“GDO, domateste, bebek mamasında, her türlü işlenmiş
gıdada, kolada var” sözleriyle özellikle anneler paniğe kapıldılar. “Bugüne kadar hangi
gıdalarla aldık GDO’yu acaba?” sorusu herkesin kafasını meşgul etti. GDO konusunda çok
çeşitli ve birbirinden çok farklı görüşler var. Ancak tüm bu görüşleri dinlerken ne kadar bilimsel
gereçeğe dayandığını sorgulamak da çok önemli.
GDO NEDİR?
GDO, bir
organizmanın genetik yapısının, genetik mühendislik teknikleriyle değiştirilmesi anlamına geliyor.
Farklı türlerden alınan (bitkiden bitkiye ya da bitki hayvan arasında) belli özelliklere sahip
DNA'lar başka bir türe transfer edilerek yeni bir organizma yaratılıyor. Hayvanlara da uygulanabilen
bu yöntem, tarımsal amaçlı olarak şu ana kadar bitkileri, böcekler ve zararlı otlara, kimi
parazitlere ve virüslere karşı dirençli hale getirmek için kullanılıyor. Verimliliği arttırma amacı
taşıdığı da söyleniyor ama buna dair kesin gösterge de sunulamıyor. İlaç ve gen terapisinde GDO
kullanılıyor. Bakteri, 1970'lerde laboratuvar ortamında değiştirilen ilk organizma. Ama GDO'nun en
yaygın kullanıldığı alan tarım. Tartışma bu eksende döndüğü için “genetically enginee-red
food”, yani genetiği değiştirilmiş (GD) gıda demek daha doğru.
GDO VE
HORMON BİRBİRİNDEN FARKLI ŞEYLER
GDO'lu ürünle hormonlu gıda birbirinden farklı.
Hormonlu gıdada dışarıdan hormon uygulamaları yapılıyor ve bitkide hormon kalıntısı söz konusu
oluyor. GDO'larda ise böcek direnci, ilaç direnci, aşırı iklim koşullarına karşı stres direnci gibi
özellikler başka bir genle aktarılıyor.
YRD. DOÇ. DR. SİBEL ÖZİLGEN |
GDO HER GIDADA FARKLI ETKİLER Mİ
GÖSTERİYOR?
1994’te üretilen ilk GDO'lu gıda domates oldu. Ancak deneyler kötü
sonuç verince (farelerin midesi delindi) dünya pazanndan GDO'lu domatesler tamamen çekildi.
GDO’lu gıdaların üretim teknikleri birbirlerinden farklılık gösterdiğinden her bir ürünün
güvenlik testleri ayrı ayrı yapılıyor. Yani bir ürüne yapılan genetik modifikasyon sağlık için
tehdit içermezken, aynı işlem başka bir ürüne uygulandığında sonucu insan sağlığını tehdit edebilir.
Bu da ancak her ürüne özel testlerin yapılması ile anlaşılabilir.
HANGİ
GIDALAR GDO’LU?
Dünyada en çok soya, mısır, pamuk ve kanola bitkilerinin
üretiminde GDO'lu tohumlar kullanılıyor. GDO'lu soya; sucuk, salam, sosis gibi kırmızı etin
kullanıldığı şarküteri ürünlerinde, etsuyu tabletlerde, fındık-fısık ezmesi, çikolatalı ürünler,
çeşitli unlu mamuller, süt tozu, hazır çorbalar ve hayvan yemlerinde kullanılıyor. GDO'lu mısırın
kullanıldığı alanlarsa; nişasta bazlı tatlandırıcılar yoluyla gazoz, kola ve meyve suları, mısır
yağı, bebek mamaları, hazır çorbalar ve hayvan yemleri.
Ülkemiz sınırları içinde üretilen
sebze ve meyvede GDO bulunma ihtimali neredeyse yok. Çünkü, Türkiye'de GDO'lu tohum ekimi
yasak.
26 Ekim'e kadar bu konuda bir mevzuat olmasa da 10 yıldır GDO'lu ürünlerin ülkeye
ithal edildiği biliniyor. Yani, şimdiye kadar bir çok GDO'lu ürünü tüketmiş
bulunuyoruz.
GDO ZARARLI MI?
