Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Mülkün temeli olan adalet

20 Mayıs - 26 Mayıs 2019 haftası

21 Mayıs Salı Güneş (10:59) ve Merkür (13:51) ikizler burcuna geçiyor ve Güneş- Merkür kavuşumu (16:06)

"izci, yerel rehber, tüccar, kaşif, haberci, katip, denizci" (Merkür)
"kral, kahraman, baba, şef" (Güneş)
"şahit, öğretmen, hikayeci, gazeteci, tüccar veya entelektüel" (ikizler)
"kendinin farkında olma, özgür düşünme, güçlü öngörüler, bilmeyi önemsemek" (Güneş- Merkür)

"şüpheye düştüğümüz an"

Bir şeyi olduğu haliyle görebilmek nedir? Tarafsız bir gözlemci olabilmek? Duyguyu bir kenara bırakabilmek... Duyguya gözlemci olabilmek, bu duyguyu yaratanın ne olduğunun, ne kadar daha derinlerden beslendiğinin farkına varabilmek...

“Bir şeyi gerçekten istersen, onu gerçekleştirmek için bütün evren senin için işbirliği yapar.” Paulo Coelho / Simyacı

Bu işbirliği, fark etmeni sağlamaktır, ona giden yolları fark etmeni sağlamak... Başka bir deyişle algıda seçicilik! Belki fark ettiren bir şey yoktur, fark eden sen varsındır.

Bir şeye giden ve gitmeyen yollar vardır. Önümüze engeller çıkabilir. Bu engellerin üstünden atlayabiliriz, yanından kıvrılabiliriz, altından geçebiliriz. Yeter ki buna değer diyebilelim! Şüpheye düştüğümüz an yok oluş başlamıştır.

22 Mayıs Çarşamba Mars (yengeç)- Uranüs (boğa) sekstili (17:46)

"kendine has savaşma şekli, kararlı hareketler, ani hareketler, cinsel heyecan, ani şiddet, elektriğin sebep olduğu yangınlar, havai fişekler, özgürlük için savaş vermek, devrim ruhu" (Mars- Uranüs)

"yarının ışığı"

Her şey ancak her şeyin başladığı yere geri dönerek değişebilir. Değilse maskenizi boyamaktan ileri gitmeyecektir. Değişim, içseldir. Kökleri çok eskilere dayanır. Atalara, çocukluğa... Birisinin kadere takındığı bilinçli tavır, değişimi başlatır. Birisinin hayali, birisinin aklına düşen olur. Birisinin aklına düşen, birisinin attığı adım olur. Birisinin attığı adım, birisinin yaşam amacı olur. Birisinin yaşam amacı, birisinin kendi amacına giden yolda basamağı olur ya da bunların hepsi bir tek hayatta olur. Değişim, kişilerle değil, nesillerle ve nesillerin içinden geçtiğini okuyup anlamakla ilgilidir. Ata oğulda ışık yakar, o ışık da yarında...

20 Mayıs Pazartesi (Ay günü)
Ay: Yay (20:03 boşlukta)
Güneş: Boğa
Ateş enerjisi / Ay- Neptün karesi (13:31) Ay- Jüpiter kavuşumu (20:04)

"sonsuzluğun denizi"

Ateşe yön vermek! Onun etrafını taşlarla örmek! Onu soğukta bizi ısıtan, yemekleri pişiren, bize ışık olan bir hale getirmek! İçimizdeki ateş! Damarlarımızdaki ateş! Kalbimizdeki ateş! Ruhumuzdaki ateş!

Yanmak, yakmak... İçindeki ateşi yakmak başka, elini yakmak başka, dilini yakmak başka! Aşırıya kaçmak insanı genişletmez, daraltır. Kontrol edemeyeceğin hiçbir şey senin gücün sayılmaz. Küçük bir ateş seni ısıtmaz. Büyük bir ateşse seni yangının ortasında bırakabilir.
İnsanın içini ısıtan nedir? Sıcak bir gülümseyiş, sıcak bir bakış, sıcak bir dokunuş... Hepsi ateş demek değil midir? Ateş samimiyet midir? Ne zaman bu samimiyet kibre dönüşür? Yukarıdan bakmaya, seni yakmaya, ateş etmeye, saldırmaya? Kim, kimi öldürür? İnsan, ölende, öldürme girişiminde, neyi öldürür?

