Günümüzde Her 80 çocuktan biri otizmli olarak doğma riski taşıyor. Ve otizmli çocuğun erkenden teşhis edilerek, özel eğitim almaya başlaması çok önemli. Öte yandan, birçok doktor bile otizmin tek sebebinin genetik yatkınlık olduğuna ve otizmin tedavisinin olmadığına inanıyor. Oysa ne tek başına genetik yatkınlık bir çocuğu otistik yapmaya yetiyor, ne de otizmin tedavisi yok değil! Doğru ellerde, doğru bilgiler ışığında her çocuk kendi mucizesini gerçek yapabilir. Yeter ki, aile çocuğundan vazgeçmesin!
OTİSTİK ÇOCUĞA ÖZEL EĞİTİM ŞART! Otizm, doğuştan gelen ve genellikle yaşamın ilk 3 yılında fark edilen karmaşık bir gelişimsel bozukluk. Çocuğun çevresiyle yeterli sosyal ilişkiyi kuramaması, dil-iletişim alanında belirgin gelişim kusurları ve tekrarlayıcı, kalıplaşmış davranış sorunlarıyla kendini gösteriyor. Genelde konuşma yok ya da konuşmada ciddi bir gecikme görülüyor. Bu çocuklar kendilerinden beklenildiği şekilde çevrelerindeki kişiler, nesneler ve olaylarla ilgilenmiyorlar. Aynı zamanda normal gelişim gösteren akranları gibi dokunma, tat alma, işitme ve görme duyularıyla beklenen tepkileri vermiyorlar. Çocukların birçoğu tekrarlayan davranış, öfke ve kendine zarar verme gibi toplumsal olmayan problem davranışlar sergiliyorlar. hayatta yer alabilirler.
Otizmin tedavisi konusunda yapılan birçok çalışma, en iyi tedavinin eğitim olduğunu kanıtlıyor. Diğer tüm yöntemler çocuğun gelişimini desteklemek için kullanılabilir elbet. Bu nedenle, hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, bunun yanında özel eğitim şart! Özel eğitim hizmetlerinin yoğun ve kesintisiz olması ise çok önemli. Yoğunluk, haftada en az 20 saat anlamına gelirken; kesintisizlik, yılda 12 ay demek!
Erken eğitim, özellikle 5 yaşından önce alınan yoğun özel eğitim, çocuğun gelişimi için çok önemli. Böyle bir eğitim alan otizmli çocukların yarısına yakınının çok büyük gelişme gösterdiği, eğitimlerini diğer çocuklarla birlikte genel eğitim sistemi içinde sürdürebildiği, dahası ergenlik döneminde yaşam kalitesinin ve toplumsal uyumunun belirgin ölçüde düzeldiği biliniyor.
DUYU BÜTÜNLEME YÖNTEMİ Ayrıca duyu bütünleme konusunda yapılan çalışmalar ve uygulamalar da otistik çocuklar konusunda yüz güldürücü sonuçlar veriyor haberiniz olsun. Otistik bir çocuğunuzun olduğunu fark etmek bir anne baba için şüphesiz önce bir yıkım; fakat kim ne söylerse söylesin, siz lütfen çocuğunuzdan asla vazgeçmeyin. Çünkü bazı doktorların, “Çocuğunuz ancak bir bitki gibi yaşayabilir, gidin yenisini yapın” dediğini biliyorum. Oysa, bu bilgi günümüz şartlarında doğru değil! Ayrıca onun otistik çocuk olmasının kendisi için ve aileniz için bir anlamı var, bunu keşfedin! Bu yolculukta çocuğunuzu asla yalnız bırakmayın ve sizin de yalnız olmadığınızı bilin. Ülkemizde, özellikle üniversite hastanelerinde bu konuda çok değerli uzmanlar var. Bir de “Otizm tedavisi yapıyorum” diyerek aileleri kandıranlar ve otistik çocukları harcayanlar var, aman diyeyim…
OTİZMİN TEK NEDENİ GENETİK YATKINLIK DEĞİL!.. ÜSTELİK TEDAVİSİ DE YOK DEĞİL!.. Otizm her ailenin deneyimlemek durumunda kalabileceği, bilinçle yaklaşılması gereken biyolojik bir farklılık. Sosyal ilişki ve iletişim becerilerinde bozulma, tekrar eden davranışlar, ilgi ve etkinliklerde yetersizlikler ile kendini gösteren, 3 yaştan önce ortaya çıkan yaygın gelişimsel bozukluk olarak tanımlanan otizmi, Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Korkmaz’ın verdiği bilgiler ışığında incelemeye ne dersiniz?
