Doç. Dr. Behiye Alyanak (Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı):
“ÇOCUĞUN ODASINDA TV-BİLGİSAYAR VARSA!..”
“Çocuk insan yavrusu olarak psikososyal gelişim sürecindedir ve olgunlaşması yetersizdir. Özellikle ölüm, şiddet ve cinsellik konularında yeterli değerlendirme yapamaz. Bu hassas konuların çocuklarla paylaşımı masumiyetini bozmayacak şekilde sınırlı olmalıdır. Çocuğun mahremiyet alanı gelişiminin özgün niteliklerini, masumiyetini koruyarak, yaşamsal hassas konularla kademeli temasıyla sağlanmalıdır.
Ebeveynin çocuğun yaşamsal tecrübelerini paylaşacak zamanı ayırması çok önemli bir ihtiyaçtır. Çocuğun sorularını çocuğu soru sormaya teşvik edecek şekilde, ilgili merakla uygun şekilde karşılamak, çocuğa yeterli zamanı ayırmak gerekir. Çocuğun yatak odasında TV, bilgisayar olması, çocuğun anne babanın cinselliğine, şiddetine tanık olması ya da her çeşit istismarı çocuğun masumiyetini gölgeler.
Ebeveynlerin, çocuğu yaşıtı bir arkadaşları gibi görerek çocuklarını sırdaşları olarak kullanmaya başlamaları en ciddi sakıncadır. Çocuğun gelişim özelliklerini iyi bilerek, çocuklarının yapabileceklerini yapmaları için desteklediklerinde gelişimlerini destekleyebilirler. Çocuğun erken olgunlaşmak zorunda kalmasına neden olabilir. Psikososyal-seksüel gelişimlerinde sapma ve güçlükler başgösterebilir.”
Psikolog Ceyla Taner: Çocuğun mahremiyeti anne babanın çocuğu birey olarak algılamasıyla başlar. Onlar da bu Dünya’ya belirli bir yol izlemeye ya da yaşamaya gelmiş minik ruhlar. Ancak anne baba, çocuklarını sahiplenme ve onların üzerinde aşırı hak iddia etmek suretiyle çocukların mahremiyetine girebiliyorlar. Çocuğun mahremiyetinin ihlali, onun özvarlığını koruma ve kendi olma yolunda engel olan tüm davranışlardır. Çocuğun da bir birey olduğunu kabul etmekle işe başlanabilir. Hatırlayalım ki, anne babanın görevi çocuğun hayatını yönetmek değildir. Yapmamız gereken, çocuğun deneme yanılma yöntemiyle bir şeyleri keşfetmesine izin vermek; belirli yerlerde, ‘yoldan’ çıkacağını düşündüğümüz yerlerde de onu yolda tutmaya çalışmak aslında. Ebeveynlerin, çocuklarının birey olduğunu ve onların da istekleri, sevdikleri, sevmedikleri, öfkelendikleri şeyler olduğunu kabul etmeleri gerekiyor. Ayrıca, çocuklarının kendilerini ifade etmelerine destek olmaya, belirli yardımlarla onların yola devam etmelerini sağlamaya çalışmalıyız. Aileler, kendi yapamadıklarını çocuklarına yaptırmaya çalışmaktan, kendi sahip oldukları kaygı ya da korkuları giderebilmek için çocukları istemedikleri şeylere yönlendirmekten vazgeçmemeliler... İlk önce kendi korkularımızı, kaygılarımızı halledelim ki, iletişimimiz ilk önce kendimizle iyi olsun, ondan sonra da çocuğumuzla... Çocuğa saygı duymayı, sabır göstermeyi öğrenelim. Onların da bize öğretecekleri şeyler olduğunu kabul edelim. Anne baba her zaman her şeyin en iyisini bilmez!” |
Yıldız Çakar (Uzman Psikolojik Danışman, Pedagog): Çocuğun biricikliğini ve gelişim düzeyini göz önünde bulundurmayan her tutum ve davranış bu saygıyı gölgeler. Çok geniş anlamda çocuğa yapılan her türlü saygısızlık; tüm istismar türlerini içinde barındıran çocuk istismarına girer. Anne babanın çocuk gelişimine dair bilgisizliği, kendi duygusal rahatsızlığı (emosyonel küntlük, öfke veya dürtü kontrol bozukluğu, depresyon) ve ailevi-sosyal sorunlar (boşanma, üvey anne-baba, yoksulluk, işsizlik), olumsuz disiplin tutumları; ya da kendisinin çocukluğunda istismara uğramış olması, bilmeden bazen de bilerek bu duruma neden olabilir.
Çocuğa karşı saygısız, uygunsuz, kişiliğini ve bedenini örseleyici, ihmal edici ve gelişimini engelleyen her türlü tutum ve davranış çocuk istismarıdır ve çok önemli bir sosyal ve psikolojik olgudur. Okullar, yuvalar ve tüm sosyal ağ ve destek üniteleri bu konuda çok duyarlı olmalıdır.” |
|