Çocuklara uyguladığım deney programında,
gece-gündüz ve mevsimler ile ilgili deney-oyun da bulunuyor. Büyük bir el fenerini güneş olarak
kullanıp, dünya şeklindeki topu önce kendi ekseni etrafında döndürüyorum. Sonra da güneşin etrafında
döndürerek oluşumları açıklamaya çalışıyorum.
Hemen hemen her deneyin bir hikayesi
bulunuyor. Ya hikaye ile başlıyor ya da hikaye ile yapılıyor. Ancak mevsimler için özel bir hikaye
bulamamıştım. Gece-gündüz için uyuduk uyandık çocukların en kolay anladıkları açıklama. Her mevsimde
üç ayın bulunduğu detayını vermek istemiş olsam da karışık olduğundan detaya girmeden geçiyordum.
Yani böylesi ile yetiniyor-dum!
Nasıl kolay anlatabilirim. Nasıl bunu oyunla anlatırım
derken aşağıda okuyacağınız masalı buldum.
Çocuklarınıza mevsimleri ve her mevsime ait
ayları onların anlayabileceği şekilde anlatmak isterseniz size de kolaylık olacaktır diye paylaşmak
istedim.
“Bir zamanlar Toprak Ana, evinde yalnız yaşıyormuş. Yalnız yaşamak kolay
değilmiş, bu yüzden canı sıkılıyormuş. Bir gün kalkmış, gök kralına misafirliğe gitmiş. Sarayın
kapısına varınca, gürültüler, patırtılar duymuş. Kapıdaki nöbetçiye, “bunların ne olduğunu” sormuş.
Nöbetçi:
― Ne olacak, demiş. Mevsim kardeşlerin gürültüsü. İkisi kız, ikisi
oğlan dört yaramaz çocuk var. Kavga edip duruyorlar.
Toprak Ana:
― Onları
bana gönderin, demiş. Ben yalnızım, biraz da benimle otursunlar.
Nöbetçi, Toprak Ananın isteğini
krala söylemiş. Kral da “Peki” demiş. Toprak Ana bunun üzerine evine dönmüş, mevsim kardeşleri
beklemeye başlamış.
Önce en küçük kardeş gelmiş. Pembe, beyaz saçlı, güzel bir
çocukmuş. Toprak Anaya:
― Benim adım İlkbahar, demiş. Size ufak bir armağan getirdim.
İlkbahar, çantasını açmış, çantasından tomurcuklanmış dallar, renk renk çiçek demetleri, cıvıl
cıvıl ötüşen kuşlar çıkarmış.
Çok geçmeden ikinci kardeş gelmiş. Tombul, kırmızı
yanaklı bir kızmış. Adı da Yaz’mış. Kardeşine:
― Haydi çekil bakalım, bak, ben geldim,
demiş. Sonra o da çantasından çilek, kiraz, şeftali, erik gibi meyveler çıkarmış, bunları Toprak
Anaya sunmuş.
Derken üçüncü kardeş gelmiş. Sarı sapsarı bir çocukmuş. Toprak Ana’ya:
― Ben sonbaharım demiş. Yalnızlığı, sessizliği çok severim. Sonra da kuşları kovmuş, her
yeri sarıya boyamış. Ortalığa bir sessizlik çökmüş.
Tam bu sırada dördüncü kardeş
gelmiş. Çiçekleri, meyveleri dağıtmış, cebinden beyaz bir su çıkarmış, bu suyla her yeri beyaza
boyamış. Bir yandan da:
― Benim adım kış, benim adım kış diye bağırıyormuş.
Dört kardeş de Toprak Ananın evinden gitmek istememiş. Kavgaya tutuşmuşlar. Ortalık
alt üst olmuş.
Toprak Ana sesini yükseltmiş:
― Beni dinleyin, ya sırayla
gelin, evimde üçer ay misafir kalın, ya da çekilip gidin. Hepinizi aynı anda evimde
istemiyorum.
Bunun üzerine mevsim kardeşler düşünmüşler. Aralarında anlaşıp Toprak
Anaya, “peki” demişler. İşte o günden beri sırayla geliyor, Toprak Anada üçer ay misafir
kalıyorlar.”
Sevgiyle…