Çocukta işitme kaybı varlığı konuşmayı öğrenmeyi engelleyerek sosyal ve duygusal problemlere yol açabiliyor. Çocuklarda işitme kaybı doğumsal olanlar ve sonradan gelişenler olarak ikiye ayrılıyor. Bunlar da kendi aralarında kalıtımsal nedenler ve kalıtımsal olmayan nedenler olarak ikiye ayrılıyor. Doğumsal olanlar, doğum anında mevcut olan işitme kayıplarını içeriyor. Doğumsal işitme kayıplarının yüzde 60’tan fazlasını kalıtımsal yani genler yolu ile ebeveynlerden çocuğa geçen rahatsızlıklar oluşturuyor. Doğumsal olup da kalıtımsal olmayanlar ise gebelik esnasında anne karnında geçirilen enfeksiyonlar (kızamıkçık, CMV, frengi, Herpes gibi), toksik veya metabolik rahatsızlıklar ve travmalar olarak biliniyor.
Sonradan gelişen işitme kayıpları da kalıtımsal olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayrılıyor. Kalıtımsal olmayanlar; yenidoğan dönemi sarılığı gibi metabolik rahatsızlıklar; bakteriyel sepsis, menenjit, kabakulak, kızamık, herpes gibi enfeksiyöz sebepler veya iç kulağa hasar verebilecek ilaç veya madde kullanımı gibi toksik nedenler olarak sıralanıyor.
İŞİTME KAYBI İLK 3 AYDA SAPTANMALI
Konuşma ve dilin gelişimi açısından yaşamın ilk 6 ayı kritik bir önem taşıyor. Bu yüzden bebeklerdeki işitme kaybının ilk 3 ayda saptanması gerekiyor. Yenidoğanlarda işitme kaybı görülmesi olasılığı her bin canlı doğumda 1.5 ila 6 arasında. Son yıllarda ise yenidoğan dönemi işitme tarama programı büyük önem kazanıyor. Gelişmiş ülkelerde rutin olarak yapılan yenidoğan işitme taraması, ülkemizde de yerleşmeye başlıyor. Ancak yine de belirgin işitme kayıplarının yüzde 50’si saptanmakta, kalan kısmı ise daha geç bir zamanda tespit edilebiliyor.
İLERİ SEVİYELERE BİYONİK KULAK
Çocukta işitme kaybının erken teşhisi rehabilitasyona yönelik tedavinin erken başlaması ve çocukta sosyal ve duygusal anlamda ileriye dönük sorun yaşanmamasını sağlıyor. En sık kullanılan tarama yöntemi yenidoğan döneminde rahatlıkla yapılabilen otoakustik remisyon testleri. Bu test iç kulakta sinirsel aktivite sonucu oluşan sinyallerin dış kulak yolundan tespit edilmesi prensibi ile çalışıyor. İşitme kayıplarının büyük bir kısmını oluşturan iç kulak (koklea-salyangoz) tipi kayıpların taramasında faydalı. Ancak iç kulağın gerisinde kalan beyindeki işitme merkezine kadar giden işitme yollarındaki kayıpları tespit etmede yetersiz kalıyor. Bir diğer test BERA olarak da bilinen tüm işitme yollarının kontrol edilebildiği test. Ancak hasta uyumu gerektiren bir test olduğu için çocuk hastalarda sedasyon gerektirdiğinden pratik uygulaması kolay olmuyor. Ancak gelişen teknoloji ile bu test de taşınabilir aletler ile tarama testi olarak yaygınlık kazanmaya başlıyor.
Sinirsel işitme kayıplarının ise ne yazık ki medikal tedavisi yok. Belli seviyelerdeki kayıplar işitme cihazları ile rehabilite ediliyorlar. Daha yüksek seviyelerdeki kayıplarda ise koklear implant denilen ve “biyonik kulak” olarak da bilinen protezler kullanılabiliyor. Ancak bu cihazlar normal bir kulak işlevini tam olarak yerine getiremediklerinden koklear implant sonrası uzun süreli konuşma eğitimi gerekiyor.
|