Bu hafta sizlerle boğaz bölgemizdeki
çakramızın dürüstlük yeteneğiyle ilgili bağlantısını anlatmak istiyorum. Uzun yıllardır
biriktirdiğim tek hazinemin insan olduğu gerçeği ile; öğrencilerimle yaptığım yoga yolculuğunda
onların bedenlerine, nefeslerine o kadar yakın oldum ki, anlatacaklarım sadece yaşananların
dürüstçe ifadesinden oluşuyor.
Öğrencilerimin nefeslerini yanlarına gidip, çok
yakınlarından dinledim ve zaman zaman seslerindeki ve nefeslerindeki değişimi deneyimleyip, her
birimizin bu konuyu düşünmesini istedim. “Duyarlı ve dürüst müyüz?” araştırmasına yoga
aracılığıyla girmeye, öğrenmeye çalışıyoruz. Yaptığımız çalışmalarda hissetmek ile ilgili bir ilişki
kuruyoruz. Amacı: Kim olduğumuz ve ne olduğumuz ile yakınlaşmak. Beden, zihin ve ruh bir bütünlük
içindeler. Ve bu bütünlüğü deneyimlemek, keşfetmek, anlama ve onurlandırmak yoga aracılığı ile
mümkün olabiliyor.
5. ÇAKRA (Boğaz bölgesi)
Çakraların; insan bedenindeki
her biri sağlığınız, mutluluğunuz ve huzurunuz için önemli ve özel enerji yayarak dönen girdaplardan
oluştuğunu düşünebiliriz. 5. çakranın merkezi boğaz bölgesindedir. Bu bölge boyun, omuzlar, burun ve
kulaklarla baş ve kalp arasındaki bir geçittir. Enerjilerinizin kirlenmediği, doğru aktığı noktada
çok güzel bir akış yaşanır. Örneğin; sesimiz bu bölgeden çıkar. Duygularımızın ve düşüncelerimizin
ifadesi olan konuşmak bu bölgeden akar. Her şeyin normal gittiği, kendimizi ifade edebildiğimiz
noktada çoğu kez sorun yaşanmaz. Çoğumuz sinirlenip kızdığımızda, hatta daha da fazla
öfkelendiğimizde sesimiz nasıl da değişime uğrar biliyoruz. Heyecan durumlarında ise; boğaz
bölgesinin kısık bir sesle titreştiğini hatta ara ara gıcıklanma hissi gelerek veya bolca yutkunma
isteğiyle de karşılaşmışızdır.
Hayat akışımızda, çoğumuz düşünüp de söyleyemediğimiz kocaman
bir yutkunma ile içimize attığımız çakıl taşlarını biriktirmiyor muyuz? İçimizdekileri
akıtamadığımız birçok sözcükler dizisi de birikip bumerang gibi bedenlerimize geri dönmüyor
mu?
“Kendimiz gibi“ olabilmek bu dünyada yapılacak en sağlıklı yol…
Ve, derin bir “Oh” çekmektir kendimiz gibi olmak...
Üzüntümüzü ifade edemeyip,
içinde yaşadığımızda ya da ağlamamız gereken yerde ağlayıp boşalamadığımızda, enerji blokajına yol
açtığımız boğaz alanında ciddi sorunlar meydana gelir. Tiroid bezinde oluşan nodüllerin de sebebi
olarak gösteriliyor. Nodülün kanserleşmesi ise, duygusal çatışmanın devamında olduğudur.
BİR İNSANIN KENDİNİ VE GERÇEKLERİ DOĞRU İFADE ETMESİ EVRENSEL YASALARIN GEREĞİDİR. BU
ÖĞRETİYİ KABUL ETMEK ZORUNDAYIZ!
