Ay astrolojik olarak anneye, kişiyi besleyen bakan bir başka
anne figürüne karşılık geliyor. Bunu anne arşetipinin simgelediklerinden, kişisel anne, üvey anne,
ilişki içinde olunan herhangi bir kadınla (sütanne ya da dadı) ilişkilendirebiliriz hatta büyükanne,
ata ve bilge kadın ile genişletebilir, kayınvalideyi bile dâhil edebiliriz.
Öz anne kadar,
üvey anne de besleyen bakan rolündedir. Her ikisinin de bu rolün ne kadar üstesinden gelebildiği
ayrı bir tartışma konusudur. Bir sebeple bu başarılamadığında ya da bu rol için yetersiz
kalındığında ki bu anne rolündeki kişinin taşıdığı sorumluluk, bulunulan sosyoekonomik düzeydeki
örf, adetlerle de ilgili olabilir, sütanne ya da dadı gibi ilişki içinde olunan herhangi bir kadın
konuya dâhil olabilir. Bu rolü alan, ailenin yaşlı kadını, annenin ya da babanın annesi, büyükanne
de olabilir. Bu kadın anne penceresinden bakarsak kayınvalide, çocuk penceresinden bakarsak
büyükannedir. Her ne kadar akıl yaşta değil baştadır demiş olsa da atalarımız, aklı da başa biraz
yaş getirdiğinden, biz bu kadını ata ve bilge kadın olarak da düşünebiliriz.
Geleneksel
gelin- kayınvalide (kaynana) dinamiğine bir göz atalım! Gelin, annenin annelik egosunun,
otoritesinin üzerine genç ve arzulanan bir kadın olarak gölge düşürmüştür. Bu rol, annenin
kaybettiği şeyi, gençliği ve güzelliği hatırlatmaktadır ki geride bıraktığı, çeşitli sebeplerle
bunun değerinin farkında olamadığı ya da hak ettiği değeri görmediği yıllar olabilir.
Anne,
oğul konusunda ehildir ve bu haliyle, bilinçdışında kalan eril prensibin simgesi olan genç erkeği,
oğlunu, onun ona sağladığı gücü, muhtemelen bu güce lâyık görmediği birine teslim etmiştir; yani
küçük bir kız çocuğu olarak, çok sevdiği oyuncağını yitirmiştir. Genç kadın için genç erkek,
bilinçdışında kalan eril prensip, genç erkek için genç kadın, bilinçdışında kalan dişil prensiptir
ve onlar birbirlerini tamamlamaktadırlar. Bu süreç ister uzlaşmalarla ister çatışmalarla
olsun!
Anne, hele ki eşi tamamen devreden çıkmışsa ve bu anlamdaki ilgi tamamen oğluna
yönelmişse, şimdi oyun dışı kalmıştır. Yas tutmaktadır. Bu, ertelediği bir kız çocuğu olarak
kaybettiği bebeğin yası ya da bağ kuramadığı eşin yası da olabilir. Yas duygusuna yabancı olan ya da
bu duyguyu bastırmayı alışkanlık edinmiş kadının, yine kendini içinde bulduğu duygular, ona
boğuluyormuş hissi verebilir ve bu öfkesini, gelinine yansıtabilir.
Gelin, ailedeki otorite
figürüne bağlı olarak, annesi, ailesiyle çözüme ulaşmamış çatışmayı, yine otorite figürü olarak
karşısına çıkan anneye yansıtabilir. Bu durumda gelinin anneye verdiği oğul, anne için eski gücünü
yeniden kazanma şansı olabilir ve çocuğun annesine olan ihtiyacı, eşduyuyu (empati) arttırarak,
anneyi yumuşatabilir. Gelinin de annenin desteğine ihtiyacı olabilir ve işbirliği zorunluluğu
devreye girer. Değilse, eş ve oğul rolündeki genç erkek, tüm bu dişil prensip çatışmasını,
bilinçdışında kalan dişil prensibin bir yansıması olarak kendi gücü üzerinde bir baskı olarak
deneyimleyebilir, bununla yüzleşip çözüm yoluna gidebilir ya da bundan kaçabilir. Bu çatışmanın
yarattığı baskı, gelinin oğlu, annenin torunu için de geçerli olacaktır. Söz konusu çatışma
çözülebilir ya da değişen ruh hâlleri ve açığa çıkan duygularla gelgitler şeklinde ilişki dinamiğini
şekillendirebilir.
