Hamileliğimin 2. ayı geçmiş ben hala farkında olamamıştım. 2,5 aylık olduğunda ise bende mide bulantıları, parfüm kokularına karşı bir tiksinti başlamıştı ki, “Ben galiba hamileyim...” diye düşünmüştüm. Ve o gün işyerimden izin alıp eşime haber vermeden hastaneye gidip kan testi yaptırmak istedim. Hastanenin sistemi çalışmıyordu, bana beklemem gerektiğini söylemişlerdi. Ama ben bekleyemezdim, çünkü sadece 1 saat izin alabilmiştim. Daha sonra işyerime yakın bir hastaneyi tercih etmeye karar verdim. Orada da aşırı bir yoğunluk vardı. Yine bir sonuca ulaşamadım. İşyerinden izin aldığım süreyi bayağı aşmıştım. En son bir eczaneye gidip bir test almaya karar verdim. Eczaneye uğrayıp testi aldım ve işyerine geldim. İş yerinde yaparım diyordum ki, o gün öyle bir iş yoğunluğu vardı ki testi yapmak nasip olmadı.
Akşam eve geldim ve eşim arkadaşlara gidicegimizi, hazırlanmam gerektiğini söylemişti. Ve ben hala testi yapmamıştım. Belki yapmamak için neden arıyordum: Sürekli, “Ya negatif çıkarsa hayal kırıklığına uğrarsam” hep kafamda böyle bir kuşku vardı. En son arkadaşlara gittik.Ve arkadaşımla konuyu paylaştım. O da bana cesaret verdi ve ben aksam 22.00’da yaptım testi. Beklemek öldürmüştü beni, heyecandan kalbim güm güm atıyordu. Ve süre dolmuştu ki, bir baktık; pozitif! O an sanki bütün dünyalar benimdi... Ayaklarım yere basmıyordu. Havalarda uçuyordum. Eşimi yanıma çağırdım ve “Ben hamileyim” dedim. Eşim şoktaydı. Birbirimize sarıldık ama hala yalan gibi geliyordu bize.
Daha sonra bir hastaneye gidip kan testi yaptırmaya karar verdik: İdrar testinde genelde yanılma payı yüksekti. Kan testi yüzde 100 doğru çıkar, diye düsündük. Saat 23.00’da hastaneye gittik ve “Biz hamilelik testi yaptırmak istiyoruz” dedik. Hemşire bize gülümseyerek, “Bu saate ilk defa bir çift hamilelik testi yaptırmak için geliyor. Sabaha kadar sabredemediniz mi?” demişti. Biz de, “Duramadık sabaha kadar dayanamazdık” dedik ve benden kan aldılar. “1 saat sonra sonucu verebiliriz” demişlerdi. Biz, “İnşallah yanılmamışızdır” dedik ve beklemeye koyulduk. Saatler geçmek bilmiyordu sanki... Hemşire sonunda seslendi ve “Sonuçlarınız çıktı” dedi. Ben eşime “Sen git. Ben dayanamayacağım” dedim. Ve eşim sonuçları almak için laboratuvara indi. Sonuçlar pozitifti. Ben hamileydim. Sonuçta, ikinci şoku da yaşadık: Biz daha yeni hamile kaldığımı düşünürken, bebeğin 8,5 haftalık olduğunu öğrendik. O anki duygularımız gerçekten anlatılamaz, sadece yaşanır.
DÜŞÜK TEHLİKESİ...
İkinci bir süprizle sevincimiz ikiye katlanmıştı. Sabahına doktordan randevu aldık bebeğin durumunu ögrenmek için... Sabah doktora çıktım ve ultrasyona girdim. Bizim küçücük bir şey beklediğimiz bebeğim 2,5 aylık olmuş, artık el ve ayak parmakları gelişmeye başlamıştı. Fakat küçük bir tehlike vardı; bebeğimin kesesinin 6 santimetre uzağında bir kanama gözüküyordu. Düşük tehlikesi yaşıyordum. O an bütün sevinçlerimizin yerini korkular sarmıştı. Sürekli Allah’ıma dua ettim: “Allah’ım bebeğimizi bize bağışla!” diye ve Allah dualarımı kabul etti. Bebeğime hiçbir şey olmadı.
