Dil ve konuşma bozukluğu, konuşulanları anlama, kendini ifade etme ya da her iki alanda birden görülen problemleri ifade ediyor. Eğer kişi, karşısındakinin söylediklerini anlamıyor veya anlamakta zorlanıyorsa, düşüncelerini ifade etmek için sözcükleri bir araya getiremiyorsa bu kişide “dil bozukluğu” olabilir. Ayrıca kişi, sesleri üretemiyor veya olağandan farklı bir biçimde üretiyorsa, konuşmanın ritim ve akıcılığında aksaklıklar varsa bu kişide de “konuşma bozukluğu” olabilir.
KONUŞMAYI NASIL ÖĞRENİYOR?
Çocuklar çevrelerindeki sesleri, konuşmaları dinleyip taklit ederek dili ve konuşmayı öğrenirler. İlk ağlama konuşmanın başlangıcı olarak kabul edilir. Bebeğin doğduğu andan itibaren çıkartabildiği tek ses ağlamadır. Bu ses, konuşmayı edininceye dek onun can simididir. Acıktığını, uykusunun geldiğini, altının ıslandığını, yorulduğunu söylemek için bu sesi kullanır. Bebek giderek hiçbir yetişkinin bu sese kayıtsız kalamayacağını ve ağlamanın tonunu, şiddetini değiştirerek farklı şeyler elde edebileceğini öğrenir. Zamanla ağlama dışında başka sesler de çıkarabildiğini keşfeder, seslerle oynamaya başlar. Bu sırada “anne-baba” sözcüklerini duymak için tetikte bekleyen ebeveynler, bebeğin bu denemelerinin gerçek sözcükler olduğunu düşünerek sevinç gösterilerinde bulunurlar. Bebekler de bu tepkiden hoşnut kalır ve seslerle oynamaya devam ederler.
Bebekler, seslere karşı duyarlıdır. Araştırmalar, bir haftalık bebeğin anne sesini diğer kadın seslerinden ayırabildiğini ve diğer seslere tercih ettiğini gösteriyor. Giderek yetişkinin ses tonundaki değişiklikleri (kızgın-neşeli) ayırt etmeye başlar. Ebeveynler, çoğu zaman farkında olmadan bebeklerinin dil ve konuşma gelişimlerini destekler. Bu doğal bir süreçtir. Aslında çok çeşitli sesler çıkarabilme yetisiyle doğan bebekler, giderek sadece çevrelerinde kullanılan sesleri taklit eder ve çevrelerindeki yetişkinlerin kullanmadığı diğer sesleri kullanmazlar. Seslerden hecelere, sözcüklere ve cümle yapılarına doğru hızlı bir gelişme olur. Bu süreç evrenseldir ve tüm çocuklar dili öğrenmede bu sırayı izler.
DİL GELİŞİMİNDE GECİKME VARSA?
Ancak bireysel farklılıklardan ötürü bazı çocuklar bu süreci tamamlamada yaşıtlarından geri kalabilir. Bazen dil gelişimindeki gecikme, işitme engeli, otizm, zeka geriliği gibi bir nedenden kaynaklanabilir. Dili öğrenme sürecinde belli becerilerin belli dönemlerde gerçekleştirilmesi beklenir. Bu beceriler gerçekleştirmesi gereken dönemlerde yerine getirilmemişse, mutlaka bir uzmandan yardım alınmalıdır. Örneğin;
3 aylıkken; çevredeki seslere ya da insan sesine tepki vermiyorsa,
3-5 aylıkken; agulamalar, ah-ah, gibi sesler çıkarmıyorsa, yetişkinin ilgili ve sıcak ses tonuna gülümseme ile karşılık vermiyor, kızgın ses tonuna ağlama ile tepkide bulunmuyorsa,
6-9 aylıkken; bada/bagu gibi anlamsız hece tekrarları yapmıyor, yüzünü görmediği halde annesinin sesini duyduğunda tepki vermiyorsa,
10-11 aylıkken; “hayır-yok” dendiğinde anlamıyor, onun çıkartabildiği seslerle konuşulduğunda yetişkini taklit etmiyorsa, ba ba ba , ma ma ma gibi hece tekrarları yapmıyorsa, jest ve mimiklerini kullanmıyor, ismine tepki vermiyorsa,