Sıcak bir çorba hasta olduğunda, sıcak bir çay için üşüdüğünde, sarılıp ısıtması seni birisinin, üşüyüp ellerini bacaklarının arasına aldığında... Şefkat...

Hepimiz ne zaman ölüyoruz, biliyor musun? Hepimiz bugün yapma arzusunu yitirdiklerimiz, geçmişte yanan ateşi özlettiğinde, kılıç kalkan kuşanıp geçmişin duygusunun üzerine yürüdüğümüz gün ölüyoruz.

Öyleyse bugün yeni! Şimdi sadece ilerlemeli. Geride kalan her şey, bizi tam da bu ana getirmesi için ateşe attığımız odunlardan ibaretti. Yoksa bu buharlı gemi, sonsuzluğun denizinde, nasıl ilerlerdi?

21 Mayıs Salı (Mars günü)
Ay: Oğlak (10:56 itibariyle)
Güneş: İkizler (10:59 itibariyle)
Toprak Enerjisi / Ay- Mars karşıtlığı (17:34) Ay- Uranüs üçgeni (18:42)

"bugünde uyanmış bilinç"

Coşku, tutku, sevinç, heyecan... Bunlar ne güzel şeyler değil mi? Bugün yanar, yarın söner. Belki bu döngüyü doğal kabul etmek gerekiyor. Sonsuza dek sürecek tek şey, yaşayanların ve ölenlerin varlığı... Kimileri yaşıyor, kimileri ölüyor. Bir şeyler yaşıyor, bir şeyler ölüyor.
Bir şeyin tamamlanması, eksik kalmasından ya da eksik bırakarak devam ediyor olmasından daha iyi olabilir mi? Bugün heyecanlı değilim! Bu bir anda kalbimin hızlı hızlı çarpmaya başlamayacağı anlamına gelir mi? Bugün çok heyecanlıyım! Artık hep böyle olacağından emin olduğum için mi değerli?

Bütün sevmeleri koyun kenara... Diyelim ki hepsinde kırıldınız, döküldünüz. Anlıyorum, çok acı çektiniz! Siz neler gördünüz, neler geçirdiniz. Hatta kırıp geçirdiniz! Gürlediniz! Çaktınız! Anladım. Bunları da koyun kenara. Şimdilik en azından!

Gökyüzüne çevirin yüzünüzü! Bulutlara bakın! Güneş’in ışığının nasıl da onlar üzerinde dans ettiğine... Her bir bulut, bir hikaye anlatır bize! Sakın ben bu oyunu hiç oynamadım demeyin!

Demek istediğim, bugünden bakın, bugüne bakın ve geride kalan neyse, geride kalan bir şeylerin olmasının, geride bir şeylerin olmasının, bir şeylerin olmasının değerinin farkına varın.

Yük keşke, yolu açansa iyi ki diyebilmek! İyi ki tüm geçmişe, geçirdiklerimize... İyi ki bugüne, bugünde uyanık olan bilince... Ve daha nicelerine, bugünde uyanmış olan bilincin fark ettirdikleriyle...

22 Mayıs Çarşamba (Merkür Günü)
Ay: Oğlak
Güneş: İkizler
Toprak enerjisi / Ay- Venüs üçgeni (01:58) Ay- Neptün sekstili (22:13)

"kollarımı açmış"

Bir rüya gördüm. Rüyamda seni gördüm. Bana geliyordun. Ben de bahçeli, küçük bir evde yaşıyordum. Pencereden baktım. Sen geliyordun! Kapıya koştum! Kapıyı açtığımda, şimşeklerin çaktığını, bardaktan boşanırcasına yağmur yağdığını gördüm. Sen de ortalıkta yoktun!

Pencereye koştum. Orada duruyordun! Hava günlük güneşlikti. Bahçede birbirinden güzel çiçekler, mis gibi kokuyordu. Açmış kollarını, benim koşup sarılmamı bekliyordun. Yüzünde sıcacık bir gülümseme...