Çocuğunun otizmli olduğunu öğrenen her anne-baba kendine ilk başta bu soruyu sorar: “Neden? Neden otizmli bir çocukları olmuştur? Sorun genetik midir yoksa hamilelikte ya da doğum sırasında yaşananların bir etkisi var mıdır?”
Aslında bu soruların net bir cevabı yoktur. Çünkü otizm diye tanı konan davranışların tek bir nedeni yoktur. Otizmin pek çok nedeni olduğu sanılmaktadır. Otistiklerin yüzde 5-10’unda belli bir tıbbi neden saptanabilmektedir. Araştırmalar, otistiklerde beyin hücrelerinin tuhaf bir şekilde çalıştığını göstermektedir. Beyin hücreleri arasında mesajları taşıyan kimyasal ileticilerde aşırılık veya eksiklik olduğu düşünülmektedir. Bazı ipuçları otizmin daha çok genetik nedenlere bağlı olduğunu düşündürmektedir. Bu genetik nedenlere bağlı olarak, beyindeki bazı yapılarda kimyasal dengenin bozulduğu düşünülmektedir. Kimilerince bu bozukluğun ana rahminde, çocuğun beyninin oluşma safhasında, 3. ve 6. aylar arasında açığa çıktığı tahmin edilmektedir.
GENETİK YATKINLIK TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİL! Genler, ana rahminde çocuğun beyninin hangi plana göre oluşacağını ve beyindeki kimyasal maddelerin neye göre sentez edileceğini de belirler. Dolayısıyla, genler bir binanın planı gibidir. Plandaki bozukluk veya planın uygulanışı sırasında oluşan bozukluklar, otizmle sonuçlanabilir. Yani, genlerdeki yapısal bir bozukluk kuşaklar öncesinden geliyor olabilir veya gebelik sırasında kullanılan ilaçlar, virüsler veya radyasyon gibi etkenler, genlerin işleyişini bozuyor olabilir.
Araştırmalar, otizmde birden fazla genin neden olduğu görüşünü desteklemektedir. insanda var olan kromozomlardan (genler, kromozomlarda yer alır) ikisi hariç, hepsinin otizmle ilişkili olabileceği sanılmaktadır. Ayrıca otizmden sorumlu genler vücudumuzda vardır; bunlar, normal kişilerde sessiz kalan, fakat otistiklerde bilinmeyen nedenlerle harekete geçen genler olabilir.
GENETİK ARAŞTIRMALAR AÇISINDAN BAŞKA BİR YAKLAŞIM Öte yandan, bir başka görüşe göre, doğrudan otizme özgü bir gen yoktur. Söz konusu olan birbiriyle ilgili, otizmin de içinde yer aldığı bir dizi gelişimsel soruna yol açabilen genler dizisidir. Başka etkenlerle bu genler bir çocukta otizm tablosuna yol açarken, akrabalarında konuşma gecikmesi, okuma yazma sorunu, içe dönüklük, tikler, vb. gibi daha hafif sayılabilecek sorunlara neden olmaktadır.
OTİZM SADECE GENETİK BİR HASTALIK MIDIR? Hayır. Otizm, sadece genetik nedenlere bağlı olmayıp çevresel nedenlerin de etkili olduğu bir hastalıktır. Örneğin, genetik açıdan birbirine tıpatıp benzeyen tek yumurta ikizlerinden biri otistik olurken, diğeri normal veya normal sınırlar içinde olabilmektedir. Bağışıklık sistemlerindeki bozukluklar da virüsler, vb. gibi çevresel etkenlerin olabileceğini düsündürmektedir. Bazen de beyni sonradan hasar gören bazı çocuklarda, örneğin geçirilen bir beyin iltihabı sonrasında otizmin geliştiği bilinmektedir.