12 aylıkken; konuşma seslerini (öpücük, dil şıklatma) taklit etmiyor, isteklerini elde etmek için ağlama dışında ses çıkartmıyor, baba/mama gibi en az bir sözcük söylemiyorsa,
18 aylıkken; aile üyelerini tanıyıp gösteremiyorsa, güle güle yap/al-ver gibi basit komutlara uymuyorsa,
24 aylıkken; kendisine söylenen farklı 50 sözcüğü anlamıyor, anne-baba gibi aile üyelerinin veya evde beslenen hayvanların isimleri dışında en az 4 farklı sözcük söylemiyorsa,
3 yaşındayken; söylediklerinin en az yüzde 50’si aile üyeleri dışındaki bireylerce anlaşılamıyor, en az üç sözcükten oluşan cümleler kuramıyorsa, geçmişte olan olaylar hakkında konuşamıyorsa, basit sorulara yanıt veremiyor, iki aşamalı basit komutları (bunu al babana ver) yerine getiremiyorsa,
4 yaşındayken; kişi zamirlerini, iyelik/çoğul eklerini kullanmıyor, geçmiş/gelecek zamana ilişkin konuşamıyorsa, nesnelerin işlevlerine ilişkin sorulara yanıt veremiyorsa (hangisi uçar? gibi...),
5 yaşındayken; neden/nasıl sorularına yanıt veremiyor, nesnelerin ne işe yaradığını (sandalye ile ne yaparız vb.) ifade edemiyorsa (biliyor olabilir), konuşmalarının büyük çoğunluğu yabancılar tarafından anlaşılmıyorsa, basit bir hikayeyi anlatamıyorsa; en kısa sürede bir uzmandan yardım alınmalıdır.
BÜYÜDÜKÇE DÜZELMİYOR!
Dil ve konuşma becerileri gecikmiş olan çocukların öncelikle bir “odyolojik” muayeneden geçirilmesi gerekir. Çünkü çocuklardaki orta derecedeki işitme kayıpları ebeveynler tarafından farkedilmeyebilir. Eğer dil gelişiminin yanı sıra, çocuğun oturma, emekleme, yürüme gibi becerilerinde de gecikme varsa, sık sık dengesini kaybedip düşüyorsa, göz teması kurmuyor ve dokunulmaya tepki gösteriyorsa bir “çocuk nöroloğu” ile de görüşülmelidir. İşitme ve nörolojik muayenesinde çocukta herhangi bir problem belirlenmemişse, konuşması hakkında endişe duyulan çocuklar mutlaka bir “dil ve konuşma terapisti” tarafından değerlendirilmelidir. “Büyüdükçe düzelir”, “Babası da geç konuşmuştu”, “Yuvaya/okula başlayınca düzelir” gibi genellemelerle hareket etmemek gerekir. Konuşma terapisti, çocuğun alıcı ve ifade edici dil becerilerini değerlendirir ve ne yapılması gerektiği konusunda aileyi bilinçlendirir. Araştırmalar, okul öncesi dönemde ciddi artikülasyon ve dil bozukluğu olan çocukların yüzde 40-50’sinin okuma-yazma gibi akademik becerileri daha geç ve güç edindiklerini gösteriyor. Dolayısıyla, erken teşhis ve müdahale çok önemli.
NELER YAPABİLİRSİNİZ?
Çocuğun sosyal çevresi, ona sağlanan sözel uyaranların niteliği ve miktarı, özellikle de annenin çocukla olan iletişimi, dil öğrenimini etkiler. Bakım evlerinde büyüyen, sık sık bakıcı değiştiren, çok kalabalık ev ortamında büyüyen çocukların dil edinimlerinin daha yavaş olduğu bilinir. Buna karşın kendisiyle konuşulan, kitap okunan, farklı sosyal ortamlarda büyüyen çocukların dil edinim süreci daha hızlıdır.
Anneler bebeklerini emzirirken onunla göz teması kurmaya ve konuşmaya özen göstermelidir. Bebekleriyle konuşan anneler, bebeğin bir süre sonra çeşitli sesler çıkararak karşılık verdiklerini gözlemlerler. Bu, bebeğin dili öğrenirken verdiği önemli bir tepkidir. Çocuğu yedirme, giydirme, altını değiştirme gibi günlük aktiviteler sırasında, aktivite hakkında konuşmak çocuğun sözcük dağarcığını geliştirir.
