Hamilelikle birlikte endişe, korku, sağlık sorunları ve bunlar gibi olumsuz durumlardan çok psikolojik ve fiziksel olarak anneye kazandırdığı pozitif durumlar da mevcut. Nasıl mı?
HAMİLELİĞİN FİZİKSEL FAYDALARI
- Ağrılı adet sancılarınıza artık hoşçakal diyebilirsiniz. Hamilelikten önce kramplı ve ağrılı geçen adet dönemleri doğumdan sonra daha rahat geçer.
- Yapılan çalışmalar, hamileliğin meme ve yumurtalık kanserlerine karşı koruyucu etkisi olduğunu gösteriyor. Hamilelik sayısındaki artma ve ilk doğumun erken yaşta olması bu koruyucu etkiyi belirginleştiriyor. 3 aydan uzun emzirme de kanser riskinde azalma ile ilişkilendiriliyor. Hamilelikte yumurtlamanın durmasından yola çıkan yaklaşımlardan biri de, yaşamları boyunca daha az yumurtlayan kadınların meme ve yumurtalık kanseri risklerinin azalacağını öngörüyor. Diğer bir yaklaşıma göre ise hamilelik ve emzirme dönemi geçirmeyen kadınlarda meme kanseri riski artıyor.
- Araştırmalar hamilelerde baş ağrılarının önemli bir nedeni olan migren ataklarının daha seyrek görüldüğünü gösteriyor. Hamilelikten sonra atakların sıklığı çoğunlukla eskiye dönüyor. Doğum sonrası dönemdeyse baş ağrılarının şiddet ve süresinde artma gözlemleniyor.
- Gebelik sırasında astım hastalarının üçte birinin ağrılarında ve sıkıntılarında azalma oluyor. Doğum sonrasındaysa eski hallerine dönüyor. Astım hastalarının diğer üçte birlik bölümünde hamilelikte büyüyen rahim ve diyaframın yukarı itilmesiyle solunum sıkıntıları artabiliyor. Bu rahatsızlığı olan kişilere yakın takip ve tedavi gerekiyor.
- Sedef hastalarının çoğunda hamilelik cilt lezyonlarında iyileşme gözleniyor. Ama doğumdan 6 hafta sonra bu cilt hastalığı tekrar alevleniyor.
- Çikolata kisti olarak bilinen endometriozis, özellikle yumurtalıklar ve tüpler olmak üzere tüm batın iç yüzeylerini tutabilen bir kist çeşidi. Yol açtığı yapışıklık, tüplerle yumurtalıkların ilişkisini bozuyor ve yumurta kalitesini olumsuz etkiliyor. Böylece hamileliği zorlaştırıyor, ağrılı adetlere yol açtığı gibi ağrılı cinsel ilişkiye de neden olabiliyor. Çikolata kisti rahatsızlığı hamilelik gibi adet görülmeyen dönemlerde gerileme gösteriyor.
- Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı gibi bağırsak hastalıkları da hamilelikte sıklıkla daha sakin bir seyir izliyor. Kanlı ishal ve ciddi karın ağrıları gibi sorunlarla karakterize ataklar hamilelerde bir miktar daha az görülüyor. Doğumdan sonra ise bu bağırsak hastalıkları tipik olarak eski seyirlerine dönüyor.
- Ataklar halinde gelerek nörolojik kayıplara ve handikaplara yol açan ciddi bir nörolojik hastalık olan Multipl Skleroz (beyni ve omuriliği tutan özbağışıklık hastalığı) da hamilelikte daha az aktifleşiyor; doğum sonrası ise tekrar eski seyrine dönüyor.
- Miyom, doğum yapmış, emzirmiş kadınlarda daha az görülüyor. Hamilelikte yeni miyom oluşumuna rastlanmasa da, varolan miyomlarda hamileliğin özellikle birinci ve ikinci dönemde bir miktar büyüme görülebiliyor.
- Hamilelikte artan kan miktarı sonucunda tüm vücutta olduğu gibi yüzde de kan dolaşımı artar. Bu ise yanaklara kızarmasına ve cildin daha parlak ve canlı görünmesine yol açar. Aynı zamanda yağ bezlerinin işlevini arttıran hormonların artması yüzdeki kuruluğun azalmasına ve parlak bir görünüme yol açar.
- Önceden sigara, içki gibi alışkanlıkları olan kadınlar hamilelik döneminde bunları bırakarak yediklerine de dikkat ederek sağlıklı bir döneme girdiklerinden kendilerini daha
mutlu ve sağlıklı hissederler.
- Hamileliğin özellikle ikinci üç aylık döneminde cinsel istekteki artış orgazm olmayı kolaylaştırdığından ruh ve beden sağlığının dengelenmesinde yararlı olur.
Hamile Psikoloğu Neşe Karabekir: |
HAMİLELİKTE YAŞANAN STRES BİLE YARARLI! Bu özel süreç kadın ve çevresi için özel ve farklı bir dönem. Anne adayının vücudunda, duygularında ve yaşam tarzında değişiklikler meydana gelir. Bu değişiklikler yaşam döngüsü içinde iş ve aile yaşantısında pek çok zorluk yaşayan kadına yeni stresler ekleyebilir.
Ancak stres rahatsız edici boyutlara ulaştığında bütün insanlar için olduğu gibi hamile bir kadın için de zararlı olabilir. Aşırı stres kısa dönemde halsizlik, yorgunluk, uykusuzluk, anksiyete, iştahta artma ya da azalma, baş ve sırt ağrılarına yol açabilir. Yüksek düzeyde stres uzun süre devam ettiğinde enfeksiyonlarla başa çıkma yeteneğinde azalma, yüksek tansiyon ve kalp hastalıkları gibi problemleri beraberinde getirebilir. Yapılan çalışmalar, uzun süreli yüksek stresin hamilelik üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceğini ve bazı özel riskleri beraberinde getirebileceğini düşündürmektedir. Her hamile kadın özel ve iş yaşantısındaki stres kaynaklarını belirlemeli ve bunlarla mücadele yöntemleri geliştirmeye çalışmalıdır. Hamile olsun ya da olmasın her kadın eğer sağlıklı ve güçlü ise stres ile daha kolay mücadele edebilir. Bu nedenle hamile bir kadın sağlıklı beslenmeli, yeteri kadar uyumalı, alkol ve sigaradan uzak durmalı ve egzersiz yapmalıdır. Egzersiz kadının güçlü olmasını sağlar ve yorgunluk, halsizlik ve bel ağrıları gibi hamilelik ile ilgili rahatsızlıkların görülme sıklığını azaltır. |
STRES İLE MÜCADELE İÇİN • Dinlenmek için gün içinde kendinize zaman ayırın. • Rahat bir pozisyon alın. Telefon ve televizyon gibi cihazların olmadığı bir odada uzanın. • Zihinsel olarak kendinizi hazırlayın. Aklınızdan her şeyi çıkartarak gevşemeye çalışın. • Soluk alıp verişiniz üzerine odaklanın. Karnınızdan (göğsünüzden değil) yavaş, derin ve ritmik bir şekilde nefes alıp verin. • Kaslarınızı dinleyin ve onları gevşetmeye çalışın. • Kendinizi huzur verici bir yerde düşleyin. • Bebeğinize güzel sözler fısıldayın. |
|