Göbek kordonunun bebek ile plasenta arasında uzanan,
ortasından kan damarları geçen hortuma benzer bir yapıdır. Kordon, bebeğin anne karnındaki gelişimi
süresince yaşamı için her türlü ihtiyacını karşılayan destek hattıdır. Göbek kordonu olmadan bebek
canlılığını devam ettiremez. Gereksinim duyduğu besin maddeleri ve oksijen göbek kordonu ile bebeğe
ulaşır. Atık maddeler de yine bu şekilde bebeğin vücudundan uzaklaştırılır.
KORDON
DOLANMASI
Canlı doğumların yüzde 25’inde görülen kordonun anne karnındayken veya doğum
sırasında bebeğin boynuna veya değişik bölgelerine dolanmasıdır. Genellikle ‘uzun kordon’ sorunu ile
birlikte görülür ve göbek kordonuyla ilgili sorunlar arasında ilk sırada yer alır. Kordonun vücudun
diğer organlarına dolanmasına ise yüzde 1-2 oranında rastlanır. Kordon dolanması ancak bebeğin kalp
atışlarında tehlikeli düşüşlere neden olduğunda ya da doğumun gecikmesine yol açtığında
sezaryen için bir neden teşkil edebilir.
Diğer yandan, kordon iki ya da üç kez dolanmışsa bu
bebeğin aşağıya inişiyle birlikte kordonun sıkışmasına ya da kan akımının durmasına neden olarak
bebeğin hayatını sıkıntıya sokabilir. Detaylı bir ultrasonla bazen ilk üç ayda da anlaşılabilse de
genellikle gebeliğin son üç ayında fark edilir. En çok da doğum eylemi sırasında anlaşılabilen bu
sorun; bebek doğum kanalında ilerlerken, doğum ağrılarıyla, kasılmalarla birlikte bebeğin kalp
atışlarında azalmaya neden olabilir. Ancak bu durum çoğunlukla bebekte kalıcı bir hasara yol
açmaz.
KORDON DÜĞÜMLENMESİ
Göbek kordonunu, boşlukta sıvı içerisinde sallanan
elastik bir boru gibi hareket eder. Bebeğin hareketiyle bu kordonun herhangi bir yerinden
düğümlenmesi “kordonda gerçek düğüm” olarak adlandırılır. Bazı bebekler göbek kordonlarında gerçek
bir düğüm ile doğabilir. Ortalama yüzde 1 oranında rastlanan bu durumda, kordondaki kan akımının
azalması bebeğin yaşamını tehlikeye sokabilir.
Bir de “kordonda yalancı düğüm” denen bir
durum var ki; bu durum kordon içindeki damarların varis benzeri genişlemeleridir. Burada, kordon
belirli bir bölgede o kadar çok kıvrılmış olur ki, adeta bir düğüm gibi görülür. Bunun nedeni
damarlardan birinin daha uzun olmasıdır. Bu damar kendi boyunu kordonun boyuna uydurmak için
kıvrılarak düğüm şeklinde bir görüntü alabilir. Yalancı düğümler genellikle bir sorun yaratmazken,
kordonda gerçek düğüm yüzde 6’ya varan bebek kayıplarına neden olabilir. Özellikle tek amniotik kese
içinde olan tek yumurta ikizlerinde gerçek düğümlere daha çok rastlanır. Gerçek düğümler çoğu zaman
ultrasonda saptanamaz. Ultrason sırasında bebeğin kalp atım hızında azalma saptandığında, kordon
düğümlenmesi olasılığı düşünülmekle beraber (kordonla ilgili diğer anomaliler de benzeri bulgulara
neden olabildiği için) kesin tanı konamaz. Kesin tanı genelde doğum sırasında konulabilir. Buna
rağmen ultrasonda kordonda düğüm olasılığı saptandığında, doğumun mutlaka sezaryenle
gerçekleştirilmesi gerekir.
KORDON SARKMASI
Doğumda su kesesi açıldığında kordonun
bebekten daha önce dışarı çıkması durumuna kordon sarkması denir. Yüzde 0.5 oranında karşımıza çıkan
kordon sarkması en sık fetal geliş bozukluklarında görülür. Makat geliş ve yan geliş, önemli risk
faktörleri arasında yer alır. Bu anomaliye erken doğumlarda ya da bebeğin çok küçük olduğu
durumlarda daha sık rastlanır. Annenin çok doğum yapmış olması, çoğul gebelik, su kesesinin erken
açılması, kordonun normalden uzun olması ya da amniyon sıvısının fazlalığı da risk yaratıcı
faktörler arasında yer alır. Tanı muayene sırasında kordonun elle hissedilmesi ile ya da vajina
dışında gözle görülmesi ile konur. Kordon sarktığında rahim kasılmaları ile birlikte kordondaki
dolaşım bozularak bebeğin ölümüne yol açabilir. Durum anlaşıldığında bebek canlı ise derhal
sezaryenle doğuma gidilmesi gerekir.
KORDON SIKIŞMASI
Göbek kordonunun bebeğin kol
ve bacakları arasına ya da bebekle plasenta arasında sıkışması ve rahatça hareket edememesi, kordon
sıkışması olarak adlandırılır. Çok sık görülen bu durum özellikle kordonun kısa, boyuna dolandığı ya
da üzerinde gerçek düğüm olan olgularda daha sık görülür. Amniyon sıvısının az olması ya da bebeğin
iri olması da kordon sıkışması açısından risk oluşturur. Bebeğin kalp atım hızı normalde dakikada
120-160 arasında değişir. Hızın dakikada 100 atımın altına düştüğü ve birkaç dakika içinde normale
dönmediği durumlarda anne adayının sol yanına döndürülüp oksijen verilmesi gibi bazı önlemler almak
gerekir. Genelde bebekler bu durumdan kolayca kurtulur. Ama yine de bebeği riske atmamak için
sezaryen en uygun doğum yöntemi olarak görülür.
KISA KORDON
Göbek kordonunun boyu
35 cm’den kısa ise “kordon kısalığı” söz konusu olur. Bu durum bebeğin doğum kanalına inişini
engelleyebildiği gibi doğum kanalından geçişini de geciktirebilir. Kısa kordon, doğumun gecikmesine
yol açarak bebeğin yaşamını tehlikeye sokabildiğinden çoğu doğumda acil sezaryene gidilir.
Göbek kordonu kısalığı, ayrıca plasentanın erken ayrılmasına da neden olabilir ki; bu erken doğum
riskini yükselttiği anlamına gelir.
|