Kapıya koştum, kapıyı açtığım gibi kapkaranlık olduğunu görüyordum dışarısının! Şimşek, gök gürültüsü, yağmur, soğuk... Kapıyı açık bıraktım. Pencereye geçtim. Oradaydın. Yüzünde anlamaya çalışan bir ifade vardı, neden gelmiyordum? Parmaklıkları vardı pencerenin, pencereden atlayacaktım yoksa... Gerçi pencerenin önünde güller vardı. Sen de önüne gelip bana sarılamıyordun. Kapıdan gelen gök gürültüsünü duyabiliyordum. Pencereden baktığımdaysa kapalıydı kapı, sen de açıp içeri giremiyordun. Özlemle uyandım.
Bu gerçek bir rüya değil, şimdi yazdım. Uyanık görülen bir rüya... Sadece hayal ettim. Bir gerçeği fark ettim. Uyanık görülen rüyalar da vardı. Her rüya haberci olacak değilse de bir şeylerden haberdar edebileceği kesindi. En azından içimizde tuttuklarımızdan, iz bırakanlardan...

Derin bir nefes aldım. Gülümsedim. Her şey göründüğü gibi olmuyor demek ki dedim. Hayaller başka, gerçekler başka... Ne gök gürültülü, yağmurlu, karanlık ve soğuk ne de çiçekler içinde günlük güneşlik ve kollarını açmış... Ben neye kollarımı açmışım? Bunu düşündüm. Bir şeyler uyandı içimde... Sizde de uyandı mı? Galiba cevap buydu.

23 Mayıs Perşembe (Jüpiter günü)
Ay: Kova (20:49 itibariyle) (06:56 boşlukta)
Güneş: İkizler
Hava enerjisi / Ay- Satürn kavuşumu (01:22) Ay- Pluto kavuşumu (06:57)

"yolda olmanın değeri"

Kendimi taşıdığım nokta, bir gün idealim olan şeye yakınlaşmak içindi. Öyle değil mi? Hep böyle değil midir? İnsan ne için emek verir? Ne zaman yorulmak bilmez? Ne kendiliğinden akıp gider? Neyin içinde tutku; filizlenir, büyür, gelişir, çiçek açar ve bir gün tohum verir.
Uyandığınızda, yapacak bir şeylerin olması, belki de en değerli şeydir. Hatta uyanmak için bir sebebinizin olması! Hatta yapmak zorunda olduğunuz bir sürü şeyin olması! Yapmak zorunda olduklarınız yormaz da sizi, yapmak zorunda olmanızın sizde yarattığı baskı yorar. Neden yapmak zorundayım? Çünkü bir şey yapmadığınızda, yaşamıyorsunuzdur. Yaptıklarınız, yapacaklarınıza yön verir ve yaşamınıza daha farklı bir bakış kazandırır. Bunun adı, gelişimdir. Hiçbir şey yapmayan, yapamayan, bu arzuyu içinde taşımayan, ne bilir?
Bazen bir an için durmak da büyük bir iştir. Durup bakabilmek! Neredeyim, nereden buraya geldim, nereye doğru ilerleyebilirim?

Sizde de bir ışık yandı mı? Hep derim: Ya sevdiğiniz şeyi yapın ya da yaptığınız şeyi sevin! İkisi de sizi aynı yere götürür. Sevdiğiniz şeyi yapmak da yaptığınız şeyi sevmek de sizi özgür kılar. Sevgi besler, büyütür. Kocaman olursunuz. O zaman yolu bulur ve o yolda olmanın değerinin farkında olursunuz.

24 Mayıs Cuma (Venüs günü)
Ay: Kova
Güneş: İkizler
Hava enerjisi / Ay- Güneş üçgeni (01:48) Ay- Uranüs karesi (05:16) Ay- Merkür üçgeni (09:00) Ay- Venüs karesi (19:17)

"yarına uzanmak"

İçimizde tuttuklarımız, evimizdeki kullanmadığımız eşyalar gibidir. Varlığı bir gün iş görme ihtimaliyle bize kendimizi iyi hissettirse de bir köşede öylece eskirken boşa yer tutuyor olması da göz ardı edilmeyecek bir gerçektir.  