Anne, ata ve bilge kadına dönüşebilir ki bu kurtuluş arzusunun hedefidir.
Tüm kutsallar ve ilim irfan sahibi olabileceğimiz yerler bunun içindir. Böylelikle verimli
topraklardan, huzurlu ormandan, sakin denizden, tertemiz akan sudan, ürün veren tarladan, yemyeşil
bahçeden, meyve veren ağaçtan, güçlü kaynaktan, bereket boynuzundan, besleyici rahimden, mis
kokuların yükseldiği fırından, kaynayan tencereden, doğanın bize sunduğu nimetlerden söz edebiliriz
ki tüm bunlar anne arşetipinin simgeledikleridir. Ya da kötü kalpli cadı(lar)dan, ateş püsküren
ejderha(lar)dan, göm(ül)düğümüz mezardan, sıkışıp kaldığımız tabuttan, boğulabileceğimiz derin
sudan, kaçınılmaz ölümden, bitmeyen kâbuslardan ve umacıdan (küçük çocukları korkutmak için
uydurulmuş, korkunç bir biçimi olduğu düşünülen düşsel yaratık) söz edebiliriz. Bunlar da anne
arşetipinin diğer simgeledikleridir. Bunlar gölge özellikler, yani dönüşülen kötücül hâllerdir.
Annenin dönüştüğü bu arşetipler, hem genç kadın yani gelin, oğlun eşi, çocuk veya çocukların
annesi, hem oğul, yani gelinin eşi, çocuk veya çocukların babası, hem de oğul ve gelinin çocuk veya
çocukları, yani annenin torunları için belirleyici olacaktır. Bu bir nesil ve onların etkileyeceği
nesiller demektir. Erkek çocuklar için şekillenen bilinçdışında kalan dişil prensipken kız çocukları
için şekillenen taşıdıkları dişil prensip olacaktır. Erkekler de kadınlar da kendi çözme çabasında
olduklarına ya da kaçtıklarına çekileceklerdir. Ya aile karması ya da geleneği varlığını sürdürecek,
arşetipin gölge özellikleri hüküm sürecektir ya da kurtuluş arzusunun hedefine varılacak ve anne,
ata ve bilge kadına dönüşebilecektir.
Burada erkek pasif konumda gibi düşünülmesin! Erkek,
bilinçdışında kalan dişil prensip ile savaşını, gücü üzerindeki baskı olarak görerek karşısındaki
kişiyle sürdürebilir ya da kendi içindeki anne arşetipinin olumlu yönlerini geliştirmeyi seçebilir
ve bu çözüm yoluna gitmek, kendi yetersizlik duygusunu karşısındaki kişiye yansıtmak yerine, ondan
destek alabileceği bir yöntem geliştirmeyi başarabilmektir. İşte kurtuluş bu şekilde mümkün
olabilecektir ki bu da bizleri gerçekte öyle olmamışsa da hepimizin de içinde saklı olan ata ve
bilge kadının beslenmiş torunlarına dönüştürebilecek ve bizden sonra gelen nesillere de böyle bir
kapı açma şansımız doğabilecektir.
Sosyolog ve Astrolojik Danışman
Hüseyin
Akdağ
Kaynakça:
Astroloji Dersleri, Barış İlhan
Astrolojinin Anahtar
Sözcükleri, Hajo Banzhaff& Anna Haebler
Dört Arketip, Carl Gustav
Jung
www.aktuelpsikoloji.com/analitik-psikolojinin-temel-kavramlari
tr.wikipedia.org
|