GDO’ya
karşı olanlar zehirlenme, alerji, antibiyotik direnci üzerine endişeleniyorlar. Örneğin; bir besin
maddesine transfer edilen bir genin alerjen olması nihai ürünü alerjik hale getirebiliyor. GDO'ların
insan sağlığı üzerinde etkileri konusundaki araştırmalar devam ediyor. Ancak farelerde yapılan
deneyler pek de iç açıcı değil. Viyana Üniversitesi'nin bir araştırmasında GDO'lu domatesleri yiyen
farelerin 3 kuşak sonra kısırlaştığı, İskoçya Rovvett Enstitüsü'nden Dr. Arpad Pusztai'nin
araştırmasında GDO'lu patatesleri yiyen farelerin iç organlarında küçülme, sindirim sistemlerinde
bozukluk ve bağışıklık sistemlerinde çökme görüldüğü belirtiliyor. Rusya Bilimler Akademisi'nden Dr.
İrina Ermakova ise GDO'lu soya ile beslenen farelerin yavrularının yarısından fazlasının doğumdan üç
hafta sonra öldüğünü aşıkladı. GDO’lu soya ve mısırın hayvan yemi olarak kullanılması da bu
nedenle tartışmalara yol açtı. Ancak, kimi bilim adamları GDO'nun insan sağlığına zararları
konusunda şimdiye kadar hiçbir kanıta rastlanmadığını, farelerle insanların çok farklı
metabolizmalara sahip olduğunu savunuyor.
Tüm bunlara karşılık Dünya Sağlık Örgütü
(WHO) "Uluslararası pazarlarda satılan GDO'lar risk değerlendirmelerinden geçmiştir ve insan
sağlığına herhangi bir zaran tespit edilememiştir" açıklamasında bulundu.
BİR
ÜRÜNÜN GDO’LU OLUP OLMADIĞINI NASIL ANLARIZ?
Bir besinin GDO'lu olup olmadığını
görüntüsünden ya da tadından anlamak mümkün değil. Ancak, ürün ambalajlarındaki içerik etiketinde
glikoz, sakkaroz, fruktoz, mısır nişastası, soya proteini bulunuyorsa o besinde GDO olması yüksek
ihtimal. Yine de kesin bilgi elbette ürün etiketlerinde olmalı. Yeni tasarı ile bu etiketlenmeden
bahsediliyor.
GDO’LU ÜRÜNLER ETİKETLENMELİ! Yeni yönetmelikle gıda maddesindeki GDO miktarı binde 9'un üzerindeyse etiketlenecek. Çünkü AB standartlarına uygun olarak GDO, toplam içeriğin binde 9'undan az olursa bu etiketlere yansımıyor. Ancak, bu miktar aşılırsa etikette ürünün GDO'lu olduğu yazılacak. |
İLAÇ
ÜRETİMİ İÇİN GEREKLİ
Yeditepe Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Genetik ve
Biyomühendislik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fikrenin Şahin'e göre GDO'Iu ürünler, Biyogüvenlik
Yasası'nın gerektirdiği denetim, analiz ve risk yönetimi kapsamında tüketime sunulursa sorun yok.
Ana sorunun GDO'lu ürünlerin Biyogüvenlik Yasası çıkarılmadan markete sunulması olduğunu belirten ve
bunu kesinlikle doğru bulmadığını söyleyen Şahin'e göre; denetleme, kontrol ve kalite analiz
mekanizması olmayan bütün teknolojiler suiistimale açık demektir. Prof. Dr. Fikrettin Şahin;
“GDO teknolojisine tamamen karşı olanlan anlamak mümkün değil. 1982 yılından beri ensülin,
genetik mühendisleme yöntemleri ile üretilir ve diyabetik hastaların tedavisinde kullanılır. Yine
son yıllarda ilaç sanayiinde protein kökenli ilaç hammaddelerinin önemli bir kısmı GDO'lardan
üretiliyor. Bu gıdalann risk analizleri yapıldıktan sonra güvenilir gıdalar olarak ülkemizde de
markete sunulması için yasal izinlerin verilmesi gerekir” diyor.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANLIGI’NIN ANALİZ KAPSAMINA ALDIĞI ÜRÜNLER |
DÜNYA ÜLKELERİNDE DURUM
NASIL? |
|