Anne kimdir, nedir deyince herkesin kafasında üç aşağı beş yukarı yakın tatlarda bir anne tanımı canlanır. Ama baba deyince hepimizin babası ve babalığı kendine kalıyor. Ne garip, aslında çocuğun anneye de babaya da eşit derecede ihtiyacı varken, babalar hep biraz geri duruyor ya da durduruluyor. Kadın ve erkek konularında olduğu kadar, anne ve baba konusundaki bakış açılarımızı da değiştirmek üzere, Klinik Psikolog Özden Bademci Dandul ile yaptığımız röportaja buyrun…
- Anne çok aşina olduğumuz bir konu. Ama
baba deyince, babalık rolü deyince çok net değil. Siz ne dersiniz?
Haklısınız babalık
rolü sanki biraz daha flu,biraz daha gizemli. Sevgisini, ilgisini, açıkça gösteren babaların sayısı
özellikle bizim toplumumuzda çok fazla değil. Sabah işe giden akşam işten gelen, gazetesini okuyan,
daha çok kendi tercih ettiği zaman dilimlerinde ailesiyle ilgilenen, yaklaşılması bazen zor, yakın
olmaya bazen tedirginlik duyduğumuz, içimizden geleni söyleyemediğimiz babalar var
çevremizde…
Oysa annenin rolü; kadının kendinden, çocuğun anneden ve toplumun anneden
beklentileri çok daha net. O yüzden da annelik rolü altında kadının yaşadığı psikolojik baskı
da daha fazla. Ataerkil bir toplum olduğumuz olduğu için babaya verilen rol belli. Erkeklerin
sevgiyi, ilgiyi göstermemeleri gerektiği konusunda içselleştirdikleri bir tutumları da var.
Toplum yaşamında kadının ve erkeğin yapması gerekenler birbirinden ayrılarak belirginleşmiş
durumda. Kadına ait değerler, kadının yapması gerekenler, erkeğin yapması gerekenler
gibi… O yüzden günümüzde erkek olmak ve baba olmak giderek zorlaşıyor da… Çünkü kültürel
değerlerin her geçen gün değişmesiyle birlikte erkek biraz daha arada kalıyor ve üstlendiği rollerle
ilgili olarak bocalıyor.
- Bizim babalarımız ataerkil babaydı ama ve hala
pek çok baba da aynı babalık rolünü benimsiyor?..
Evet… Bizim babalarımız
sevgisini gösteremeyen, kucağına alıp öpemeyen babalardı. O yüzden anneler günü çiçekli, kalpli,
bıcır bıcır, çokça dışarıya yansıyan bir gün olarak kutlanırken, babalar günü babanın ağırlığına
uygun şekilde belirli bir mesafeden kutlanıyor. Genellikle insanların babalarından söz ederken
“Babam çok iyi bir babaydı. Gerçi sevgisini pek göstermezdi. Ama bizi sevdiğini
bilirdik…” gibi ifadeler kullanmaları da bu mesafeyi
açıklıyor.
- Günümüz çocukları için baba nasıl biri
peki?
Günümüz babaları biraz daha değişti, çünkü erkek kadına biraz
daha yaklaştı. Fakat, şunu da unutmamak lazım. Babalar doğal olarak kendi rollerini babalarından
öğreniyorlar. Babalarından çok farklı olmak isterlerken bile, referansları kendi
babaları olduğu için haklı çelişkiler içinde bulabiliyorlar
kendilerini.
- Ama karşılarındaki eşin yani
çocuklarının annesinin onlara babalık için çizdiği sınırlar da çok önemli
sanki…
Çok doğru bir noktaya değindiniz. Bütün yollar anneye çıkıyor diyoruz ya,
işte tam da bu. Babayı değerlendirirken de bütün yollar olmasa da bazı yolların babanın kendi
annesine ve çocuğunun annesine çıktığı şüphesiz. Kadının bu anlamda kendi içinde belirleyici bir
rolü var.
