Yaşam ağacı köşesinin güzel insanları; 2013’ü acısıyla, tatlısıyla, umuduyla, özlemleriyle uğurlarken, her nasıl geçirdiysek, neyi, nasıl hissedip, nasıl algıladıysak, geride bırakırken, hayatımızdan gidenlere ve hayatımıza girenleri sizlere anlatacağım…
Samimi ve içten itiraflar olacak bunlar… İnsan denen ruhani varlığımız aslında birbirine benzer duygularla salınıyor, sizler de yüreğinizde ufak parçalar da olsa işte bu diyeceksiniz belki de.
Haydi, o zaman perde açılsın ve başlasın yeni hikayemiz…
Geriye şöyle bir dönüp baktığımda; Hey gidi yıllarla başlıyorum cümleye. Çocuktum, ufacıktım, top oynadım acıktım derken; yıllar ne çabukta akıp gitmiş. Ne dersiniz yıllar mı çabuk geçti, yoksa bizler mi yılların peşine takılıp gidiyoruz?
Koskoca bir 365 gün geçmiş gitmiş işte…
Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım diyor şarkı da. Hoop bir ses geliyor içeriden;
- Yok ya! Ne habersiz diyor içerideki çocuk, başını kaldırmış işaret parmak da havada, öğretmen edasında; anlıyorum ki içimdeki duvar ince… Oh diyorum, ne mutlu bana! O anlatsın ben duyayım. Boğaz çakrası dürüstlüğün merkezi Vishuda açık işte, gizliden seviniyorum.
Şöyle diyorum ona;
- Ne bu afran tafran?
Dinle beni diyor, hemen inkara kalkıp, kendi pencerenden bakıp, kendini inandırma ha, bahaneler de bulma… Heyecan sarıyor içimi, kalbimin atışları hızlanıyor, sıcaklık yayılıyor bütün bedenime, Allah’ım neler oluyor derken, perde açılıp oyunun içinde buluveriyorum kendimi…
Söz istiyorum:
- Sadece bir cümlecik ne olur güzel şeylerden başlasana…
Diyor ki bana içimdeki çocuk…
-Güzellikler senin kalbinde, oya gibi işlenmiş, varlığın onu biliyor, bak yine de duymak istersen tekrar ederim sana… Oh diyorum içimden, en azından birkaç cümle var bendeki bana ait.
Sakladığım, üzerini örttüğüm, gizlediğim, yerde hapsolmuş bir sürü duygu ayakta, kıvıl kıvıl kaynıyor. Yargılar, hükümler, belki de hesaplaşmalar var hala bitmemiş yüreğimde. Dile kolay 365 gün. Geriye sayacağız. Yok saydığım kaç kalple yüz yüze gelecek, kaç kişiye helalinden hoşça kal diyeceğim kim bilir? Hayatımdan gidenler derken ah fani dünya diyorum ve ölümlüyüz gerçeğinin soğuğuyla üşüyorum.
ÖLÜMÜ REDDEDİŞ…
Bir gecede kaybettiğim babacığım geliyor aklıma. Ölümü reddediş, çok uzun yıllarımı aldı. Yokmuş gibi saymayı o zaman öğrendi varlığım. O yıllarda tutmadığım yasımı, yıllar boyu baba evinin merdivenlerini ne kadar zor çıktığımı da itiraf ediyorum.
- “Giden gitti de, bu reddediş kalana zulüm değil mi?” diye soruyor içerideki çocuk. Haklısın derim ona ama yaşanacak, görecek o kadar güzel günler düşler ki yüreğim, ondandır derim. Şimdiler de annemi bu itirafların gerçeğiyle daha da çok seviyorum.
- Bir de var ki yaşarken öldürdüklerin der, içerideki çocuk…
Hayatımızdan giden her can besbelli dokunur bir yerlere, kalır, öğretir ve gider.
Hayatlarımıza bir iz bırakarak uzaklaşırlar bizden, bir gün yeniden karşılaşır mıyız bilmiyorum? Ama hayatlarımızın sonuna dek unutamayacağımız bir hatıra, bir anı yok mu her birinizde? Her birimizde?
Aslında olması gereken neyse o oluyor. Her iki taraf için de hayırlara vesile. Yaşadıklarımdan öğrendiğim; bazı gidenler acıtıyor yürekleri, ama bir o kadar da öğretiyor. Bazıları da rüzgar gibi değiyor ve geçiyor, kimdi bu durakta karşılaştığım diye adını koyamazsınız?
