Kızım Duru ile İstanbul’da iki güzel çalışmaya katıldık. Birincisi, bir sosyal sorumluluk projesi olan Eti’nin Çocuk Vapuru...
Bu yıl üçüncü kez gerçekleşen bu proje, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) işbirliği ile gerçekleşti. İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş.’de projeye destek vermiş.
Çocuk Vapuru’nda neler oldu, derseniz; yaşları 7 ila 12 arasında değişen veSHÇEK bünyesinde koruma altında bulunan çocuklar, İstanbul Boğazı manzarası eşliğinde eğitici ve eğlenceli atölye çalışmalarına katılarak yaratıcı yönlerini açığa çıkarttılar. İşte, bu harika Vapur’a bir gün biz de misafir olduk.
Eti Çocuk Vapuru’nda çocuklar, uzmanlar eşliğinde her gün farklı bir aktivite ile eğlenirken öğrendiler. Ritim Atölyesi’nde darbuka, marakas, tef ve kaşık kullanarak birbirlerini dinlemeyi keşfederken, takım çalışmasının önemini kavradılar. Cam Boyama aktivitesinde Vapur’dan gördüklerini resmettiler. Oyuncak Heykel etkinliğinde gazete kağıdı, tel, bant ve renkli özel hamurlarla hayallerindeki oyuncaklara şekil verdiler. T-shirt Boyama aktivitesinde kendilerini İstanbul’u kurtaran bir kahraman olarak çizdiler. Kol Kukla çalışmasında renkli köpüklerden kendilerine kuklalar yaptılar. Geri dönüşüm konusunda eğitim alacakları Geri Dönüşümlü Heykel aktivitesinde ise ambalaj ve pet şişelerle dev heykeller oluşturdular. Üstelik, çocukların yaratıcılıklarını kullanarak ortaya koydukları bu birbirinden farklı el sanatları eserleri daha sonra çeşitli alışveriş merkezlerinde sergilenecek.
Aslında, Çocuk Vapuru projesi, kısıtlı imkanlarla büyüyen çocukların hayatları boyunca kendilerine rehber olacak bilgiler kazanmalarını ve sanatsal becerilerini geliştirmelerini amaçlıyor. Şüphesiz Proje, çocukların yaratıcı ve eleştirel düşünen, hayata sevgiyle yaklaşan, birbirine saygılı ve paylaşımcı bireyler olmalarına da katkı sağlayacak.
2 yıl boyunca 600 civarı çocuğun katıldığı Eti Çocuk Vapuru, bu yıl da yaklaşık 200 çocuğu ağırladı. Ve bu çocukların bazıları İstanbul’da yaşamalarına rağmen denizi hiç görmemişti...
Ne demişler, bir çocuk doğar ve o çocuk bütün köyündür. Her birimiz bunu taa içimizde hissetseydik, “Bugün çocuklar için ne yaptım?” deseydik, kimbilir dünyamız mutlu çocuklardan geçilmezdi.
ÇOCUĞA KALEM SEÇERKEN DİKKAT! Size bahsetmek istediğim ikinci çalışma ise, Alman Faber castel’in ortaklarından Adel Kalemcilik’e yaptığımız fabrika gezisi. Kızım bu gezi sırasında heyecandan deliye döndü, desem yeridir. Her gün kullandığımız kalemlerin nasıl üretildiğini görmek, insanda “kalem deyip geçmemek lazım” duygusu uyandırıyor; o güzelim kurşun kalemler ve rengarenk boya kalemleri bizlere ulaşmadan önce o kadar çok işlemden geçiyor ki...
İşte tam da bu noktada, “Acaba kullandığımız kırtasiye ürünleri güvenli mi?” sorusu geliyor akla... Öyle ya özellikle çocuklarımız her gün kırtasiye ürünleriyle haşır neşirler... Eee, ne yapacağız, kullandığımız kurşun kalemler, boya ve kopya kalemleri, tükenmez kalemler, mekanik kurşunkalemler ve minleri, sıvı mürekkepli kalemler, keçeli kalemler, pastel boyalar, suluboyalar, silgiler, parmak boyası, oyun hamuru, guvaş boyakalemlerinin güvenli olup olmadığını nasıl anlayacağız derseniz, Türkiye’nin buna verecek cevabı henüz yok.
Uzakdoğu’dan gelen ürünleri ucuz diye ya da sadece hoşumuza gittiği için kullanabiliyoruz mesela; oysa çoğu hiç de güvenli değil... Ya da kırtasiye ürünlerinin üzerinde CE damgaları var, ama CE’ye uygun üretildiği için değil, üreticiler kafalarına göre de koyabiliyorlarmış bu damgayı ürünlerine, kontrol eden yok ki...
Sonuçta, kırtasiye ürünlerinde kullanılan hammaddeler (içinde kimyasal, toksik var mı?) ve ürünlerin nasıl işlemden geçirildikleri ürünün kalitesini ortaya koyuyor. Ve aslında belli bir standardın sağlanması ve belli bir mevzuata uyulması da şart... Aksi taktirde, standarda uygun olmayan kırtasiye ürünlerini kullanan çocuklarımız; alerji, sinir sistemi hastalıkları, üreme fonksiyonu rahatsızlıkları ve hatta kanser riskine maruz kalabiliyorlar.
Dolayısıyla, “Satın aldığım ürün kaliteli mi, ya da mevzuata uygun mu nereden bileceğim?” sorusuna şimdilik tek çözüm, güvenilir markalardan şaşmamak ve üreticisini bilmediğiniz ürünleri satın almamaktan geçiyor. Maalesef böyle...