Bu hastalığı tanımak için verilebilecek bir örnek var: 1.82 m. boyunda, 107 kg. ağırlığındaki “Mehmet” 18 yaşında ve önüne geçilemeyen bir iştahı var. Yemeğe başladığında durması gerektiğini fark etmesine rağmen devam ediyor. Uykuları düzensiz ve belirgin bir horlama sıkıntısı var. Gündüz, özellikle yemeklerden sonra uykusu geliyor. Dikkatini toplamada güçlük çekiyor, yastığı sırılsıklam yapan terleme şikayeti var. İlkokuldan beri hep servislerle okula gidip gelen Mehmet, kahvaltı yapmayı sevmiyor ve okulda kantinden aldığı poğaça ve meşrubatla bu öğünü geçiştiriyor. Çocukluk yıllarında da hep iri bir yapıya sahip olan Mehmet’in LGS’ye hazırlanırken kilo alışı çok belirgin hale geliyor. Özellikle lisede hamburger ve meşrubat tüketimi had safhaya çıkıyor.
TV KARŞISINDA
YENİLEN CİPS NE KADAR MASUM?
Akşamları evde aşırı yemek yiyor, sofrada hep bulunan
meşrubat alışkanlığı giderek artıyor. Bugün Mehmet’in meşrubat tüketimi günde 2 litre.
Televizyonun ve bilgisayarın başında gece geç vakitlere kadar kuruyemiş, cips atıştırıp, gece geç
saatlerde uyuyarak günü tamamlayan Mehmet, sabah çok zor uyanıyor. Haftasonu ve tatil günlerinde ise
ancak öğleye doğru uyanabiliyor. Muayenesinde özellikle bel çevresinde çok belirginleşen kilo ve yağ
fazlalığı dikkati çekiyor. Tansiyonu ölçüldüğünde bulunan rakam o yaştaki bir gence göre yüksek;
13/9. Kan tetkiklerinde şekerini düzenlemekle görevli insülin miktarının açlıkta üç, toklukta dört
kat fazla olduğu dikkat çekiyor. Kan yağlarına bakıldığında kolesterol değerleri normal, ancak
trigliserid düzeyi normalin iki katı değerinde. Gece çok sık rüya gördüğü için, sık sık uyanıyor ve
sabah kalktığında hiç uyumamış gibi olduğundan yakınıyor. Kısa zamanda çok etkili sonuçlar alan
“mucize diyetler”le 15 kilo veren Mehmet şimdi eskisinden daha kilolu. Bu klinik
tablonun adı: Metabolik Sendrom.
Insulin direnci sendromu ya da sendrom X adıyla da bilinen metabolik sendrom, vücutta şeker ve insülin dengesindeki bozukluk sonucu, kan yağlarında artış ve bel çevresinde yağlanma olarak ortaya çıkıyor. Kilo fazlalığı, tansiyon yüksekliği, düzensiz kan şekerleri değeri ve düşük HDL başta olmak üzere, aynı anda birçok organda çeşitli sorunlarla kendini gösteren metabolik sendrom, şu temel öğelerle kendini gösteriyor:
•
Bel çevresinin kalınlığı (Erkekte>94 cm, kadında >80 cm) ve aşağıda belirtilenlerden en az
ikisi;
• Trigliserid düzeyinin yüksekliği (Tg>150mg/dl)
• HDL kolesterol düşüklüğü
(Erkekte<40 mg/dl, kadında<50 mg/dl)
• Kötü huylu (LDL) kolesterol düzeyinin yüksekliği
(>130 mg/dl)
• Tansiyon (kan basıncı) yüksekliği (>130/85 mmHg)
• Açlık kan
şekerii (>110 mg/dl)
RİSK FAKTÖRÜ KADINLARIN ALEYHİNDE
Yaşam
tarzıyla çok yakın ilişkisi olan ve tüm dünya verilerine bakıldığında, %25-35 oranında rastlanan
metabolik sendromda en çok dikkat çeken nokta, kadınlarda riskin daha fazla olduğu. Türkiye
genelinde % 35 olan metabolik sendrom görülme sıklığı; erkeklerde % 28.8, kadınlarda ise % 41.1.
İlerleyen yaşla birlikte ise metabolik sendrom görülme sıklığı artıyor. 20-29 yaş grubunda %
10’lar civarında seyreden risk, 30-39 yaş grubuna gelince %30’lara çıkıyor. 40-49 yaş
grubunda her iki kişiden biri metabolik sendrom tanımına uyarken, bu oran ilerleyen yaşlarda
%60’a kadar yükseliyor. Yıllar geçtikçe risk faktörü her üst yaş diliminde daha da
belirginleşerek, kadının aleyhine işliyor.
FAZLA KALORİ ZARAR VERİYOR
Bu
konuda, özellikle çocuklara ve ebeveynlere gerekli eğitimi vererek, yaşanabilecek sorunları
açıklamakta fayda var. Çocuklara ve gençlere gereksiniminden fazla enerji alımının bedenine ağırlık
kazanımına neden olacağını ve sağlıklarını tehdit edeceğini anlatmak gerekiyor. Risk altındaki
kişilere dengeli ve sağlıklı bir beslenme alışkanlığı yanında, düzenli bir fiziksel aktivite
alışkanlığı kazandırmak, çok basit ancak çok yararlı yöntemlerden bazıları.
Çocukların
sağlığını etkileyecek bir klinik tablonun önüne geçmek en doğru yaklaşım. Ebeveynlerin farkına
varmadan çocuklara sunduğu yaşam tarzı, onlara uygun değil. Harcanabileceğinden çok daha fazla
kalori almasına zemin hazırlayan bir ortamda, çocuklarda ve gençlerde kilo fazlalığıyla başlayıp
şeker hastalığı ile sonuçlanan bir tablo gelişiyor.
ÇEVRESEL FAKTÖRLERE
DİKKAT
Metabolik sendrom gelişiminde, genetik eğilimi olan kişilerin ailesinde kilo
fazlalığı, tansiyon yüksekliği, kan yağlarında dengesizlik gibi sorunlar varsa ve buna çevresel
faktörler de eklendiyse rahatsızlığın gelişmesi kaçınılmaz oluyor. Modern kent hayatının getirdiği
hareketsiz yaşam ve yüksek kalorili beslenme, sendromun ortaya çıkmasını etkileyen nedenlerin
başında geliyor.
EN ETKİLİ TEDAVİ ÖNLEM ALMAK
Metabolik
sendromun en etkili tedavi yöntemi, önlem almaktan geçiyor. Hastalığın hiçbir belirtisinin ortaya
çıkmadığı kişilerde, erken evrede yapılan laboratuvar tetkikleri, bu kişilerin insüline karşı
dirençli olduğunu gösterir. Bu evrede yapılacak işlemler; kilo kaybının sağlanması ve düzenli
egzersiz için yaşam şekli değişikliğinin yapılması, sağlıklı beslenme ve sigaranın kesilmesi olarak
sıralanabilir. Düzenli fiziksel aktivite insülin direncini düzelterek kan şekeri, kan yağları ve kan
basıncı kontrolünü sağlıyor. Egzersiz söz konusu olduğunda ayrıntılı ve karışık programlar yapmak
zaman zaman zor, pahalı ve bir süre sonra terk edilecek yaklaşımlar olarak görülüyor. Buna karşılık,
günde 30-45 dakika ara vermeksizin devam eden yürüyüşler, tüm gereksinimi karşılayabiliyor. En uygun
tedavi yönteminin kilo vermek, düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme olduğu unutulmamalı.
|