Hamileliğimin devamında çok sağlıklı bir şekilde besleniyordum. Hep bebeğimi düşünüyordum. Bebeğim çok sağlıklı bir şekilde büyümeye devam ediyordu. Bir yandan da çalışmaya, iş hayatıma devam ediyordum. 6. ayıma girdiğimde artık yavaş yavaş ağırlaşmaya başlamıştım. Evimle işimin arası 1,5 saat sürüyordu. Artık bu yolculuk beni fazlasıyla yormaya başlamıştı ki, bir sabah evden işe gitmek için yola çıkmıştım. İşyerime çok az bir mesafe kala karnım biraz ağrımaya başlamıştı. Ben geçer, galiba otobüste fazla sarsıldım, diye düşünüyordum. İşyerime geldim ve bir ıslaklık hissettim çamaşırımda. Kontrol etmek için lavaboya indiğimde bir kurşun kalem noktası kadar bir kanama gördüm. Telaşlandım ve hemen eşime haber verdim. Eşim hemen geldi ve hastaneye gittik. “Rahim 1-2 santimetre açılmaya başladı, erken doğum riski yaşıyorsun” dediler ve o onda bitmiş gibiydim. Bebeğim daha küçücüktü, doğarsa belirli bir süre küvezde kalacaktı. Doğar doğmaz onu hemen göremeyecektim. Doktor, “Merak etme, bunlar olmayacak. Sen telaş etme” dedi ve beni sakinleştirmeye çalıştı. Bana bir ilaç verdi ve hemen izne ayrılmam gerektiğini söyledi. Ben o zamandan sonra izne ayrıldım. 1 ay boyunca sürekli yattım. Bir daha karnımda ağrı filan kalmamıştı. 1 ay sonra kontrole gittiğimde erken doğum riskini atlattığımı doktorum söyledi.
HEYECAN DORUKTA!
Artık son aylar yaklaşıyordu. Her ay düzenli doktora gittiğimde bebeğimin sağlık durumunun iyi olduğunu bir problem olmadığını öğrendiğimde çok mutlu oluyordum. Doğuma 3 hafta kala doktora gitmiştim. Bebeğimin kilosu 3.750 olmuştu. Doktorum sezaryen yapabilecegimi, bebegi 10 gün önce almaları gerektiğini açıkladı ve “Doğuma kadar bebek 4 kg olur, bu da normal doğum için riskli bir ağırlık, o yüzden sezaryen yapman gerekli” dedi ve doğum tarihim belli olmuştu.
Heyecan 3 hafta öncesinden başlamıştı. Sürekli bebeğime kavuşacağım günü bekliyordum. Doğuma bir gün kala hiç uyumamıştım. Ve 07.05.2009’da sabah 8’de hazırlandık. 08:30’da hastanedeydik. Hemşireler bebeğimin kıyafetlerini hazırlamam gerektiğini, birazdan ameliyathaneye alacaklarını söylediler. Eşim ve annem yanımdaydı, son bir kez onlarla öpüştük. Ben çağırılıyordum. Hemşire geldi ve biz ameliyathaneye doğru ilerledik. Yeşil önlüğümü giydim. Doğuma hazırdım artık. Kızıma kavuşmak için dakikalar vardı. 09:15’te ameliyattaydım. Kızımı 5 dakika içerisinde çıkarmışlar. Ben de 45 dakika sonra ameliyattan çıkmıştım. Odama götürdüler ve yatakta gözümü açtığımda minik prensesim yanımda duruyordu. Onu gördüğüm andan itibaren tek dileğim, Allah’ın çocuk isteyen herkese bu mutluluğu yaşatması oldu.
Gerçekten annelik sadece yaşanır anlatılamaz. Ceren’ciğim seni, ben ve baban çok seviyoruz prensesimiz.
Allah’ım bütün evlatları, benim evladımı da analı babalı büyütmeyi nasip etsin.
Sevgilerle...
Ceren Cengiz’in Annesi
|