Anne sütü bebeğiniz için mucizevi bir ilaç gibidir. Onun sadece beslenmesine değil, vücudu açısından pek çok işleyişe de yardımcı olur. O yüzden de, “ilk 6 ay sadece anne sütü”nün önerilmesi boşuna değildir. İlk defa bebeğinizi emzirdiğinizde zorlansanız da, hatta memeleriniz acıyıp, “Bu bir kabus olmalı” diye düşünseniz de, artık anne sütünün yararı hakkında bütün dünya hemfikir. Üstelik, ilk bir aydan sonra, siz ve bebeğiniz emzirme işlemini öğreneceğinden; sıkıntı ve zorluklar yerini keyfe ve bebeğinizi sadece anne sütüyle doyurabilmenin gururuna dönüşecektir. Öyleyse, anne sütünün hem bebeğiniz hem sizin için başka ne gibi özellikleri olduğunu uzmanlardan ve de farklı bakış açılarından öğrenmeye ne dersiniz?
PROF. DR. CİHAT ŞEN (Türk Perinatoloji Derneği Başkanı, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı) Öte yandan, Anne sütü ucuzdur, kullanımı kolaydır. Anne-bebek bağının kurulmasına yardımcı olur. Bebek emdikçe annede oksitosin hormonu salgılanır (oksitosin refleksi). Bu hormon aynı zamanda rahimin kasılmasına ve küçülmesine neden olur. Bu şekilde emzirme, doğum sonu kanamayı azaltır ve anne rahminin eski halini almasını kolaylaştırır. Meme kistlerini ve yumurtalık kanserinin bazı türlerini önler. Anne daha çabuk eski formuna döner. Anneyi kansızlıktan korur. Emzirdikten sonra mutluluk hormonu salgılandığından annenin kendisini daha iyi hissetmesini sağlar.” |
AYŞE ÖNER (HAMİLELİK VE DOĞUM KOÇU)
“HER ANNENİN SÜTÜ BEBEĞİNE ÖZELDİR!”
“Anne sütü, kalitesi ve miktarı bebeğinizin ihtiyacına göre, vücudunuz tarafından hazırlanmış, yaşamın ilk 6 ayında bebek için en ideal, canlı bir besindir. Bileşimi anneden anneye, bebeğin yaşına, hatta gününe göre bile değişir. Yapılan araştırmalar, erken doğmuş bir bebek ile zamanında doğmuş bir bebeğin annelerinin sütleri, arasında fark olduğunu göstermektedir. Başka hiçbir ek besine gereksinim olmadan altı ay, bebek için en iyi beslenmeyi sağlayacak yapıdadır.
Fakat, ilk kez anne olan bir kadın emzirmenin doğal akışına yabancıdır, bazen dalgalanmalar olabilir. Sütü azaldığında yaşamına bir bakmalıdır; çok mu yorgun, uykusuz mu, beslenmesine dikkat etmiyor mu, yeterli sıvı almıyor mu, stresi mi var? Bunları gözden geçirip, gerekli yardımı aldığında ve daha sık emzirdiğinde süt verimi mutlaka artar. Bu konuda aileden, eşinden de destek görmeye ihtiyacı vardır. Maalesef, etrafımızdaki kişiler ve yakınlarımız da sürekli yeni anneyi biberona ve süt formülü verdirmeye ikna etme çabası içindedirler. Başa çıkabilmek için emzirme konusunda doğru bilgilerle donanımlı olmalısınız. Kendinize inanın. Çevrenizden gelen yanıltıcı, kafanızı karıştıran tavsiyelere kulak vermeyin. Her annenin sütü, bebeği için ideal besindir. Bunu hiç unutmayın.”
PROF. DR. GÜLBİN GÖKÇAY “Eskiden bebeğim emip uyuyordu, şimdi ağlıyor, sürekli meme istiyor, diye dertleniyorsanız, meraklanmayın. Bu durum, genellikle büyümenin hızlandığı dönemlerde görülür. Bu dönemler 3.ve 8. haftalar ve 3.aydır. Bu dönemlerde annenin süt üretimi, büyüyen bebeğin gereksinimini karşılamayabilir. Bebek, annenin memesini daha fazla uyararak süt yapımını arttırmaya çalışır. Genelde 3 günün sonunda süt yapımı artarak bebeğin yeni gereksinimini karşılar düzeye gelir. Bunun için annenin sabırlı olması, hiçbir ek besine başlamadan bebeğini sık aralıklarla emzirmeye devam etmesi kendisinin de dinlenmeye özel önem verilmesi gerekir. |
ÖZDEN BADEMCİ DANDUL (KLİNİK PSİKOLOG)
“EMZİRME DENEYİMİNİN KENDİSİ GÖZARDI EDİLİYOR!”
“Bebeğin anneyle ilişkisi bebek anne karnındayken başlıyor, fakat memenin önemli bir özelliği var. Bebek dünyaya geldiğinde ilk buluştuğu nesne annesinin göğsüdür. Yani bebek anneyle ilk ilişkisine, annenin göğsüyle nesne ilişkisi kurarak başlar. O yüzden göğüs annedir, göğüsten aldığı süt de annedir. Anne, sütüyle yaşam verir. Hep, bebeğin anne sütü almasının fiziksel kazanımlarından söz edilir… Aslında en önemlisi, bebeğin duygusal kazanımıdır. Çünkü yaşamı temsil eden anne, göğsü-sütü aracılığıyla bebekle ilişki kurar.
Bu ilişkide zorlanan, annelik rolünde zorlanan, anne olmayı bir tür kayıp olarak yaşayan, anne olmayı daha çok hüzün olarak yaşayan, “Artık özgür değilim” üzüntüsüyle yaşayan kadınlar, emzirmekte zorlanıyorlar. Bu tabii bilinçle gerçekleşen bir süreç ya da bilinçle verilen bir karar değil. Fakat, sütü kesilen annelere, sütü az gelen annelere, emziremeyen annelere bakıldığında, orada hem ertelenen-direnç gösterilen bir ilişki, hem de kadının annelik rolüne gösterdiği bir direnç söz konusudur.
Günümüzde pek çok kadın normal doğum yerine sezaryeni ve emzirmek yerine biberonla beslemeyi tercih ediyor. Çünkü artık kadınlar anneliğin mümkün olduğunca az iz bırakmasını istiyor. Annelik artık bir tür deformasyon olarak algılanıyor.
Oysa, bebeğin aldığı besinin öneminin yani anne sütünün gerçekte taklit edilemiyor olmasının yanı sıra, emzirme deneyiminin çok önemli ve özel olduğunu annelerin hatırdan çıkarmaması gerekiyor. Emzirme deneyiminin kendisinin bebeğe, anneye ve ilişkiye katkısı da benzersiz. Dolayısıyla, anne sütünün sayısız faydalarını sayıp dökerken, bizzat emzirme deneyiminin kendisini göz ardı etmemek gerekiyor. Üstelik, bebek tutunma ihtiyacı ile doğar. Emme aynı zamanda bir tutunmadır, bebeğin annesinin memesi aracılığıyla hayata tutunması söz konusudur.”
PROF. DR. BENAL BÜYÜKGEBİZ İŞTAHLA EMİYOR! FAKAT, İŞTAHLA DA YEMESİ İÇİN… |
|