem çocuklar hem de yetişkinlerce
nasıl ele alınıp işleneceğini anlatmak istiyorum.
Tekrar edecek olursak, olağandışı ve ani
gelişen aile içi, ya da toplumsal huzursuzluk veya şiddet, deprem, sel gibi doğal afetlerden
etkilenen büyükler, çocuklarının ne kadar hassas antenleri olduğunu anlayamayabilirler. Oysa
çocuklar emosyonel havayı hemen hissederler. Televizyondaki bir anlık görüntü, yüz ifadeleri ya da
üstü kapalı imalar hemen kaydedilir.
KAYGIYLA BAŞ ETMEDE BEŞ ADIM:
Ortaya
çıkabilecek kaygı ve üzüntünün algılanması, anlaşılması ve işlenmesi için aşağıda belirtilen beş
adım çok yararlı olacaktır:
1. Duyguyu tanımak ve söze dökmek ilk adımdır.
Üzgün ya da kaygılı olmak acı verir. Bazen korku, endişe ve üzüntü kılık değiştirir, huzursuzluk
ve saldırganlık şeklinde görülebilir. Bazı durumlarda ise tembellik şeklinde ortaya çıkabilir. En
önemlisi de bazen çocuklar olayların sorumlusu olarak kendilerini görebilirler.
2. Duyguyu anlamak ve anlatmak ikinci adımdır.
Küçük çocuklar henüz
kaygı ve üzüntüyü tanımazlar, duyguların şiddeti ve daha sonra zamanla azalacağını ve sonra
geçeceğini de bilmezler.
3. Çocuklar üzüldüğünde “üzülme”, “ağlama”
dememek, üzüntüsünü yaşamasına izin vermek gerekir. Duygu kabul görmeli ve işlenmesi için bir zaman
tanınmalı.
4. Duygu ne kadar yoğunsa çocuğun bu duygu ile baş edebilmesi
için o kadar uzaklaşması gerekir. Üzüntü ya da kaygı bir sembol ya da fotoğrafa indirgenebilir. Konu
üzerinde konuşulurken çıkarılır, konuya ara verildiğinde uzak bir yere itina ile saklanabilir.
Böylece çocuk duruma belli bir mesafe kazanmış olur.
5. En
son olarak da kaygı ve üzüntüyü geride bırakmak gelir. Suçluluk duymadan tekrar mutlu olabilmek en
son basamaktır.
ÇOCUK DUYGUSAL KRİZ YAŞADIĞINDA BAŞKA NELER YAPILABİLİR?
Çocukları
dışlamak yerine olayı yaşamasına izin vermenin gerekliliğini anlamak çok önemlidir. Durumun yorumunu
çocuğun fantezisine bırakmak, özellikle okul öncesi dönemde derin kaygı ve korku yaratabilir.
Açıklama detaya inmeden en basit şekilde verilmelidir. En iyi açıklama: “Hayat devam ediyor, sen
emin ellerdesin; sana bakılmaya devam ediyor” olmalıdır.
Yetişkinler olarak sakin olmak,
aşırı tepki göstermemek önemlidir.
Aşırı koruyucu, şımartan ve acıyan bir tavır sergilemekten
sakınmak çocukta doğabilecek olan ümitsizlik ve çaresizlik duygusunu önleyecektir. Yeterlilik
duygusunu desteklemek önemlidir.
Çocuğun kendine ait küçük bir alanı olmasını sağlamak, ona
direkt sorular sormamak, eşyalarına saygılı olmak ve seçim hakkı tanımak özgüven duygusunu
destekleyecektir.
Olmuş bir olayı olmamış gibi yapmaktan mutlaka kaçınmak gerekir.
Duygularını anlatmayan çocuklara açık uçlu sorularla yaklaşmak, konu ile ilgili kitaplar okumak,
masallar anlatmak, olayı oynaması için ki bu oyun savaş ve dövüş oyunları bile olsa, oynaması ve
resmini çizmesi için fırsatlar vermek çok önemlidir. Savaş oyunu oynayan çocuk duygu boşalımı, olayı
yeniden yaşama ve yarattığı duyguları işleyerek içinde halletme olanağını bulur. Çocuğun yaşadığını
yorumlaması için ayrıca ona yardımcı olabiliriz. Örneğin: Bebeğini döven çocuğa: “Bebeğe kızdığını
gösteriyorsun; böyle hissetmen çok normal. Oyunda ne istersen yapabilirsin. Gerçek hayatta kızsak
bile insanlara böyle yapmayız, kendimizi tutarız. Ama oyunda olabilir” diyebiliriz.
Ayrıca
tutarlı günlük rutini sürdürmek çocuğa belli bir denetim duygusu vermekte çok yararlı olacaktır.
SON OLARAK:
Yatağa yatırırken, size yaklaştığında doğacak olan fırsat
pencerelerini kaçırmayın, ne olduğunu kısaca açıklayın! Dürüst olun! “Bilmiyorum” bazen en dürüst
cevaptır. Çocuğunuzu dinleyin! Sadece ona adayacağınız bölünmemiş kaliteli zamanı ona ayırın! Aynı
konuyu tekrar tekrar konuşmak isteyebilir, sabır ve tutarlılık çok yararlı olur. Çocuğunuza
değerlerinizi aktarın! Alışkanlıklar ve tutarlılıklar çok önemlidir, unutmayın! Gerekirse
profesyonel yardım alın! En önemlisi gülümsemeyi ve kucaklamayı hiç unutmayın!
Barış,
mutluluk ve güven dolu günler diliyorum.