- Öyleyse, babalık rolü annelik rolünün gölgesinde
kalmaya mahkum mu, yoksa bunu biz anne ve babalar mı yaratıyoruz? Yani baba ekmek parasını kazanır,
ama anne çalışsa bile çocuk annenindir, çocuğa anne bakar, şeklinde öğrendiklerimizi uygulamaya
devam mı ediyoruz?
Kuşaklar boyu süregelen annelik ve babalık rollerinin dışına çıkmak
çok kolay değil, çünkü arkasından acılar, sancılar ve çatışmalar geliyor. Ama ekmek parasını kazanan
baba çoğu zaman duygulara yabancılaşan, yalnızlaşan bir erkeğe de dönüşüyor. O yüzden erkeğin,
bebeğiyle, çocuğuyla yakınlaşmaya ihtiyacı var ve bunu yapabilmesi için de toplumda babaya, erkeğe
ilişkin algının değişmesi gerekiyor. Bebeğiyle yakınlaşmanın, onu kucağında tutmanın, annenin
yaptığı her şeyi babanın da yapmasının yadırganmaması, özellikle medyanın bunu teşvik etmesi çok
önemli.
- Zaten, yeni babalar çocuklarına tıpkı anneler gibi ilgi ve
emek gösteriyor. Bu yeni babalık şekli çocuğa nasıl yansıyor?
Anne baba ve bebek
üçgeninde, babanın ilişkiye ne kadar dahil olduğu, bebeğin o üçlü ilişki içinde kendisini nasıl
konumlayacağı bakımından çok önemli. Özellikle de babanın bebekle olan ilişkisi, bebeğin babayı
içselleştirmesine yardım ediyor. Baba ilişkinin içine girerse, bebeğin üçüncü kişiyi kabul etmesi,
benimsemesi de kolay oluyor. Ama baba bebeğe mesafeli, uzak durursa, bebeğin de babayı
içselleştirmesi kolay olmayacaktır. Oysa kişiliğin bütünselleşmesi için anne ve babanın
birlikte içselleştirilmesi gerekir. Tıpkı şiirde geçtiği gibi, “Okul binası
babaysa, öğretmen anne” diye… Babanın da en başından itibaren tıpkı anne gibi bebeğiyle
yakın ilişki kurması önemli.
- Kız çocuk ve erkek çocuk açısından
babayı değerlendirecek olursak?..
Eğer, çocuk kızsa, ilk tanıştığı karşı cins baba
oluyor. O yüzden babayla kurulan ilişki son derece önemli ve sonraki yıllarda karşı cinsle
ilişkilerini etkiliyor. Çünkü ilişkilerde aktarım büyük rol oynuyor. Babayla ilişkimizde
öğrendiklerimiz daha sonra karşı cinsle olan ilişkilerimize bilinç-dışı olarak aktarılıyor. Eğer
çocuk erkekse, bu kez de çocuk cinsel kimliğini onunla özdeşleşerek babadan öğreniyor.
- Günümüz babaları, çocuklarıyla sıcak bir ilişki kurmaya
çalışırken, bu kez de otorite olmayı ihmal edebiliyor. Eski babalar çok sert ve uzakken, bu kez de
otorite kuramayan babalar söz konusu. Babalığın da bir ortası olmalı
mı?
Kesinlikle… Bana gelen annelerin genellikle şikayetleri de bu yönde oluyor.
Çünkü, günümüz erkekleri, ben babamdan farklı olacağım derken, bir uçtan başka bir uca gidiyorlar.
Bu da sağlıklı değil tabii. Çünkü çocuklar, babalarıyla ilişkiye ihtiyaç duydukları kadar,
babalarının gerektiğinde onlara hayır demesine, dur demesine kendilerine sınır koymasına ihtiyaç
duyuyorlar. Ve günümüz babaları ara sıra otorite kurmaya çalıştıklarında da bu kez sert
olabiliyorlar. Çünkü bildikleri otorite şekli bu. Bu durum ise, çocuğa hep iki uçta gidip gelen bir
baba ilişkisi yaşatıyor.
- Bir de var ama yok babalar söz konusu
hayatlarımızda… Bu tür babaların etkileri neler?
