Bundan 3-4 yıl kadar önceydi. Büyük üstat Doğan Cüceloğlu İzmir’de bir seminer verecekti. Ancak geleceği gün iptal edemeyeceğim bir işim vardı. Ve çok arzu ettiğim halde o gün o seminere gidememiştim. Katılan bir arkadaşımın anlattıkları ile çok etkilenmiştim.
Geçen hafta, o seminere katılan arkadaşım bana geldi. Çok uzun zamandır görüşememiştik. İşten geldiği için biraz yorgundu. Kerem’le oynayınca, bizim bücür ona rahat vermedi. Yeniden oynamak istedi. Sonra yeniden… “Anneciğim lütfen izin ver” dedim. Arkadaşımın çocuğu olmadığı gibi, olma ihtimali de artık yoktu.
Bana bakıp, Doğan Cüceloğlu’nun o seminerde anlattıklarını hatırlattı. “Bir daha ne zaman görüşebiliriz? Belki bu son. Bırak Kerem’ciğim beni yorsun. Şu an yorgun ama çok keyifliyim.”
Ben de onları baş başa bırakıp sofrayı hazırlamaya gittim.
Arkadaşım gittikten sonra işte o diyalogları internette aradım ve buldum. Sizlerle paylaşıyorum:
Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?
Katılımcılardan Biri: Allaha şükür, hocam, bildiğimiz kadarı ile yok.
Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani 6 milyar insanın da başına geleceği garanti bir şey söyler misiniz?
Cevap neredeyse otomatik olarak çıkar: Ölüm
Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir. Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir, ama bundan sonra gelmesi kesin olan tek şey ölümdür. Diğer hiç biri insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi?
Katılımcılar burada sessizce, başlarıyla onaylamaya başlar.
Cüceloğlu: Öleceğim belli ise benim ölümcül bir hastalığım olduğu da açıktır. Şu şekilde devam ederim: Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?
Katılımcılardan Biri: Hayır.
Cüceloğlu: Şu saniye içinde olma olasılığı var mı?
Katılımcılardan Biri: Var.
Cüceloğlu: Yarın?
Katılımcılardan Biri: Evet. Olabilir.
Cüceloğlu: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela bu akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?
Grup sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü genellikle yaşama böyle hiç bakmamışlardır.
Cüceloğlu: Peki bir de tersini düşünelim, bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? Var mıdır böyle bir garanti?
Sessizlik…
Cüceloğlu: Peki nereden biliyoruz, az sonra telefonumuzun çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce öldüğünün bize söylenmeyeceğini?
Katılımcılardan Biri: Hocam konuyu değiştirsek?
Cüceloğlu: Ama en yalın ve açık gerçek üzerine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim bence. Peki, acaba bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu bilseydiniz, o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi yapardınız?
Katılımcılardan Biri: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam.
Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz? Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular, tartışma ya da gerginlik konusu yaratır mıydı? Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona "yüreğinizin taa derininden gelen bir "Seni gerçekten çok seviyorum" demeye ne gerek var diye düşünür müydünüz? Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı?
Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz, kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin varlığından daha önemli, hangilerinde "Şimdi kalbini kırdım, ama zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim?" diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları donduruyoruz. Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanımız gerçekten kaldı mı?
Bu gerçeği hep biliyor, ancak unutuyoruz. Sevgi dolu günler diliyorum…