Yapma arzusu içinde olduklarımız, onlar için fırsat yaratamıyor olmamızı bir yaşam şekli haline getirdiğimizde, bir yerden sonra arzu etmeme durumunu yaratır. Arzuların olmadığı bir hayat tatsız tuzsuzdur. Seni heyecanlandıran hiçbir şey yok mu diye sorduğunuzda, boş boş yüzünüze bakar. Hiçbir arzunun gerçekleşmeyeceğine o kadar inanmıştır ki!

Bakmak ve görmek arasındaki fark... Bakıp da görmediklerimiz, bir gün kendimizi nasıl içinde bulduğumuzu anlamadığımız savaşlar halini alır. Keyif alamamak, mutlu olamamak, doyum sağlayamamak, içinde olamamak, aklın başka yerde olması, geçmiş ve gelecekte sürükleniyor olmaktan bugünü kaçırmak... İşte bizi körleştirenler...

Karşımda kim duruyor? Kim o? Benim! Ben, benden bir parça, aynadaki yansıma... Nasıl yansıyorum bugün aynaya? Saçım başım dağınık mı? Zihnim mi dağınık? Akşamdan mı kalmayım? Bana mı öyle geliyor? Bugün kim ne dese batıyor mu yoksa? Hayatı keyifli kılan ne? Şu an iyi ki diyebileceğim ne var? Oradan uzansam yarına?

25 Mayıs Cumartesi (Satürn günü)
Ay: Kova (15:49 boşlukta)
Güneş: İkizler
Hava enerjisi / Ay- Jüpiter sekstili (15:50)

"nefese sığanlar"

Hafiflemek... Ne güzel bir kelime! Duygu yükünü üzerinden atabilmek... Kızgınlıklarını, küslüklerini, seni aşağıya çekenleri, kalbini yoranları, içinden atamadıklarını, aklından çıkaramadıklarını, endişe içinde olduklarını...

Dün bir hayal içindeydim. Bugün onun hayal olduğunun bilincindeyim. O hayal ile bugün neyin hayal neyin gerçek olduğunu ayırt edebildim.

Bugün bir hayal içindeyim. Bu hayal bana kendimi iyi hissettiriyor. Yarın bunun bir hayal olduğunu fark edeceğim. Olsun! Bu hayal ile yarın yeni bir ayrımın eşiğinde bulacağım kendimi! Bir seçim yapacağım. O seçim ile yeni bir zaman kayması içinde olacağım. Sanki hiç dün olmamış gibi, sanki hiç yarın olmayacakmış gibi...

Dün, bugün ve yarın... Acaba hepsi bir yanılsama mı? Dün bir düşünce mi? Bugün bir düşünce mi? Yarın bir düşünce mi olacak? Başka başka düşünceler... Başka başka boyutlar... Bu boyutlar arasında bir yolculuk...

Bugün bir yere gidesim var! Sislerin ardında bir yere... Bir dağa tırmanmak mı dersin yoksa yerin derinliklerine inmek mi? Gökyüzüne yükselmek mi yoksa yeryüzünün saklı köşelerini keşfetmek mi? Bugün ne bana ne düşündürdü? Ne düşünüyorum? Hangi düşüncedeyim? Tüm yolculuğu inşa eden, düşünceler arasındaki yolculuk mu?

Kendimi hafif hissediyorum. Yorgunluğum uçup gitti. Hatta keyifliyim. Ne kadar çok şey fark ettim. Bugün ne öğrendim? Hangi kelimeler alıp götürdü beni? Hangi soru ile içimde çok farklı ışıklar yanıp söndü. Ne kalbimi daha hızlı çarptırmaya başladı?

Kimin ben? Hangi düşüncede yaşıyorum? Hangi düşünce ile kendimi yaşatıyorum? Hangi bilgi ile nefes aldım? O nefese neleri sığdırdım?

26 Mayıs Pazar (Güneş günü)
Ay: Balık (09:07 itibariyle)
Güneş: İkizler
Su enerjisi / Ay- Uranüs sekstili (18:01) Ay- Güneş karesi (19:33) Ay- Mars üçgeni (23:06)

"potansiyeli öğütecek değirmen"

Bir hayal kuruyorum. Bir hayal değil mi insan? Mesela küçük bir evim var. Hep sahip olmak istediğimiz bir şeyler var. Olsun! Sahip olduklarımız, sahip olma hali iyi hissettiriyor, dünyaya bağlıyor bizi! Uçup gitmeyelim diye!