Eğer o var yok babalarla ilişki
sorunlu bir ilişkiyse, baba su yüzüne çıktığı zamanlarda kendisini saldırgan bir şekilde ortaya
koyuyorsa, çocuk için durum daha da zorlaşıyor. Çünkü baba bir referans noktası. Karşımıza çıkan
erkekleri, kurduğumuz ilişkileri hep o referansa göre değerlendiriyoruz. Ve ne kadar
anlamlıdır ki, parçalanmış ailelerden gelen kadınlar, boşanmış ailelerden gelen erkek çocuklar
ilişkilerinde genellikle güven, tutarlılık ve devamlılık sorunları yaşıyorlar. Bir de eğer baba sert
bir otoriteyse, kişinin ileride otorite ile kurduğu ilişkiler de sancılı oluyor. Örneğin; bazı
insanlar var ki, kendisinden daha üst görevde olan birisiyle karşılaştığında ne yapacağını
bilemiyor, kendini konumlamakta zorluk çekiyor. Çünkü bizim kendimizi konumlama sancımız,
bebekliğimizde anne ve babayla olan ilişkilerimizle başlıyor, orada öğreniliyor. Ve bu üçlü ilişkide
baba var yok baba ise, sac ayağından biri de eksik oluyor.
- İyi
bir baba kimdir?
İyi bir baba konuşan bir babadır. Eğer sevgisini gösteremiyorsa bile,
“Biliyor musun , seni öpmekte, sana sevgimi göstermekte zorlanıyorum” diyebilen babadır.
O yüzden de sınırları belli bir prototip seçmek yerine; kendini konuşan, yapamadıklarını da
söyleyebilen bir baba arzulanabilir… Genellikle erkekler babalıklarını kapalı kapılar ardında
yaşamayı tercih ediyorlar. Büyük şehirlerde bile bir erkek prototipi var, oysa erkeğin de çocuğunu
sevebileceğini, erkeğin de ev işi yapabileceğini, erkeğin de emzirmek hariç çocuğuna bakabileceğini
bilmemiz ve yaşama geçirmemiz gerekiyor. Hem çocuğun hem de babanın buna çok ihtiyacı var. Artık,
“Erkekler ağlamaz”, “Erkekler çocuklarıyla içli dışlı olmaz” söylemlerini
bir tarafa bırakmak gerekiyor. Böylece hem çocuklar daha sağlıklı büyüyecek, hem de erkekler
yalnızlaşıp yabancılaşmayacaklar.
- Sonuçta, sağlıklı bir yetişkin
olmak istiyorsak, biz çocuklara düşen de anne ve babalarla ilişkiyi dengede tutmak
sanırım.
Kesinlikle… Babayla tamamlanmaya ihtiyacımız var, aksi taktirde bir
şeyler yarım kalıyor. “Babam ve Oğlum” filminde de hatırlarsanız, ilişkideki çatışmaya,
arada yaşanan onca kırgınlığa rağmen ölümden önce babayla vedalaşmak isteği vardı. Sonuçta,
sadece iyi çocuk olmak için değil, kişiliğimizin tamamlanması, kendimizi iyi hissetmek için,
babamızla da ilişkilerimizi belli bir dengede tutmaya ihtiyacımız var. Bunun için, biz de sevgimizi
kızgınlıklarımızı, isteklerimizi söylemeliyiz babalarımıza… Ve anne-babalarımızı
affettiğimizde mutlu olmaya başlayacağımızı da bilmemiz gerekiyor. Çünkü anne ve babalarımız bizim
kişiliğimizin oluşmasında ve tamamlanmasında çok önemli unsurlar. Anne babalarımızla ilişkilerimiz
eksik kaldığında biz de eksik kalıyoruz. Çünkü doğduğumuz andan itibaren onları içselleştiriyoruz.
Onlarla ilişkilerimizi düzenlediğimizde biz de tamamlanmak yolunda, bütünselleşmek yolunda önemli
adımlar atıyoruz. Aksi taktirde, bir yerlerde birşeyler eksik kalıyor.
HÜLYA
YILDIRIM
hulya@anneoluncaanladim.com
|