Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
YENİ ÇAĞIN ÇOCUKLARI
NUR EDA KASAP
Uluslararası Öğrenci-Anne & Baba Koçu
Yazı Boyutu:
Sevmek dokunma-ma-ktır!

Etrafımızda meydana gelen olayları algılayabilmemiz ancak duyu organlarımızla mümkündür. Duyu organlarımız, sinir sistemimizle ve beynimizle yakından ilgilidir. Duyu organları aracılığıyla alınan uyarılar sinir sistemimiz üzerinden beynimizdeki merkezlere taşınır.

Hepimizin bildiği gibi 5 duyu organımız vardır: Görme, duyma, koklama, tat alma ve dokunma.

Size “dokunma” ile ilgili deneyimlerimden söz etmek istiyorum.

Dokunurken algılamayı ve algılatmayı sağlayan esas organımız tenimizdir. Tenimiz bedenimizi saran eldiven gibidir. Bedenimizde bulunan reseptörler beyindeki ilgili merkezi uyarır. Reseptörler mekanik, termik ve kimyasal uyarıları alıp beyindeki merkeze aktarırlar. Salgı bezleri, kıllar, ince tüyler tenimizin yapısını oluşturan diğer elementlerdendir.

Karşımızdaki kişileri algılarken veya kendimizi karşımızdaki kişiye algılatırken 5 duyumuz içinde en önemli olanı dokunmaktır. Dokunmak sadece ellere ait bir eylem değildir. Beynimizdeki kimyasallar ile de yakından ilişkisi vardır.

Sevgiden söz edebilmek için iki kişinin birbirine dokunması gerekir. Dokunma yoksa sevginin oluşabilmesi mümkün değildir. Dokunmak hem dokunan kişiyi hem de dokunulan kişiyi farklılaştırır. Dokunma kimi zaman büyülü sonuçlar yaratabilir. Çocuğunuz hırçınken ona sarılmanız, ağlarken saçını okşamanız, üzgünken kucaklamanız, mutluyken öpmeniz gibi…

Bebekler yaydıkları saf ve temiz enerji sayesinde herkesi kendilerine çekerler. Bebek gördüğümüzde, yüzümüzde tebessümle ona doğru yönelmemiz işte bu saf enerjileri yüzündendir. Bebeklere dokunarak sevgimizi göstermek isteriz. Bebekler, kendilerine sunulan gerçek sevgiyi hemen alırlar.

ANCAK…
Buraya kadar her şey çok güzel. Ancak, burada bir ancak var. Bir bebeğe dokunmak neler yapabilir? Burada kendi tecrübelerimi ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. 

Oğlum Kerem de diğer bebekler gibi saf enerjisi ile kişileri mıknatıs gibi kendine çekiyor. Üstüne renkli gözlü, bembeyaz tenli ve tombik bir bebek. Hal böyle olunca gören kişilere, tombik bacakları, tontiş elleri ve yer çekimine dayanamayıp sarkan yanakları daha cazip görünüyor.

Hijyen kurallarına dikkat etmeden bebeklere dokunmak, onlara gösterilen sevgiyi olumsuz yönde etkiliyor. Ya da ben böyle düşünüyorum.

Alışveriş yaptığımız marketteki kasiyer saniyeler önce paralara dokunmuşken, Kerem’in ellerini tutuyor. Sigarasını gözümüzün önünde yeni söndürmüş manav ayaklarından öpüyor. İşlem yaptırdığımız banka yetkilisi kaç kişi ile tokalaştığı eliyle, dudaklarına dokunup “Aguuu” diyor. “Aman pek tatlıymış “ diyerek hiç tanımadığımız bir teyze aniden “Şapıırrttt” diye yanaklarından öpüyor. Metroda karşımızda oturan amca, “Senin ayaklarını ham ham yerim” diyerek ayaklarını ağzına götürüyor.

Toplum olarak hepimiz dokunmaya meraklıyız. Ancak bir bebeğe dokunurken biraz daha özen gösterilmesi gerektiğine inanıyorum. Sevmek dokunmaktır. Kabul. Ama sevgi dolu bu eylemler, bebekler için enfeksiyon ve hastalık riski taşıyor. Hemen dezenfekte etmeniz mümkün olamıyor. Mesela, marketten eve gelinceye kadar, Kerem elini çoktan ağzına götürmüş oluyor. 
 

“DOKUNMA BANA!”
“Öpme beni” yazılı bebek önlüklerini şimdi daha iyi anlıyorum. Anne olunca anlamak böyle oluyor.  Bence en kısa zamanda “Dokunma bana” yazılı olanlardan da hazırlanmalı. Yanlış anlama olmasın bebeklere bol bol dokunulması gerektiğine inanıyorum. Sevgi mutlaka onlara hissettirilmeli. Bol bol kucağa alınmalı, öpüp koklanmalı. Sadece bunları yaparken, asgari hijyen kurallarına özen gösterilmeli, demek istiyorum. Tanımadığımız bir bebeğe ebeveynlerinden izin almadan, ellerimizin temiz olduğundan emin olmadan dokunulmamalı, demek istiyorum.

Kendisine gösterilen her sevgi eylemlerini gülücüklerle kabul eden bebekler, bu risklerden elbette habersizler. Bizler etrafımızdaki kişileri bu konuya daha fazla özen göstermeye davet edelim.

Bu konuya bir sonraki yazımda farklı bir noktadan bakarak devam edeceğim.

 

* Bu yazıda geçen bazı ifadeler, Meltem Arıkan’ın “Beden Biliyor” adlı kitabından alınmıştır.



Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.