DOĞUM ANINDAKİ SORUNLARLA İLİŞKİSİ VAR MI? Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda doğum anında yaşanan sorunlarla (örneğin, kordon dolanması, makat gelişi vb.) otizm arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Ancak, ağır oksijensizlik ve kan akımının kesilmesi durumunda, beyinde açığa çıkan hasarın otizmle ilgili bölgelerini de bozmasıyla, otizm ortaya çıkabilir. Bugün geçerli olan görüşe göre otizme, doğuştan genetik olarak yatkınlığı olan çocukların doğum sırasında sorun yaşama olasılığının daha yüksek olduğu ve bu sorunların da onlar üzerinde daha kalıcı bir etki yaptığı, şeklindedir. Belki ailevî yatkınlığın ve genetik yüklülüğün olmadığı ender durumlarda, doğum öncesi veya doğum sırasında yaşanan elverişsiz olayların, otizmin oluşmasında bir etkisi olması mümkündür. Genel olarak her 4 otistikten birinin doğumu sorunludur.
DOĞUM ÖNCESİ SORUNLARLA İLİŞKİSİ VAR MI? Özellikle anne karnında geçirilen kızamıkçık virüsünün, pek çok organ anormalliği yanı sıra, ağır otizme de yol açtığı bilinir. Yine eskiden gebelik sırasında kullanılan “Talidomid” isimli bir ilacın, doğan bebeklerde parmak anormalliklerine yol açtığı bilinmektedir. Daha sonra “Talidomid” kullanan annelerin doğan çocuklarında, yüksek oranda otistik davranışlar da görülmüştür.
Prof. Dr. Ahmet Aydın (Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları - Beslenme ve Metabolizma Uzmanı): “OTİZMİN ARTIŞINDAN TOKSİNLER SORUMLU” “Maalesef klasik tıbbın muhafazakarları otizmi tedavi edilemeyecek bir hastalık olarak lanse edip ailelere bu hastalığın ömür boyu süreceğini, ancak ilaç ve davranış tedavileri ile bazı belirtilerin hafifletilebileceğini söylerler, otizmin olası nedenleri üzerine hiç kafa yormazlar. Örneğin, otizmin artmaya başlamasıyla, antibiyotik kullanımının artmaya başlaması çakışmaktadır. Ayrıca, yapılan yüzlerce araştırmayla otizmin genetik alt yapısının, enfeksiyonlar, toksik kimyasallar, hipoksemi ve gıdalardaki protein ve peptitlerle tetiklendiği anlaşılmıştır. Otizmin başta gelen nedenleri ağır metaller, antibiyotikler ve diğer kimyasal toksik maddelerdir. Diğer nedenler arasında enfeksiyonlar, doğum öncesi-sırası-sonrasında oksijensiz kalma ve beyin kan akımında azalma gelmektedir. Genetik yatkınlıkları nedeniyle toksinler ve enfeksiyonlarla yeterince baş edemeyen çocuklarda bir dizi birbirine bağlı mekanızmanın etkisiyle otizm tablosu oluşmaktadır. Bağırsak sııları ve enzimleri azalmakta, sindirim bozulduğu için besinle alınan proteinler yeteri kadar parçalanmadan kana geçmektedir. Ve bu kana geçen polipeptitler dokularda ve beyinde morfin etkisi göstermektedir.
Sonuçta, ortada bir genetik yatkınlık vardır. Çok sayıda gendeki değişiklikler ağır metal, böcek ilacı, tarım ilacı ve diğer toksik kimyasalların temizlenmesini yavaşlatmaktadır. Eğer, çevresel etkene maruz kalmazlarsa, genetik yatkınlıklarının olması çocukları otizmli yapmaya yetmemektedir. Sonuçta otizm temel olarak sadece genetik nedenli değildir, genetik bir zemin ola bile toksinler (çevresel zararlılar) bu artıştan sorumludur.”
OTİZM NEDEN PATLADI? Sidney M. Barker adlı araştırıcı 1950’lerden günümüze otizmdeki patlamadan aşağıdaki faktörleri sorumlu tutmuştur: - Antibiyotik kullanımının artması, - Metal içeren aşıların kullanımı, - Tekli yerine çoklu virüs aşılarının kullanımı, - Ekilebilir toprakların fakirleşerek sebze ve meyvelerdeki vitamin ve mineral içeriğinin düşmesi, - Omega 3 tüketiminin azalması, - Ağır metal, ilaç ve toksinlere fazla maruz kalınması.
Kaynak: Yağmur Çocuklar-Otizm Nedir? (8. Gün Özel Eğitim Rehabilitasyon ve Psikolojik Danışma Merkezi ), Otizme Çözüm Var! Adım Adım oOizmden Korunma ve Kurtulma Rehberi (hayykitap).