Yine, doğal olarak gelişen olayları sözel olarak çocuğa açıklamak da dil gelişimi için etkili bir yoldur. Örneğin; bir şey yere düştüğünde “Aaa düştü” diye belirtip dikkatini çekmek; hava durumu hakkında konuşmak “Rüzgar esiyor, hava bulutlu”; ağlayan birisini gördüğünde “Çok üzülmüş, mutsuz” gibi olaylar hakkında yorum yapmak, çocuğun somut ve soyut kavramlara ilişkin sözcük dağarcığını arttırır.
BEBEK GİBİ KONUŞMAYIN
Evde çok konuşulan bir ortam hazırlayın, yaptığınız her şeyi üşenmeden çocuğa anlatın. O işaret kullandığı zaman konuşarak anladığınızı ifade edin. Eğer yanlış üretim yaparsa, çocuğa doğrusunu söyletmeye çalışmayın; sadece siz doğrusunu söyleyerek model olun. Çocuğunuzla bebeksi bir şekilde konuşmayın. Bebeksi konuşmak, çocukların yanlış söylediği sözcükleri düzeltmesini engeller. Sizi tekrar etmesini, sizi sürekli takip etmesini de beklemeyin. Sizi anlayabilmesi için fırsat yaratın. Sizi anlayamazsa konuşmaktan kaçabilir. Size soru sorarsa başınızdan savmayın, ayrıntılı yanıt verin. Oyun oynayın, oyunlarına ortak olun. Uzun cümleler kurarak iletişim kurmaktan kaçının. Olabildiğince kısa (fiil ile birlikte 2 yada 3 sözcüklü) cümleler kurun. Çocuğunuzu yaşıtlarıyla kıyaslamayın. Konuşma girişimlerini övgüyle karşılayın. Size başlangıçta yanıt vermeyen çocuğunuz, sürekli onunla konuşarak iletişim kurduğunuzsa, yanıt verme çabasına girecektir.
“ARABA” YERİNE “DÜT” DİYORSA...
Ayrıca, çocuğunuzla konuşurken basit sözcükler ve kısa cümlelerle konuşmaya özen gösterin. Çocuklar söyleyemedikleri bazı sözcükler için kendileri yeni sözcükler uydurabilir. Bu gibi durumlarda çocuğun uydurduğu sözcüğü tekrar etmeyin, asıl sözcüğü söyleyerek çocuğa doğru model olun. Örneğin; 2 yaşında bir çocuk “araba” yerine “düt” diyorsa “Evet düt diye ses çıkarıyor, o bir araba” deyin. Ancak çocuğu, doğru sözcüğü söylemesi için zorlanmayın ve söylediklerini anlamamazlıktan gelmeyin. Bazı çocuklar her duyduğunu tekrarlamaya çalışır, bazıları ise ebeveynin ısrarlı çabalarına karşı kayıtsız görünür. Siz her durumda çocukla iletişiminizi sürüdürün ve çocuğun yanında “Beni dinlemiyor, çok ilgisiz, anlamıyor” gibi yorumlarda bulunmayın.
Çocuklar, belli bir süre sonra ebeveynlerini taklit etmeye başlar. Onunla iletişim kurmak için çocuk şarkılarından, kuklalardan, oyuncaklardan yararlanabilirsiniz. Dikkat etmeniz geren diğer bir şey de, çocuğa kendini ifade etmesi için fırsat tanımaktır. Çocuğun jest ve mimiklerini, kendi uydurduğu kelimelerini ya da ağlama davranışını yorumlayarak onu anlamaya çalışmak yerine, ne anlatmak istediğini sözcüklerle ifade etmesi yönünde model olmak gerekir. Eğer çocuk ağlayarak ya da işaretler aracılığıyla isteklerini elde edebiliyorsa, bu yöntemi iletişim aracı olarak kullanmaya devam edecektir. Bu davranışları ebeveynleri tarafından görmezden gelinir ve konuşma çabaları ödüllendirilirse, konuşmayı iletişim aracı olarak kullanmaya başlar.
DİL VE KONUŞMA BOZUKLUKLARI NELERİ İÇERİR? |
GECİKMİŞ DİL VE KONUŞMA NEDİR? |
|