SEVGİLİ LUCKY
Hayatımın huysuzu, aksisi, çılgın psikopatım köpeğim Lucky'i de uğurladım 2O13’te... 15 yılık hayat arkadaşım, yaşadıklarımız ikimizin kalbinde mühürlü ve onu çiftliğime gömdük. Başucunda bir çam ağacı var, yaşasın diye bizim ile onunda vedası güç oldu. Hala evimin içinde gibi hissederim. Ah Luky derim ne çok şey öğrettin bana güle güle uğurlarım onu da. Hayatıma giren iki yeni dostum var ama… Bir tanesi Alman kurdu Alfi; çocuklarımın köpeği acayip bir şey; bir kulak havada biri kalkamadı hala sevgi manyağı. Bir de Sivas Kangalım var, adı Çakıl; garibim benim şimdilerde kilo aldı, parazit tedavisi bitti. İkisi de dişi, yoksa anlaşamıyorlar. Yeni arkadaşlarıma hoş geldin diyorum ve her gün onları inceleyip yeni şeyler öğreniyorum.
USUL USUL VEDAYI ÖĞRENDİK!
İçerideki çocuk;
- Hoşça kal demek için acele etme, bak usul usul vedayı öğrendik artık. Neydi her gidişin reddi, inkarın neydi? Bak sen değiştin, dünyan değişti.
Alladı, pulladı güzel sözlerle beni, onurlandırdı egom hafiften yakasını kaldırdı. Gidenlerin arkasından hoşça kal diyemeyen kalbimin esasında güzel anları, hep biriktirdiği, sakladığı ve onların ruhumu okşadığını fark edenlerdenim belki de.
Gidenlerin anıları ve hikayeleri var, gidenler yalnız gitmiyor beraberinde çok şeyi de alıp götürüyor. Değişim, dönüşüm sancılı ama bir o kadar da keyifli. Çocuk doğurur gibi. Ama eline aldığında muhteşem bir akış ve farkındalıkla olmak. Olması gereken neyse sular seller gibi akıyor. Önüne geliveriyor her şey. Evren senin için çalışıyor ve sana bu dönüşümün için armağanlarını veriyor.
Dante gibi ortasındayım ömrün derken, bir baktım ki ortasını da geçip gidiyorum. Şimdilerde yaşsızım şükür öğretene, verene, alana, hissettirene, acıtana. İyi ki gelmişsiniz diyorum hayatıma. Onları da yavaş yavaş Hoşça kal diyerek uğurluyorum. (İçerideki çocuk bana yavaş yavaş hoşça kal demeyi öğrettiği için ona teşekkür ediyorum.)
Ve aklıma birden geçen seneki “meme tümörüm” geliveriyor. 2012 yılbaşı günü bile, devam eden şua tedavilerim.
ŞİFA İTİRAFLARDA GİZLİ VE KABULDE…
İçimdeki çocuk sesini yükseltiyor; o sen, sen değildin! Aşırı neşe, inkar ve reddediş halini unutmadım. İnsanlar başlarına kötü bir şey geldiğinde acayip güçleniyorlar. Ama her şey geçip gittikten sonra da yüzleşmeler başlıyor. İyi ki de başlıyor. Şifa çünkü, kendi ruhumuzda önce, zihin ve sonra beden ve sonra da ruh şifalanıyor. Şifa, kendine itiraflarında gizli, belki kabulünde.
Her şey bizim için arkadaşlar! Yaşayan, her can bunu biliyor zaten, kendinde olmasa da, sevdikleriyle ve en yakınlarıyla da imtihan oluyor insan. Bu sefer de onların acılarına yüz çeviremiyorsunuz. Bu aileniz veya arkadaşlarınız çok yakın dostlarınız da olabiliyor. Ama Tanrı sana bir yolunu gösteriyor, iyi ki de gösteriyor. İman ve Tanrı’ya sığınmak ve tevekkülde olup teslim oldukça hayat size teselli bulmayı öğretiyor. Yüce teslimiyet ruha pekiyi geliyor. Veren de Tanrı alan da. Biz kalbimizi uyandırırsak o güzelliği de görebiliyoruz.
Tanrı’nın sözlerini duymak için hep kulaklarımı açık tuttum ve onu dinledim. İman demişti Tagore…
Öyle bir kuştur ki ki ışığı hisseder ve şafak ağarmamışken bile ötmeye devam eder.
Hayat bir şifa bulma arzusu değil mi zaten?
Bir yılı geride bırakırken hoşça kal dediğim her varlık, geçmişin çatışma ve yüklerinden beni arındırırken gerçek benliğimi keşfediyorum. İnsan içinde Tanrı’nın ışığını düşününce, o hırsları, hasetleri, öfkelerini biraz bırakabiliyor.
BİLDİĞİM, HALA YOLDAYIM
İçerideki çocuk son bir söz istiyorum diyor:
- Sen iyi bir yoga eğitmenisin ve bilgiye hayransın. Ama bir Japon atasözü vardır ya, bilmek ama yaşantıya dönüştürememek bilmek değildir!
- Ne diyorsun sen ya!
Bu kadar bilginin içinde, ahkam keserken, anladım ki hiçbir şey bilmiyorum ve hala çırağım, öğrenciyim. Ve yoldayım. Ne yapayım kuru bilgiyi? Yükseltiyor sesini içerideki çocuk:
- Koşma oradan oraya, eğitim, bilgi için. Sen öğrenci kal ve yaşayarak derinleş, yaşadıkların artık senin yeni dönüşümünün meyvesi olan yaratımlarını doğuracak. Bekle, aşkla dolu olduğun zaman, duygusal acıların, bilgeliğin, seni derinleştirme yolların haline gelecek.