Evimin bahçesinde renk renk çiçekler var. Kır çiçekleri... Papatyalar mesela! Lale istemem, gül istemem. Ağaç isterim, gölgesinde olabileceğim, sırtımı dayayabileceğim bir ağaç! Kuşlar ötsün dallarında, birbirinden güzel kuşlar...

Siz hiç çirkin kuş gördünüz mü? Ben görmedim. Ben doğanın hiçbir ayrıntısında çirkinlik görmedim. Vahşilik başka... Hiçbiri bizler kadar olmasa gerek!

Neyi fark ettim biliyor musunuz? Herkes en az varlığından şikayet ettiği şeyler kadar olmasından şikayet ettiği şekilde olma potansiyeli taşıyor.

Geçenlerde bir arkadaşım, bana ne kadar hırslı olduğumdan bahsediyordu. Hırslı olduğumu kabul ediyorum; bununla birlikte kimsenin kanadına basan bir hırs değil! Kanadıma basılmadığı müddetçe... Onu bile tekrar gözden geçiriyorum: Birisine sert çıkmak kötüdür(!) İyi huylu olmak gerekir(!) Sebep?

Adil olmak gerekir diye düşünüyorum. Erdemli olmak ancak o zaman anlam ifade edebilir. Adil olmayan kişinin erdemi, olsa olsa takılmış bir maskedir.

Birilerinin bizim için bir şeyler yapmasını beklemek ya da kendimiz için bir şeyler yapabilmek. Hakkımız olanı almak, hak etmek... Gerekirse çarpışmak! Sportmence... Nihayet yenmek de var yenilmek de... Müsabakanın sonunda eğer; mühim olan yarışmaktı, bu deneyim bana çok şey kattı, yeni müsabakalarda görüşmek üzere, tebrik ederim diyebiliyorsak, dünyadayız.

Savaşmak da neymiş diyenler var bir de... Kurtarılmayı bekleyip savaşanları aşağılayanlar... Bunun üzerine hayat kuranlar... Üzgünüm. Hırsızlık ya da fahişelikten farksız görüyorum. Her ikisini de aşağıladığımdan değil, sakın yanlış anlaşılmasın! Seçimini yapan ve bunun kendi gerçeği olduğundan emin olan herkese saygı duyuyorum. Kimseyi aptal yerine koymaya kalkışmadıkları sürece! Nihayetinde herkes yaşam sahnesinde yerini alıyor; bununla birlikte yapacak bir şeyi olmayanlar ile yapmaya gönlü olmayanlar mutlaka birbirinden ayrılıyor.

Ne diyordum? Ev, çiçekler, ağaç, kuş sesleri... Bir insanı tanımak istiyorsanız onun hayallerini dinleyin. Onun karakterini anlamak istiyorsanız hayalleriyle hayatı arasındaki ilişkiyi çözümleyin. Kişilik insanın potansiyelidir. Karakterse o potansiyeli öğütecek değirmen...

Dosta selam olsun,

Hüseyin Akdağ

Kaynak: www.anneoluncaanladim.com

Bireysel Doğum Haritası Analiziniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz:

0212 274 08 47 / 0544 798 52 07
www.heraakademi.com

Doğum haritası analizimiz ile kim olduğunuzu, dışarıdaki kişinin sizi nasıl gördüğünü, neyin size iyi geldiğini, bunların bir araya geldiklerinde birbirlerini nasıl etkilediğini, sahip olduğunuz potansiyelleri, yakın çevrenizi, ailenizi, iç dünyanızı, aşkın sizin için ne olduğunu, yaşama nasıl hizmet edebileceğinizi, partnerinizden aslında ne beklediğinizi, onunla olmanın size sağladığı fırsatları ve bu durumun sizi karşı karşıya bıraktığı sınavları, yaşamda sizi neye çağırdığını, neyin sizin ufkunuzu genişletebileceğini, iş ve kariyer hayatınızın önemli sırlarını, arkadaşlık ilişkilerinizi, neye teslim olmanız gerektiğini ve ruhsal olarak nereden nereye ilerlemenin önemini bulabilirsiniz.


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.