Sesimizi günlük hayatımızda doğru kullanabiliyor muyuz? Bunu
başarabilmekle stresi ve gerginliği attığınızı da deneyimleyebilirsiniz. Örneğin; şarkı
söyleyebilmek nasıl da iyi gelir, bir düşünün. Şimdi bazılarınız, “Benim sesim güzel
değil” diyorsanız ben de size boş verin, “Biraz mırıldanın, deneyin” demek
istiyorum. Şarkı söylerken ruhlarımızla bağlantıya geçip, şifalandığımızı hissedebiliriz. O
titreşimlerin bedendeki şifa gücü ile ileri düzeydeki kalp hastalarına müzik terapisi uygulanarak
rahatladıklarını da biliyoruz. İnsan sesi şarkı söyleyecek bir şekilde donatılmış, -muhteşem bir
düzenin parçasıyız- o titreşimlerin salınımları aynen suya atılan bir taş gibi hare hare yayılarak
ruhumuzun fısıltısını kalbimizde hissedebiliriz. Kullandığımız sözler de çok önemlidir; çünkü biz
onlarla olayları gerçek yaparız. Büyülü gibi sanki… O kelimelerin etkisi, müthiş bir gücü
vardır. Bazen öyle derin yaralar açar, bazen sizi göklere taşır, bazen gözyaşı, bazen kahkaha nasıl
da çınlar…
Doğruyu söyleyip kendin gibi olmanın, bu bölgeyi güçlendirip dürüstlük
yeteneğini geliştirdiğini sizlere söyleyebilirim.
Her birimiz hayatımızdaki yaşadığımız
birçok olay karşısında şikayet ve suçlamalarımız olduğunu itiraf edebiliriz. Öyle alışmışız ki, bu
şifreli sözcükler sanki bedenlerimize kodlanmış gibi. Zaman zaman kendimde de görüp, düzeltmeye
çalıştığımı itiraf etmeliyim.
KENDİMİZİ İFADE EDEMEDİĞİMİZDE
HASTALANIYORUZ!
Kendimiz gibi olamadığımız her durumun bedenimize nasıl zarar verdiğini
rahatsızlandığımızda anlayabiliriz. Bugün birçok fiziksel rahatsızlıkların arkasında gizlenmiş ifade
eksikleri olduğunu bilim adamlarının açıklamalarından da dinliyoruz.
Aslında, en
önemlisi samimi ve açık kalpli olup kendini sevmekten geçiyor. Hissettiklerimizi söyleme
becerilerimizi geliştirip, kendimiz gibi olabildiğimizde arzuladığımız mutlu ilişkilere, dostluklara
kapı açabilir; yürütmeye çalıştığımız ilişkilerimizi ise daha sağlamlaştırabiliriz.
Bedenimiz
bize verilen muhteşem bir armağan. Bırakın içinizdekiler öylece aksın gitsin. Boğazınızda yumruk
gibi biriktirip kalbinize inmesine izin vermeyin.
Kendimizden kaçmak, gerçek bildiğimiz
doğruları inkar etmek ara sıra her birimizin hayatında bir nehrin bulanık suyuna kapılıp gitmekle
başlar; ta ki birçok rahatsızlık kapımızı çalana kadar. Kendi doğamızdan uzaklaştığımızda ise bu
bölge rahatsızlıkları, diş hastalıkları, boğaz ağrısı, işitme kaybı, tiroid bezi, nodüller şeklinde
geriye dönebiliyor.
KENDİMİZE SORALIM
Bugün şöyle bir düşünelim ve kendi
gerçeğimize dönüp soralım:
Kendimize karşı dürüst müyüz? Hiçbir bahane bulmadan gerçeği
açıkça itiraf edebilir miyiz?
Bunu kendimize yapabilirsek, başkalarına da dürüst olabiliriz,
diye düşünüyorum.
İçinizden geldiği gibi bir şarkı mırıldanın, ne geliyorsa kabul ederek
başlayın söylemeye, bu çocukluk yıllarınızın şarkısı bile olabilir. Sesiniz boğazınızdan titreşip
yüreğinize öylece aksın, pırıl pırıl olsun içiniz, yüzünüzde büyük bir gülümseme ile ruhunuz
aydınlansın.
Her birinizin yönünüzü bulmaya yardım edecek “kutup yıldızınız”
olsun ve sizi kendinize götürsün.
Sözcükler dünyasına bir yolculuk yapıp insana dair bir adım
atalım.
La Rochefoucauld dediği gibi , “Dürüstlük taslayan insanlar kusurlarını
başkalarından ve kendinden gizleyenlerdir. Gerçek dürüst insanlarsa, bu kusurlarını çok iyi bilen ve
itiraf edenlerdir.“
Yıldızlar üzerimize yağsın…
Hayatın özünde yatan
dürüstlüğümüzü hep parlatsın…