- Evet, haklısın diyorum. Bunu kendim, keşfettikçe, yaratıcı gücümün parladığını ve yeni projelerin önüme yıldız yağmuru gibi aktığını deneyimliyorum. ŞÜKÜR…
KENDİMİ ALKIŞLIYORUM!
2013’e güle güle derken; hatalarımla yüzleşecek cesareti bulup, yeni değişimlerim için kendimi alkışlıyorum.
Koskoca bir yılı geride bırakırken, damaklarımızda acı, tatlı hatıralar, hayaller ve özlemler var biriktirdiğimiz. Hoşça kal demek, istemediğim bazı şeyleri de, size söylemeden geçemeyeceğim. Şimdilerde modern olacağız diye, fark etmeden bizi biz yapan geleneklerimizi kaybetmek de istemiyorum. Dostluğu, vefayı, paylaşımı, yas tutmayı unutmayacağım. Her şeyin sıradanlaştığı ve beni olduğum gibi kabul et teorileri bana kendimi iyi hissettirmiyor. Birbirimizin değerlerini koruyarak, kollayarak saygı ve sevgi ile bir olmak hali ruhuma ilaç gibi geliyor. Belki de öyle olanları, hayatıma çekiyorum.
HOŞ GELDİN YAŞAMIMA
Hayatıma yeni girenlere hoş geldin diyorum benim yaşam gurularım…
Taksici Hasan kardeş. Şua dönemimin en önemli ruh kardeşi. Birinin hayatınıza sihirli bir değnek dokunur gibi basit, ama bir o kadar da ruhunuzu besleyen yumuşacık güzel insanı. Kızı Sahra’nın dişinin çıkışı, her sabah telefonundan kızının yeni fotoğrafını görmem, heyecanlı, bir o kadar da kendinden emin, düzgün konuşması ile nasıl bir işletmeci olunur hayallerinin mimarını alkışlar ruhum.
Yeni hoş geldin dediklerimden yardımcım Sevgi. CHP Kadınlar Kolunda çalışıyor. Ona Amazon ruhlu kadın diyorum. Siyasetin ev işlerine yansımasını ve onun deli akan ruhunun bana nasıl iyi geldiğini de size anlatamam.
GÜNEŞ BEBEK…
Ve de kardeşimin kızı Güneş bebek. Onun ile dünyam başkalaştı, bir bebeğin büyümesi ve an be an yaşananlar, ışık oldu, can oldu, görmediğim zamanlarda burnumun ucunda hep kokusu oldu. Ah dedim kendime yine özledim o kokuyu HOŞ GELDİN hayatıma! Ne iyi ettin de geldin diyorum, Güneş’ime.
Tabii ki her gün büyüyen yoga ailem, Tanrım ne güzel bir işim var diyorum. Öğrencilerim aslında öğretmenlerim. Ne çok şey öğreniyorum onların bedenlerinden, ruhlarından, nefeslerinden. Birbirlerimizin tanığıyız aslında. Ailemize katılan bütün yeni eğitmenlerimiz, çalışanlarımız, ekibimiz, bize destek veren yeni yol arkadaşlarımız, doktorlarımız, psikolojik danışmanımız hepinize HOŞ GELDİNİZ diyoruz, iyi ki geldiniz, sefalar getirdiniz YOGA MERKEZİMİZ’e…
Yoga ya olan aşkım ve yıllardır hayallerimi süsleyen bir projem de şimdilerde hayata geçiyor. Şu andaki en büyük neşem ve gururum, Yoga eğitmeni diploma programı gerçekleşiyor. Okul olma yolundaki ilk adımlar verdiğim emeğin başka bir tadı ve lezzeti olacak yaşasın yeni diyorum.
BARIŞ OLSUN!..
Ve 2014’e girmeye az kalan bu günlerde önce kalbimize barış tohumlarını ekelim.
İçimizde barış,
Çevremizde barış,
Bütüne barış,
Evrene varış
Tüm Dünyamızda Barış olsun,
Bütün Dünyamızda Barış olsun
Sonsuza dek,
Sonsuza dek
Hepimiz daha esnek olabilme yolunda olalım. Aldığımız her nefesin ve verdiğimiz her nefesin bedenimizde, ruhumuzda, zihnimizdeki dönüşümlerine şahitlik edelim.
En büyük hazinemiz bedenimiz. Onu koruyalım, kollayalım, zorlamayalım. Sağlıkla, mutlulukla, esneklikle, neşe ile GEL 2014, HAYAT MUCİZELERİ İLE HEPİMİZİ BESLESİN.
Yıldızlar 2014 te hepimizin hayallerine yağsın ve hep birlikte parlayalım.